e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Haziran 2003  Sayı: 107

 

TTB , “devlet memurlarının özel sağlık kurumlarına sevki”ne ilişkin düzenlemeye tepki gösterdi

“Yasal süreç başlatacağız”

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek, “devlet memurlarının özel sağlık kurumlarına sevki”ni düzenleyen tebliğin, kamu kaynaklarının özel sektöre aktarılmasının bir sembolü olduğunu belirterek, “Yasal süreç dahil olmak üzere, TTB üzerine düşeni yapacaktır” dedi.

3.jpg (29342 bytes)Tıp Dünyası - ANKARA- Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek, “devlet memurlarının özel sağlık kurumlarına sevki”ne ilişkin düzenlemenin geri çekilmesini istedi. Düzenlemenin, kamu kaynaklarını özel sektöre aktarmanın bir sembolü olduğunu belirten Sayek, başta hastalar olmak üzere, hekimler, geri ödeme kurumları, kamu birinci basamak kuruluşları ve hatta özel sağlık kuruluşlarının bu düzenlemeden olumsuz etkileneceğini söyledi. Sayek, “TTB olarak çok hoşnutsuzuz. TTB, yasal süreç dahil, üzerine düşeni yapacaktır” diye konuştu.

TTB Merkez Konseyi, 13 Haziran 2003 Cuma günü bir basın toplantısı düzenleyerek, kısaca “devlet memurlarının özel sağlık kurumlarına sevki” olarak anılan düzenlemeye ilişkin açıklamalar yaptı. Toplantıya, TTB Genel Sekreteri Dr. Orhan Odabaşı, Ankara Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Altan Ayaz ve TTB SSK Komisyonu üyesi Dr. Ercan Yavuz da katıldı.

Maliye ve Sağlık Bakanlıklarınca hazırlanan “Teşhis ve Tedavi Amacıyla Özel Sağlık Kurum ve Kuruluşlarına Hasta Sevkine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” ile ilgili olarak ilk akla gelen sorulara açıklık getiren Sayek, düzenlemenin fazla düşünülmeden, sürümden kazanacağına inanan özel sağlık kuruluşlarının isteği ve baskısıyla çıkarıldığını söyledi. Sayek, söz konusu düzenlemenin zaten sorunlu olan sağlık sistemine yeni sorunlar katacağını belirterek, şöyle konuştu:

“Aslında bu tebliğ ile sağlık alanında yıllardır uygulanan açık/örtülü özelleştirmeye bir ivme verilmektedir. Hükümetler sağlık hizmeti finansmanını kendi bilinçli tercihleriyle aşırı kısıtlamışlardır. 1980’den bugüne, bu nedenle kamu sağlık harcamaları azalırken, özel sağlık sektörü harcamaları artmaya başlamıştır. 1989 yılında kamudan özele aktarılan para toplam sağlık harcamasının yüzde 15’i iken, 1998’de bu oran yüzde 24.3’e çıkmıştır. Bir yandan da kamu kuruluşlarının kaynakları daraltılmakta ve hatta döner sermaye gelirlerine bile el konmaktadır. Bu durum, tebliğle birlikte gerçek rekabetin “para kazanma” alanında olacağını da göstermektedir. Sonuç olarak sağlığa kamu kaynağı ayırmamak ve kamudan özele kaynak aktarmada çok yol alan Türkiye’de bu tebliğ, bu karmaşanın da sembolü olmuştur.”

“Geçmiş deneyimler incelenmedi”

SSK’nin 1999 yılındaki ayaktan teşhis ve tedavi satın alma deneyimini anımsatan Sayek, birinci basamak sağlık hizmetlerini özel merkezlerden almak amacıyla Ankara ve İzmir’de iki poliklinikle anlaşma yaptığı sürece ilişkin bilgi verdi. Sayek, Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sabahattin Aydın’ın, bu deneyimi incelemediklerine dair Tıp Dünyası’nda yer alan sözlerini anımsatarak, Sağlık Bakanlığı’nın bu çapta bir düzenleme hazırlarken geçmiş yılları ve önceki deneyimleri incelememiş olmasının büyük eksiklik olduğunu dile getirdi. Bu deneyimin söz konusu polikliniklerin iflasıyla ve düzenlemenin işlememesiyle sonuçlandığını belirten Sayek, yeni tebliğin de kimse açısından yararlı olmayacağını kaydetti. Sayek, başlangıçta olumlu gibi gözükse de, hastaların bir süre sonra mağdur olacağını, kendilerinin denetleyemeyeceği bir sistem içinde eziyet çekeceklerini ve cepten ödemelerinin artacağını, ayrıca toplum için çok gerekli kamu sağlık sisteminin bir kez daha ağır darbe alacağını ifade etti. Sayek, özelde çalışan hekimlerin yararlanacağı varsayılsa da emeği ile geçinen hekimlerin halen bu kurumlarda emeklerinin karşılığını alamayıp mağdur olduklarını ve bu düzenlemeyle birlikte bu durumun daha da ağırlaşarak devam edeceğini, “sürümden kazanma” mantığının hakim olacağı sistemde, geri ödeme kuruluşlarının da olumsuz etkileneceğini, sağlık hizmetinin bu kurumlara daha pahalıya malolacağını anlattı. .

Başta sağlık ocakları olmak üzere kamu birinci basamak sağlık kurumlarının da mağdur olacağını belirten Füsun Sayek, “Sağlık hizmetinde kullanılması tehlikeli bir sözcük olan “rekabet” bu kurumların aleyhinedir. Azaltılan finans kaynaklarıyla faaliyet alanları da daraltılacaktır” diye konuştu. Sayek, özel sağlık kuruluşları için ise “Kazanan olmayı ummaktadırlar” ifadesini kullandı.

 

SSK’nin HAS Poliklinik deneyimi

Tıp Dünyası - ANKARA - SSK birinci basamak sağlık hizmetlerini özel sağlık kuruluşlarından satın almak üzere 1999 yılında iki poliklinikle anlaşma yaptı. Bu çağrı çıkarıldığında, İstanbul’dan başvuru olmadı; Ankara’da 8, İzmir’de de 14 poliklinik çalışma isteğinde bulundu. Ankara’da sözleşme yetkisi kazanan poliklinik beklentiye uymak üzere hazırlıklarını yapıp çalışmalara başladığında günde ortalama 220 hasta baktı. Aynı dönemde Ankara’daki SSK kuruluşlarında günde yapılan poliklinik sayısı ise 11 bin idi. Yani SSK yüzde 2’lik bir oranda hizmet satın almaktaydı. Bu poliklinikteki hasta profili, daha çok ilaç tekrarı yapılmak üzere başvuran kronik hastalardı.

Süreç içinde, hastaların bu polikliniklerde hastalıklarına teşhis konulup, tedavi edilecekleri beklentileri boşa çıktı. Birinci basamak tanıkoyma ve tedavi konusunda poliklinik eksikti ve müfettiş raporlarında uzmanlık dalları ile uygun olmayan tanı konması soruşturma konusu olmuştu. Çoğu kez, kronik hastalıkları nedeniyle ilaç almaya gelen hastalardan gereksiz laboratuvar ve röntgen tetkikleri istendi. Sözleşmeye aykırı uygulamalar yapıldı. Birçok hastadan gereksiz ön-arka akciğer ve sinüs  grafileri istendi. Bu çoğunlukla değişik uzmanlık dallarınca yapıldı. Hekimler ve sağlık çalışanlarına uzun mesailer yaptırıldı, sigortasız çalıştırıldı. Faturalar mükerrer gönderildi.

Poliklinik, sözleşme tarihi olan 14 Nisan 1999’dan, sözleşme fesih tarihi olan 25 Şubat 2000 tarihine kadar, 52 bin adet faturayı SSK’ye gönderdi ve 734 milyar 215 milyon 942 bin lira talep etti. SSK, 17 bin 831 adet faturayı ödeyeceğini bildirdi ve polikliniğe 168 milyar 248 milyon lira ödeme yaptı. Geri kalan kısım ise, mükerrer fatura, tanı ile uyumsuz tetkik ve hekim imzaları olmaması gibi gerekçelerle ödenmedi.

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön