e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Ocak 2004  Sayı: 116

 

aradabir...

Esen Cirit *

Tıp fakültesi öğrencileri ülkemizin sağlık sorunlarına nasıl yaklaşıyorlar?

Ülkemizde uzun süredir yaşama geçirilmeye çalışılan dönüşümlerin derli toplu ve daha saldırgan bir formda ilerlediğini görüyorum. Üniversitelerimizde ve daha özelde tıp fakültelerinde hızla yansımasını bulan bu değişikliklerin öğrenciler üzerindeki etkileri de tartışılmaya değer.

Tıp fakültelerine başlayan öğrencilerin bilimsel bilgilerle donanmış, insanlara sağlık “dağıtan” ideal bir hekim profilini terk eetmelerinin üzerinden uzun zaman geçti. Kesin bir iş olanağı hayali ise son birkaç yıldır da sağlıkta dönüşüm yasalarıyla yavaş yavaş ortadan kaldırılıyor.

- İlk başlığın terk edilmesi dünyada ve ülkemizde sağlığa bakış açısının, uygulamaya konulan neoliberal politikalarla birlikte değişmesiyle başlıyor. Eşit-ücretsiz ve toplum sağlığını merkeze alan anlayışın dünya çapında düşüşü ve terk edilmesi ortaya yoz bir sağlık anlayışı ve garip bir sağlıkçı tipolojisi çıkardı. Artık sağlık alanı “Hastalarımdan nasıl daha fazla para kazanırım” düşüncesi ile hareket eden “hekim”lerin doluştuğu bir arenaya dönüştü. Bu anlayışla bilimsel araştırmaların kaynağı da kısıldı, niteliği de önemli oranda düştü. Bu kar mantığı ve hırsı her yeri sarıyor. Durum o kadar vahim ki tıp öğrencileri arasında en fazla para kazanan, en fazla özel hasta çeken “profesör” okulun en popüler hocası oluyor.

- İkinci başlık ise ülkemizin çürümüş yapısının bir yansıması. Dünyadaki birçok ülkeden oransal anlamda daha az hekim barındıran ve sağlık hizmeti ihtiyacı devasa boyutlarda olan ülkemizde böyle bir ortamın oluşması ancak insan değerlerine saldıran sistemli bir politikayla olabilir herhalde. İşsizlik, kötü koşullarda çalışma korkusu, tıp eğitiminin kendi çizgisiyle birleşince ortaya sadece TUS’a çalışan bir tıp öğrencisi imajı çıkıyor. TUS ki daha fazla gözünü kapayarak insanların birbirlerini ekarte etmek için uğraşan, en fazla masa başı mesaisi yapanların kazandıkları, bilime hakaret eden sınavımız.

Bu tablodan ne Hipokrat’ın yeminindeki doktor çıkar ne de toplum sağlığını geliştirecek yeterli düzeye sahip bireyler. Tablonun sınırlarını belirleyen ve gittikçe daraltan da Türkiye’deki ideolojik motifler ve siyasal süreçler oldu. Dinci gericiliğin ve liberalizmin ortak bir potada erimesi, ülkemizde bu saldırılara karşı konulamaması, bilimsel düşüncenin taşıyıcısı aydın adayı olması gereken üniversite bileşenlerini de transformasyona uğratarak bu yönelimlere  uyumlu hale getirdi. Sonuç lümpenleşen ve gericileşen hekim adayları profili oluyor.

Bu akıntıya kapılan hekim adaylarının mevcut sıkışmışlıktan kurtulmalarının yolu ilerici ve aydınlanmacı bir çizgiyle ideoloji ve siyaset arenasını sorgulamak olabilir.

Bugün, Irak’ta Afganistan’da ölen çocukların üzerine düşünmeyenler sıkışmışlığa devam ediyorlar. Kıbrıs’ta iki halkın neden birbirine düşürüldüğü, adanın kuzeyinin nasıl para aklama ve yağma adasına dönüştürüldüğünü araştırmayanlar çıkışsızlığa devam ediyor. Ülkemizde meclisten geçirilmeye çalışılan kamu reformunun kendilerini ilgilendirmediğini düşünen hekim adayları da aynı bocalamayı yaşıyor. Bütün bunlar bir ve aynı cenderenin içinde yer alıyor.

Her hücresi birbirine daha sıkı bağlanan günümüz toplumunda, tek başına sağlık alanına dair bir çözümün gerçekleşmesinin imkansız olduğu biliniyor. Fakat bu sıkışmışlıktan çıkışın önemli olabileceği bir alan olan “sağlık”ta dinamik bir kitlenin araştıran, sorgulayan ve çözüm üreten bir tıp fakültesi öğrencisi profilinin katkı sunacağı aşikar. Bunun için her zamandan daha çok dünya ve Türkiye sorunlarıyla ilgilenen, çözümleyen ve kendi alanlarında bunları taşıyabilen öğrenci ve hekimlere ihtiyaç var.

* Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön