e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Şubat 2005  Sayı: 131

 

“İş bıraktım” diyerek kendilerin ihbar   eden hekim ve sağlık çalışanları   hakkında takipsizlik kararı…

“Suç unsuru yoktur!”

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “sağlık hakkının yargılandığı”, 13 Ekim 2004 tarihinde başlayan “İstanbul Davası”na yönelik olarak, kendilerini ihbar eden hekim ve sağlık çalışanları hakkında takipsizlik kararı verdi. Başsavcılık, böyle bir talepte kamu yararı nedeniyle suç unsuru görülemeyeceğini bildirdi.

Tıp Dünyası - ANKARA - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 13 Ekim 2004 günü başlayan ve “sağlık hakkı”nın yargılandığı “İstanbul Davası”na yönelik olarak, aynı gün Ankara’da kendileri hakkında suç duyurusunda bulunan hekim ve sağlık çalışanları hakkında takipsizlik kararı verdi. Kararda, “Elbetteki, nihayetinde kamuya ve topluma, bunu oluşturan fert ve bireylere sunulan sağlık hizmetlerinin eşit, nitelikli, parasız, kaliteli olmasında, bu hizmetin iş güvencesine sahip mensuplarca yerine getirilmesinin istenmesinde kamu yararı nedeniyle suç unsuru görülemez” ifadesine yer verildi.

“Ücretimiz, iş güvencemiz ve sağlık hakkı” talepleriyle 5 Kasım 2003 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen G(ö)REV etkinliğine katıldıkları gerekçesiyle İstanbul Tabip Odası başta olmak üzere çeşitli sendika ve meslek örgütlerinin yöneticilerinin aralarında bulunduğu 85 kişinin yargılandığı davaya yönelik olarak, Ankara’da kendilerini ihbar eden hekim ve sağlık çalışanları hakkında takipsizlik kararı verildi. Ankara Tabip Odası’ndan yapılan açıklamada,

“Bu sonuç bizlerin haklı mücadelesinin adli makamlar nezninde de kabul gördüğünün bir ifadesi olduğu kadar, sürmekte olan davanın geleceği açısından da moral ve destek verici bir karardır” denildi.

Kararda şu ifadelere yer verildi:

- Sanıkların, mezkur dilekçeleri, bu davada yargılanan meslektaşlarına, duruşmanın yapılacağı günde, manevi destek amacıyla verdikleri ve aynı zamanda bunu mesleki sorunlarını gündeme taşımakta bir vasıta olarak kullandıkları anlaşılmaktadır.

- Bilindiği üzere, “herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla, tek başına ya da toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” (Anayasa md. 25 ve 26). Anayasa ile teminat altına alınan bu özgürlük, Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ile de koruma altına alınmıştır. Düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü, düşünceyi açıklamada kullanılan araç (sözlü ya da yazılı basın, radyo, TV gibi) ya da içerik (söz, yazı, artistik ifade) farkı gözetilmeksizin hükmün kapsamı içindedir ve 10. maddenin koruması altındadır. Yasalarla getirilen düzenlemeleri tenkid etmek, bunların hukuka aykırı düştüklerini savunmak, değiştirilmesini ya da ortadan kaldırılmasını istemek düşünce ve kanaat hürriyetinin doğal bir sonucudur. Bu özgürlüğün sınırları da Anayasa ve yasalarla  gösterilmiştir. Mevcut yasalara aykırı teşvik etmek, aykırı ve suç teşkil eden eylemleri övme gibi TCK 312/1 derecesine ulaşmayan ifade ve onun tezahürlerini suç saymak mümkün bulunmamaktadır.

- Sanıkların, Cumhuriyet Başsavcılığı’na sundukları mezkur dilekçeleri, bir bütünlük içinde ve savunmaları ile birlikte değerlendirildiğinde, belirli bir mesleğe mensup çalışanlarca, öncelikle çalışma koşullarının nitelik, nicelik yönünden iyileştirilmesi, meslek mensuplarının maddi-manevi kalkınmalarının sağlanarak, halka sunulan sağlık hizmetlerinin kalitesinin arttırılması, arzu ve düşüncesinden hareket eden ve bunların yetkililerce dikkate alınmaması nedeniyle sitemkar ifadelere yer veren demokratik bir tepkiden ibarettir.

- Elbetteki, nihayetinde kamuya ve topluma, bunu oluşturan fert ve bireylere sunulan sağlık hizmetlerinin eşit, nitelikli, parasız, kaliteli olmasında, bu hizmetin iş güvencesine sahip mensuplarca yerine getirilmesinin istenmesinde kamu yararı nedeniyle suç unsuru görülemez. Bu itibarla, sanıkların suç teşkil etmeyen eylemleri nedeniyle haklarında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön