e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Kasım 2003  Sayı: 113

 

Çocuklar Hekimi Çocuklar Ozanı Ceyhun Atuf Kansu

6.jpg (10457 bytes)Prof. Dr. Bahar Gökler*- Tıp bir bilimdir. Yaşamı irdeleyen, yaşama dönük bir bilim, sanatsa yaşamın yeniden yorumlanmasıdır. Tıp bilimi, hekimin öncelikle kendini, ilişkilerini, insanları, dünyayı bütün bu bağlamda işlevini yakından gözlemleyip, kendi içinde yeniden değerlendirip yorumlamasıyla bir sanata dönüşebilir. Sanatta ise yaşamın yeniden biçimlendirilmesi, yaşama yeni bir içerik katılması söz konusu olduğundan; sanat bilime çok yakın durabilir.

Burada, “babam” Ceyhun Atuf Kansu’dan, yine “insan”ı içeren bir ayrı sanat saydığım hekimlik sanatındaki “ustam” Ceyhun Atuf Kansu’ya geçişimi, babamın kendi hekimlik uğraşım üzerindeki etkilerini, izdüşümlerini, kendi bireysel kimliğimden yola çıkarak, benim kuşağıma, benden sonraki kuşaklara aktarmak, toplumsal ve çağdaş bir hekim kimliği oluşumuna yansıtmak istiyorum.

Ülkemizde değişen, farklılaşan, çatırdayan toplumsal değerler sistemi içinde, halktan yana bir düzen anlayışı, toplumsal bilinç, yurtseverlik bilinci giderek yitirilmekte, üretici, yaratıcı, ülkesi ve çağına ilişkin kaygılar ve amaçlar taşıyan, kendi toplumuna ve halkına yabancılaşmış kişilerin sayısı azalmaktadır. Buna karşın, bireysel çıkarcılık, bencil bir yarışmacılık, doymaz bir tüketicilik, ilişkilerde ilkesiz ya da umarsızlık ve duyarsızlık ortak bir özelliğe dönüşmektedir. Pekçok kurumda olduğu gibi, hekimlik kurumunda da gerek eğitim, gerekse uygulama alanında, bir toplumsal duyarlık ve bilinç yoksunluğu, halk gerçeğinden uzaklık ve kopukluk yaygınlaşmaktadır. İşte, böylesi bir ülkü ve değerler karmaşasında, bu toplumsal bocalama döneminde, Ceyhun Atuf Kansu’nun yaşamı, kişiliği ve öğretisinin tüm genç kuşak hekimleri ve aydınları için ortak bir özdeşim kaynağı olarak benimsenmesinden, onun, ortak bir “USTA” olarak tanınması ve paylaşılmasından yanayım.

Bir çocuk olarak, Turhal yıllarında, daha sonra Etimesgut polikliğinde, onun hekimlik çalışmalarındaki titizliğini, bilimsel nitelikli araştırıcılığını ve bu araştırıcılığı halka yönelik bir uygulayıcılıkla birleştirmedeki çabasını bilinçli olarak değerlendirip, izleyebilecek düzeyde değildim.

O dönemlerde, babamın hekimliği benim için; beyaz, tertemiz bir hekim gömleği, gözlük altında ışıldayan baba gözleri, gece hastane nöbetlerinde babamın masasında birlikte çözülen matematik problemleri, odasındaki temizlik, düzen, ilaç kokusu, renkli ilaç kutuları, küçük halk revirinde, babam işçi çocuklarına bakarken, dışarıdaki tarlada çekirge kovalamak, peygamber çiçekleri toplamaktı.

Babamın çocuklarla, halktan insanlarla ilişkilerini, gözlerini yumarak, inceden inceye zayıf bir çocuğun göğsünü dinleme aracıyla dinlenmesini, gülümseyerek bir bebeğe derece koymasını izlemek, hastalar arasıdaki boşlukta bahçeye çıkıp, halk polikliniği önüne dikilen küçük zerdali fidanı ile ilgilenmesini, masanın üzerinde içinde ipek böceği kozalarına benzettiğim, alkollü pamuklar bulunan yuvarlak cam kutunun yanına bir hasta çocuğun getirip bıraktığı leylak dalını, reçete kağıtları üzerine açık el yazısı ile aktardığı şiir taslaklarını gözlemlemekti.

6-1.jpg (12050 bytes)Çocukluğumda, bütün bu imgeler birleşiminden “bir sevinç duygusu” olarak algıladığım bu duyumsamanın, gerçekte babamdaki, çalışmaya, yapılan işe duyulan isteklilik, saygı, coşku ve doyumluluk duygusunun algılanması, bendeki yansıması olduğunu çok sonraları kavradım.

Babam, Ceyhun Atuf Kansu, gerek ozanlık, gerekse hekimlik yaşantısında bu coşkuyu hiç yitirmemiş, ancak süreç içinde coşkusunun içeriğinde değişimler, farklı boyutlar ortaya çıkmıştır.

Kendisi, şiirinin gelişimini anlatırken, “çocukluktan yerselliğe, yersellikten ulusala, oradan evrensele” doğru gelişen bir açılıştan söz etmektedir.

Ozan kimliği açısından bakıldığında, “çocuk ve çocukluk” onun şiirinin gelişerek biçimlenmesinde farklı anlamsal içeriklerde kullanılmış bir simgedir.

Ceyhun Atuf Kansu, 1919 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası Nafi Atuf Kansu, 1921 yılında Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın içinde Mustafa Kemal’in yanında yer alan ilk Kuvayı Milliye’cilerdendir. Annesi yine Kurtuluş Savaşı’na katılmaya hazırlanırken, 1921 yılında, hastalanarak ölür. Annesi öldüğünde Ceyhun Atuf Kansu 1.5 yaşındadır.

Kurtuluş Savaşı yılları ve erken anne kaybı, onun ozan ve hekim kimliğinin oluşumunu ve yönelim çizgisini belirleyen iki temel yapıtaşıdır.

Ceyhun Atuf Kansu için, üzerine sağlam ilkeler geliştireceği bir ana kaynaktır “kendi çocukluğu” ve “çocukluk”. Çocuk imgesi hem bir arayışı, hem de bir ülküye yönelişi çağrıştırır. Onun için bir çocuk hekimi, çocuklar ozanı kimliğinde, çocukları duyumsamak, anlamak, sevmek, korumak ve sağaltmak, kendi iç dünyasında yaşanan duygu ve düşüncelerle, bir hekim ve ozan olarak yansıttığı süreçlerin, eylemlerin etkinliğinin buluşmasıdır. Çocuklara açılmak, dünyaya açılmak, evrensel insana açılkak ile eş anlamlıdır Ceyhun Atuf Kansu için.

Şiir ile birlikte giden, benzer bir gelişmeyi onun hekimlik yaşantısında da izleyebiliyoruz:

Ankara Numune Hastanesi’ndeki çocuk uzmanlığından, özerk ve coşkusal bir kararla, halk çocuklarına gitmek, Anadolu’yu yakından bilmek ve tanımak, emeğini, bilgisini yurdunun hekim ulaşmaz köşelerine taşımak üzere yola çıkar. 1948-1959 yılları arasında Turhal kasabasında çocuk hekimliği, Turhal Şeker Fabrikası Hastanesi’nde başhekimlik yapar.

“Artık çocuk bir simge değildir” onun için. “Bir gerçektir: sıtma, kötü beslenme, yaz ölümleri, köy çockularının ölüm tırpanı kızamık. Bu gerçeklerin defterini tutuyorum. Anadolu üniversitesinde okuyorum bu kez” şeklinde aktarmaktadır eylemini.

Ancak, okuyorum dediği bu üniversitede, en etkin bir araştırmacı olarak halk sağlığı, halkın sağlık eğitmi konularında yoğun çalışmalar yapmakta, toplumdaki sağlık sorunlarının ardındaki sosyal koşulları incelemekte, taşra hastanelerindeki ilkesizlikler ve eğitimsizliklerin düzelmesine ilişkin bilinçli bir savaşı sürdürmekte, koşulların kısıtlılığından yakınmaksızın çevre taramaları yapmakta, elindeki tüm araç ve gerece, emeğini, bilgisini, coşkuyla, hasta halk çocuklarının sağaltımında kullanmaktadır.

“Bir Çevrede Profilaxie Kavramının İncelenmesi (1949), Turhal Dolaylarında Çocuk Bakımı Durumuna İlişkin Gözlemler (1954), Okuma Yazma ve Çocuk Sağlığı (1958), Anadolu’da Bir Çocuk Hekiminin Karşılaştığı Problemler (1959), Türk Köylerinde Çocuk Ölümü” adlı inceleme yazıları, bu dönemin ürünleridir. Kasaba koşullarında ince bir bilimsel titizlikle yaptığı bu araştırmalar, Ankara’da üniversite dergilerinde yayımlanır.

“Anadolu üniversitesi”, “halk üniversitesi” ile kent üniversiteleri arasında bir köprü görevini üstlenmiştir. Halkın sağlık sorunlarını, eğitim sorunlarını, kente ulaştıran bir halk sözcüsüdür.

Halkın sağlığını, halkın eğitimini, ulusal eğitim ile doğrudan bağlantılı görmektedir.

Bir yandan bir düşünür olarak, bilimsel bir yaklaşımla halk sağlığı, toplum sağlığı sorunlarını inceler, çözümler ararken, halktan zuak kalmaz, bilimini varsayımlar, soyut kuramlara tutsak kılmaz, halkın içinde, halk çocuklarının hastalıklarıyla doğrudan hekim olarak ilgilenir, uğraşır, aynı zamanda bir ozan olarak onları gözlemler ve onların sesi, onların yüreği olur:

Saatimi güneşe kuruyorum.

Çocuklara kuruyorum saatimi-

Bir oğlan kır kokuyor saçları

Bahçe önü bacısının elleri

Toprak ve de çiçekli vişne dalı.

-Çalışmaya kuruyorum saatimi

Bir güzel işe kuruyorum-

Otlar arasında mavi mine

Çocuk adlarına: Satı, Sevgi, Emine...

Okullardan, istasyonlardan, odalardan

İğde kokulu gecekondulardan geliyorlar

Ceplerinde leblebi ile şeker

Fotoğraflarını çekiyorum teker teker

Yüreğimin ozan albümüne

Saçlarında örgü, tırnaklarında kına.

-Yaşamaya kuruyorum saatimi

Çın çın etsin çocukların sevinci-

Bilimi insana, insanı yaşama, yaşamı sevgiye, sevgiyi şiire dönüştüren bir “usta”dır Ceyhun Atuf Kansu.

* Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi ve Anabilim Dalı Başkanı.

Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü törenle Turgay Fişekçi’ye verildi

6-2.jpg (7730 bytes)Tıp Dünyası - ANKARA - Hekim ve şair Ceyhun Atuf Kansu anısına ailesi tarafından verilen ve iki yıldır Türk Tabipleri Birliği ile ortaklaşa düzenlenen, “Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü - 2003”, 24 Ekim 2003 akşamı düzenlenen bir törenle, şair Turgay Fişekçi’ye verildi.

Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST) düzenlenen törenin açış konuşmasını TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek yaptı. Sayek, Ceyhun Atuf Kansu’nun hekimlik anlayışını ve bir insan olarak önem verdiği değerleri anlattı. Bu yıl “Sevgi, Barış ve Bağımsızlık” temasının seçildiği törende, Sayek’in konuşmasının ardından Kansu’nun sevgi, barış ve bağımsızlık üzerine yazdığı şiirlerinin sunumuna geçildi. Ali Seçkiner Alıcı, Müslim Çelik ve Bahar Gökler’in seslendirdiği şiirler, bir dia gösterisi eşliğinde sunuldu.

Şiir dinletisinin ardından, ödül törenine geçildi. 2003 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü kazanan Turgay Fişekçi’ye ödülünü, Ceyhun Atuf Kansu’nun eşi Muzaffer Kansu verdi. Daha sonra Nurgül Ateş, Fişekçi’yi ve Fişekçi’nin şiir anlayışını anlattı. Tören, Rengim Oda Korosu’nun konserinin ardından sonra erdi.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön