e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Haziran 2003  Sayı: 107

gündem...

Dr. Füsun Sayek

Şimdi sözleşme zamanı !

Bu köşede tıptaki yeniliklerden söz etmek isterim. Tüm insanlığın yaşamını derinden etkileyen ve etkileyecek olan “Genom Projesi” gibi.

Bu köşede insanlığa hizmet ederken, meslek hastalığı sayılabilecek SARS’tan ölen İtalyan doktor Carlo Urbani gibi kahramanlardan söz etmek isterim.

Bu köşede hekimlerin günlük uygulamalarına renk katacak küçük haberleri değerlendirmek isterim.

Bu köşede ben şiir aktarmak, bu köşede ben kitap tanıtmak isterim. Ama olmuyor. Alanımızla ilgili çok önemli yasa taslakları ardarda önümüze düşüyor. Herbiri; üzerinde çalışılıp, düşünülmesi gereken taslaklar... Aslında, açıkça görülüyor ki gerekçelerinin temeli “kamu sağlık hizmetlerini çökertmek”, sağlık hizmetinin “cepte olan para kadar” alınabileceği bir sistemi oturtmak. Yıllardır zaten altyapısı hazırlanan ortamda “son vuruşlar” bunlar...

Doğal olarak, böyle bir durumda, ben de bu köşede “felaket tellalı” gibi hissediyorum.Yasa taslaklarının sonuncusu (iki gün öncesine kadar en azından) şu: “Eleman Temininde güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”. İsmi gibi etkisi de güçlü. Eleman bulunamıyor (her yıl yetiştirilen 4.500 hekim kendiliklerinden buhar oluyor ve sisteme girmiyorlar herhalde ve nedense) o zaman “sözleşmeli alalım”. Maksimum 2.5 milyar TL maaş önerelim. Hakkari için, gazeteler: “Hakkari’ye git 2.5 milyarı kap” başlığı atsınlar. Bu sözleşmeli çalıştırma işi eğer ardındaki temel gerekçe bilinmese, hissedilmese de itiraf ediliyor işte: “Mevcut kadrolarımızla bu yükümlülüğü yerine getirmemiz mümkün olamayacağı gibi, bir süre sonra hiç ihtiyacımız olmadığı halde zorunlu olarak tabip istihdamı yapmak gibi halen ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar ve kamuda personel istihdamını azaltmaya yönelik hükümet politikaları ile çelişen bir durumla karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz olacaktır.” (13 Haziran 2003 Radikal Gazetesi)

Sağlık çalışanları sözleşme ile çalıştırılacak emeğin karşılığından, hekim bağımsızlığından söz etmek daha da güçleşecek. Taslak; “sözleşmeli personelin başarı değerlendirmesi, objektif kriterler çerçevesinde belirlenmek kaydıyla; görevin verimli ve etkin yürütülmesi, yaratıcılık, girişimcilik, çalışma disiplini, görevin yürütülmesinde gösterilen gayret ve başarı ile sağlık hizmetlerinden yararlananların memnuniyeti dikkate alınarak tespit edilir” diyor.

Eğer toplum bugünkü yönetimle sözleşme yapacak olsaydı ve bu ölçütleri kullansaydı  “yaratıcı” bulmazdı (eski yasa taslaklarını tekrar önümüze koydukları için), girişimcilik konusunda biraz düşünürdü (bazıları sayısal çoğunluğa dayanarak ve etrafı hiç dikkate almayıp patır patır taslak hazırlamalarını girişimcilik göstergesi olarak algılarken bazıları tüm ülkeyi “girişimci bir şirket yönetimi gibi” yönetmelerini başarı sayabilir ancak aksi de olabilir). “Çalışma disiplini” ha keza tartışılır (küçük bir örnek olarak söz edelim: hükümet olunduğunda hükümet dışı kuruluşların görüşlerine başvurulacağı -böyle bir sistem kurulacağı söylenmişti- vaadedilene uymamak disiplin olarak algılanamaz). “Görevin yürütülmesinde gösterilen gayret”: ehh ve “başarı”: zayıf. O zaman halk bu göstergelerle bu hükümetle yeni bir sözleşme yapmayacaktır... Bu değerlendirme nesnel bulunmuyorsa, özür dileriz ama yasa böyle diyor... Bu taslak da, sağlık ocaklarının iç düzenlerini değiştirerek çalışanları sahaya yönlendirmek de (aslında “şık” bir ambalaj bulmakta sorun yok gibi) sağlık çalışanının memnuniyetinin hiç de önemsenmediğini gösteriyor. Sahaya çıkılamama gerekçelerini yaratıp (taşıt satın almama, aldığına benzin koymama vb.) sonra da sağlık ocaklarındaki bazı mekanları iptal etmeyi yaratıcı bulmamız olanaksız...

Bu konuyu işlemeyi sürdüreceğiz.

Bitirirken, Tıp Dünyası’nda yer alan bir habere düzeltme yapmak istiyorum. Yanlış mı anlaşıldı? Diye düşündüm. Tıp Dünyası’nın 105. sayısında, ilaç ile ilgili bir panelde yaptığım konuşmanın abartılı bir yorumunu okudum. “‘F.Sayek ilaçta savurganlık yoktur, hatta biraz daha savrulabilir’ dedi” diyor haber. Doğrusu şu: öteden beri bu konu tartışılırken sağlığa ayrılan kaynakla birlikte düşünülmeli diyorum. Türkiye’nin ilaç harcamaları çok düşük bütçesinin içinde göreceli olarak yüksek, bütçeyi artıralım, aksi halde halkın ilaca ulaşmasını engelleyen kararların alınması zorunlu imiş gibi sunuluyor. Tartışmayı eksik yapmayalım diyorum. Hepsi bu. “İlacı savuralım” demek bana da hiç kimseye de yakışmaz.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön