e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Haziran 2004  Sayı: 122

 

Dünyadan Haberler...Dünyadan Haberler...

Avustralya, ABD’nin           baskısından sonra ilaç onaylarında   ödün veriyor

BMJ  2004;328:425

Avustralya, ABD’nin baskısına boyun eğdi ve ilaç alım satımını düzenleyen sisteminde büyük değişiklikler yapmayı kabul etti. Toplum sağlığını savunanlar, ABD ilaç endüstrisince desteklenen değişikliklerin Avustralya’nın ilaç sistemini temelden tehdit ettiğine inanıyorlar. Sisteme göre ilaçlar sadece Farmasötik Yararlar Danışma Kurulu’nca (FYDK) önerildikten sonra onaylanabiliyordu ve ilaçlar jenerik ilaçlara göre yararları ve fiyatları göz önüne alınarak karşılaştırılıyordu. ABD hükümetinin bir belgesine göre bu sistem “yenilenecek” ve ilaçların değerlendirilmesi için bağımsız mekanizmalar oluşturulacak.

Avustralya’daki ilaç endüstrisi grubu Medicines Avustralya, anlaşmayı beğeniyle karşıladı. Grubun sözcüsü S.Haynes, “FYDK’da değişiklikler olacak ve sadece kararların ne olduğunu değil, nasıl alındığını da içeren bir saydamlık yaratılacak” diyor.

Avustralya Senatosu’ndaki Sağlık Bakanlığı temsilcisi Senator I. Campbell, yeni değerlendirme sürecinin FYDK’nın yetkilerini elinden almayacağında ısrar ediyor. Newcastle Üniversitesi’nde klinik farmakolog olan Prof.D.Henry ise, hükümetin güvenceleri hakkında kuşku duyuyor: “Son sekiz yıldır ilaç endüstrisi FYDK’nın kararlarını temyiz edebilecekleri bir mekanizma istiyorlardı. Reddedilen bir ilaç için tekrar başvurabilecekler ve bu, FYDK’nın kararlarını yok etmekten başka birşeyi amaçlamıyor”. Avustralya Tüketici Derneği’nden M.Goddard ise, Avustralya’nın ayrıca, jenerik bir ilaç üretimi için başvuru olduğunda patent sahibini bilgilendirmeyi de kabul ettiğini ileri sürüyor: “ABD’de büyük şirketlerin her ilaç için 50-100 patent kullarak, rekabet ettikleri diğer şirketleri mahkemelerde bağlamalarına izin verilir”. Prof. Henry,  bunun maliyetleri artıracağını söylüyor: “Referans fiyatlama sisteminde, jenerik ilaç piyasaya girdiğinde orjinal marka da dahil o sınıftaki tüm ilaçlar fiyatlarını jenerik ilacın fiyatına doğru çekmek zorunda kalırlar. Ancak jenerik ilacın piyasaya girişini engellerseniz, diğer ilaçlar üzerindeki etkisini de geciktirmiş olursunuz. Görünen o ki, istedikleri de bu...”

 

İtalyan hekimler kamu sağlık sistemini tehlikeye atan değişiklik için greve gittiler

BMJ  2004;328:976

İtalyan ulusal sağlık sisteminde çalışan genel pratisyenlerin yaklaşık %90’ı, hükümetin hizmetleri bölgelere devretmeyi öngören önerisini protesto etmek amacıyla 16 Nisan’da bir günlük grev yaptı. Hekimler yetkileri bölgelere dağıtmanın, 21 küçük ve mali açıdan yetersiz bölgede sağlık hizmeti sunulmasına yol açacağını ve bunun da eşitsizlikleri artıracağını, verimliliği düşüreceğini açıkladılar. İtalya’daki 54,000 aile hekiminin çoğunun üye olduğu İtalyan Genel Pratisyenler Federasyonu’nun sekreteri Dr.Mario Falconi, grev için şöyle bir slogan bulmuş: “Hekiminizi yaşamınız boyunca bulamamak yerine, birkaç gün idare edin!” Ulusal Tıp Kurulları Federasyonu Başkanı Dr. Giuseppe Del Barone de hekimleri destekliyor: “Kesinlikle yasal gerekçelerle grev yapıyorlar. Ödemeler belirsiz, bekleme listeleri uzuyor, sözleşmeler yenilenmiyor, ilaç harcamaları hastalara geri ödenmiyor”. 

Bu ne ilk grevdi, ne de aile hekimleri ile sınırlıydı. Çocuk hekimleri, acil servis hekimleri de grev yaptılar. Roma’da düzenlenen büyük yürüyüşe ise, hastanede çalışan hekimler, yöneticiler ve ulusal sağlık sisteminde çalışan özel uzmanlar da katıldılar. Bu grev, geçen Kasım’dan bu yana İtalyan hekimlerin düzenlediği dördüncü grev.

Hastaların çoğu grevi destekliyor. İtalyan Pediatristler Federasyonu Başkanı Dr Pier Luigi Tucci, anne-babaların kendilerine teşekkür ettiklerini belirtiyor: “Bir çocuğun bir bölgede bütün sağlık hizmetlerini alması, diğer bölgede ise görmezden gelinmesi fikrine karşı çıkmamızı anladılar.”

Ancak Sağlık Bakanı Girolamo Sirchia hekimler ve hastalara güvence vermeye çalıştı: “Sorumlulukların bölgelere devriyle sağlıkta eşitsizliklerin artacağından korkmak için bir neden yok. Devretme onaylandığında, bölgeler ulusal standartlara uyacaklarından hiç birşey değişmeyecek”.

Hekimler bunun yanısıra, görevlerini ve ücretlerini tanımlayan sözleşmeleri için de grev yapıyorlar. Bu sözleşmeler 2001 yılında sona erdi ve henüz yenilenmedi. 

 

İlaca dirençli tüberküloz, Doğu Avrupa’da hızla yayılıyor

BMJ  2004;328:663

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), çok ilaca dirençli tüberkülozun Doğu Avrupa’da ve eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinde, diğer bölgelere göre 10 kat daha yaygın bulunduğunu açıkladı.

Hazırlanan raporun açıklanması sırasında söz alan DSÖ temsilcisi Dr.P.Nunn, dünyada her yıl dokuz milyon yeni olguya rastlandığını ve yaklaşık iki kişinin tüberküloz nedeniyle yaşamını yitirdiğini belirtti: “Bu rapor 77 coğrafi bölgeyi kapsıyor ve bu bölgelerin çoğunluğu ülkelerden oluşuyor. Bu çalışmada 39 yeni bölgeyi de inceledik ve çalışmaya 67,657 kişi katıldı. Çok ilaca dirençli tüberkülozun Doğu Avrupa’da ve eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinde, diğer bölgelere göre 10 kat daha yaygın olduğu ve yeni olguların %14’ünün bu bölgelerde bulunduğu saptandı.”

Tüberküloz ve AIDS arasındaki bağlantı için ise Dr.Nunn, eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinde yaklaşık 1.5 milyon kişinin HIV pozitif olduğunu ve ivmenin her zamankinden daha yüksek olduğunu belirtti: “ ‘Doğrudan gözlemlenen sağaltım’ın (DOTS) yaygınlaştırılması, bu alana yatırım yapılması, laboratuvar ağları kurulması ve ilaca dirençliliğin izlenmesi için çağrıda bulunuyoruz. Bu rapor dünya nüfusunun sadece %20’sini kapsıyor”.

DSÖ’den bir başka yetkili, Dr.M. Raviglione, tüberkülozu denetim altına almanın en iyi yolunun DOTS yaklaşımı olduğunu belirtiyor: “Tüberküloz ilaçlarına karşı gelişen direnç, acil bir toplum sağlığı sorunudur. Tüberkülozu denetim altına almak için hızlı girişimlerde bulunmak, her ülkenin çıkarınadır. İlaca karşı direnç gelişmesini pasaport denetimi değil, ancak hep birlikte hareket etmek durdurabilir.”

 

1000 Çocuktan 131’i 5 Yaşına   Gelmeden Ölüyor

UNICEF raporlarına göre Iraklı çocukların durumu ambargo ve savaşlar dolayısıyla gittikçe kötüleşiyor. Su, sağlık ve eğitim altyapısının çöktüğünü belirten UNICEF’e göre her bin çocuktan 131’i beş yaşına gelmeden ölüyor. Beslenme büyük problem.

BİA (Bağdat) - UNICEF’in araştırmaları yaşanan savaşlar ve ambargoların Iraklı çocukların büyük bölümünün yeterli beslenemediğini, önlenebilir hastalıklarlar yüzünden ölüm oranlarının arttığını ve eğitim alamadıklarını ortaya koyuyor.

Son işgalin öncesinde bile beş yaşından küçük her dört çocuktan birinin beslenme yetersizliği çektiğini; ve her sekiz Iraklı çocuktan birinin beş yaşına gelmeden öldüğünü söyleyen UNICEF, şu anki durumun daha da kötü olduğunu belirtiyor.

Ambargo çocukları öldürüyor

UNICEF raporlarına göre 1990’daki Körfez Savaşı ve ardından uygulanan ambargo Irak’ın eğitim ve sağlık altyapısının çökmesine neden oldu.

1995’den itibaren uygulanmaya başlayan “Petrol Karşılığında Gıda Programı” kimi konularda iyileştirmeler sağlasa da; özellikle içme suyu ve tıbbi malzeme eksikliği problem olmaya devam ediyor.

İçme suyu, tıbbi malzeme yok

Irak’ın 25 milyonluk nüfusunun hemen hemen yarısı 18 yaşın altında. Çocuklarla ilgili bazı rakamlar şöyle:

- 6-12 yaş arasındaki her dört çocuktan biri, okula gitmiyor. Kızlar ve erkekler arasında da büyük bir uçurum var ve okuma yazma bilmeyen yetişkin kadınların oranı erkeklerin iki katı. Erkek çocukların yüzde 17.5’i, kızlarınsa yüzde 31.2’si ilköğretime gidemiyor.

- Akut beslenme eksikliği çeken çocukların oranı, Irak’a ambargonun daha şiddetli bir biçimde uygulandığı 1996’daki yüzde 11’den yüzde 4’e düşmüş durumda. Yinede, beş yaşın altındaki yaklaşık 1 milyon çocuk hala kronik beslenme eksikliğinden muzdarip.

- Bebek ölüm oranı, 1980’lerin sonuna göre iki kat artmış durumda. Irak’ta doğan her bin bebekten 107’si ölüyor. Beş yaşına gelmeden ölen çocukların oranı ise binde 131; bu oran 1989’a göre iki buçuk kat fazla.

- Çocuk ölümlerinin yüzde 70’i, solunum yolları enfeksiyonu ya da ishal gibi önlenebilir hastalıklar yüzünden gerçekleşiyor.

- Irak’ın içme suyu altyapısı 1990’lar boyunca büyük hasar gördü. Temiz içme suyu olmamasından kaynaklanan hastalıklar çocukları büyük ölçüde etkiliyor. Çocuk başına düşen yıllık ishal vakalarının sayısı altı yılda 3.8’den 15’e çıktı (1990-1996). Aynı dönemde, tifo vakalarının sayısı da 2 bin 240’dan 27 bine çıktı.

- UNICEF raporlarına göre, çalışan çocukların ve öksüz kalarak devlet bakımına ihtiyaç duyan çocukların sayısı da hızla artıyor. Doğum sırasında hayatını kaybeden kadınların sayısı da gerekli tedavi olanakları bulunmadığından hızla artıyor.(EÜ/BB)19/05/2004

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön