e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Nisan 2005  Sayı: 135

gündem...

Dr. Füsun Sayek

Eğitim Hastaneleri…

Türkiye sağlık sektörünün temel taşıdır eğitim hastaneleri… Eğitim, hizmet ve araştırmayı bir arada sunan, hem geçmişimiz hem de geleceğimiz olan…

“Mektebi Tıbbiyeye-i Şahane’nin Serirriyat pavyonları adı altında göreve başlayan, bir müddet sonra tıp fakültesine dönüştürülerek 30 sene faaliyette  bulunan hastanemiz, 1936 yılından beri Haydarpaşa Numune Hastanesi adı altında hizmet vermektedir. Tarihi tam olarak tespit edilmemekle birlikte, muhtemelen 1901 yılında yapımına başlandı.”…

“1925 yılında Ankara Hamamönü semtinde kerpiçten yapılma kiralık bir binada faaliyete geçtiğinde genç Türkiye Cumhuriyeti henüz ikinci yılındaydı. Bugün 11 klinik şefi, 96 asistan, 30 diğer branş uzman doktor … ile Zekai Tahir Burak Hastanesi”…

“Ankara Numune Hastanesi 1891 yılından beri önce Gureba Hastanesi, 1924’den itibaren Numune Hastanesi olarak Türk tıbbının hizmetinde binlerce uman yetiştirmiş, milyonlarca insana şifa dağıtmıştır…”

“Hatice Sultan’ın ölümünden iki gün sonra Padişah, kızının doktoru İbrahim Bey’i saraya çağırır ve kızının adının yaşaması için cami, okul ya da bir çeşme yaptırmayı düşündüğünü söyler. 12 Şubat 1898’de Padişahın 8 aylık kızı Hatice Sultan’ın ölümünden iki gün sonra… Hastalığı difteridir… Doktor İbrahim Padişah’a acısını anladığını, ama onun gibi tüm Osmanlı topraklarında binlerce babanın acı içinde  olduğunu çünkü topraklarında bir tek çocuk hastanesi olmadığını söyler. Padişah bir gün düşünür sonra Şişli’deki arsayı verir, hastane yapımı için”.

“Dr.Sami Ulus Çocuk Hastanesi 1950’li yıllarda Işıklar Caddesi’nde Ankara Çocuk Hastanesi olarak faaliyete geçmiştir.”

Evet, asırlık tarihleriyle bu hastaneler bizim geçmişimiz… Yoksunluklar içinde gelişmiş birer mümbit alan. Bu hastaneler sadece tarih, sadece bina değil. Bu hastaneler her gün binlerce hekim, binlerce sağlık çalışanı için “sabahın kör saatinden itibaren gittiği çalışma ortamı” orada üretiyorlar, orada şifa veriyor, koruyucu hekimlik yapıyor, orada yiyor, yatıyor, aşık oluyor, anne baba oluyorlar. O hastanelerde yüzlerce şef, şef yardımcısı ve öğretim elemanı; araştırıyor, bulgularını ulusal, uluslararası tıp ortamı ile paylaşıyor, bilime katkıda bulunuyor. Bu her biri büyük bir fabrika gibi 40’a yakın eğitim hastanemizde her gün yüzbinlerce kişi muayene ve tedavi oluyor…

Peki bu kurumlara yeterince sahip çıkılıyor mu? Tabii ki hayır. Yıllardır ayrı bir önemli alt yapısı geliştirilsin, eğitim için ödenek ayrılsın, eğiticilere eğitim katkısı verilsin deriz… oldu mu bunlar? Elbette yanıtımız hayır. Dahası bu hastaneler kaynaksız bırakıldı, kendi başlarının çaresine bakmaları istendi. Ve hatta Başbakan çeşitli toplantılarda bu hastaneleri satma çağrısı yaptı.

“Türkiye Yüksek ihtisas Hastanesi Sağlık İşletmesi karlılık esasına göre çalışmaktadır” (TYİH web sayfasından). Evet, meslektaşlarımız bir “işletmenin baskısına karşın” bilimsellikten  uzaklaşmama çabasıyla hizmetlerini sürdürmektedirler. Performansa bağlı ücretlendirme yöntemi “eğitim için zararlıdır” deniyor ama tüm hızıyla uygulamaya konuyor, sürdürülüyor, vardiya eğitim hastanesinde olur mu? Deniyor, hiç ayrımsız uygulanıyor… EPK’ların görüşleri alınmadan atamalar yapılıyor. Hergün onlarca yasa (en büyüklerinden) çıkarılırken, hem de TBMM’den, Bakanlar Kurulu bir Tüzüğü çok görüyor eğitimcilere… Ama ona bağlı yönetmelikler habersiz, tartışmasız çıkarılıveriyor. Sonrası? İşte onlara dayanarak bugün “3000’e yakın meslektaşımızın tayini çıkarılacak.” Kim mi onlar? Özensiz bir listelemeyle adları Sağlık Bakanlığı internet sayfasına konular, yukarıda saydığımız muazzam hizmeti götürenler. Ne mi olacak? İşler aksayacak… Ne mi yapılacak? Her zamanki gibi iktidar yanlısı kadrolaşma. İzin verilir mi? Elbette hayır. Hep birlikte “geleceğimizle oynatmayız” diyeceğimize eminim. Gözünüz, kulağınız bizde olsun.

 

 

 

 

 

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön