e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Ekim 2003  Sayı: 112

 

aradabir...

Dr.Ümit Biçer*

Türkiye’de Adli Tıp Hizmetleri ve Gelinen Durum

Adli tıp, canlılarda ve ölülerde; travmanın kanıtlarını, etkilerini, nedenlerini ve sonuçlarını değerlendiren, ülkede yargıya yansıyan tıbbi konularda değerlendirme yaparak sonuçların yasal bir dile dönüşmesini sağlayan bir tıp disiplinidir. Yargı, adli tıbbı ölüm, kimliklendirme, işkence, cinsel saldırı, kaza, yaralanma, zehirlenme, aklı başında olma, hekim sorumluluğu, vb geniş bir çerçevede verilen bilirkişilik hizmeti olarak da tanımlamaktadır. İnsan hakları alanında yaşanan sorunlar ve bilimsel gelişmeler adli tıbbın önemini artırmaktadır.

Adli Tıp Kurumu, şube ve adli tıp anabilim dallarının bulundukları yerlerde bu görevin adli tıp uzmanları tarafından, adli tıp uzmanlarının bulunmadığı yerlerde ise, sağlık ocağı hekimlerinin kendi bölgelerinde  adli tabiplik görevini (adli olguların muayene ve tedavisi sonrası adli rapor düzenlemek, istendiğinde otopsi yapmak) yürüteceği yasa ve yönetmeliklerle öngörülmüştür. Bugün, Türkiye’de adli tıp uzman ve asistanlarının sayısının 300’lü rakamlarla ifade edilmesi, birinci basamak hekimlerinin adli tıp uzmanının bulunduğu yerlerde bile otopsi yapmak ve adli rapor düzenlemek zorunda kalması, adli tıp hizmetlerinin ağırlıklı olarak birinci basamak hekimleri tarafından yürütüldüğünü göstermektedir. Adli görevi yerine getiren hekimlerin büyük çoğunluğu idari anlamda Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığına bağlı olarak görev yapmaktadır. Adli tıp uzmanlarının sayıca yetersizliği dışında varolan uzmanların da genellikle büyük şehirlerde görev yapması bu alanda yaşanan yetersizliği daha da ağırlaştırmaktadır. Üniversitelerde görev yapan adli tıp uzmanlarından da yargı organları yeterince yararlanmaması da diğer bir sorundur. Üniversiteler adli tıp uzmanı ve asistanlarının %45’ini, ATK %40’ını oluşturmasına karşın üniversitelerin adli tıp hizmetlerine katkısı adli raporlarda %15, otopsilerde ise %5’dir.

Adli tıp hizmetlerinin verilmesi sırasında yaşanan sorunların çözümü için oluşturulan Adli Tıp Kurumu, merkezi yapılanmayı güçlendirmiş ve -adli tıp alanında bilimsel gelişmeyi sağlayıcı, çelişkili ve yetersiz olarak kabul edilen kararları çözüme bağlayıcı özelliğini- rutin hizmetin giderek artması, atama ve görevlendirmelerde kullanılan tercihler nedeniyle bilimsel niteliğini de yitirmeye başlamıştır. Adaletin doğru yansıması, adalet duygusunun zedelenmemesi için bu uygulamaların bilimsel, objektif ve sınanabilir olması gerekmektedir. AİHM’e yansıyan olaylarda adli raporların uzman hekimlerce düzenlenmemesi, bilimsel yöntemlere ve standartlara uyulmaması nedeniyle gündeme getirilmektedir. Uyum paketlerinde insan hakları alanında yapılan iyileştirmeler içinde ATK’nın yapısında düzenlemeye gidilmesi öngörülmüş ve 19.02.2003 tarihinde yasa değişikliğine gidilmiştir. Yıllardır seçim ve hükümet programlarında “Adli Tıp Kurumu’nun bilimsel, çağdaş ve özerk hale getirileceği’”sözü verilmesine karşın, son yasada da bu düzenleme yapılmamıştır. ATK bir resmi bilirkişilik kurumu olup, bilirkişiliğin esası bilimsel görüşün özgürce sunulabilmesidir. Her hükümetle değişen adli tıp kurumu başkanları ve görevlendirmelerde objektif, bilimsel ölçütlere ve liyakata dayanmayan atamalar ve yer değiştirmeler bu bilirkişilik kurumuna, dolayısıyla da adalete duyulan güveni zedelemektedir.

Adli tıp alanında görev yapan uzmanların ve asistanların çalışma ve ekonomik koşulları, başka alanlara yönelmelerine yol açmakta; nöbetler, ikinci işler ve alandan uzaklaşma yoluyla insan gücünden gereği gibi yararlanılamamakta veya bu güç yitirilmektedir. Kurumun merkezi yapısına yönelik eleştiriler, sağlık alanında yaşanan planlı özelleştirmelerle birlikte değerlendirildiğinde, adli tıp alanının da hızla bir rant alanına dönüşmeye başladığı görülmektedir. Özel hastanelerde, adli tıp ve adli bilimler poliklinikleri, özel merkezler, laboratuvarlar açılarak ciddi yatırımlar yapılmaya başlanmıştır. Dışa bağımlılığı ve kaynakların savurganca kullanılmasını artıracak olan bu gelişme, beraberinde ciddi etik sorunlar doğuracak ve bilirkişi incelemelerini parasal güce endeksleyecek, adaletin en temel savı olan “adil yargılanma hakkı” zarar görecektir. Çözüm önerileri arasında, alanın özerkleştirilmesi, çalışanların çalışma ve ekonomik koşullarının iyileştirilmesi, hizmetin yaygınlaştırılarak herkese eşit ve ücretsiz olarak sunulması ise ısrarla sayılmamaktadır.

Adli tıp uzmanı sayısının yetersizliği, soruna geçici çözümler üretmekten öteye gidememektedir. Adli tıp ve pratisyen hekimlik görev ve uğraşı alanı tanımlanmış tıp disiplinleri olmalarına karşın uygulamada görev birinci basamak hekimlerinin sırtına yıkılmak istenmektedir. Pratisyen hekimlerin keyfi görevlendirmeleri, alanın bilgisine yeteri kadar sahip olmadan hizmet verdirilmesi, verilen hizmet ve emeğin karşılığı olan ücretlendirmenin yapılmaması, bu alanda sağlıklı ve nitelikli hizmet verilmesini de engelleyen başlıca konulardır. Hekimlerin güvencesiz ve karşılıksız olarak bu görevleri yerine getirmeye zorlanması ve ilgili bakanlıkların bir türlü protokol hazırlamaya yanaşmaması, özlük hakları yönünden kayıplara da yol açmaktadır.

Sorun toplumsal bir sorun olup yaşadığımız diğer sorunlardan ayrı tutulamamaktadır. Adli tıp alanında yaşanan sorunlara çözüm üretmek ve konunun önemine dikkat çekmek için Adli Tıp Uzmanlık Derneği çalışmalar başlatmış ve konunun tarafları ile bir araya gelmiştir. Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği ile birlikte 2004 yılında düzenlenecek olan “Türkiye’de adli tıp hizmetleri ve adalet” konulu bir toplantı ile çözüm önerilerinin paylaşılması planlanmaktadır. Bilimsellik, bağımsız ve özerk yapılanma, adli tıp hizmetlerinde bilirkişiliğin olmazsa olmaz koşullarıdır. İnsan Hakları Danışma Kurulu’na 8.Ekim 2003 tarihinde sunulan raporda da savunulduğu gibi “Adli Tıp Kurumu acilen özerkleştirilmeli”, eğitime ve nitelikli insan gücü yetiştirilmesine önem verilmeli, hekimlerin özlük haklarında yaşanan sorunlar çözülmelidir.

Travmanın, şiddetin ya da suçun belirlenmesinde daha bilimsel yöntemlerin kullanıldığı bir dünyada yaşamak değil, bunlara gerek duyulmayan barışın egemen olduğu -dolayısıyla adli tıbba gerek duyulmayan- bir dünyada yaşamak ise adli tıp uzmanları ve hekimlerin de ortak arzusudur...

*Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön