e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Nisan 2005  Sayı: 135

 

aradabir...

Aile hekimliği: Umarım böyle başlamazsınız!

Bir kadın hekim ve sağlık çalışanı olmak

Dr. Serap Şahinoğlu*

Mart ayı, baharı müjdeler bizlere. Ancak, kışın soğuğunu daha da derinlerde hissederiz çoğu zaman! Ama şöyle bir baktığımızda, havanın o değişimi müjdeleyen canlı kokusu,  soğuğa karşılık yine de umuda bürünmüş kuru dallarda tomurcukların uç vermesi, içimizi ısıtır ve Nisan’ı bekleriz...

Mart’ın iki günü vardır ki beni her yıl biraz daha heyecanlandırıyor. Birisi 14 Mart! Tıp eğitimimizde bilimsel temelli ilk adımların atıldığı bugünü ve son yıllarda 14 Mart’lı haftayı, karışık duygularla kutluyoruz! Biliyoruz, bahar bir günde gelemeyecek.. Ama bu ılık hava, olumlu farklılaşma bizlere umut veriyor, her şeye karşılık… 

“Bahar  isyancıdır” der, Onat Kutlar. Evet, onun en isyancı günü de sanırım 8 Mart. Her ne kadar şimdi aylardan Nisan olsa da, unutmaya meyilli bir tür olan biz insanlar için Mart’ı yeniden düşünmekte yarar var...

Mart’ın  bir yandan 8’i bir yandan 14’ünü düşünüce hepimizin usuna kadın hekimler, hemşireler kısaca kadın sağlık çalışanları geliveriyor. Kuşkusuz bir de kadın hastalar...

Şöyle bir geçmişe baktığımızda, çoğu zaman kadın hastaları görürüz tıp kurumunda, sağlık alanında. Oysa kadınlar hasta olmanın ötesinde, ne zorlu süreçleri geçirerek tıp kurumunda varolmaya uğraştıklarını bir ağızda söyleyebiliriz. İlk kadın hekimler, Müfide, Sabiha, İffet Naim, Meliha ve İffet, her türlü engelli aşarak, Türkiye’de 1922’de tıbbiyeli olabilmişlerdir.

Pekii, 83 yılda neler oldu tıbbiyede? İlk yıllarda kentli, okumuş ailelerin kızları tıbbiyenin sıralarına otururken, şimdilerde daha geniş bir sosyoekonomik çevrenin yansımalarını aynı sıralarda görebiliriz. Onlara cildiyede, temel tıp bilimlerinde karşılaşmamızın ötesinde, cerrahi dallarda  rastlıyor olmamız, içimize bir umut doğurur! Yüzünüzdeki tebessüm, çoğu zaman başarının yansıması gibi duruyor olsa da içimiz sanki biraz da kırgın gibidir…

İçimizin kırgınlığı, toplumsal cinsiyetçi bir yaklaşımın derin izleridir, çoğu  zaman. İşte bu yüzden olsa gerek tebessüm ediyoruz hala, gülmek yerine…

Belki toplumsal cinsiyetçi anlayışı toplumun her basamağında görüyoruz, yaşıyoruz. Ancak bunca eğitime karşılık onunla yeniden yüzleşmek, onun daha da derinlere inmiş, kök salmış biçimde olduğunun farkına varmak, kat ettiğimiz yolu sorgulatıyor çoğu zaman…

Kadın hekimler, bir yandan yineleyen bir biçimde, “kadınsı tıp alanlarına” uygun görülüp, sıklıkla duygusallıkları nedeniyle yönetimsel kadrolara getirilmezken ya da yönetimsel kadrolarda olanlar da çoğu zaman, “işte bu da kadın yönetici” indirgeyici yaklaşımına uğramamak için, erkeksi bir duruşla, kraldan daha kralcı olmuyorlar mı? Yine çoğu zaman, kadın hekimler ve sağlık çalışanları üstlerine düşen, biyolojik ve toplumsal işlevlerini gerçekleştirirken, sıklıkla en çok kadın yöneticilerin havada sallanan parmaklarını görmüyorlar mı?

Yine kadınsı olmayan tıp alanlarında bir yerlere gelen kadınlar, bu kez de yalnızlığı sanki kendi özgür tercihleriymiş gibi sunmaya zorlanmıyorlar mı?

Bizim seçimimiz ya öyle ya da böyle mi olmak zorunda? Yeni ve farklı bir   çözüm yok mu? Değişim bu kadar da zor mu?

Evet çok zor ama imkansız değil! Ne yapmalıyız, nasıl ve ne zaman?

Bu sorulara yanıtı doğal olarak alanımın da etkisiyle öncelikle kavramlardan başlamak gerektiğini düşünerek, kendimce yanıtlar arıyorum; sizin usunuzda başkaca da çözümler olduğunu düşünerek! Evet kavramlarla başlamalıyız, öğrenmeliyiz, olabildiğince toplumsal cinsiyetçi yaklaşımların tıp kurumundaki karşılıklarını. Anlamak, kavramak, görmek ve yorumlamak  bir sonraki adımda bize yol gösterecektir kuşkusuz.

İnanıyorum ki karşılıklı olarak daha iyi anlayacağız birbirimizi, sağlık çalışanı kadınlar olarak. Bu karşılıklı anlama durumu, daha az yabancılaşmayı getirirken, “öteki” olmaktan da kurtulmaya başlayacağız yavaş yavaş. Birbirimizi, tanıdıkça, öğrendikçe…

Bu ise bizi güçlendirecek. Sayısal olarak kadınların çoğunlukta olduğu sağlık alanında, en az erkekler kadar, kadınların da seslerini, haykırışları dışında da duyabileceğiz.

 

 *Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji A D

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön