e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Aralık 2003  Sayı: 115

 

dışarıdangöz...

Aydın Çubukçu*

Görev ve Grev

“Sen kanseri bana soracaan...”

Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin giriş kapısı önündeki bankta oturan bıyıklı, elindeki röntgen filmini ışığa tutarak konuşuyor. Yanında oturan yaşlı adam, pijamasının üstüne giydiği hırkayla göğsünü kapatmaya çalışarak filme dikkatle bakıyor. Kalın parmaklı elin gösterdiği bir lekeyi seçmeye çalışıyor. “Görür görmez tanırım, onlar tahlille mahlille uğraşırken ben olayı çoktan çözerim” diyor bıyıklı. “Sen kanseri bana soracaan...”

Her hastanenin önünde, koridorlarında, çevredeki parklarda, kahvehanelerde böyle “bilen” insanlar vardır. Bir yakınları uzun süre yatmışsa hastanede, kendisi de gide gele kapmıştır hekimlik zanaatından bir şeyler... İlaç isimleri ezberlemiştir: hangi iğne “en tesirlisidir”, hangisi “kusma yapar”, o bilir!

Milletin büyük bölümü mutlaka hastane kapısından, hekim muayenesinden geçtiğinden, sayrılık-sağlık üzerine görüp duyularak elde edilmiş bilgi de epeyce yaygındır. Atadan dededen kalma usullerle bu kulaktan dolma “malûmat” birleşince, hekimliğin kolay, emeksiz, eğitimsiz bir hüner olduğu kanısı alttan alta işlemeye başlar. Şifa arayışı eziyet halini aldıkça, bunun suçunu hemen gözü önünde duran sağlıkçıya yıkmak en kolay yol olarak görünür. Döversin iki doktoru, bak bakalım bir daha hasta ölüyor mu memlekette?

TTB’nin öncülüğünde gerçekleşen son grev, belki de en çok bu geri yargıların kökü toplumsal bencilliklerde yatan taşların yerinden oynamasına hizmet ettiği için yararlıydı. Eyleme en çok tepkili olması beklenenler, hastası için bin bir güçlükle gün almayı nihayet başarmış ama tam da o gün eylemle karşılaşmış olanlar bile, karşılarında “kendisi için” başka bir şey yapmaya çalışan hekimleri, hastanın o andaki durumunu düzeltmek için değil, bütün yaşamının sağlıklı olabilmesi için bir şeyler yapmaya çalışan sağlık emekçilerini buldular. Özellikle eylem boyunca, hastalarla ve hasta yakınlarıyla yapılan yüz yüze görüşmeler, ortak bir sıkıntıyı, yoksulluğu, yoksunluğu paylaşan bir halkın farklı sorunlarının yüz yüze gelmesi demekti. Hükümet dışında kimse, eylemi haksız ya da yanlış bulduğunu söyleyemedi.  Belki de, görev ve grev sözcüklerinin böylesine uyumlu bir araya gelişinin sırrı da buradaydı. Grev yaparken, halka karşı en temel görevini, onu birlikte düşünmeye ve birlikte hareket etmeye çağırma görevini de yerine getirmeyi başarmış olmak... Hekimliğin yalnızca büyük özveriyle yerine getirilen bir hizmet olmakla kalmayıp aynı zamanda emek ve eğitim isteyen bir hüner olduğunu da gösterebilmiş olmak.

Şimdi hastane önlerinde, “sen kanseri bana soracaan” diye kasılan cesur cahillerin sayısında önemli bir düşüş olduğunu tahmin edebiliriz. 

[email protected]

* Gazeteci, yazar

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön