e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Nisan 2005  Sayı: 136

 

dışarıdangöz...

Yücel Sayman*

Bilgim olsa, Anlayabilsem

Kendi alanımdaki, biraz da meraka dayalı araştırmalarım beni şu noktaya kadar getiriyor : Nazizm kendi ideolojisinin olurundan geçmeyen insan topluluklarının ‘insan olma özünü’ yoketmek ve resmileştirdiği ‘insan tasarımının’ olumladıkları dışında kalanları sanayinin etten kemikten canlı araçlarına dönüştürmek ülküsünü bilimsel araştırmaların odağına oturtmuş, siyaseti, ekonomiyi, hukuku, eğitimi, toplumsal ahlakı bu temelde biçimlendirmeye çalışan bir rejimdi. İnsanın bilim ve teknoloji alanındaki yaratıcılığı Nazizm’in teşviki ve koruması altında bizzat insanı yoketmeye odaklanmıştı.

Nazizm yenildi, yıkıldı ancak az kalsın başaracağı amaç ortadan kaldırılabildi mi ?

Nazizm’in yıkılmasıyla birlikte kurulan uluslararası mahkemelerde savaş suçluları yargılandılar ; Nürenberg ve Tokyo Mahkemelerinin tüm belgelerine rahatça ulaşabiliyoruz. Bir de yargılanan araştırmacılar, biyologlar, doktorlar, toplama kamplarını mali açıdan desteklemiş laboratuarlar, insan embriyosundan, doku ve organlarından kendi anlatımlarına göre “tanı ve tedavi amaçlı” madde, ilaç üreten kuruluşlar var. Onlara ilişkin tutanaklar, bilimsel araştırmaların veri ve sonuçları nerede, kim biliyor ? Bunların kimliklerine, o günlerde yaptıklarına, bugünlerde ne yaptıklarına ilişkin bilgilere nasıl ulaşacağız ? Yoksa bu kişi ve kuruluşlar, özellikle kuruluşlar aklandılar da dünyanın değişik ülkelerinde, bu arada Türkiye’de Türk kuruluşlarıyla ve Türk “bilimadamlarıyla” işbirliği, ortaklıklar mı kurdular ?

Son sorduklarım bilgim elvermediği için yanıtlayamadığım sorular.

İnsan, bilgisi yetmediği için yanıtlayamadığı sorular ard arda dizilip çoğaldıkça kafasını kurcalayan hususları “sakın bunlar gerçek olmasın ?” diye bilenlere sorma ihtiyacı duyar. Beni de almış bir düşünce, elimde bir o kitap bir şu araştırma sonuçları tam da anlayamadan bilgilenmek istiyorum :“İnsanın insan olma özü ; insanı diğer canlı varlık türlerinden ayırt eden özelliği, yani kendi emek gücüyle tarihsel/toplumsal sürecin belirlediği kendi somut maddi-manevi varlığını geliştirebilme yetisi ortadan kaldırılabilir mi ? Görüntüsü bize benzese de bu yetisi, insan olma özü yokedilmiş canlı varlık yine insan mıdır yoksa insan olarak niteleyemeyeceğimiz bir başka canlı varlık türü müdür ?” Eveleyip gevelemeden korkumu dışa vuruyorum : “Bu ‘küreselleşme’ denen olgu “insan türü” üzerinde mutlak söz sahibi ve belirleyici olmayı, “insan türünü” egemenliğine almayı tasarımlayan bir “süper güç” uluslararası derin devlet tebası insan topluluğu serüveni olmasın ? Acaba son yıllarda iletişim, bilişim, haberleşme, enerji, çevre ve çevrenin sürdürülebilir gelişmesi, genetik, biyoloji, tıp alanlarındaki başdöndürücü teknolojik gelişmeleri tekeline alan bir güç, bir de sağlık, eğitim, banka, sigorta, ulaşım, silahlanma, uluslararası ticaret, sanayi ve finans, doğal kaynaklar gibi alanlarda da egemenlik kurmayı başarırsa, “ünsan türü” üzerinde mutlak belirleyici olabilir  mi ?”

Özellikle genetik, biyoloji ve tıp alanındaki bilgim olabildiğine yetersiz. Yukarıda yazdıklarım kafamı kurcalarken  yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 75-82 inci maddelerinde ve bu maddelere dayanılarak hazırlanan Yönetmelik taslağında yer alan “beden muayenesi, fizik kimliğin tesbiti ve moleküler genetik incelemeye” ilişkin düzenlemelerle karşılaştım. Bu düzenlemeleri hukuk açısından değerlendirebilirim, bilgim buna elveriyor : “Şüpheli ya da sanığın iradesi dışında ve gerektiğinde zor kullanarak beden muayenesinin yapılması ve vücudundan örnek alınması, moleküler genetik inceleme yapılması” demokrasinin temel ilkelerinden olan ‘masumiyet karinesinin’ açıkça yokedilmesidir, sanığın kendisinden iradesi dışında aleyhine delil elde etme yasağının ihlâlidir ; böyle bir uygulama vücut bütünlüğüne ilişkin uluslararası sözleşmelere, bu arada 9 Kasım 1998 tarihli “İnsan Genomu ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” ile 1 Aralık 1999 tarihli “İnsan Haklarının ve İnsan Onurunun Biyoloji ve Tıp Alanındaki Uygulamalara karşı Korunması Sözleşmesi : İnsan Hakları ve Tıbbi Biyoloji Sözleşmesi”ne aykırı olacağı gibi  Medeni Kanun’un 23 üncü, yeni ceza yasasının 90 ve devamı maddelerindeki düzenlemelerle ve TTB’nin 1998 tarihli Genel Kurulu’nda kabul ettiği “Hekimlik Meslek Etiği Kuralları”nda belirtilmiş ilkelerle çelişmektedir.

Hukuk açısından bilgim elveriyor, ancak genetik ve tıp alanındaki bilgi yetersizliğim nedeniyle bu yazıyı TTB’nin ‘Tıp Dünyası’ dergisine yazdım, sizlere soruyorum :  Şüphelinin ya da sanığın vücudundan alınan örnek üzerinden moleküler genetik inceleme yapmak ne demektir ? Bu incelemelerden belli suç tipleriyle ve hatta  belli etnik kökenden gelenlerin davranışlarıyla genetik yapı arasında ilişki kurmaya kalkacak bilimadamları çıkabilir mi ?

*Hukukçu, İstanbul Barosu Eski Başkanı

 

 

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön