e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Mart 2005  Sayı: 134

 

dışarıdangöz...

Özgür Müftüoğlu*

Dünden bugüne hekim emeği

Hekimlik, hemen her toplumda ve her dönemde en saygın mesleklerden biri olmuştur. Bu saygınlığın en önemli nedeni, tıp eğitiminin ulaşılması ve gerçekleştirilmesindeki zorluktan kaynaklanır. Zira, bu zor eğitimi bitirebilmiş olan kişi, toplumdaki diğer bireylerden daha fazla ilim irfan sahibidir. Bu özelliği itibariyle de tıp dışındaki diğer alanlarda da düşüncelerine, öngörülerine itibar edilen aydın insan olarak kabul edilirler.

Hekim mesleğine saygının diğer bir nedeni de hekimin ruhsal ve bedensel olarak insanı tanıma ve onu iyileştirme bilgi ve yeteneğine sahip olmasından kaynaklanır. Bu nedenle hekim, bir çok toplumda “yarı tanrı” olarak da kabul edilir. Bu biraz korkuyu da içeren bir saygıdır. Çünkü herkes er ya da geç hekime ihtiyaç duyacağını bilir ve hekimi karşısına almaya kolay kolay cesaret edemez (Örneğin askerde, en üst rütbeliler dahi hastalığın rütbe tanımayacağını bildiklerinden, astları da olsa hekimlerle olan ilişkilerini askeri hiyerarşinin dışına taşırlar).

Hekimlik mesleğinin toplumdaki saygınlığının da gerekçesi olan özellikleri hekimlerin, kapitalist sistemin en “vahşi” olarak tarif edildiği 18. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın sonlarına kadar geçen süreçte de ayrıcalıklı bir konumda olmalarını sağlamıştır. Emek gücünün metalaşmasının en üst düzeyde olduğu bu dönemde hekimler, sömürü mekanizmasının büyük ölçüde dışında kalmışlardır. Elbette bunda, uzun ve pahalı olan tıp eğitimini sadece varlıklı ailelerden gelenlerin alabilmesi ve hekim sayısının ihtiyacın çok altında olmasının da önemli etkisi olmuştur.

Özellikle, sosyal devlet uygulamalarının yaygınlaştığı 20. yüzyılın ortalarından itibaren orta sınıf mensupları da tıp eğitimine ulaşabilmişler yani hekimlik, toplumun önemli bir bölümü tarafından sahip olunabilen bir meslek haline gelmiştir. Buna paralel olarak hekim sayısında da önemli artışlar olmuştur.

1980’li yıllarla birlikte, sosyal devleti ortadan kaldıran, üretim sürecini egemenliği sermayeye verecek biçimde dönüştüren yeni liberal politikalar, kapitalizmi yeniden “vahşi”leştirmiştir. Emek gücünün giderek metalaştığı bu süreçte ücretli çalışan hekimler gerek, sosyo-ekonomik özelliklerinin değişmesi, gerekse sayıca artmaları nedeniyle, daha önce olduğu gibi sömürü mekanizmasının dışına çıkamamışlardır. Diğer bir değişle, hekimlerin emek gücü de diğer emekçi kesimler gibi hızla metalaşmaktadır.

Bunun da ötesine hekimlerin (diğer sağlık çalışanlarıyla birlikte), yaptıkları işin içeriği nedeniyle diğer emekçi kesimlere göre çok daha fazla düzeyde sömürüyle karşı karşıya oldukları da söylenebilir. Zira, fabrikada çalışan işçiler ya da büroda çalışan memurlar, iş yüklerinin artması, ücretlerinin düşmesine karşı iş bırakma, iş yavaşlatma veya üretim sürecini provake etme gibi yöntemlerle tepki verebilmektedir. Oysa, hekimlerin işi insan sağlığıdır ve hastanın yaşamını riske atmamak için bu yöntemlere başvuramazlar. Kısmen gerçekleştirdikleri (acil hastalar dışında iş bırakma gibi) eylemlerde de toplumdan tepki görme olasılığı çok fazladır.

İşte, bunun bilincinde olan yönetimler (örneğin AKP iktidarı), hekimlerin sömürü mekanizmasına olan tepkilerini, hekimlik mesleğinin saygınlığını tehdit eder biçimde toplumla hekimi karşı karşıya getirerek kırmaya çalışırlar. Diğer bir değişle, hekimlik mesleğinin toplumdaki saygınlığının kaynağı olan etkenler, ücretli hekimin emek gücünün çok daha fazla sömürülmesinin aracı olarak kullanılır.

Ancak, hekimin düşük ücretle, aşırı iş yükü ile çalıştırılması sadece o hekimin sorunu değil, onun sağlık hizmeti verdiği tüm toplumun sorunudur. Hekim emeğinin sömürüye açık biçimde metalaşması, sağlıksız bir toplumu da beraberinde getirir.

Sağlıklı toplum için en birinci koşul, sağlık hizmetinin ve hekim emeğinin metalaşmasının engellenmesinden geçmektedir.

* M.Ü. Öğretim Üyesi

 

 

 

 

 

 

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön