e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Ekim 2003  Sayı: 112

 

“Hey Rumsfeld ! Bugün kaç çocuk öldürdün?”

15.jpg (123327 bytes)Prof. Dr.   Şükrü Hatun*-Çocuk Hakları sözleşmesine göre 18 yaşına kadar her birey çocuk sayılır. Çocuklar evrenin biyolojik potansiyelidir ve bu nedenle de incinen, tahrip edilen veya yok edilen her çocukla birlikte   bütün evrenin  acı çekmesi beklenir. Çocukların karar verme yetkileri yoktur ama   savaş ve çatışmalardan en çok onlar etkilenir.  Nikaragua’lı bir çocuk “Büyükler savaşa gider ama yaptıklarının çocukları ne kadar yıkıma uğrattığını düşünemezler” diyerek bu acı durumu anlatır.

Çocuklar, savaşlardan ya doğrudan etkilenerek ölmekte veya sakat kalmakta ya da yoksulluk, göç, beslenme yetersizliği, bulaşıcı hastalıkların artması, temel sağlık hizmetlerinin ve temizlik alt yapısının çökmesi, okula gidememe, çocuk dünyasının kötüye kullanılması, çocuk işçiliğinin ve çocuk suçlarının artması gibi savaşın dolaylı sonuçlarına maruz kalır. En acısı ise geçen günlerde Gazze’de olduğu gibi çocukların korku şoku sonucu ölmesidir. İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin en büyük faturası da çocuklara çıkmaktadır. Filistin kaynaklarına göre, 29 Eylül 2000 tarihinden bu yana ikinci intifada öldürülen Filistinlilerin  yüzde 45’ini çocuklar oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), 1990’lı yıllarda 2 milyon çocuğun silahlı çatışmada öldüğünü, üç katının ise sakat kaldığını tahmin etmektedir. 12 milyon çocuk evsiz kalmış, 1 milyon çocuk ailesinden ayrı düşmüş veya yetim olmuştur. 10 milyon çocuk psikolojik sarsıntıya uğramıştır. 1995 yılında, 53 milyon kişi - Dünya’da yaşayan her 115 kişiden biri- evlerinden göç etmeye ya kendi ülkelerinde başka bir yerde veya başka bir ülkede mülteci olarak yaşamaya zorlanmıştır. Göçe zorlanan nüfusun % 80’i çocuk ve kadındır. Mülteci topluluklarının % 5’i evinden panik ile ayrılırken çocuklarını kaybetmektedir.

Henüz oluşmakta olan çocuk zihni acı ve dehşet uyaranlarının etkisiyle kalıcı hasarlar alır. 1991 yılındaki Körfez savaşını takiben 94 Irak’lı çocuk 6 ay, 1 yıl ve 2 yıl sonra incelenmişler, bir sığınakta 750 kişinin ölümüne tanık olan bu çocukların iki yıl sonra bile “Olay Etkisi Ölçümleri”nin hala yüksek olduğu saptanmıştır. Bosna savaşı sırasında evinden ayrılmak zorunda kalmış 6-12 yaş arası 364 çocuk muayene edilmiş ve bu çocuklarda % 94 oranında “post-travmatik stress bozukluğu” bulunmuştur. Hiç kuşkusuz savaşın derinleştirdiği yoksulluk da en çok çocukları etkiler. On iki yıl süren ambargo sonucu Irak’lı çocukların yarısında beslenme yetersizliği oluşmuş,1990’da binde 50 olan beş yaş altı ölüm hızı, 2001’de binde 133’e yükselmiştir. Irakta son savaş öncesi, her 100 bin  anneden 300’ünün öldüğü, bebeklerin 1 yaşını doldurmadan ölme ihtimalinin % 10 olduğu belirlenmiş ve Körfez savaşının başlangıcından beri en az 500.000 çocuğun sivilleri hedef alan ambargo nedeniyle öldüğü saptanmıştır.

ABD’nin Irak’ı işgalinden  sonra,  UNICEF  ve bir çok uluslar arası kuruluş Iraklı çocuklara yardım etmeye çalışmakta, bununla birlikte savaş sonrası durumla ilgili sağlıklı veri elde edilememektedir. Irak nüfusunun yarısını çocuklar oluşturmakta ve UNICEF, işgal sonrası  çocuklarda akut beslenme bozukluğu sıklığının ikiye katlandığını (% 4’den % 7.7’ye çıkmış),  3000 toplum sağlığı ünitesinin çöktüğünü bildirmektedir. Geçen haftalarda Anadolu Ajansı muhabiri işgal sonrası durumu “Ambargo da kaldırıldığı halde, çocukların durumunda iyileşme görülmüyor. 10-11 yaşlarında çocuklar sırtlarında ağır yük taşımak zorunda kalırken, sağlık sektöründeki çöküşten en fazla nasibini alan yine çocuklar oluyor. Savaşta aile bireylerini yitirmeleri ya da babalarının işsiz kalması sonucu birçok çocuk, evinin geçimini sağlamak için okulu bırakarak çalışmaya başladı. Marangozhanede çalışan 10 yaşındaki Mustafa Hasan, savaş öncesi inşaat işçisi olan babası işten çıkarıldığı için evin geçiminden sorumlu olmuş. “Durumumuz çok kötü, geleceğe umutla bakmıyorum” diyen Mustafa Hasan, haftada 3 bin dinara (2 milyon TL) çalışıp 8 kardeşi ve anne-babasıyla birlikte ufacık bir odada yaşıyor” cümleleriyle anlatmaktadır. Savaşın bir diğer ahlak dışı sonucu da savaş suçuna katılan ülke yetkililerinin çocuklar üzerinden duygu sömürüsü yapması ve insanların vicdanlarını etkilemek için çocukları kötüye kullanmasıdır. Bunun en tipik örneği 9 Nisan 2003 günü evinin tepesine düşen bir bomba ile hamile annesi dahil ailesinden 13 kişiyi ve kollarını yitiren Bağdatlı Ali ile yine bir bombardımanda kız kardeşi ile birlikte sol ayağını ve sağ elini yitiren Ahmet’in Kuveyt Sağlık bakanı tarafından Londra’ya uğurlanırken tüm masraflarının karşılanacağının açıklanması idi. Savaş suçlusu  ve çocuk katili ABD ile kol kola bir ülkenin sağlık bakanının bu tutumu onun çocuk ölüleriyle kararmış vicdanını hiçbir zaman temize çıkarmayacaktır.

Amerikanın Irak’a saldırısı haksız ve ahlak dışıdır.  Irak’taki her ölümün (Iraklı çocuklar kadar kendi askerlerinden de) sorumlusu onlardır. Bu nedenle Amerikalı barış eylemcilerinin 11 Eylül 2003 günü Washington’daki Ulusal Basın Kulübü’nde ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e “Sizin dış politikanız yalanlara dayanıyor. Irak savaşı adil değil, meşru değil ve Irak’ı işgal ahlaka aykırı. Askerlerimizi eve geri getirin” şeklindeki seslenişlerinden sonra sordukları soruyu bizim de savaşa arka çıkan herkese sormamız ve göğsümüzde slogan olarak taşımamız  gerekir:  “Hey Rumsfeld ! Bu gün kaç çocuk öldürdün?”.

*Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

[email protected]

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön