e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Nisan 2004  Sayı: 120

 

hafize.jpg (27185 bytes)Nazife Hatun

Bugün M. Mungan’ın katkısıyla Nazife’yi yazacağım. Nazife; bir sağlıkçı, akıllı ve çalışkan bir kamu eczacısı… Nazife, bir anne… Kardelen ve Zeynep’in anneleri…

Nazife bir hayat arkadaşı, Şükrü Hatun’un sevgilisi.

Nazife bir sevgi… Kocaeli Tabip Odası Başkanı Akın Yazıcı’nın dediğiyle; “sevginin resmini yap deseler Nazife, senin resmini yapardım”… “Zamanın sağlamlaştırdığı saydamlıkta arkadaşlıklar; hayat akrabalığı” yaptığımız bir dost… yokluğuyla eksilten, Nazife bir küçük kardeş; seçerek, beğenerek benzetilerek aldığım bir küçük kardeş… Ben bugün Nazife’yi yazacağım… “bir”lerden bir başka gerekçeyle, Nazife bir hekim eşi, Nazife bir örgüt emekçisinin eşi, bu gerekçelerle yazacağım Nazife’yi…

“yan yana çatılmış haritalar

birlikte geçilmiş yollar

zamanla adına dostluk denilen

sayıma gelmez nice ayrıntı”

1984’ten sonra yan yana çatıldı haritalarımız.

Nazife ve Şükrü; kollarında bugünün bilgisayar mühendisliği öğrencisi akıl küpü Kardelen’le dönmüşlerdi Adıyaman’daki zorunlu hizmetten. Adı zorunlu hizmetti, ancak onların mesleki ve kişisel yaşamları için olağanüstü bir deneyim dönemi olmuştur bu yıllar. Bilindiği gibi doktor eşleri için de zordur hayat. Onlar da hekimle birlikte trajedilere tanık olur, sevinçlere katılır, uzun saatler bekler, sosyal yaşantıdan özveride bulunur, bir hekimle birlikte düzensiz bir yaşama, çok düşük maaşlara birlikte katlanır… rotasyona gider ve elbette zorunlu hizmet yapar. Daha dün Kardelen (o yıllar bebek olduğunu anımsatayım) “biz Adıyaman’da zorunlu hizmetteydik” diyerek konuşuyordu… evet onlar, diğer hekimler gibi ailecek zorunlu hizmet yapmışlar ve pek çoğu gibi bu yaşamı müthiş benimsemişlerdi. Nazife kendi mesleği yanı sıra; soran ve sevgisini müthiş belli eden gözleriyle hayalgücü güçlü, hayal ettiğini yaşama geçirmek kararlılığında ve küçük bebekleri, çocukları yaşatmaya, iyi yaşatmaya adanmış Şükrü ile birlikte zorunlu hizmeti, sorumlu hizmete dönüştürdü.

Nazife hayattaki sorumluluğunu özveriyle yürüttü. Ankara yılları, bir kamu sağlık emekçisinin, kendi mesleği, mesleğinde iyi olma çabası, örgütlülük inancı, bu nedenle eczacı odasında çalışma yanı sıra, sınavlar ve ağır stresle şekillenen bir akademik yaşamdaki hekimin eşi olmakla geçti. Yine örgütlülüğe inanmanın bir gereği olarak Şükrü’nün hekim örgütü içindeki çalışmalarına sessiz ama sonsuz destek ve katkı sundu Nazife… Yan yana çatılmış haritalarımızın yol göstericiliğinde birlikte pek çok yol geçtik… adına dostluk denilen nice güzel ayrıntıyı birlikte yaşadık… Deprem sonrası, Nazife ve sevdikleri yaşadıkları Kocaeli’nde dostluğun ne olduğunu cümle aleme gösterdiler. İnsanlara barakalarda (halen) severek hizmet verirken, hepimize iyi günde kötü günde “dost nedir?”i yaşayarak Cengiz’le, Başar’la, nicesiyle gösterdiler… Hastalığın, hak edilmese de bu yaşamın bir parçası olduğunu Nazife bize öğretti… Hastalıkla ilgili her ayrıntıyı ve tüm gerçeği bilmek istedi, müthiş zekasıyla yorumladı, iyi bir yanını öne çıkardı… Hepimizi bugüne hazırladı.

“İçimizden biri ölmeden bilmek

Yokluğunun nasıl bir hayat yaptığını”

Evet Nazife önceden bize yokluğunun nasıl bir hayat yapacağını gösterdi ve bildik ki müthiş eksiliyoruz, onsuz.

“…ve ardından kalanlar

nasıl varedecek yokluğunu?”

“ölmek değil ama sevdiklerinin acı çekeceğini düşünmek ürkütüyor” demişsin Yasemin’e… Haklısın müthiş acı çekiyoruz.

“hepimizin kalbini birbirimizden habersiz yoklayan

dilsiz kurşun, uğursuz kuşku:

önce kim ve sonra nasıl

sürdürecek eksilmiş toplamı”

“hayat eksiltmemişken bizi birbirimizden

ölüm hangimize verecek sırasını?”

sıra hiç de sende değildi Nazife…

Nazife şimdi, çok sevdiği Domaniç Aksu köyünde yemyeşil doğada… bizse Zeynep, Kardelen, Şükrü, sevgili anne/babası, dostlarıyla, onsuz müthiş eksilen toplamımızla onu anarak…

Füsun Sayek

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön