e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Mayıs 2004  Sayı: 121

 

Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, Toplum ve Hekim dergisinde “Sağlık ve Yoksulluk” ilişkisini irdeledi:

“Mevcut sistem yoksulluk ve sağlıksızlığa çare değil”

5.jpg (21920 bytes)Prof. Dr. Necati Dedeoğlu’nun Toplum ve Hekim Dergisi’de yer alan “Sağlık ve  Yoksulluk” başlıklı makalesinde, kar ve sömürüye dayanan, eşitsizlikleri artıran mevcut sistemin yoksulluk, eşitsizlik ve sağlıksızlığa çözüm bulamayacağı saptamasına yer verdi. Dedeoğlu, yoksulluk ve sağlıksızlığın giderilebilmesi için tek çözümün, “güç ve kaynakların eşit dağılımı” olduğunu bildirdi.

Tıp Dünyası - ANKARA - Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, Toplum ve Hekim Dergisi’nin yeni sayısında yer alan makalesinde, kar ve sömürüye dayanan, eşitsizlikleri artıran mevcut sistemin, yoksulluk eşitsizlik ve sağlıksızlığa çözüm bulamayacağı saptamasına yer verdi. Yoksulluğun sadece bir sağlık sorunu olmayıp, aynı zamanda bir insan hakları ve ahlak sorunu olduğunu kaydeden Dedeoğlu, yoksulluk ve sağlıksızlığın giderilebilmesi için tek çözümün, “güç ve kaynakların eşit dağılımı” olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, Toplum ve Hekim Dergisi’nin “Yoksulluk ve Sağlık” konulu sayısında bu iki kavram arasındaki ilişkiyi irdeledi. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bugün dünyada hastalık ve ölümlerin en büyük nedeninin yoksulluk olduğunu belirten Dedeoğlu, egemen bir azınlığın kendi uluslararası işbirlikçilerinin çıkarı uğruna toplumun önemli bir kesimini hastalığa, sakatlığa, erken ölüme mahkum ettiğini kaydetti.

Yoksulluğun etkisinin kalıcı olduğuna dikkat çeken Dedeoğlu, yoksulluktan olumsuz etkilenmenin anne karnında başladığı, annenin ağır ve tehlikeli çalışma koşullarından; sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı, kimyasal maruziyet, kötü ve yetersiz beslenme gibi faktörlerden bebeğin etkilendiğini anımsattı. Dedeoğlu, daha sonra yoksulluktan kurtulunsa bile, sağlık etkilerinin sürdüğü ve gelecek nesillere aktarılabildiğine işaret etti. Yoksulluk çemberinin başka türlü de oluştuğu görüşüne yer veren Dedeoğlu, buna ilişkin olarak yoksul ailelerin çocuklarının okuyamadığı, iyi beslenemediği, erken evlendiği, çalışma yaşamına erken atıldığı örneğini verdi.

Son yıllarda yoksulluk ve sağlık üzerine yazılan yazıların, yapılan araştırmaların yoğunlaştığının belirten Dedeoğlu, Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası örgütlerin çeşitli programlar başlattıklarını, ancak küreselleşmeyle beraber yoksulluk sorununun hem ülkeler içinde hem ülkeler arasında arttığını vurguladı. Dedeoğlu, Birleşmiş Milletler verilerine göre 1987-1993 tarihleri arasında dünya yoksullarının sayısının 1.23 milyardan 1.31 milyara çıktığını aktardı.

Dedeoğlu’na göre,  kötüleşmeye yol açan etmen, yoksulluğun temel nedenleri yerine bilinçli olarak, sorunları ile uğraşılması. Bunun yöntemlerinden birinin “yoksullukla baş etme” programları olduğunu belirten Dedeoğlu, burada sağlıksızlık ve yoksulluk giderileceğine, yoksul ve sağlıksız olarak nasıl idare edileceğinin öğretildiğini aktardı. Dedeoğlu, diğer bir yöntemin “yardım” yöntemi olduğunu belirtirken, yoksulluğun acılarını biraz dindirir gibi görünen yardımın aslında hem alçaltıcı ve onur kırıcı, hem kişileri üretim yerine tüketime alıştırdığı için uzun dönemde yararsız bir uygulama olduğunu vurguladı. Dedeoğlu ayrıca, hükümetlerin yoksullar için amaçladıkları eğitim, sağlık, imar vb. ayrıcalıkların genelde onlara ulaşamadığını, orta sınıflar tarafından el konulduğunu da belirterek, ücretsiz yüksek öğrenim veya yeşilkart deneyiminin buna bir örnek olduğunu ifade etti.

Makalesinde, yoksulluğun toplumsal ve yapısal bir olay olduğunu belirten Dedeoğlu, yoksulluğun, eşitsizliğin ve sağlıksızlığın temel belirleyicilerinin, siyasal, ekonomik ve toplumsal yapılar olduğu saptamasını aktardı. Dedeoğlu, bunların uluslararası odaklar ve onların ülke içindeki temsilcileri tarafından denetlendiğini, üretimin nasıl yapılacağına, sonuçlarının nasıl dağıtılacağına, gücü elinde tutan bu azınlığın karar verdiğini kaydetti.

Dedeoğlu, makalenin sonuç bölümünde şunları aktardı:

“Yoksulluk tesadüfen veya yanlış kararlar sonucu oluşmaz. Tam tersine bilinçli politikaların ve tercihlerin ürünüdür. Yoksulluk sosyo-ekonomik sistemin, kapitalizmin, çalışması için gerekli ve kaçınılmaz bir öğedir. Bazıları yoksul olmalıdır ki, diğer bazıları varsıl olabilsin. Bu nedenle kar ve sömürüye dayanan, eşitsizlikleri artıran mevcut sistem ve yoksulluk, eşitsizlik ve sağlıksızlığa çözüm bulamaz, bulmaz. İşsizliği, yoksulluğu ve beslenme bozukluğu üreten sistemin bunlara çare bulması beklenmemelidir. Örneğin, ekonomik krizde, artan yoksulluğa ve sağlık sorunlarına karşın, sağlık bütçesi azaltılır, hizmet özelleştirilir, sağlık hizmetine ulaşmak daha güçleşir. Ayrıca, sermayenin vergi yükü azaltılır, toplanan vergiler zenginlere aktarılır, vergi veren çalışanların hakkı olan sağlık hizmeti için ek bir prim vermeleri istenir. Yoksulluğun ve arkadaşı sağlıksızlığın giderilmesi için çözüm tektir: Güç ve kaynakların eşit dağılımı.”

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön