e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Mayıs 2004  Sayı: 121

gündem...

Dr. Füsun Sayek

23 Nisan

23 Nisan, nasıl hüzünleniyor insan. Çocuklara adanmış bir bayram. Ne güzel. Ama nedense bana hep “gerçekleri” hatırlatıyor, bu nedenle de çocuksu neşe yerine bilinçli hüzün yaşıyorum. Rengarenk giysileriyle rengarenk hareketleriyle güzelim çocuklarımız, gerçekleri farklı…

23 Nisan’larda öğretilmiş çocuklar bazı koltuklara oturtuluyor ve konuşturuluyorlar. Aylin Solmaz (5 yaşında) koltuğuma otursa:”nine (bana öyle der) neden üzgünsün?” diye sorardı, biliyorum. Ben de o derdim ki:

2003 yılında 96 çocuk işkence görmüş, 83.249 çocuk hakkında polis işlem yapmış, 640 bin kız çocuğu okula gönderilmeyerek eğitim hakkından mahrum bırakılmış, 424 çocuk aile içi şiddete uğramış. Bu sayıları aldığımız İHD raporu 1990-2003  yılları arasında, tespit edilen 544 mayın patlamasında 284 çocuğun yaşamını yitirdiğini söylüyor… Yanı sıra ekleyelim, doğan her 1.000 bebekten 35’i bir yaşından önce ölüyor. Her yıl 1.5 milyon bebek doğuyorsa, her yıl en az 35.000 bebeğimizin birinci yaş gününü kutlayamadığını söylemek mümkün. Önlenebilir hastalıklardan ölüyor çoğu… İşte bu gerçekleri görüyor, bu gerçeklerin altında yatan “gerçekleri” de söylüyoruz. Derinleşen eşitsizlikleri yalnızca biz değil, toplumun yarısının yoksulluk, azımsanmayacak kadar nüfusun ise açlık sınırı altında olduğunu yetkililer, “çözüm mevkiinde” olanlar da söylüyor. Bu ekonomik belirleyiciler yanı sıra iyi sunulamayan bir sağlık hizmeti… Peki bunda bir sorumluluğumuz var mı? Hekim dağılımının böylesine eşitsiz olmasında ne kadar katkımız var? Çözüm için iktidar olanlar neden önerilerimize kulak asmıyor? Hekimlerin ülkenin her yerinde halen hizmet verdiği ortada… Bugün kimsenin gitmediği en ücra yerlerde hekim var… Peki bu hekimler yeterli hizmet üretemiyorlarsa nedeni ne? Bu soruların yanıtlarına, çözüm önerisi olarak; sözleşmeli çalışma/yetersiz ücret, iş güvencesizliği), performansa dayalı ücretlendirme, ikinci ve hatta üçüncü işlere mahkum etme, sevgisizlik (hükümetin her üyesinin hekimlere beslediği bir hınç ve olumsuz söz ve icraatı olduğuna son zamanlarda sürekli tanık oluyoruz) sunulursa elbette sonuç alınamaz.

Hekimlik sevgiye dayalı bir meslektir. Biz, çözüm önerilerimize kulak tıkayanlara da sevgi ile bakabiliyoruz. Ancak en çok sevgiyi günde yüzbinlercesiyle karşılaştığımız, en zor anlarına tanıklık ettiğimiz halkımıza duyuyoruz. Bu sevgiyi daha da çoğaltacağız. Buna emek vereceğiz. Emek verdiğimizde en azından onlardan emeğimizin karşılığını alacağımıza da inanıyoruz.

Tıp fakülte yıllarındaki eğitimden başlayarak bu “sevgiyi”, hekimlik mesleğinin en temel unsuru olarak yeniden yeniden keşfetmeye, yoğunlaştırmaya çabalıyoruz, çabalayacağız. Bunu yeşertecek ortamları yaratmada toplumun ve yönetimlerin de büyük sorumluluğu vardır. Sevgi dolu bir hizmet, düzgün altyapılarda gelişir. Bu ortamların oluşması için hepbirlikte… “sevgiyle”…

Buna bir çocuk saflığı, temizliği ve içtenliğiyle inanıyor, bir çocuk enerjisi gibi yoğun enerjiyle çözeceğimize inanıyorum.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön