e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Mayıs 2004  Sayı: 121

 

dışarıdangöz...

Ahmet Telli*

Solgun bir gül oluyor dokununca

Neden Şiir?

Okurlarla buluştuğum dar ya da geniş katılımlı toplantılarda sıkça karşılaştığım sorulardan biridir bu: Neden Şiir?

Gariptir, yıllar önce, şiirlerim daha kitaplaşmamışken, babamın da sorusu aynı idi: Neden şiir?

Babam, sayfalar dolusu hayat bilgisi derslerini sıraladıktan sonra, benim, gelecekte mutsuz olacağımı, şiirin karın doyurmayacağını söylüyordu.

Öyle miydi gerçekten? Şiir bir mutsuzluk tercihi miydi? Mutluluğun ne olduğunu bir türlü öğrenemediğime göre, babama hak vermem mi gerekiyordu? Karnı doyanlar mutlu muydular? Düşünmem gerekiyor; düşününce de:

“Solgun bir gül oluyor dokununca.”

*

Okurların yönelttiği soru, şiirden çok, kendimle ilgili varoluşsal alana girmemi gerekli kılıyor. Şiirin bu varoluştaki işlevini açığa çıkarabilirsem, okura daha belirgin karşılık verebilirim sanıyorum. Bu varoluş sürecinin penceresinden sızan ışık altında iç aynalara, oradan da yıldız şavklarına dikkat edilmeli mi?

Babama göre asi bir çocuktum;

Öğretmenlerim, kurallara hiç uymadığımdan yakınırlardı;

Devlet, itaatsiz biri olduğumu çok çabuk farketti;

Sevgilime göre, başım beladan hiç eksik olmayacaktı;

Yoldaşlarıma gelince, inanca dayalı ritüellere itirazdan caymadığımı görüp, cemaat dışı olduğuma karar verdiler. Hattâ, “ne yapsa yeridir”, diyenler de çıktı.

Demek ki bu dünyada benim payıma düşen bunlardı. O halde kendime benzer olanları arayıp bulmak benim eylemim olacaktı. İtaatsizliği, mutsuzluğu, itirazı kendine yakıştıran iki şey kalmıştı benim dışımda: İkincisi, şiir...

Diğeri mi? Sırası gelirse söylerim. Ama yine de:

“Solgun bir gül oluyor dokununca”

*

Şöyle de söyleyebilirim: Muhalif olmak ‘benim karakterimdir’. Bu karakteri benden önce de, benden sonra da varlık nedeni sayan edimlerin ikicisi şiir olagelmiştir.

Muhalif olmak ne demekse, şiir de biraz o demekti bana kalırsa.

Muhalif olmanın bir paradigması yoktur; referansları sınırsız ve sınıfsız bir hayatın imgesidir ve gelecek sezgisiyle oluşturduğu ütopyasını kurar. Ama bu ütopya, bir koza değildir; tam tersine, ütopyasından çağırdığı  ne varsa onu gündelik hayatına ağdırır.

 Muhalif olmak, iktidar talebine baştan bir reddiyedir. Dahası, herhangi bir zümreye ya da kesime devrimci olma rolünü vermeyi kabul etmez. Sürecin her uğrağında egemenlikçi sistem, yaşantı ve kültürlemelere karşı durur. Kendi sesinin tınısıyla söylemeyi yeğler, kodlarla davranmaz, kodları çözerek, onları geçersizleştirir. Referansı özgürlük imgesidir, adalet ve vicdandır.

Muhalif olmak, çatışmalardan kaçınmak anlamına gelmez. Bu anlamda, politik süreçlerle de ilişkiye geçebilir, hattâ, önayak olabilir. Ancak, sözkonusu ideolojik ve vicdani reflekslerini etik ve estetik arayışların merkezine koyar.

Sayageldiğim bu muhalif duruş, şiirin omurgasıdır ki, olmazsa olmazlarıdır da diyebiliriz.

Şimdi burada, baştaki soruyu anımsatır ve neden şiir, derseniz, yanıtım şu olur:

“Solgun bir gül oluyor dokununca”

*

Belki, şiir bir dil içi pratiktir, denilecektir ve muhalif pratiğin burada tökezleyeceği düşünülecektir. Ama öyle değil. Burada da şiirin muhalif duruşu olacaktır. Dilin mevcut olanaklarını kullansa da, bu dilin kekemeliklerinden yeni bir dil kurar. İnsanın kekeme hâlidir şiir ve yeni buluşmalara bir çağrıdır.

Şiiri tercih, daha baştan muhalefettir, denilebilir. Evet ama, hayır diyorum buna. Çünkü dilin kodlarına teslim olan bir şiirin, cinsiyet ayrımcılığı, memleketçilik, hemşehricilik, milliyetçilik  vb. gibi inanca dayalı  paradigmaların simgesel duvarlarını aşındırma gücünde olamayacağını söyleyebilirim. Niye mi böyle söyleyebilirim, çünkü örnekleri bütün bir resmi edebiyat tarihini sarmıştır da ondan. İnanca dayalı şiir, dilin kodlarını çözemiyor, tersine, dilin eklem yerleri kireçleniyor.

Kaldı ki, muhalefet ile muhalif kavramları sözlüklerde birbirlerine yakın dursalar da, kavradıkları alanlar bakımından akraba sayılmaları zordur. Muhalefet, muhalefet ettiğinin yerinde yani iktidarda gözü olan, onun yerine geçme arzusu taşıyan bir kavram. Böyle olunca içeriye girme ve orada kalma isteğindedir o. Bu göz dikme ve talep etme, bir iktidar muhalefet paradigmasıdır ancak. Bu durumda Can Yücel’in şu sözünü anımsamadan edemiyorum: “Muhalefetle muhabbetim olmamıştır.”

Gayrısı mı?

Behçet Necatigil’in dizelerinde:

“Çoklarından düşüyor da bunca

Görmüyor gelip geçenler

Eğilip alıyorum

Solgun bir gül oluyor dokununca

(...)

Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılardadır

Akşamlara gerili ağlara takılıyor

Yaralı hayvanlar gibi soluyor

Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor

Yollar ya da anılar boyunca

 

Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece

Kımıldıyor karanlıkta, ne zaman dokunsam

Solgun bir gül oluyor dokununca”

*

Muhalif, yaratıcı, itirazında ısrarcı, egemenliklerin meşruiyetini reddeden ilk şey nedir, diye mi soruyorsunuz? Aşktır o.

Yine de:

“solgun bir gül oluyor dokununca”   

 

  • Şair, yazar

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön