e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Şubat 2005  Sayı: 131

 

Hükümet “Sosyal Güvenlik Reformu”nun ayaklarını adım adım yaşama geçiriyor…

GSS: Vatandaşa değil, özel sektöre hizmet!

Hükümetin, “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin ayaklarından biri olarak ve “sosyal güvencesiz kimse kalmayacak” savıyla sunduğu, Dünya Bankası kökenli Genel Sağlık Sigortası taslağı, özünde vatandaşa değil, özel sektöre hizmet amacını taşıyor. Tasarı hayata geçtiğinde, başta kayıt dışı çalışanlar olmak üzere, yoksul ve dar gelirli pek çok vatandaşın sistem dışında kalacağı, anayasal bir hak olan sağlık hakkının, tamamen kişilerin ödeme güçleriyle orantılı bir hizmete dönüşeceği görülüyor.

Tıp Dünyası - ANKARA - Hükümetin “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin ayaklarından biri olarak ve “sosyal güvencesiz kimse kalmayacak” savıyla sunduğu, Dünya Bankası kökenli Genel Sağlık Sigortası (GSS) tasarı taslağına son hali verildi. Taslak, bütünüyle vatandaşa değil, özel sektöre hizmet etme amacını taşıyor. GSS’nin bütün toplumu kapsayacağı ve muhtaç vatandaşların “devlet güvencesinde” olacakları iddialarının ne kadar gerçek dışı olduğu ise taslağın bütününe bakıldığı zaman ortaya çıkıyor. Çok büyük bölümü “GSS’den kimlerin yararlanacağı” saptamasıyla geçen taslakta, pek çok kişinin kapsam dışında kalacağı düzenlemenin kendisince de kabul ediliyor.

Tasarıya göre, GSS’den yararlanacak olan kişiler (işçi, memur, serbest çalışanlar, işsizler ve emekliler) sağlık yardımlarından yararlanabilmek için gelire esas teşkil eden matrahın yüzde 12.5’i oranında prim yatırmak zorunda kalacaklar. Bu oranın yüzde 5’i çalışanlar, yüzde 7.5’i işverenler tarafından ödenecek. Çalışanların devlete ödemiş oldukları yüksek orandaki vergilere ek olarak “sağlık vergisi” adı altında ikinci bir vergi alınmaya başlanacak. Bu durumda GSS’den yararlanacak herkes, geliri oranında aylık 25-100 milyon lira arasında GSS primi ödemek durumunda kalacak. Her bir muayene, tedavi ve işlem için ayrıca yüzde 50’ye varabilen oranlarda katkı payı ödenecek.

Tüm hizmetler ücretli hale getiriliyor.

Tasarıda, katılım paylarının sürekli artabileceğinin de işaretleri veriliyor. “…her bir hizmet için katılım payı oranlarını belirlemeye Kurum yetkilidir” ifadesinden de anlaşılacağı üzere her geçen gün cepten ödemelerin artacağını şimdiden söylemek mümkün.

Primini ödemeyene sağlık hizmeti yok

Primi ödenmemiş kişilere acil durumlar dışında sağlık hizmeti verilmeyecek ya da bu durumda herkes almış olduğu hizmetin karşılığını cepten ödemek durumunda kalacak. İşverenin ödemediği primler nedeniyle çalışanlar mağdur olabilecek.

Temel Teminat Paketi devam ediyor

Sağlık hizmetlerinin kapsamını belirtmek üzere önceki tasarıda yer alan “temel teminat paketi” ifadesi bu tasarıda yer almıyor. Ancak, “temel teminat paketi”nin içeriği varlığını koruyor. “…tüm sağlık yardımlarının cins ve miktarı, kullanım süreleri kurum tarafından belirlenir ve tebliğle duyurulur” denilerek, temel teminat paketinden söz edilmeden sağlık hizmetlerinin kapsam ve süresinin belirlenmesi yönetmeliklere ve kuruma bırakılıyor. Böylece gittikçe kapsamı daralan sınırlı bir sağlık yardımı öngörülüyor.

Parça başı ücret

Sağlık hizmetlerinin bütünsel yapısı bozularak, tek tek parçalara ayrılıyor ve her bir sağlık hizmeti için yüzde 50’ye varan oranlarda katılım payı alınması öngörülüyor. Hekim, diş hekimi muayenesi, ayaktan tedavide verilen ilaçlar, ayaktan tedavide sağlanan ortez, protez, iyileştirme araç ve gereç bedelleri katılım payı alınacak hizmetler arasında yer alıyor.

Kamu sağlık hizmeti yasaklanıyor!

Sağlık yardımlarının tümü satın alma sözleşmeleri yoluyla sağlanıyor. Kamu sağlık hizmeti anlayışı tamamen terk edilerek, sağlık devletin sorumluluk alanından çıkarılarak özel sektörün kar elde etme aracına dönüşüyor.

İthal hekim dönemi başlıyor

Sağlık sektörünü tamamen özel sektöre açan taslak, “ithal hekim” dönemini başlatıyor. Taslağa göre, yabancı sağlık şirket ve kuruluşları ile yabancı ülkelerin hekimlerine, eşit koşullarda Sosyal Güvenlik Kurumu ile hizmet sözleşmesi yapma hakkı tanınıyor.

“Koruyucu” muayenehaneci sistem

Koruyucu sağlık hizmetleri yerini, kişisel koruyucu sağlık hizmetlerine terk ediyor. Kişisel koruyucu sağlık yardımı aile hekiminin muayenehanesinde ya da birden çok aile hekiminin oluşturduğu şirketler eliyle sağlanıyor. Muayenehane ve hekim merkezli sağlık hizmetlerinde diğer sağlık çalışanları ve yardımcı sağlık personeli hakkında hiçbir düzenleme yer almıyor.

6.000 sağlık ocağı yok sayılıyor!

Tasarı, sağlık hizmeti sunumunda sağlık ocaklarına yer vermiyor. Tasarının tek bir cümlesinde bile adı anılmayan sağlık ocaklarının geleceğinin ne olacağı belirsiz.

Kadına yönelik koruma son buluyor

Varolan uygulamalara göre, kız çocukları için evlenmedikleri sürece devam eden aile kaynaklı sağlık yardımı, GSS taslağında 18 yaş ile sınırlandırılıyor.

Ağız ve diş sağlığı hizmetleri özele devrediliyor

Ağız ve diş sağlığı hizmetleri tüm toplum için 18 yaşla sınırlandırılıyor. 18 yaşını geçenler için ağız ve diş sağlığı hizmetleri diş çekimi ve diş dolguyla sınırlı tutuluyor.

Çok hastalanan çok öder!

Kişilerin bir önceki yıl sağlık giderlerinin toplamına bakılarak ödeyecekleri prim oranları artırılıp azaltılabiliyor. Böylece kronik hastalığı olanlar, iyi tedavi olma imkanına sahip olmayanlar, iyi beslenemeyenler, iyi ısınamayanlar, iyi barınma ortamına sahip olmayanlar daha fazla prim ödemekle cezalandırılıyorlar. Fakirler cezalandırılırken zenginler ödüllendiriliyor.

Hekimin önerisine uymayan tedavi masraflarını öder

Hastalar, hekim veya diş hekimi tarafından önerilerine uymamaları durumunda, tedavi masraflarının yüzde 50’sini üstlenmekle yükümlü bırakılıyorlar. Hasta-hekim ilişkisine de zarar verici yanları olan bu yaklaşım, “hastalık” durumunu toplumsal gerçekliğinden kopararak sadece bireysel bir sorun olarak görüyor ve kişiler sağlıklarının korunmasında “asli” sorumlu olarak kabul ediliyor.

Yatak paraları cepten

Tasarıda, sağlık hizmetleri her yönüyle özel sektörün kar alanı haline getiriliyor. Sosyal güvenlik kurumu ile sözleşme yapan özel sağlık kuruluşları, otelcilik hizmetlerinde, kurum tarafından ödenen standart yatak ücretinin 4 katına kadar fark talep edebiliyorlar ve bunu da kişiler yine ceplerinden ödemek zorunda bırakılıyorlar.

Tedaviyi zorlama hakkı

Tasarı, “tedaviye zorlama hakkı”nı da gündeme getiriyor. Herhangi bir nedenle, kurumun yazılı bildirisine karşın, teklif edilen tedaviyi kabul etmeyen sigortalı, tedaviyi kabul etmediği takdirde, bu hastalığı nedeniyle alacağı tüm tedavilerden mahrum bırakılıyor.

“Hak kaybı olmayacak” gerçekçi değil

Kişilerin, eski kanun hükümleri gereği hak ettikleri sağlık yardımları, bu kanun hükümleri gereği kapsama alınmamış ise sağlık yardımları en fazla bir yıl süreyle ve tedavi tamamlanıncaya kadar eski kanun hükümlerine göre yapılmaya devam edecek. Bu süre sonunda, hastanın durumu ne olursa olsun tedavi kesilecek. Dolayısıyla, varolan düzenlemelerden kaynaklı hakların kayba uğramayacağı savı da gerçekçiliğini yitiriyor.

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön