e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Ekim 2003  Sayı: 111

 

Üniversite öğretim üyeleri dernekleri ve sendikaları ile meslek odaları YÖK sistemine ilişkin açıklama yaptı:

"Üçüncü seçenek var"

İstanbul Tabip Odası'nın da aralarında bulunduğu meslek odaları ve demokratik kitle örgütleri, bilim özgürlüğü güvence altına alınmamış bir düzenlemenin "reform" niteliği taşıyamayacağını ve üniversite kamuoyunca onaylanmayacağını açıkladılar. Üniversitelerin özerk, katılımcı, laik ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması gerektiğini açıklayan kuruluşlar, üniversite ve yükseköğretimin işleyişinin, iktidarın siyasi müdahale alanı olmaması gerektiğine dikkat çektiler.

Tıp Dünyası - İSTANBUL - İstanbul Tabip Odası'nın da aralarında bulunduğu bazı meslek odaları ile üniversite öğretim üyeleri dernek ve sendikaları, bilim özgürlüğü güvence altına alınmamış bir YÖK düzenlemesinin reform niteliği taşımayacağını ve üniversite kamuoyunca onaylanmayacağını açıkladılar.

YÖK yasa tasarısına ilişkin tartışmalar sürerken, İstanbul Tabip Odası'nın da aralarında bulunduğu bazı meslek odaları ile üniversite öğretim üyeleri dernek ve sendikalarının temsilcileri 17 Eylül günü İstanbul Tabip Odası'nda bir basın toplantısı düzenleyerek "üçüncü bir seçenek" ortaya koydular. Yasalaştığı 1981'den bu yana sürekli olarak eleştirilen YÖK sisteminin, aşırı merkeziyetçi ve bürokratik bir düzen olduğunun çok iyi bilindiğine işaret edilen toplantıda, bu düzenin bazı yöneticiler elinde görece esnek ve ılımlı bir uygulama biçimi bulurken, bazı yöneticiler tarafından baskıcı ve adaletsiz bir uygulamaya dönüşebildiğine dikkat çekildi. Toplantıda, Avrupa ülkelerinin tümünün son 20 yıl içinde üniversite sistemlerini en geniş biçimde tartışarak kapsamlı yeniliklere gittiği bir dönemde Türkiye'nin bir askeri rejim ürünü olan YÖK düzenini aşamadığı, bu düzenin egemenlerinin şeriatçılık ve bölücülükle mücadele gibi gerekçeler ileri sürerek her türlü tartışmayı ve değişimi engelledikleri vurgulanarak, "Oysa özgür tartışmanın engellendiği, aydınların susturulduğu ve sindirildiği toplumlarda her türlü bağnazlık daha kolay gelişir" denildi.

AKP Hükümeti tarafından getirilen YÖK taslağının rektörlerin yetkilerini kurullara devrederek, hiyerarşik yapıyı gevşeten kimi ögeler içermekle birlikte, sistemin özündeki otoriter ve merkeziyetçi anlayışı koruduğu ve özellikle idari işlerde siyasi otoritenin üniversiteler üzerindeki etkinliğini artırdığına işaret edilen açıklamada, "Ayrıca doğrudan yasa maddeleri halinde somutlaşmasa bile, AKP iktidarının bazı dolaylı yollarla 'türban', 'İmam Hatip Liseleri' gibi gerilim yaratan konulardaki kollayıcı tutumunda ısrar etmesi, üniversite öğretim üyeleri ve öğrenciler arasında derin bir güvensizlik yaratmakta ve bugünkü YÖK düzenine temelden karşı olanların bile taslaktaki olumlu değişiklikleri savunmasını olanaksız hale getirmektedir" denildi.

Açıklamada, yeni taslağın yasalaşması sürecinde hükümetin kurumsal bir muhatap olarak Üniversitelerarası Kurulu kabul etmesinin ve çalışmaların yalnızca rektörler ile hükümet arasında sürdürülüyor olmasının, üniversiteler topluluğunun gerçek bileşenleri açısından kaygı verici olduğu belirtilerek, "Çünkü rektörlerin bir bölümü bugüne dek sistemin kendilerine vermiş olduğu yetkileri sonuna kadar kullanmış, bundan hiçbir rahatsızlık duymamıştır. Bu durumda yalnızca hükümet ile ÜAK tarafından yürütülen bu çalışmalardan sağlıklı bir üniversite yasası çıkacağına inanmak güçtür" ifadesine yer verildi. Açıklamaya şöyle devam edildi:

"Bu nedenle yeni yasa taslağı üzerindeki çalışmalara MEB ve ÜAK yanında ilgili kesim (üniversite öğretim üyeleri dernek ve sendikaları) temsilcilerinin, öğretim üyelerinin, toplumun geleceğinden kendini sorumlu gören demokratik kitle örgütleri temsilcilerinin katılmasını ve yeni yasada bazı temel ilkelere mutlak uyulmasını, bunlardan taviz verilerek varılacak bir uzlaşmanın reform niteliğini taşımayacağını ve üniversite kamuoyunca onaylanmayacağını dikkatinize sunuyoruz."

Öneri ve talepler

Toplantıya katılanlar, yeni düzenlemeye ilişkin "bir bütün" olarak niteledikleri isteklerini ve olması gerekenleri şöyle sıraladılar:

-Yükseköğretim reformu bilim özgürlüğünü güvence altına almalıdır.

- Üniversiteler özerk, katılımcı, laik, çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır.

- Üniversitelerin hedeflerini saptayıp gerçekleştirilebilmeleri için akademik, idari ve mali özerklik sağlanmalıdır. Bu özerklik saydamlık ve hesap verilebilirlik ile elele gider.

- Üniversite ve yükseköğretimin işleyişi, iktidarın siyasi müdahale alanı olmamalıdır.

- YÖK eşgüdüm ve planlama dışında üniversitelerin gündelik işlerine karışmamalıdır.

- Üniversitelerarası Kurul, rektör, dekan, bölüm başkanı gibi tüm yönetim/denetim makamlarının seçilme süreçleri demokratik ve katılımcı olmalıdır.

- Üniversitede karar alma yetkisi kurullara, bu kararları yürütme yetkisi ise seçilmiş görevlilere verilmelidir.

- Akademik yükseltme ve atama kararları tamamen bilimsel veri ve ölçütlerle verilmeli. İdeolojik/siyasi ölçütler, telkin ve baskı söz konusu olmamalıdır.

- Yükseköğretimde fırsat eşitliği anayasal bir haktır. Parası olana herhangi bir imtiyaz/öncelik tanıyan, dar gelirli gençlerin eğitim hakkını zedeleyen girişimler kesinlikle kabul edilemez.

İmzası bulunan kuruluşlar

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Eğitim-Sen 6 No'lu Üniversiteler Şubesi, TÜMOD-Tüm Öğretim Üyeleri Derneği, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği, Öğretim Üyeleri (ekli imzalar), İstanbul Tabip Odası, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, İstanbul Eczacılar Odası, İstanbul Diş Hekimleri Odası, İstanbul Serbest Muhasebeci-Mali Müşavirler Odası, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İMOK (İstanbul Meslek Odaları Koordinasyon Kurulu)

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön