e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Kasım 2003  Sayı: 113

 

Hasta "müşteri" iken, özgür hekim mi; hekim seçme özgürlüğü mü?

Dr. Akın Yazıcı* - Özgür düşüncenin olmadığı yerde özgür insandan, özgür insanın olmadığı yerde özgür hekimden söz edilemez. Günümüzün geriye saran değer ölçüleri içinde, tek hedefin para kazanmak olduğu bir ortamda; ne yazık ki hekim de, tıp da yaralıdır. Kendi içlerinde özgür olmayan insanların, seçme özgürlüklerinden veya seçilme özgürlüklerinden söz edebilmek olası mıdır? Kaldı ki; bilgi açısından büyük bir asimetri yaşanan hasta-hekim ilişkisinde, hele bir taraf da “müşteri” iken, özgürlük ne derece geçerlidir? Diğer taraftan hastaya “müşteri” olarak yaklaşmak, gerçekte var olan bu asimetriyi, özde hedeflenen eşitlik ve özgürlük alanını örseler bir durum haline getirmeyecek midir?

Sağlık hizmetlerinin sunumu ve alımı yönüyle hekimlerin bilgi, birikim ve etik değerleri sahiplenmesi, eğitimleri ve öğrenimlerindeki yadsınamaz noksanlıklar yönüyle giderek topallayan tıp, ne hekimlerin, ne de insanların beklentilerini karşılar durumda değildir. Ve ne hekimlerimiz, ne de insanlarımız bu duruma mahkum edilemez.

Hekimlik bir temiz ahlaklı olma sanatıdır. Ve “Ahlakta ısrar etmek kolay, ahlakı temellendirmek zordur”. Bilinen ve şekillenen, günümüzde giderek değişen, hedefi maddi yönde daha belirginleşen tıp alanı içerisinde, gerçek hekimlik değerlerine sahip çıkılması çabaları dayanılması zor bir gerilim yaratmıyor mu? Ya da “Tıpta değer sorularının tartışılması, bir topluluğun norm dokusunun kültürel arka planı göz önünde bulundurulmadan yapılamaz” gerçeği yadsınabilir mi?

Birikimlerinin gölgesinde, büyük bir vurdumduymazlıkla; bilgi ve becerilerini yalnız kendi çıkarları ve bencillikleri yönünde kullananlar, etraflarında olup bitene sessiz kalıp, haksızlıklara sırtlarını dönenler hekim olabilirler mi? Soğuk, bir kırılgan cam fanus içerisinde, insan sıcaklığının giderek ıraksadığı mekanikleşen bir ilişkiler karmaşasında, yalnızca tıp bilgileriyle hekimlik yapabilirler mi? Yapılırsa bunun adı teknisyenlik olmaz mı?

Hekimin özgür olmadığı bir çalışma ortamında, hastanın özgürce hekim seçmesi beklenebilir mi? Her hasta başvurduğu hekimin, en azından bilimsel yetkinliğinden kuşku duymamak hakkına sahip olmamalı mıdır?  İşte hekim özgürlüğünün veya özgürce hekim seçebilmenin kaynağı da tam da burasıdır. Bu; devletin sağlık alanındaki görevlerinden yalnızca birisi, belki de çıkış noktasıdır. Ve yetersiz eğitim alma, bilimsel donanım açısından yetersizlik, hekim özgürlüğünü kısıtlama olgusunun başlangıç yeridir.  Kendisini bilimsel olarak yetersiz hisseden, kendisine güveni olmayan bir hekimin dayatmalara ne ölçüde karşı koyabileceği şüphe götürür. Ve böyle bir hekim, kendisine emanet edilmiş çok yüksek bir değer olan insan sağlığını ne ölçüde koruyabilir?

Tıp ahlakı ancak kendi toprağında yetişen, serpilen, gelişen bir felsefedir. Onu değişik alanlara, iklimlere, toprağa çekmeye çalışırsanız örselenir, solar ve giderek verimi azalır. Toplumsal konumumuzun, değer ölçülerimizin, davranışlarımızın, hekimlik mesleğini ve tıp ahlakını yakından etkiler oluşu da, kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Hastayı “müşteri” olarak görmek, hekimi tüccar, hastaneleri ticarethane olarak kabullenmek demek değil midir? Bu düzeydeki bir yaklaşımla, bir ülkenin sağlık sorunlarını çözmek olası mı? Bir duygu san’atının temsilcileri olan hekimler bu yaklaşımı kabullenebilirler mi?

Nasıl “hasta, hekim ile birlikte hastalığa karşı koymak” zorunda ise, hekimlerimiz de, insanlarımızla birlikte toplumsal hastalıklara karşı durmak zorundadırlar. Hekim andı, yalnızca fakülte bitirilirken topluca okunan törensel bir zorunluluk değildir. Bir hekimin ölümüne kadar tüm hayatını kapsamalıdır. İnsanlığın ortak birikimi olan geçmişin bir çok değerleri günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Onları koruyarak güncele bakış, geleceğe bakışın ortak çıkış noktasıdır. Hekimin duruşu, toplumsal gerçeklerden, değişik inanışlardan, farklı siyasal görüşlerden soyutlanarak farklı davranışlar sergilemek olamaz. Koşullar ne kadar olumsuz olursa olsun, hekim; yalnızca acı çeken insanın yanında değil, onuru kırılan, özgürlüğü zedelenen tümünün yanında olmak zorundadır. Ve bir hekim, kendine yabancılaşan en son insan olmak durumundadır.

Hekimlik bir sevgi sanatıdır ve “sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır”.

*Kocaeli Tabip Odası Başkanı

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön