e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Eylül 2004  Sayı: 125

 

hukuk
köşesi

Avukat Mustafa Güler

Yağ satarım, bal satarım, psikiyatri hizmeti satarım, kardiyoloji hizmeti satarım...

Son yıllarda ülkemizde kamu hizmetlerinin memurlar eliyle gördürülmesinden kaçınma gayretleri gözlenmektedir. Bir yandan devlet tarafından verilen hizmetlerin küçültülmesi diğer yandan da hizmeti sunanların memuriyet güvencesinden çıkartılması suretiyle çalışanlar üzerinde daha çok baskı kurulabilmesine imkan sağlanması gayreti gözlenmektedir.

Hesapsızca açılan tıp fakültelerinin bütün mezunlarına iş vermek istemeyen hükümet, sırf bu amaçla, “mecburi hizmeti” kaldırdı. Sonrasında ise, önce sağlık hizmetlerinin memuriyet güvencesine sahip olmayan ve birer yıllık sözleşmelerle çalıştırılan kişiler eliyle yürütülebilmesi için yasal düzenleme yapıldı. Bununla da yetinilmedi ve sağlık hizmet sunumu işinin ihale ile gerçek ve tüzel kişilerden satın alınmasına olanak sağlandı.

Bedeli döner sermaye gelirlerinden, yani vatandaştan alınan paralardan, karşılanmak üzere hekim ve yardımcı sağlık personeli hizmeti alımı için ihaleler açılmaya başlandı. Bu ihalelere hekimler doğrudan katılabildiği gibi organizasyon yeteneğine sahip her Türk vatandaşı da katılabilmektedir. Hekim mezuniyetinin bu derece yoğun olduğu ülkemizde yaşanacak olan durumu görmek için falcı olmaya gerek yok. Sermaye sahibi, yetenekli vatandaşlarımız kısa sürede hekim emeği üzerinden para kazanmak için bu ihaleleri yakından takip edecekler ve kuşkusuz başarı ile sonuçlandıracaklardır. Sonuçta kazananın hekimler olmayacağı ise açıktır. Özlük hakları konusunda açık düzenlemeler olmadığı gibi yıllarca hizmet satan hekimin bu dönemlerdeki hizmetlerinin hangi sosyal güvenlik kuruluşunda değerlendirileceği dahi belirsizdir.

Düzenlemelerin hukuka uygunluğuna gelince: Anayasanın 128. maddesine göre; “...kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür, Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir...”.657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36. maddesinin üç numaralı bendinde sağlık ve yardımcı hizmetler sınıfına dahil olan personel sayılmış, anılan Kanun maddesine 4924 sayılı Kanunun 11. maddesi ile eklenen “Bu sınıfa dahil personel tarafından yerine getirilmesi gereken hizmetler, lüzumu halinde bedeli döner sermaye gelirlerinden ödenmek kaydıyla, Bakanlıkça tespit edilecek esas ve usullere göre hizmet satın alınması yoluyla gördürülebilir.” hükmü ile sağlık ve yardımcı sağlık personelinin hizmetinin dışarıdan satın alınmasının yolu açılmıştır. Bu düzenlemenin uygulanmasına gösterin usul ve esaslar ise 05.05.2004 gün ve 25453 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan “Sağlık ve Yardımcı Sağlık Personeli Tarafından Yerine Getirilmesi Gereken Hizmetlerin Satın Alma Yoluyla Gördürülmesine İlişkin Esas ve Usuller’de belirtilmiştir.

Benzeri bir düzenleme 1987 yılında 3359 sayılı Yasa’ya eklemeler yapmak suretiyle yapılmış ve memur güvencesinden yoksun sözleşmeli sağlık personeli çalıştırmak istenmiş idi. Anılan düzenleme Anayasa Mahkemesinde görüşülmüş ve iptaline karar verilmiştir. İptal kararında; “Genel idare hizmetlerinde görevli kimseler yasaların güvencesi altındadırlar. Bu gereği yerine getirmeyen, dışlayan düzenleme, kamu hizmetinin sürekliliğine ters düşer. Yasayla düzenlenmesi gereken konuların, hiçbir yasaya bağlı olmaksızın yürütülmesine olanak vermek Anayasa’nın 128. maddesine aykırıdır” “Anayasa’nın 128. maddesinin, diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin, aylık ve ödeneklerinin ve özlük işlerinin yasayla düzenleneceğini öngörmesine karşın, ... Anayasa hükmüne aykırı biçimde, sözleşme usûl ve esaslarıyla ücret saptamasını Bakanlar Kurulu’na bırakmıştır. Yasayla düzenlenmesi gereken konuların Bakanlar Kurulu’nun yönetsel düzenlemesine bırakmak, sözleşme usul ve esasları yanında ücretin de bu yolla saptanmasına olur vermek, yasama yetkisinin devri niteliğindedir. Bu durum Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.”  şeklinde gerekçelere dayanılmıştır.

Anayasa Mahkemesinin daha yeni bir kararında da aynı görüşler tekrar edilmiştir: “Öte yandan, Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasına göre, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri yasayla düzenlenir. Memurların görev ve sorumlulukları ile kadro ihdasının, mutlaka yasayla yapılması önemli bir güvencedir. 4733 sayılı Yasa’nın 4. maddesinde Kurum hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin, hizmet sözleşmesi ile istihdam edilen personel eliyle yürütüleceği hükme bağlanmakla birlikte, idari hizmet birimlerinin nelerden oluşacağı, görev ve yetkilerinin kapsamı ve niteliği hakkında her hangi bir düzenleme yapılmamış, hizmet birimlerinin görev ve sorumlulukları, kadro unvan ve sayıları ile kurum personelinin emeklilik statülerinin belirtilmesi açısından durumlarına ilişkin düzenleme yasayla yapılmayıp yönetmeliğe bırakılmıştır.Açıklanan nedenlerle, 4733 sayılı Yasa’nın 9. maddesinin A bendinin (2) numaralı alt bendi, Anayasa’nın 7., 123. maddesinin birinci fıkrası ve 128. maddesi ikinci fıkrasına aykırıdır. Kuralın iptali gerekir.” (20.11.2003 tarih 2002/32 Esas 2003/100 Karar)

657 sayılı Yasa’ya 4924 sayılı Yasa ile yapılan eklemede de benzeri anayasal aykırılıklar bulunmaktadır. Zira anılan düzenlemede de çalıştırılacak personelin özlük hakları ile ilgili yetki Bakanlar Kuruluna bırakılmış ve bu suretle yasama yetkisi İdare’ye devredilmiştir.

Türk Tabipleri Birliği, Danıştay’da açtığı dava ile 4924 sayılı Yasa ile 657 sayılı Yasa’nın 36. maddesine eklenen hükmün anayasaya aykırı olduğunu belirtmiş; anayasaya aykırı bu Yasa’ya dayalı olarak yapılmış olan düzenleyici işlemler ve yapılacağı duyurulan ihalelerin iptal edilmesini talep etmiştir.

Yanlış hesap elbet Bağdat’tan dönecektir. Bilimsel anlayıştan uzak şekilde gaza daha çok basarak hızlı tren yaratacağını zanneden bu iktidarın sağlık alanındaki “yaratıcı çözümü” de her şeyi mümkün olan en hızlı şekilde özelleştirip kenara çekilmek. Ancak böylesi çözümlerle (!) İdare’nin hekimlik ortamında yarattığı tahribatın  ve bunun halkın sağlığına etkilerinin onarılması çok uzun zaman alacaktır.

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön