e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Mayıs 2004  Sayı: 121

 

Hekimlerden Altaylı’ya tepki

“Bölücü doktorlar” dan açık mektup

1.jpg (74148 bytes)Bizler Hürriyet gazetesi yazarı Sayın Fatih Altaylı’nın 23 Nisan 2004 tarihli gazetede yazdığı köşe yazısında sağlık hizmet alanında yaşanan sorunların nedeni olarak gösterdiği “bölücü doktorlar”ız. Sayın Altaylı söz konusu yazısında Hakkari’de ölen hastaların ölümünün suçunu bize yüklemiş ve vatanı böldüğümüzden dolayı DGM’de yargılanmamızı istemiştir.

Ne diyelim, birileri bu ülkede yaşanan her olayı hiç sıkılmadan ucuz politika malzemesi olarak kullanabiliyorsa biz “bölücü doktorlar” olarak bu birilerine nasıl cevap yetiştiririz? Çünkü bizim dilimiz onlarınkinin aksine şifanın dilidir, barışın dilidir, sevginin dilidir. O yüzden muhatabımız Türkiye halkıdır.

“Bölücü”ler bilmez demeyin üzülmeyi, içimiz yandı Hakkari’de yaşanan acı ölümlerle. ‘Her ölüm erken ölümdür’ diyor ya şair, ama sahiden Güneydoğu’da çok çok uzun yıllardır erken ölümler yaşanmakta. Buralarda bir yaşına basmadan çoğu bebek hayata gözünü yummakta, hem de ölümü önlenebilir hastalıklar nedeniyle. Bir yerde açlık ve yoksulluk cehaletle birleşiyorsa orada sağlıktan bahsetmek mümkün müdür? Ama hemen aklımıza düşüyor Brecht’in sözcükleri; ‘Açlık neden?’ Ya yoksulluk, cehalet neden? Tüm bunlar biz “bölücü doktorlar”ın suçu mu?

Biz “bölücü doktorlar” birkaç gün bekledi Bakan’ımızın açıklama yapmasını, bizleri savunmasını. Yaşanan trajedinin sorumlusunun hekimler olmayıp sistemin kendisi olduğunu anlatmasını. Hiç ses işitilmedi buralardan, yoksa sözler de mi ulaşmıyor Güneydoğu’ya?

Oysa çok değil birkaç ay önce “beyaz önlükler”imizi giyip kamuoyunun karşısına çıkmıştık. Varolan “sağlıksız” bu sağlık ortamından mutlu olmak bir yana, hastalar gibi mağdur olduğumuzu anlatmıştık. Bu ülkede yaşayan her yurttaşa ücretsiz, nitelikli ve en önemlisi ulaşılabilir bir sağlık hizmeti istemiştik. Bugün bir kez daha hatırlatmak zorundayız;

- UNICEF’in raporuna göre, Türkiye sağlıkta dünyanın en zayıf 20 ülkesi arasındadır. 10 üzerinden yapılan puanlamada 0.5 puan alan Türkiye, ancak Irak, Liberya, Namibya ve Bostvana’yı geçebilmiştir.

- Ülkemizde sağlığa ayrılan pay yüzde 2.4’tür. Dünya Sağlık Örgütü’nün ülkeler için öngördüğü asgari pay ise yüzde 10’dur.

- Kişi başına sağlık harcaması Almaya’da 3 bin, Yunanistan’da 693, Portekiz’de 873 dolar iken ülkemizde 135 dolardır.

- 10 bin kişiye düşen yatak sayısı Almanya’da 87, Yunanistan’da 51 iken ülkemizde 25’tir. Daha acısı Güneydoğu Anadolu’da bu oran 8.7’dir.

- Tüm bu olanaksız koşullarda hizmet yapmaya çalışan biz “bölücü doktorlar” ise ayda 600 dolar civarında ücret almaktayız.

- Birçok Avrupa ülkesinde bebek ölüm hızı binde 5’lerin altındayken ülkemiz binde 40 oranı ile Belize, Botsvana, Meksika, Brezilya gibi ülkelerle “yarışmakta”dır. Yaşanan bu utanç tablosu yetmezmiş gibi, 80 yıllık Cumhuriyet iktidarında ilk kez sağlık ocaklarına yazar kasa kondu. Yazar kasa ne yazıyor bilir misiniz; para… Ama buralarda hastanın sağlık ocağına gelecek parası yok…

Bugün Sayın Altaylı’ya cevaben bölgedeki doktor istihdamı konusunda yaşanan sorun için ‘Yapacak hiçbir şey olmadığını’ ifade eden Sağlık Bakanı, aslında “çözüm” önerisini sunmuştu geçen aylarda; “sözleşmeli personel”. İş güvencesi yok, alınacak ücret belli değil, emeklilik belki… Ne güzel değil mi? Siyasi partizanlığın azami düzeyde yaşandığı bu ülkede önerilen “çözüm”ün anlamı ne kadar açık değil mi? Fakat doktorlar bu “dahiyane” çözümü kabul etmediler. Oysa hekim istihdam sorunu, iş güvencesinin olduğu, yapılan işe ve yüklenen sorumluluğa yakışır ücretin verildiği bir politika dahilinde kolaylıkla çözülebilir. Hal böyleyken bu sorunu çözmeyi arzu etmemek, bu yönde girişimlerde bulunmamak nedendir? Acaba bu sayede sağlık sisteminin diğer sorunları gizlenmeye mi çalışılmaktadır? Bu kadar basit bir sorunu bile çözmeyen siyasi iktidarlar yukarıda verilerle aktardığımız devasa sorunlara nasıl çözüm bulacaklardır?

Sağlık hizmet alanında yaşanan sorunların üzerini örtmeyi amaçlayan hamaset söyleminin, acı olaylar karşısında sağlıkta yaşanan sorunları bütünden koparıp sadece sağlık çalışanlarını hedef gösteren şiddet ifadelerinin çözüme katkı sağlamadığını, aksine ülkemizin dört bir yanında sağlık çalışanlarının hayat güvencelerine tehdit oluşturduğunu görüyoruz, yaşıyoruz. Çok değil birkaç gün önce bölgemizdeki Gaziantep Devlet Hastanesi’nde görev yapan bir sağlık çalışanı hasta yakını tarafından öldürüldü. Çünkü o bir sağlık çalışanıydı, yani bir “bölücü”ydü. Yaşanan sorunların baş sorumlusuydu çünkü.

Bütün bu gerçekler ışığında Güneydoğu’da göre yapmaya çalışan “bölücü doktorlar” olarak bir gerçeğin farkındayız: Burası gerçekten “öteki” Türkiye. Açlığın, yoksulluğun, cehaletin ve ölümün kol gezdiği bir coğrafya. Onlarca yıl bu bölgeye yatırım yapmayan, halkına sağlığı ve eğitimi nitelikli ve ücretsiz sunmayanlar suçlu değilse kimdir suçlu?

Biz “bölücü doktorlar” öteki Türkiye’nin olmaması isteğiyle görev yapmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz…

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön