e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Mayıs 2004  Sayı: 121

 

Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Sağlık Bakanlığı’nın İstanbul’da oda seçimine açıkça müdahale ettiğini söyledi

“Seçimle susturamadıklarını yasayla susturmaya çalışıyorlar”

4.jpg (15083 bytes)Sağlık Bakanlığı’nın oda seçimlerine müdahalesini en açık ortaya koyduğu yer İstanbul oldu. 4 listenin yarıştığı İstanbul Tabip Odası seçiminde AKP Hükümeti’nin Sağlık Bakanlığı açıkça bir grubu destekledi. Buna karşın, İstanbul Tabip Odası’nın önceki dönemde de başkanlığını yürüten Prof. Dr. Gençay Gürsoy’un öncülüğünü yaptığı “Demokratik Katılım Grubu”, oy kullanan hekimlerin büyük bölümünün desteğini alarak göreve seçildi. Prof. Dr. Gürsoy, bu sonucun geçen iki yıllık dönemde TTB ile birlikte yürütülen hekim hareketinin bir eseri olduğunun söylenebileceğini belirtti.

Tıp Dünyası - İSTANBUL - İstanbul Tabip Odası başkanlığına yeniden seçilen Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Sağlık Bakanlığı’nın oda seçimleri sürecindeki yanlı tutumunu ve özellikle İstanbul’da açıkça bir grubu desteklemesini eleştirdi. Sağlık Bakanlığı’nın 1.5 yıldır TTB Yasası’nın delege seçimini düzenleyen maddesinin yerini doldurmaması nedeniyle oda genel kurullarında delege seçilemediğini anımsatan Gürsoy, bakanlığın bu gecikmeyi yeni bir yasa hazırlığı nedeniyle yaptığının anlaşıldığını belirterek, “Seçimle susturamadıklarını yasayla susturmaya çalışıyorlar. Eğer bu yasa çıkarsa yer yerinden oynar” diye konuştu.  

Prof. Dr. Gençay Gürsoy’un İstanbul Tabip Odası Genel Kurulu’na, yeni dönem projelerine ve sağlık ortamına ilişkin olarak Tıp Dünyası’nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

- Sayın Gürsoy, İstanbul Tabip Odası’nın Genel Kurulu’nda bu yıl 4 liste yarıştı ve 5 bin 600 civarında hekim oy kullandı. Bu yıl oy kullanan hekim sayısında artış olduğunu biliyoruz. Bunun nedeni neydi? Nasıl bir çalışma yürüttünüz?

Bu yıl, hem geçen yıla göre hem de İstanbul Tabip Odası’nın bütün geçmiş seçimlerine göre en yüksek katılımla seçim gerçekleştirildi. Oy kullanan hekim sayısı ilk olarak 5 bin 600 diye duyuruldu ama Seçim Kurulu’ndan resmi sonuçlar gelince bunun daha yüksek olduğunu gördük; 5 bin 790. Bu, seçime giren 4 grubun da geçmişte pek rastlamadığımız oranlarda bir çalışma yaptıklarının kanıtı. Herkes taraftarlarını seçime katmaya çalıştı. ‘Hangi grup en çok katılımı sağladı’ sorusunun yanıtını net vermemiz mümkün değil ama oy artışımıza bakarak bunun bizim eserimiz olduğunu söylemek mümkün. Geçen yıl en yüksek oy alan 1530 civarındaydı, şimdi 2 bin 170 civarında. Ciddi bir artış var. Bu artışın 2 yıllık dönem içinde Türk Tabipleri Birliği ile yürüttüğümüz hekim hareketinin eseri olduğunu söyleyebiliriz. Bu mesajların hekim tabanı tarafından doğru alındığı anlaşılıyor.

- Geçmişte 4 listenin yarıştığı olmuş muydu? 4 liste çıkmasının nedeni ve bu grupların birbirinden farkı neydi?

4 liste bugüne kadar vaki değildi. 4 liste katıldı ama aslında 3 yaklaşım tarzının ya da 3 siyasetin yarışması biçiminde geçti. Biri, bizim Demokratik Katılım Grubu’nun temsil ettiği, siyasi iktidarın sağlık politikalarını temel alan bir toplumsal muhalefet hareketi. Böyle tanımlıyoruz. Başka alanlarda da siyasi iktidara muhalefet edilebilir. Ama bizim temel hareketimiz kendi kulvarımızı hedef alan bir muhalefeti yürütmekti. Bizim yönetime geldiğimiz ilk aylarda Irak savaşı gündemdeydi. İstanbul Tabip Odası, İstanbul’daki barış yanlısı hareketin öncülerinden biriydi. Burada bile kendi mesleki duruşumuzu temel alarak barış siyasetini yürüttük, dillendirdik. İkinci bir siyaset, daha önce oda yönetiminde bulunan arkadaşın temsil ettiği, Ulusal Hekim Güçbirliği Grubu. Aslında, Ulusal Birlik Grubu adı altında seçime giren grupla birlikte olmalarına karşın, bize ifade edilenlere göre liste konusunda bir anlaşmazlık olduğu için son anda ayrılarak 2 ayrı grup olarak seçime girdiler.

Bu arkadaşlar, bizim 2 yıldır siyasi iktidarın sağlık politikalarına karşı yürüttüğümüz hekim hareketinin dışında kalmayı tercih ettiler ve bu dönemi bir ulusal cephe çağrısını gerekli kılan bir dönem olarak değerlendirdiler. Bize göre, cephe daha farklı dinamiklerin işin içinde olmasını gerekli kılan bir oluşumdur. Bu tabii tartışılabilir ama oda çalışmaları için benimsediğimiz bir tarz değil. Meslek örgütünde belli bir siyasi hareketin yedek gücü gibi hareket etmek bize çok uygun gelmiyor.

Dördüncü grup ve üçüncü siyaset ise, tabip odalarını etliye sütlüye karışmayan, uslu ve uyumlu bir meslek örgütü haline getirmeyi amaçlayan bir görüntü vermeye çalışmasına karşın, arkasında çok açık, berrak bir biçimde, Sağlık Müdürlüğü’nün, Sağlık Bakanlığı’nın, bazı özel sağlık kuruluşlarının ve tabii ki AKP’nin açık desteği ile seçime giren Hekim Hakları Platformu’ydu. Doğrusu, bu boyutlardaki bir siyasi iktidar ve özel sağlık kesiminin desteği, aslında bizim yürüttüğümüz hekim hareketinin ne kadar doğru bir kanalda ilerlediğinin de örneği. Maddi katkıyı nereden sağladıklarını kesin söyleyemeyiz ama, gazetelere yarım sayfa ilan vermekten, kendi gruplarındaki hekimlerin araçlarını park edecekleri özel park yeri kiralamaya, yemek servisinden resmi ambulanslarla hekim taşımaya kadar siyasi iktidar bütün ağırlığıyla destek verdi. Bugüne kadar böyle bir şey görmedik. Ulusal Hekim Güçbirliği Grubu seçime girmemiş olsaydı, onlardan bize yönelecek oylarla AKP’nin desteklediği Hekim Hakları Platformu’nun bu kadar oy alması olanaklı değildi. Siyasetleri bizden farklı olmasına karşın, Ulusal Hekim Güçbirliği Grubu, taban itibarıyla bize de onlara da oy verme potansiyeli taşıyan bir hekim grubu olduğu için bir oy bölünmesi gerçeği yaşanmıştır bu seçimde ve bizim açımızdan kritik bir seçim olmuştur. Hekim Hakları Platformu’ndan en yüksek oyu alan arkadaş, bizim en düşük oyu alan arkadaşımızın yerine, bir kişi de Onur Kurulu’na girmiştir.

- AKP’nin desteklediği Hekim Hakları Platformu’nun seçim hazırlıklarını profesyonel bir şirket aracılığıyla bir “PR kampanyası” biçiminde yürüttüğü söyleniyor. Böyle bir şey var mı? Bu noktada tabii, “Maddi kaynağı nereden sağladılar” sorusu akla geliyor…

Profesyonel bir kampanya yürüttüler; afiş çalışmalarından, gazete ilanlarına kadar. İki yerde, bilgisayar donanımlı seçim bürosu oluşturdular. Buralara irtibat sağlayan insanlar yerleştirildi. Bu irtibat bürosu otel toplantıları yaptı. “Uslu”, “uyumlu” bir tabip odası imajı verilmeye çalışıldı. Gizleyemedikleri şey, doğrudan doğruya Sağlık Müdür Muavinlerinin ve SSK Sağlık İşleri Müdürü’nün seçim kampanyasında bizzat görev alması oldu. Hatta Sağlık Müdür Yardımcılarından biri listede yedek üye olarak da yer almış durumda zannediyorum. İktidarla ilişkilerini gizleme ihtiyacı duymadıkları da anlaşılıyor. Maddi kaynak cevabını biz de çok iyi bilmiyoruz, ama bize bazı özel sağlık kuruluşlarının bu desteği sağladıkları ifade edildi. Bizim kendi grubumuzun seçim masraflarını düşünüyorum; her birimizin bireysel katkılarıyla oluşturulmuş bir fondan yapıldı. Biraz kağıt ve baskı masrafı dışında bir şey değil. Ama bu grubun yaptığı harcamanın, kendi aralarında para toplayarak halledilebilecek boyutlarda olmadığını herkes gördü. Gerçek bir demokratik seçimde bunun hesabını sormak gerekir. Seçimlere katılan grupların, partilerin her türlü ekonomik desteklerinin açıklanması lazım. 100 milyarları bulması gereken bu mali desteğin nereden bulunduğunun ifade edilmesi gerekir.

- Bu noktada yasal bir süreç işletmeyi düşünür müsünüz?

Bu bir etik sorundur, yasal bir prosedüre ihtiyaç olacağını sanmıyorum. Ama hangi tür açıklama yapılırsa yapılsın, paranın rol oynadığı bir seçim başarısı hedefledikleri anlaşılıyor. Bu tabii bizim için, hem sağlık alanı için öngördüğümüz siyasetlerin özüne, hem de seçim etiğine aykırı bir durum.

- Siyasi iktidarın, bir meslek örgütü üzerindeki bu yaklaşımını, bu “baskı”sını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Etik kurallar ve demokrasinin özü yara alıyor. Meslek odalarının, iktidardan bağımsız özerk kuruluşlar olması kaçınılmaz bir gereklilik. Ama öyle anlaşılıyor ki siyasi iktidar bu demokratik muhalefeti şöyle ya da böyle ortadan kaldırma ya da en azından sesini kısma kararlılığını göstermeye çalıştı. Kanıtlama olanağı yok ama, doğrudan doğruya siyasi iktidarın İstanbul Tabip Odası’nın ele geçirilmesi konusunda buradaki Sağlık Müdürlüğü yetkililerine mesajlar ilettiği kulağımıza geliyor. Seçimi kaybetmiş olmanın öfkesi içinde bu ilişkiyi açığa çıkaran ifadeler kullandıklarını biliyoruz.

- İktidarın bu açık desteğine karşın seçimden siz galip çıktınız. Sizin rakiplerinizden farkınız neydi?

Bu 2 yıllık dönem içinde özlük haklarının savunulması ve iktidarın sağlık politikalarına karşı yürüttüğümüz eleştirel tavır. TTB’nin ve bizim bu sağlık politikalarına karşı geliştirdiğimiz muhalefet hareketi gerçekten ciddi bir toplumsal muhalefetin ifadesidir. Siyasi iktidara karşı yürütülen muhalefetin temelinde çoğu zaman başka etkenler rol oynuyor. Biz ve temsil ettiğimiz hekim hareketi, ekonomopolitik tercihlere yönelen ve sınıfsal temeli olan bir muhalefet hareketidir. Gerçek bir sol muhalefet toplumsal hareketini temsil ediyoruz; bizim iddiamız bu. Siyasi iktidarın seçimi bu kadar önemsemesinin nedeni de budur. Bugün, Türkiye’de iktidarıyla ve muhalefetiyle bir sağa savrulma yaşanıyor. Sosyal demokrat iddiasını taşıyan partilerin bile gerçek bir sol muhalefet yapmadıklarını görüyoruz. Bizim temsil ettiğimiz toplumsal muhalefet, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası güç, iktidar odaklarının neoliberal, dışa bağımlı ekonomopolitik tercihlerine yönelen bir muhalefettir.

- Önümüzdeki döneme ilişkin projeleriniz nelerdir?

İki yıldan beri yürüttüğümüz, son eylemlerle yoğunlaşan taleplerimizin cevaplarını bekliyoruz. Özellikle Kıbrıs sorunu gibi bir geniş boyutlu ulusal sorunun şöyle ya da böyle çözüme kavuşmasından sonra, taleplerimiz yeniden, daha örgütlü, daha dinamik bir üslupla gündeme getirilecektir. Geçmiş taleplerimizin peşine düşmeye de devam edeceğiz. Bu dönem seçimlerdeki katılım oranının yükselmesine karşın, geniş hekim kitlesinin oda çalışmalarına katılması konusundaki çabaları yoğunlaştıracağız. İstanbul çok dağınık bir kent. Bu durum, fiziksel güçlükler, hastanelerle, sağlık ocaklarında çalışan hekim arkadaşlarla doğrudan temasları güçleştiriyor. ‘Temsilciler Meclisi’ şeklinde oluşturduğumuz çalışma tarzının biraz daha genişletilmesi ve biraz daha kolay işletilebilecek bir mekanizmaya kavuşturulmasını planlıyoruz. Tam yetkili bölge temsilcilikleri oluşturmak, oda çalışmalarına ilişkin eğilimleri almak ve bugüne kadar yürüttüğümüz politika üzerinde tartışma olanakları sağlamak amacıyla geniş bir anket çalışması yapmak tasarladıklarımızdan biri. Bunun dışında, komisyonlar aynen devam edecek. Eğitim ve bilimsel çalışmaları destekleyen, özellikle genç hekim, asistan arkadaşların, yayın çalışmalarına yardımcı olmak ve tabii hekimler arası teması genişletebilecek sosyal aktiviteler örgütlemek gibi çalışmalarımız yine sürecek. Geçen dönemde önemli bir çalışma alanımız olan emekli hekimlerin sorunlarıyla ilgili olarak bu dönem bazı somut sonuçlar elde edeceğimiz umudunu besliyoruz. Yayınları bir kez daha gözden geçirmeyi düşünüyoruz. Daha hızlı yazılı iletişim sağlayacak bir yayın faaliyeti planlıyoruz.

- Sağlık alanında son dönemde yaşananlara ilişkin genel bir değerlendirme yapar mısınız?

Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin bütün çabalara, bütün makyaja rağmen, sorunlara dişe dokunur bir çözüm getirmediğini, hergün yaşadığımız örneklerle görüyoruz. Sözleşmeli statü ile yoksulluk bölgelerine, Doğu ve Güneydoğu’ya hekim gönderme projesinin iyi işlemediği anlaşılıyor. Basında çıkan haberlerde dikkatimi çekti; Sağlık Bakanlığı bu konuda da yine hekimleri suçluyor, doğuya gitmiyorlar diye. Bir hekim olan Sağlık Bakanı’nın problem çözme konusundaki yaklaşım tarzının bu olmaması gerektiğini düşünüyorum. Başından beri söylüyoruz; özendirici önlemler ve çalışma koşullarının düzeltilmesi hekim istihdam sorununun çözümünü sağlayabilir. Ama bir taraftan iş güvencesini kaldıracaksınız, bir taraftan da ‘niye gitmiyorlar’ diyeceksiniz, bu doğru bir yaklaşım değildir. İktidar sağlığı bir vitrin malzemesi gibi sunmak istiyor, ama politikalarının temelinde yanlışlıklar var. Görülmemiş boyutlarda bir pervasızlıkla sağlık alanını piyasaya temsil etmek için adımlar atıyor. Bunlar sadece yanlış değil, sonuç alınması da mümkün olmayan siyasetlerdir. Sağlığın her koşulda kamu ağırlıklı bir yapılanmaya ihtiyacı vardır. Ekonomik ve verimli çözüm için kamu ağırlıklı bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. İktidarın bu yoldan dönmesi gerekir. Özel sağlık alanındaki birkaç akıl hocasının Dünya Bankası ve IMF projelerini tekrar tekrar sunmasıyla problem çözmek mümkün değildir. Umarız Sağlık Bakanlığı büyük kayıplar vermeden geri adım atar, yoksa bu durum sağlık alanındaki yetersizliklerin daha da artması biçimimde kamuoyuna yansıyacak.

- Sağlık Bakanlığı’nın TTB Yasası’nda delege seçimini düzenleyen maddenin iptal edilmesinin üzerinden 1.5 yıl geçmesine karşın hala yeni bir düzenleme yapmamasının nedeni sizce ne olabilir? Bakanlığın yeni bir yasa hazırlığı içinde olduğu belirtili-yor. Buna ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Gerçekten bir ilki yaşıyoruz. İlk kez oda seçimleri yapılıyor ama delege seçemiyoruz; 1.5 yıldan beri Bakanlık yeni bir madde çıkaramadığı için. Bakanlığın bu gecikmeyi ne amaçla yaptığını Tıp Dünyası’nın geçen sayısındaki “Yasanızı yapıyoruz” başlığı açıklıyor; “yuvanızı yapıyoruz” gibi. Bunun ön taslaklarını önceki dönem uzun uzun tartıştık. 6023 ile Bakanlığın tasarısını karşılaştırdığımız zaman, Bakanlığın tabip odalarını bir bağımsız kuruluş olmaktan çıkarma amacı taşıdığına dair ciddi ipuçları görüyoruz ve bundan endişe duyuyoruz. Sağlık Bakanlığı seçimle susturamadığını yasayla susturmaya çalışıyor. Eğer bu yola giderlerse yer yerinden oynar. Özellikle AB’ye girme iddiasını taşıyan bir siyasi iktidarın bu sivil toplum anlayışı bağışlanamaz, bunun çok ciddi yankıları olur. Umuyorum ki böyle bir tarihi hataya düşmezler.

- Eylemlilik süreci nasıl devam edecek?

Taleplerimiz devam ediyor. Geçtiğimiz dönemde kaldığımız noktadan yolumuza devam edeceğiz. Ne tür eylemler yapacağımız konusunu koşullar gösterecek. Gündemin ön sırasında bekleyen konu bizim yasamızdır. Siyasi iktidarın bu konudaki tavrı çok önemlidir. Siyasi iktidarın en yakın zamanda konuyu bizimle tartışmak üzere adım atmasını bekliyoruz.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön