e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Aralık 2003  Sayı: 115

 

aradabir...

Dr.Murat Civaner

Eylem ahlaki mi?

Hekimler ücretleri, iş güvenceleri ve sağlık hakkı için bir günlük iş bırakarak politika belirleyenlere bir uyarıda bulundular. Ancak iş bırakırken, acil hastalar, çocuklar, gebeler, diyaliz hastaları, yoğun bakım hastaları, kanserli hastalar, yatarak tedavi gören hastalara sunulan hizmetler diğer günlerdeki gibi devam ettirildi. Sağlık Bakanı Dr.Recep Akdağ, 5 Kasım günü g(ö)rev başı yapan hekimlerin bu eylemini ahlaki bulmadığını açıkladı. Hizmet sunmama çağrısı Bakan’a göre ayrıca hukuk dışıydı. Bu yorum hemen her eylem sürecinde tartışılan bir soruyu yeniden gündeme getirdi: Hak arama amacıyla sağlık hizmetlerini kesintiye uğratmak ahlaki midir? Yahut başka deyişle, hekimlik değerleriyle uyumlu mudur?

Soruya yanıt vermek için temel hekim sorumluluklarını anımsayalım. Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nda, hekimin sorumluluğunun sağlığa bütüncül yaklaşmak olduğu ve insanın kendisini geliştirmesinin ancak sağlıklı yaşam koşullarında mümkün olduğu belirtiliyor:

“Hekimler, hekimlik mesleğinin içinde yer aldığı toplumsal ve kültürel koşullardan soyutlanmayacağı ve insanın sahip olduğu olanakları geliştirebilmesinin en temel koşulunun onun bedensel ve ruhsal sağlığı olduğunun bilincini taşırlar.”

Diğer bir temel sorumluluk ise, insan yaşamı ve sağlığını korumak olarak gösteriliyor:

“Hekimin öncelikli görevi, hastalıkları önlemeye ve bilimsel gerekleri yerine getirerek hastaları iyileştirmeye çalışarak insanın yaşamını ve sağlığını korumaktır. Meslek uygulaması sırasında insan onurunu gözetmesi de, hekimin öncelikli ödevidir.”

İlk bakışta sağlık hizmeti sunmamak bu sorumluluk ile çelişir görünse de, bu sorumluluğu, insan yaşamını ve sağlığını korumak için uğraşırken içinde yaşanılan toplumsal koşulları da dikkate almak görevi biçiminde okumalı. Çünkü bugün biliyoruz ki sağlık, sağlık hizmetlerinin yanısıra, toplumsal sınıf, barınma, beslenme, çalışma, eğitim ve çevre koşullarıyla da belirlenmekte. Öyleyse sağlığı koruma ve iyileştirme sorumluluğu, bu koşulların iyileştirilmesi çabasını içermeli. Örneğin bu nedenle insan hakları ihlalleri, çevre kirliliği, toplumun beslenme ve barınma sorunları hekimleri ilgilendirir; ilgilendirmekten de öte, bu sorunların çözümü için çaba göstermek görevi, hekimlik meslek ahlakının bir parçasıdır. İş bırakma eylemi bu türden bir çabadır. Çünkü sağlık hakkının yaşama geçirilmesi için, dolayısıyla sağlığın korunması ve iyileştirilmesi için düzenlenmiştir. Eylemin sloganı da bu niyeti açıkça belirtmektedir: G(ö)revdeyim, diğer deyişle görev olduğu için grevdeyim...

Eylemin diğer gerekçesine baktığımızda, hekimlerin özlük haklarını da gündeme getirdiklerini görüyoruz. Yine sorabiliriz: Bu gerekçe ile eylem yapmak ahlaki midir? Hekimlerin bu istemlerine yakından baktığımızda, sağlık hakkının yaşama geçirilmesi ile bir paralellik bulunduğunu görüyoruz. Çünkü hekimler ancak insanca yaşayabilecek koşullarda sağlıklı olabilecekler ve daha iyi sağlık hizmeti sunabileceklerdir. Yeni getirilmeye çalışılan yasal düzenlemeler ise, Sağlık Bakanı’nın deyimiyle hekimler arasında “olumlu rekabet” ortamı yaratmayı, özelleştirme ve sözleşmeli çalışma uygulamaları ile ucuz işgücü ve güvencesiz çalışma yaşamı oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu girişimlerin hekimlerin ve toplumun sağlığına etkilerinin olumsuz olacağını, eşitsizlikleri artıracağını söylemek, Sağlık Bakanı’nın deyimiyle “ideolojik” değil, sadece bilimsel gerçeklerin dile getirilmesidir. Dolayısıyla eylemin bu gerekçesi de hekimlik meslek ahlakıyla uyumludur.

Burada “ideolojik” sözcüğü için bir parantez açmak istiyorum: Sağlık Bakanı bu eylemi “ideolojik” bulduğunu açıkladı. Bakan’ın ne söylemeye çalıştığı tam olarak anlaşılamasa da, bu açıklamayı, statükonun değişiklik önerilerine/eleştirilere karşı kendisini savunmak için toplumun belleğindeki olumsuz önyargıları kaşıması biçiminde yorumlamak mümkün. İdeo-lojik sözcüğü, fikirsel bir arka plana işaret eder. Bu anlamda Sağlık Bakanı’nınkiler de dahil her eylem ya da eylemsizlik ideolojiktir. Dünya Bankası’nın proje dayatması da ideolojiktir, hükümet ve Sağlık Bakanlığı’nın varolan sistemi kötüleştirerek bu projeleri çözümmüş gibi sunması da ideolojiktir, toplum sağlığını kötüleştirecek/kötüleştiren uygulamalara karşı çıkmak da ideolojiktir.

Sağlık Bakanı’nın diğer bir açıklaması da, “eylemi yapanların yaptırımlarla karşılaşacağı” ve “tek bir hastanın mağdur edilmesine izin vermeyeceği” yönündeydi. Sorun, kendi çalışanının sesine kulak vermek bir yana, çalışanlarını yaptırımla tehdit etmek anlayışının yönetimde olmasıdır. Ancak daha önemlisi, hastaların mağduriyeti üzerinden geliştirilen söylemin haksızlığıdır. Yazının girişinde belirtildiği gibi eylem belli özellikteki hastalara sunulan sağlık hizmetini kapsamamaktadır. Ayrıca uygulamalara baktığımızda Sağlık Bakanı’nın bu söyleminde tutarlı olmadığı da açıkça görülmektedir. Sağlık hizmetlerini özelleştirmek, kamu sağlık hizmetlerine kaynak ayırmamak, devletin görevi olan sağlık hizmetleri için ikinci kez vergi almayı planlamak, örnek gösterilen sağlık ocağı modelini işletmek yerine çağdışı aile hekimliği sistemini getirmeye çalışmak, performans’la, sözleşmeyle sağlık çalışanları arasında dayanışma yerine rekabet oluşturmaya kalkmak ve ahlaki yozlaşmaya çanak tutmak hasta mağduriyetinin gerçek nedenleridir. Bu uygulamalara karşı çıkmak ise, meslek ahlakının hekimler için belirlediği görevlerdir, bu yüzden eylem ahlakidir.

 

*AÜTF Deontoloji Anabilim Dalı

 

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön