e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

8 Aralık 2004  Sayı: 129

 

aradabir...

Dr. Selma Sönmez*

SSK’da sınırları aşmak... (ya da hak ettiğimizi istemek ve almak...)

SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na ve yerel yönetimlere devredilmek isteniyor. İşçi ve kamu çalışanları sendikaları, örgütleri ayakta. Haftada bir iki gün eylemler yapıyorlar.

 “SSK işçilerindir satılamaz” diyorlar.

Herkes maliyet hesabına girişti. SSK’nın sağlık hizmetini ne kadar ucuza ürettiği konuşuluyor. SSK hastaneleri işçinin ücretinden kesilmiş primlerle yapılmıştır; satılamaz, diyorlar.

“Emek örgütleri”nin hiçbiri bu ülkenin egemenlerinin kendilerine sunduğu ideolojik argümanların dışına çıkamıyor. Bu ülkenin egemenleri; burjuvazi, ordu ve bürokrasi toplumu kastlara böldüler. Bir yandan sınıfların varlığını reddedip bir yandan da kastlarla toplumu denetimleri altına aldılar. Korporatizm dediğimiz bu işleyişle gizlenen emek sömürüsü ve bu emek sömürüsünü kimlerin yaptığıydı. İşçilerden alınan vergilerin sermayeye ve aristokrasiye aktarılmasının gizlenmesiydi. Sermayenin birikmiş emek olduğunun, sermayenin artı emekle kar getirdiğinin, sermayeden alınan verginin de aslında işçilerden alındığının gizlenmesiydi.

Vergilerin hemen tüm biçimlerinin işçinin ürettiği artı değer olduğunu bilen işçi sınıfı partileri iktidara geldiğinde sağlık hizmetleri finansmanının vergilerden sağlandığı bir sağlık sistemi oluşturdular. Aristokrasi-burjuvazi ittifakı tarafından düzenlenmiş kamusal yaşamda da vergiler dışında ayrı bir sigorta sistemiyle işçinin kendi ücretine göz dikerek oluşturuldu. Bu yapı bir kez oluştuktan sonra işçi sınıfı mücadelesiyle ancak işverenden katkı ve vergilerden sübvansiyon elde edebilmişlerdir.

Şimdi Başbakan da SSK’yı işletecek birini bulayım hemen devredeyim diyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı kurulacak sistemle ortaya çıkan maliyeti SSK’nın kaldıramayacağını söylüyor. Çünkü SSK da maliyeti düşüren iki etmen var. Birincisi sağlık çalışanlarının emek sömürüsü, ikincisi ise hizmet niteliğinin düşük oluşu. Var olan SSK’yı ne çalışanlar ne de sigortalılar hak ediyor. Hepimizin hak ettiği ise eşit, ulaşılabilir, nitelikli ücretsiz sağlık hizmeti  ve böyle bir sistemde hizmet üretmek. Sağlık Bakanlığı’na bağlı olan hastanelerin de işçinin oluşturduğu artı değerle yapıldığını   hatırlamanın, işçi sınıfının bunları da istemesinin zamanı geldi.

Şimdi işçi sınıfı mücadelesinin her düzeyde gerilemesiyle ama özellikle devrimci mücadelesinin gerilemesiyle burjuvazi suyu paketleyip metalaştırdığı gibi, sağlığı ve çalışamayacak durumda olduğumuzdaki güvenliğimizi de metalaştırarak kendine yeni yatırım alanları yaratmaktadır. Yeni bir emek sömürüsü alanı yaratmaktadır. Özel sağlık ve emeklilik sigortaları mantar gibi çoğalmış ve toplumun orta sınıfını oluşturan katmanın önemli bir harcama giderini oluşturmaktadır. Şimdi özel sigorta ve sağlık şirketleri kar edebilmek için sağlığın güdük olarak var olan bu toplumsal örgütlenişini ortadan kaldırmak istiyorlar.

AKP iktidarı bize muhafazakar demokratlığın ne olduğunu bir bir gösteriyor. Muhafazakar olduğu için sağlık sisteminin merkezi denetimini olduğu gibi koruyor. Sağlığın merkezi planlamasını güçlendirilmiş devlet erkine bırakıyor. Demokratlık kısmı ise ancak sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması oluyor. Yerel yönetimler de ancak özel sağlık kuruluşlarının karlı bulmadığı işleri yapabilecekler. İşte size demokratikleşmiş bir karar süreci:  önce devlet bürokrasisi, sonra burjuvazi, en sonra da o yerelde yaşayanlar yani işçiler ve aileleri. Tabii belediye başkan ve meclis üyeleri sağlık ve sigorta şirketleri tarafından satın alınmazsa.

Bu güdüklüğü ortadan kaldıralım. Eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve ücretsiz olan, bir nüfus cüzdanının yeteceği  bir sağlık sistemi oluşturalım.

* SSK hekimi

 

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön