e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Temmuz 2003  Sayı: 108

 

Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın sık sık gündeme getirdiği “hekim seçme özgürlüğü” kavramını değerlendirdi:

“Özgürlük bol parası olan için var”

19.jpg (8727 bytes)Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, “hekim seçme özgürlüğü”nün soyut bir kavram olduğunu belirterek, “Hiçbir ülkede tam bir hekim seçme özgürlüğü yoktur, olamaz” dedi. Dedeoğlu, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın bu ifadeyi “tamamen popülizm amaçlı” olarak kullandığını söyledi.

Tıp Dünyası - ANTALYA - Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, son dönemde Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sık sık dile getirilen “hekim seçme özgürlüğü” kavramıyla “vatandaşın ağzına bir parmak bal çalınmak istendiğini”, gerçekte bu kavramın yaşama geçirilmesinin son derece güç olduğunu söyledi. Dedeoğlu, Akdağ’ın bu kavramı “popülizm amaçlı” olarak sık sık dile getirdiğini kaydetti.

Dedeoğlu’nun “hekim seçme özgürlüğü” ile ilgili değerlendirmeleri şöyle:

n  Hekim seçme özgürlüğü nedir? Dünyada uygulaması var mıdır?

“Hekim seçme özgürlüğü” soyut bir kavramdır. Hiç bir ülkede tam bir hekim seçme özgürlüğü yoktur, olamaz. Sağlık hizmetlerinin parayla satın alındığı ABD gibi ülkelerde bu özgürlük ancak bol parası olanlar için vardır. Paranız varsa istediğiniz hastanede, istediğiniz hekime muayene olabilirsiniz. Paranız yoksa hekim seçme özgürlüğünüz, hatta hekime gitme özgürlüğünüz de yoktur. Sağlığın bir insan hakkı ve sağlık hizmetinin de kamu hizmeti olduğu ülkelerde ise insanlar oturdukları bölgedeki hekime gitme zorunluluğundadırlar. Hekiminizden memnun kalmazsanız  değiştirirsiniz. Ama istediğiniz hekime muayene olma hakkınız yoktur. Almanya gibi sigorta sistemi uygulayan bazı Avrupa ülkelerinde hastalar sadece birinci basamak hekimlerini seçebilirler. İnsan sağlığı için asıl önemli olan koruyucu hizmetlerde, esenlendirici hizmetlerde ve tedavi edici hizmetin ikinci basamağında (yataklı tedavi) veya acil sağlık hizmetlerinde hekim seçme özgürlüğünün uygulanması zaten hiçbir ülkede pek mümkün değildir.

n  Hekim seçebilmek bir hak mıdır?

1981 yılında Dünya Hekimler Birliğinin Lisbon’da düzenlediği toplantıda hasta hakları konusunda kararlar almış ve bunları Lisbon Bildirisi adı altında yayınlanmıştır. Bildiri “Hastanın hekimini özgürce seçme hakkı vardır” demektedir. 1995’de Bali de yapılan benzer bir toplantıda bu bildiri genişletilmiş ve bu sefer hekim seçme konusunda “hastanın, özel sektörde ya da devlet sektöründe çalışıyor olmasına bakmaksızın hekimini, hastanesini ve tıbbi bakım kurumunu özgürce seçme ve değiştirme hakkı vardır” denilmiştir. Ancak, insan haklarında bir hiyerarşi bulunmaktadır. İlk sırada “yaşam hakkı” gelir. İkinci sırada ise eğitim hakkı, çalışma hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı gibi haklar gelir. Bunlar doğuştan insan haklarıdır. Hasta hakları ise üçüncü kuşak haklar olup insanın sadece “hasta” olması durumunda geçerlidir. Eğer ülkemizde işsizlik, yoksulluk, açlık, eşitsizlik giderek artıyor, çevre yok ediliyorsa, eğitim hizmetleri çökmüşse, anne ve çocuklar kolayca önlenebilecek hastalıklardan ölüyorsa, kırsal bölgede veya gecekonduda yaşayan pek çok insana yeterli sağlık hizmeti götürülemiyorsa, bu temel hakların yokluğuna hiç değinmeden, çözüm getirmeden, hekim seçme hakkından söz etmek ne kadar doğru olur?.

n  Sağlık Bakanı’nın bu kavramı sık sık gündeme getirmesinin nedeni sizce nedir?

Bu tamamen populist bir yaklaşım. Dünya Bankası ve IMF yıllardır ülkemizdeki eğitim ve sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesini istemektedir. Hekim seçme özgürlüğü de, bunun rahatça gerçekleştirilebilmesi için, hem hekimlerin hem vatandaşın ağzına çalınan bir parmak baldır. Aslında gerçekleştirilmesi son derece güçtür. Hasta hekimi nasıl seçecek? Hekimin yeterli, nitelikli bir hekim olduğuna nasıl karar verecek? Bunu yapmak başka bir hekimin yeterliliğini objektif olarak değerlendirmek, biz hekimler için bile güçken bunu vatandaştan beklemek yanlış olur. O zaman hangi hekim daha çok reklam yaparsa, simsar kullanır, diğer hekimlerle hasta sevki açısından etik olmayan ilişkiler kurarsa, hastaya şirin görünmek, memnun etmek için istediği ilacı veya raporu yazarsa hasta o hekime gidecektir. Hastaların istediği hekime gidebildiği bazı ülkelerde “shopping” yaygın bir hasta davranışı olarak ortaya çıkmaktadır. Hastalar kendilerini memnun edeni bulana kadar doktor doktor dolaşmaktadırlar. Bu durumlar ise hem hekim, hem hasta açısından sorunlar doğurmaktadır.

n  Türkiye’de şu anda hekim seçme özgürlüğünden söz etmek mümkün mü?

Bakın, Hasta Hakları Yönetmeliğimizin 6. ve 9. maddeleri hekim seçme ve başvurulacak kurum seçme hakkını sınırlamış. “Hasta tabi olduğu mevzuatın öngördüğü usul ve şartlara uymak kaydı ile sağlık personelini ve sağlık kurumunu seçme hakkı vardır” deniyor. Yani yönetmelik sınırsız hekim seçme özgürlüğü tanımamakta, bunun mevcut yasalara uyması gerektiğini söylemektedir. Halen yürürlükte olan 224 Sayılı Yasa’ya göre Sağlık Ocakları sınırları belli bir alandaki nüfusa çok yönlü hizmet sunarlar. Bu bölgede oturan insanların yaşam koşullarını, çevre özelliklerini, adet ve geleneklerini tanıdıkları için de nitelikli koruyucu ve tedavi edici hizmet verebilirler. Hizmet ücretsiz, kapsayıcı, sürekli, etkin ve erişilebilirdir. Bu bölgede oturan herkes belli bir hekime başvurmak zorundadır. Bağlı bulunduğunuz Sağlık Ocağı dışında bir Sağlık Ocağına giderseniz veya Sağlık Ocağı hekiminiz sizi sevk etmeden ikinci basamak sağlık hizmeti olan devlet hastanesine başvurursanız, muayene ücreti ödemeniz gerekir. Hizmetlerden memnun olmayan vatandaş hekimini elbette şikayet edebilir. Toplumsal açıdan doğru olan, insan haklarına ve eşitliğe en saygılı sağlık hizmeti sistemi de böyledir. Hastanın hekim seçme özgürlüğü sürekli vurgulayan ve bunu öne çıkartan yetkililer sosyalleştirilmiş sağlık hizmetlerinin hastaya sağladığı hakları ve avantajları gözardı ediyorlar.

n  Sizin eklemek istedikleriniz var mı?

Bazı hastalar hekim seçebilmek istemektedirler. Bunun altında, büyük oranda, Türkiye’de çalışmakta olan hekimlere duyulan güvensizlik yatar. Tıp fakültelerimizin bazılarının yeterince donatılmadıkları, yetiştirdikleri bazı hekimlerin çok nitelikli olmadıkları da bir gerçektir. Ancak bunun çaresi hekim seçtirmek değil, hekimleri nitelikli olarak yetiştirmek, eğitimde standardı sağlamak, sürekli eğitimlerini gerçekleştirmek ve hekimleri objektif kriterlere göre denetlemektir.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön