e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Haziran 2004  Sayı: 123

gündem...

Dr. Füsun Sayek

Aşıyı Kaşımak

Bir hekimin örgütü olarak ülkemizin geleceği çocuklarımızın düzgün bağışıklanmasının çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu inançla aşının üretiminden, teminine, dağıtımına ve bebeklere, çocuklara, gereksinmesi olan herkese ulaşmasına kadar tüm aşamalarına ilgi duyuyoruz. Bu ilgi; durumu yakından izlemenin yanı sıra, dokümanter film yapımı desteğinden (geçtiğimiz yıl TRT 1’de gösterilen “Aşı Belgeseli”) rapor/kitaplara (geçtiğimiz yıl yayınladığımız “aşı pazarı-can pazarı” kitabı) kadar geniş bir yelpazede etkinliğimiz ile sonuçlanıyor. Aylar önce TTB Halk Sağlığı Kolu bir örneklemde bir durum tespit araştırması başlattı. Çalışmanın sonuçları Türkiye’nin sağlıktaki durumunu apaçık gösteriyor; “aşılama programı sağlık sisteminin aynasıdır” diyen bilim adamlarını doğruluyordu.

Zaman zaman aşı temininde güçlük çekiliyordu. Bu durum aşı üretiminde dışa bağımlılıkla, sağlığın finansmanı ile doğrudan ilgiliydi. Aşıların sağlığı çeşitli nedenlerle (elektirik kesintisi gibi) tehlikeye giriyor, araç eksikliği ya da yokluğu, personel eksikliği ya da personelin döner sermaye bürokratik işlemleriyle boğuşmak zorunda bırakılmasıyla ve hatta çok az da olsa pamuk, alkol eksikliği olmasıyla aksayabiliyordu.

Sayı az da çok da olsa herhangi bir nedenle aksayan bir aşı programını yeniden yakalamak çok güçleşiyor. Bu arada hepimizin bir gözlemi de birinci basamak sağlık hizmetlerinin ücretli hale getirilmesinin bağışıklama programını aksattığı… şimdi hemen, “aşı” ücretsiz diye çığlık atıldığını duyuyorum. Evet ücretsiz ama Ankara Şentepe’de aşı öncesi muayenede 6 milyon TL ücret ödeme zorunda kalan yoksul kadın için “ücretsiz değil”, bu nedenle de aksatılabilir bir hizmet…

Böylesine masum ve makul gerekçeli ve bilimsel raporumuz bakın nasıl ses getirdi? Sağlık Bakanlığı 10 Haziran tarihinde “istihbarat şeflerinin dikkatine” muhtırasını yolladı… (bize değil basına). “Sağlık Bakanlığı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın talimatıyla durumunu incelemiş ve şu açıklamayı yapmaya gerek duymuştur”: 

“Söz konusu haberlerde, sağlık ocaklarında aşı eksikliği olduğu, yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle aşıların bozulabileceği, alkol, dezenfektan ve pamuk gibi tıbbi sarf malzemeleri ile araç ve personel eksikliği bulunduğuna değinilmekte ve sonuç olarak 1,5 milyon çocuğumuzun sağlıklı bir şekilde aşılanması için bir sistemin olmadığı ileri sürülmektedir.”

- Evet, söyledik.

“Bağışıklama hizmetlerinde temel amaç; toplumda, özellikle bebek ve çocuklarda aşı ile korunabilir hastalıkların ortaya çıkışının engellenmesi, dolayısıyla bu hastalıklardan  kaynaklanan ölüm ve sakatlıkların önlenmesidir. Bu amacı gerçekleştirmek için yapılan bağışıklama çalışmalarında, hizmetin gerek sayısal yönden gerekse kalite açısından en üst düzeyde bulunması şarttır.”

- Buna katılmamak mümkün mü?

“Ülkemizde rutin aşılama çalışmaları, Dünya Sağlık Örgütü tarafından geliştirilen Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında Sağlık Bakanlığı’na bağlı başka 6003 sağlık ocağı ve bunlara bağlı sağlık evleri olmak üzere ana çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri, sağlık merkezleri, verem savaş dispanserleri tarafından yürütülmektedir. Bunun yanı sıra bildirim yapmak, soğuk zincir kurallarına uymak ve ücretsiz aşı uygulamak kaydı ile talep eden tüm hastane, üniversite hastanesi gibi sağlık kurum ve kuruluşları ile özel hekimlere de Bakanlığımız tarafından Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamındaki toplam yedi hastalık (difteri, boğmaca, tetanoz, kızamık, çocuk felci, hepatit B, verem) için aşı desteği sağlanmaktadır.”

- Yerinde ve kağıt üzerinde yeterli bir çalışma.

“Özellikle bebek ölümlerini önlemenin en etkili ve verimli aracı olan aşılama hizmetleri diğer koruyucu sağlık hizmetleri gibi Bakanlığımızın ve sağlık ocakları başta olmak üzere sağlık hizmeti sunulan tüm kurum ve kuruluşlarımızın en önemli ve öncelikli hizmetidir. Her doğan bebeğin bir yaşına ulaşmadan önce aşı takvimine uygun olarak bağışık kılınması temel stratejimizdir. Bunun yanı sıra beş yaş altı eksik aşılı ya da aşısız çocukları tespit edip aşılamak okul çağı rapel aşıları, gebelerin aşılanması rutin aşı programımızda yer almaktadır. Bunlara ek olarak çiçek ve çocuk felci hastalıklarını ülkemizden yok etmemizi sağlayan ve şu an kızamık hastalığına yönelik uyguladığımız destek aşılama hizmetleri ve benzeri çalışmalar ile de bu çalışmalar güçlendirilmektedir.”

- Kitap bilgileri…

“Her yıl yaklaşık olarak 1.360.000 canlı doğumun gerçekleştiği ülkemizde hassas nüfusların aşılanması için sadece 2003 yılında 5.208.500 doz difteri, boğmaca, tetanoz aşısı (karma aşı, DBT), 4.899.200 doz tetanoz aşısı, 3.823.200 doz tetanoz erişkin difteri (Td) aşısı, 4.078.700 doz BCG aşısı, 4.020.600 doz hepatit B aşısı ile rutin uygulamalara ek olarak yapılan destek aşılama aktiviteleri ile birlikte 11.982.000 doz çocuk felci aşısı ve 18.202.220 doz kızamık aşısı Bakanlığımız tarafından dağıtılmıştır. 2004 yılında aşı ve enjektör alımlarına bütçemizden 52 trilyon TL. kaynak ayrılmıştır. Aşılama bütçesinin kısıtlanması düşünülemez.”

- Demek ki bu kaynak yetersiz…

“2003 yılında ağustos ayı içerisinde ve aralık ayı ilk haftasında sadece dünyada yaşanan DBT aşı üretimi ve satın alma sürecinde yaşanan sıkıntılar dolayısı ile aşı dağıtımında kısa süreli aksama olmuştur. Bunun dışında herhangi bir aşıda herhangi bir dönemde bir sıkıntı yaşanmamıştır.”

- İtiraf paragrafı… kısa süreli defalarca aksama olsa da hadi biz tek bir defa olmuş gibi kabul edelim.

“Aşılama çalışmaları başta olmak üzere Bakanlığımız kurum ve kuruluşlarında verilen gezici hizmetler için araç yetersizliği nedeniyle hizmetlerde aksama yaşanmaması için sadece 2003 yılında toplam 859.950.000.000 TL araç kiralama ödeneği ile buna ek olarak Bakanlığımız tarafından yürütülen II. Sağlık Projesi kapsamında Dünya Bankası’ndan 1.030.000 Amerikan Doları ödenek illere gönderilmiştir.”

- Her ile 1.5 milyar lira araç kiralama ücreti düşüyor. Acaba somut veri alabilir miyiz? Araç kiralama yerine kalıcı araç neden olmuyormuş?

“Soğuk zincir, aşının etkinliğini üretiminden uygulandığı ana kadar koruyan ve ihtiyacı olanlara yeterli miktarda aşının ulaşmasını sağlayan insan ve malzemeden oluşan sistemdir. Bu sistemin gereklerini bilen ve her aşamasını titizlikle uygulatıp, uygulamaları denetleyen Bakanlığımız, ülkemizin bazı yörelerinde özellikle kış aylarında zaman zaman meydana gelen çoğunlukla kısa süreli elektrik kesintilerinin yaşandığını da bilmektedir. Isıya, donmaya karşı duyarlı olan bir çok aşının uygun koşullarda saklanması için sağlık ocağının bu konuda eğitim almış bir soğuk zincir sorumlusu ve bir de yedeği bulunmaktadır. Bu kişiler tarafından buzdolabının sıcaklığı hergün sabah ve akşam kontrol edilmektedir. Soğuk zincir konusunda eğitimli ve deneyimli sağlık personeli aracılığı ile yaşanan elektrik kesintisinin yeri ve süresine göre alınan önlemlerle aşıların etkilenmemesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Bütün bu önlemlere rağmen etkinliğini yitirdiğinden şüphelenilen aşılar derhal imha edilmektedir.”

-Yine elektrik kesintisini kabulleniyor ve harika çözümü de söylüyorlar: eğitim almış bir soğuk zincir sorumlusu (ve hatta bir de yedeği…) arkadaşlarımızın görevleri arasında buzdolabı sıcaklığını sabah akşam kontrol etmek de var.. önlem alıyor, aşının etkilenmemesini sağlıyor (hayır, sağlamamaya çalışıyor) ve bu önlemlere rağmen (ben bilemedim nedir?) etkinliğini yitiren aşılar derhal imha ediliyor… Acaba “Haklısınız, bu sorun için tüm ocaklara jeneratör alacağız” dense hepimizi daha çok rahatlatmaz mıydı?

“Pamuk, dezenfektan vb. tıbbi sarf malzemelerinin alımı Bakanlığımız tarafından gönderilen ödeneklerle karşılanabildiği gibi sağlık müdürlükleri döner sermayeleri tarafından da satın alınabilmektedir. 2003 yılında söz konusu malzeme alımlarını da içeren ödenekten illerimize toplam 49.985 trilyon ödenek gönderilmiştir.”

- İyi olmuş. Aşı yapan personelin eczanelere başvurmasına gerek kalmamış.

“Personel eksikliğinin giderilmesi konusunda Bakanlığımız, birinci basamak döner sermaye uygulaması ile alınan özendirici tedbirler yanı sıra, sözleşmeli personel uygulamasını hayata geçirerek acil personel  ihtiyacı olan bölgelerimizi desteklemektedir.”

- Bu yanıta diyecek hiçbir şeyim yok. Hekimlere havale ediyorum. Bir başka basamağa sevk ediyorum.

“Aşılama oranlarının Bakanlığımız hedeflerinin altında kaldığı bilinmekte olup, 2004 yılı bu anlamda atılım yılı olarak ilan edilmiştir. Bu nedenle hızlandırma aktiviteleri ile yurt çapında aşılama hizmetlerine ivme kazandırılmıştır. Aşı ile korunabilir hastalıklarla ilgili vaka sayıları Bakanlığımız tarafından titizlikle izlenmekte olup son dönemde bir artış trendi söz konusu değildir.”

- “Atılım yılı” 2004’ün yarısı bitti, gitti… hedefi tutturamadığımızı hep birlikte kabul ediyoruz. Bu atılım yılının yarısı da aşı, enjektör ihalelerinin koordine edilememesi vb. nedenlerle su gibi geçti… Yine basın acıyor, “aşı yokmuş” diyor. Onlar da havale… Henüz salgın çıkmamış, artış trendi yokmuş. Hepimiz rahatlayabiliriz… yıllardır cansiperane çocuklar aşılansın diye çırpınan merkezdeki meslektaşlarımız alınması, siyasi irade önem vermedikçe sistem yürümüyor… Sistemin yürümesi için kararlılık ve kaynak gerekiyor. “Demir Gibi Türkiye Projesi” hepimizi mutlu ediyor; en az “ilgi sizden demir bizden” diyen ilaç firması kadar; görüş söylüyoruz, talep ediyoruz, en az “Türkiye’de bankalarda hortumlanan paralarla 500 yıl tüm bebekler, çocuklar aşılanırdı” diyen aşı firması yetkilileri kadar (16 Haziran 2004, Radikal Gazetesi, bir ilaç firmasının reklamı)… “tabii parayı veren düdüğü çalar” yasası gündemde. Tabii biz söylediğimizde yanlı, yanlış yorum yapıyoruz;

“Sağlık hizmetleri konusunda birinci derecede sorumlu olan ve bu sorumluluğu yerine getirmek için çalışan Bakanlığımızın üzerinde hassasiyetle durduğu ve her türlü politikalarının üzerinde tuttuğu aşılama çalışmalarına zarar verebileceğini düşündüğümüz bu tür yanlı ve yanlış yorumlara karşı, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi gerekmektedir.”

yersiz şüphe oluşturuyoruz da;

“Söz konusu araştırma bulgularına istinaden yapılan yorumlar, bilimsel dayanaklardan ve güncel bilgilerden yoksun olmasının yanında tamamıyla yanlıdır. Yerine konabilecek başka bir madde olmadığından, aşı bebek ölümlerinin önlenmesindeki en önemli silahımız durumundadır. Böylesine hayati bir konuyla ilgili, kamuoyunda yersiz şüpheler oluşturacak şekilde bu gibi yorumlar yapılması, her şeyden önce hekimlik ahlakı ve onuru ile bağdaşmaktadır.”

Sağlık Bakanı aynı önemde bir hayati konuda şunları söylediğinde ne oluyor?

“Türkiye kan sistemi kangren olmuştu, kuracağımız yeni bir sistemle güvenli kan bulunacaktır” (15 Haziran 2004, Hürriyet, Birsel Sancar’ın haberi). Aman yoksa şimdiye dek (Sağlık Bakanının görev süresi olan 18 ay dahil) güvensiz kan mı aldık, verdik hastalarımıza? Böyle mi yorumlamalıyız? Acaba Sağlık bakanının talimatıyla inceleme başlatanlar, benzer bu durumda Sağlık Bakanının bu demeci için de bir metin hazırlayıp, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği aracılığıyla “hekimlik ahlak ve meslek onuru ile bağdaşmaz” diyebilirler mi? İşte bu son paragraf bayağı canımı sıkıyor. Kimse hekim ahlak ve onuru konusunda TTB’ye böyle imada bile bulunamaz. Mesleğimizin onurunu yerle bir edenler, dokunulmazlıkla korunup bunu yapanlar, mesleki sorumluluk gereği yaptıklarımız için bize ders veremezler. Aynaya baksalar yeter…

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön