e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Eylül 2003  Sayı: 110

 

Dünyadan haberler

Hindistan’da HIV olguları hızla artıyor

Hindistan Ulusal AIDS Kontrol Örgütü’ne göre 2002’de HIV-pozitif olguların sayısında keskin bir artış oldu. 3.8 ile 4.6  milyon kişinin HIV-pozitif olduğu Hindistan’da, 2002’deki artış 2001 ve 2000’deki artışın yaklaşık 6 katı. Buna rağmen izlem çalışmalarına göre Hindistan düşük prevalanslı ülkeler arasında kalmaya devam edecek. Dr. MD Ghosh, ülkenin toplam prevalansının yüzde 1’in altında olduğunu söylüyor:

“Kan ve kan ürünleriyle HIV geçişi 1999’da yüzde 6.07 iken 2002’de yüzde 2.99’a düştü. Ayrıca uyuşturucu bağımlıları arasındaki geçiş de aynı dönemde yaklaşık yarıya indi. Ancak bu arada anneden çocuğa geçiş 1999’da yüzde 0.3 iken, 2002’de yüzde 2.61’e yükseldi.” Başbakan A.B Vajpayee de çeşitli eyaletlerde doğum kliniklerine başvuran kadınlar arasındaki HIV prevalansının yüzde 1’i aştığına dikkat çekiyor. Bu, enfeksiyonun toplumda yayılması açısından bir dönüm noktasına işaret ediyor.

Kaynak: BMJ 2003;327:245

Avrupa Konseyi: Böbrek ticaretinde aktarımlar Türkiye’de yapılıyor!

Avrupa Konseyi Parlamenterler Topluluğu, böbrek aktarımı isteminin hızla artması nedeniyle, böbrek ticaretinin uluslararası suç örgütleri ve aktarımı yapan doktorlar için çok karlı bir işe dönüştüğünü belirten bir rapor yayımladı. Raporda belirtildiğine göre, Avrupalı hastaların yüzde 15-30’u böbrek aktarımı için beklerken yaşamını yitiriyor. Yasal bir aktarım için ortalama bekleme süresi 3 yıl ve bu sürenin 2010 yılında 10 yıla çıkması bekleniyor.

Böbrek ticareti yapan örgütler, insanların böbreklerini 2.500 dolara satmak zorunda kaldıkları Estonya, Bulgaristan, Türkiye, Gürcistan, Rusya, Moldova ve Ukrayna gibi yoksul Avrupa ülkelerini hedefliyorlar. Raporun yazarı R. Vermot-Mangold’a göre, ortalama aylık kazancın 50 dolar civarında olduğu Avrupa’nın en yoksul ülkesi Moldova örgütlerin birinci hedefi. Dr. Vermot-Mangold, geçen yıl Moldova’ya yaptıkları değerlendirme gezisi sırasında böbreklerini Moldova, Türkiye, Ukrayna ve İsrail arasındaki ticaret ağlarına satan birçok insanla görüştüklerini söylüyor: “Böbrek vericileri genellikle 18-28 yaş arası genç erkeklerdi. Ülkenin kırsal kesimlerinde çok kötü koşullarda yaşıyorlardı ve yoksulluk böbreklerini 2.500-3.000 dolara satmalarına neden olmuştu. Alıcılar ise böbrekler için 100.000-250.000 dolar ödüyorlar. Aradaki fark uluslararası suç örgütlerine ve aktarımı yapan doktora kalıyor.”

Dr. Vermot-Mangold, birçok vericinin aktarım için Türkiye’ye gittiğini, genellikle gece, kiralık bir hastaneye yattıklarını söylüyor. Vericiler operasyondan 5 gün sonra evlerine gönderiliyorlar ve hiçbir biçimde tıbbi izlem almadıkları, zor koşullarda çalışmaya devam ettikleri ve sağlıksız yaşam koşulları nedeniyle sağlıkları giderek kötüleşiyor. Raporda alıcıların nereden geldiği doğrudan tanımlanmazken, Lancet’te yayımlanan bir makale kaynak gösterilerek İsrailli alıcıların Estonya, Bulgaristan, Türkiye, Gürcistan, Rusya ve Romanya’da yaşayan insanların böbreklerini satın aldıkları belirtiliyor. Dr. Vermot-Mangold Ukraynalılar’ın, hatta Iraklılar’ın da böbreklerini sattıklarını belirtiyor.

Kaynak: BMJ 2003;327:249

Almanya’da halk sağlık reformlarına karşı

Hükümet ve muhalefet partileri arasında aylardır süren görüşmeler, sağlık harcamalarını azaltma yönünde tartışmalı bir anlaşmayla sona erdi. İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana Alman sağlık sisteminde yapılan en radikal reformla hükümet, önümüzdeki yıl sağlık harcamalarını 9.9 milyar euro azaltacağını ve 2007’ye kadar kesintilerin 23.1 milyar euro’yu bulacağını duyurdu.

Yeni düzenlemeye göre hastalar tedavi için daha fazla ücret ödeyecekler. Hastalar genel pratisyene her gidişleri için 10 euro ödeyecekler, ayrıca ilaçlar için ödedikleri para da artacak. Hastanede kaldıkları her gün için de 10 euro ödeyecekler. Dahası, takma diş ve meslek hastalığı tazminatı gibi birçok sağlık ödemesi devlet sağlık sigortası kapsamının dışına çıkarılıyor. Sağlık sigortasınca kapsanan kaplıca ziyaretleri, aşçılık kursları, muayenehaneye ulaşım için ödenen taksi paraları gibi ödemeler de kesiliyor.

Geçen hafta bir televizyon kanalında yayımlanan anket sonuçlarına göre Alman vatandaşlarının yüzde 64’ü sağlık reformlarına karşı. Reform hastalara olduğu gibi, doktorlar için de büyük değişiklikler getiriyor. Doktorlar diğer sağlık çalışanlarıyla birlikte, düzenli aralıklarla sürekli tıp eğitimi programlarına katılmak zorunda olacaklar. Bu programlara katılmayan doktorların maaşlarından kesinti yapılacak ve hatta çalışmaları engellenebilecek. Genel Pratisyenler, hükümetin yüksek ilaç harcamalarını azaltmak için daha ucuz ilaç yazmaya çağrılıyorlar. Ayrıca genel pratisyenler, kendilerine tedavi için başvuran hastalarını, tedavinin maliyeti hakkında bilgilendirmek zorundalar.

Almanya Tabipler Birliği Başkanı J.D Hoppe reform paketini onaylıyor; ancak ülkenin sağlık sisteminin karşılaştığı gerçek sorunun savurganlık ve verimsizliğe izin veren bürokratik yönetim olduğunu belirtiyor. Sosyal Demokrat Sağlık Bakanı U. Schmidt değişiklikleri “devrim” olarak  niteliyor ve sağlık sektöründe verimliliğin artacağını söylüyor. Almanya’nın sağlık harcamaları yıllık 143 milyar euro ve Almanya, ABD ve İsviçre’den sonra dünyada kişi başına sağlık harcaması en yüksek olan ülke. Ancak Alman ekonomisi durgun ve işsizlik yüzde 10 civarında. Uzmanlar artan sağlık harcamalarının dengeleri bozabileceğini belirtiyorlar. Hükümet ise ülkenin 350 sağlık sigortası fonu üzerindeki yükü hafifleterek ülkenin ekonomisini canlandırabileceğini umuyor. Almanya’da ücretlerin kabaca yüzde 14.4’ü sağlık fonlarına gidiyor, ancak bu rakam yeni uygulamada yüzde 13’e düşecek.

Kaynak: BMJ 2003;327:250

Fransa’da sıcağa bağlı 13 bin ölüm meydana geldi

Fransa’da Ağustos ayındaki sıcak dalgası sonucu oluşan ölümlerin sayısı beklenmeyen ve öngörülemeyen bir sayıya ulaştı. Ülkedeki cenaze törenlerinin yaklaşık dörtte birini düzenleyen Pompes Funebres Generales’in istatistiklerine göre ölümlerin sayısı önceleri 3.000 civarında tahmin ediliyordu. Bu rakam daha sonra 5.000’e ulaştı, kısa süre sonra ise 10.000’i aştı. Ağustos ayı sonunda bu rakam 13.600’ü buldu. 24 Ağustos Pazar günü sadece Paris’te 400 sahipsiz ölü vardı. Adli Tıp Enstitüsü’nün morgu doldu ve cesetler Paris yakınlarındaki bir gıda pazarının soğuk hava depolarında ve kamyonlarda saklanmaya başlandı. Şehirde gömme işlemleri için tanınan süre 6 günden 10 güne çıkarıldı. Başkan Chirac Kanada tatili dönüşünde televizyonlara yaptığı açıklamada, Fransa’daki yaşlıların durumunun üzüntü verici olduğunu söyledi: “Ülkemizde 60 yaşın üzerindekilere iyi davranılmıyor. Hükümetten, yaşadığımız trajedinin nedenlerini tam bir saydamlıkla derinlemesine çözümlemesini istedim”. Chirac hükümeti aynı gün yaptığı toplantı sonrasında, özel olarak yaşlılar için düzenlenmiş bir izlem ve alarm sisteminin kurulacağını ve epidemiyolglardan oluşan bir kurulun sıcak dalgasına atfedilen ölüm sayılarını değerlendireceğini duyurdu. Diğer bir işlem de varolan sistemlerin çalıştığı ve başarısız olduğu koşulları incelemek. Özel huzurevlerinde yaşlılara sunulan bakım hizmetleri de ayrıca değerlendirilecek. Günlük Le Figaro gazetesi 22 Ağustos’ta, Fransa’nın küzeyindeki binlerce yaşlı insanın daha iyi koşullara sahip olan ve daha ucuz olan Belçika’daki huzurevlerine gittiğini bildirdi. Hala cevaplanmayan temel soru, sıcak dalgasının niçin komşu ülkelerden çok daha fazla ölüme neden olduğu. Fransa Demografik Çalışmalar Enstitüsü’nden H. Leridon’un belirttiğine göre, bir etken, böyle bir sıcak dalgasından etkilenirliği yüksek olan yaşlı nüfusun Fransa’daki fazlalığı olabilir. Fransa’da 100 yaş ve üzerinde 10.000 kişi yaşıyor.

Kaynak: BMJ 2003;327:465

DSÖ yeniden Polio kampanyası başlatıyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), silahlı çatışmalar, yetersiz mali kaynak ve bazı hükümetlerin yeterince sahiplenmemesi nedeniyel ilk hedefi olan 2000 yılını kaçırdıktan sonra, 15 yıllık polio eradikasyonu kampanyasını yeniden başlatıyor. DSÖ sözcülerine göre, programa halihazırda yatırılmış bulunan 3 milyar dolara ek olarak 210 milyon dolarlık bir kaynak daha sağlanabilirse, genel olarak beş yaş altındakileri etkileyen polio hastalığı 2005 yılında dünyadan silinebilecek.

Plana göre virusun halen geniş biçimde bulunduğu yedi ülkede -Mısır, Nijerya, Pakistan, Hindistan, Afganistan, Somali ve Nijer- yıl  sonuna dek 175 milyon çocuk aşılanacak. Kitle aşılamaları komşu bölgeler ve düşük aşı oranları nedeniyle ileride salgın gelişme olasılığı bulunan ülkelerde de yürütülecek. DSÖ’ye göre son 12 ayda polio virusu Nijerya’dan Gana ve Burkina Faso’ya yayıldı. DSÖ Genel Direktörü Dr. Jong-Wook Lee, polio eradikasyonuna birincil derece önem verdiklerini belirtti.

Kaynak: MNJ 2003;327:466

Hollandalı bakanlar “terminal sedasyon”un ötanaziden farklı olduğuna karar verdiler

Hollanda Sağlık ve Adalet Bakanları, Kamu Başsavcısı Joan de Wijkerslooth’un “terminal sedasyon”un ötanaziyle aynı yasal denetim kapsamına sokulması çağrısını reddettiler. Hollandalı doktorlar, ölmekte olan bir hastaya uygulanan ve sürekli koma durumuna neden olabilen ağrı tedavisi anlamındaki terminal sedasyon ile ötanazi arasındaki ayrımın belirginleşmesinden hoşnutlar. Sağlık Bakanı C. Ross’a göre, terminal sedasyon ile yapay beslenme ve sıvı verilmesinin durdurulması “normal tıbbi tedavi” kapsamına giriyor ve bu nedenle ötanaziden farklı: “Tedaviye başlamama ya da durdurma gibi normal tıbbi tedavi cezalandırılamaz”. Doktorlar avukat Wijkerslooth’un önerisine kızgınlıkla tepki verdiler. Kraliyet Hollanda Tabipler Birliği mesleksel kılavuzlarla belirlenen normal bir tıbbi tedaviye yasal müdahalenin olumsuz etkilerinden çekindiğini açıkladı. Sağlık Bakanı Ross terminal sedasyonun, ölmekte olan bir hastanın bilincini  zayıflatan ve böylece çevresi ve ağrısının farkında olmamasını sağlayan ilaçlar vermek olduğunu söyleyerek ayrımı belirginleştirdi. Buna karşılık ötanazi ise, hastanın istedği üzerine kısa sürede ölümüne neden olacak ilaçlar vermek anlamına geliyor. Böyle bir durumda doktorlar tıbbi bakım için geçerli yasal ölçütlere bağlı kalmak ve eylemlerini  bu tür olguları değerlendiren bölgesel kurullara rapor etmek zorundalar. Mayıs ayında yayımlanan ve Hollanda’daki yaşamın son dönemiyle ilgili kararları araştıran son büyük çaplı çalışma, tüm ölümlerin yüzde 4-10’unun (6.000-14.000 hasta) terminal sedasyon sonucunda oluştuğunu hesaplıyor. Kamu Başsavcısı de Wijkerslooth terminal sedasyonun ötanaziyle aynı etkiyi yaratabileceğini ve bu nedenle tıbbi hizmetlerin dışarıdan denetlenmesi gerektiğini ileri sürüyor. Kraliyet Hollanda Tabipler Birliği avukatı J. Legemaate ise yüksek sayıdaki bu olguların ötanazi gibi denetlenmesini, tıp mesleği için oldukça ürkütücü bir görüş olacağını söylüyor.

Kaynak: BMJ 2003; 327:465

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön