e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Haziran 2003  Sayı: 107

 

“ Açık Süte Karşı Ulusal Kampanya” ve bazı sorular

14.jpg (75208 bytes)Prof. Dr.   Şükrü Hatun* - Son yıllarda ülkemizde sigara karşıtlığından osteoporozun önlenmesine; eğitime destekten  okulların depreme karşı dayanıklı hale getirilmesine uzanan bir dizi konuda kampanyalar düzenleniyor.  İlk bakışta toplum yararına görünen bu kampanya furyasına geçen hafta içinde  önemli bir medya desteği ile bir yenisi eklendi.  Basına yansıyan bilgilerden, temel mesajı “sokakta satılan süt mikroplu ve zararlıdır, sakın içmeyin” olan bu kampanyanın, kutu sütler için ambalaj üreten uluslar arası bir şirket (Tetra Pak) ve Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) tarafından düzenlendiğini öğreniyoruz. Tetra Pak Türkiye Genel Müdürü Thomas Körmendi kampanyanın amacını “Türkiye’de süt tüketim oranı ne yazık ki çok düşük. Varolan tüketimin yüzde 70’ini ise açık süt oluşturuyor. Son olarak Açık Süte Karşı Ulusal Kampanya ile de yurt çapında bir seferberlik ilan ediyoruz. Açık süt çok sayıda bulaşıcı hastalığa yol açıyor, insan sağlığını tehdit ediyor ve satışı kanunen yasak. Kampanyamız ile geniş kitlelere ulaşacağımıza ve Türkiye’de sağlıklı süt tüketim alışkanlığının yaratılması yönünde önemli bir mesafe kat edeceğimize inanıyorum” sözleriyle açıklıyor. Toplantıda bir konuşma yapan Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Doçent Dr. Tanju Besler ise daha önce Ankara’da açık sütlerdeki mikroorganizma miktarını ve bu sütlerin içeriğini değerlendirdikleri araştırmaya atıfta bulunarak “Açıkta satılan sütler, çok sayıda ağır bulaşıcı hastalığa yol açan zararlı mikroorganizmalar içeriyor” diyor.

Bu açıklamaları okuyunca insan toplumun büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu ve bu tehlikeden ancak UHT tekniği ile üretilen süt ürünleri ile korunabileceğini anlıyor. Öncelikle kampanyayı düzenleyenler “varolan tüketimin yüzde 70’ini ise açık süt oluşturuyor” diyerek köylerdeki sütler de dahil kutu içinde olmayan bütün sütleri “mikroplu” ve “tehlikeli”  ilan ediyorlar. Ben bu yazıyı yazmadan önce hem Doç.Dr. Tanju Besler ile görüştüm hem de bu kampanyada sıkça kullanılan araştırmayı okudum. Bu  araştırma yalnızca açık sütlerdeki mikroorganizma miktarının kabul edilebilir değerlerin üzerinde olduğunu gösteren bir araştırma. İnsanlar bu sütleri aldıktan sonra kaynatıyorlar ve öyle içiyorlar. Bu nedenle açık sütlere bağlı ciddi oranda enfeksiyon hastalığı olduğunu gösteren veriler olmadıkça bu sütleri içmeyin demenin ne derece doğru olacağını sormak gerekir. Bunca yıldır çocuk hekimliği yapıyorum ne daha önce çalıştığım Ankara’da ne de şimdi çalıştığım Kocaeli’de sütle ilişkili salgın hastalık sorununa rastlamadım. Sütü daha çok çocuklar tükettiğinden konuyu Hacettepe Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları  Bölümü başkanı Prof. Dr. Güler Kanra ile konuştum. O da açık süte bağlı enfeksiyon hastalığı verileri olmadan, yalnızca mikrobiyolojik verilerle bu sütlerin sağlığa zararlı ilan edilmesini yadırgadığını belirtti.

Herkesin bildiği gibi, bu ülkede  nüfusun en az   % 18’ i ise günde 2 dolardan az gelire sahip ve “sokak sütü” diye horlanan sütün büyük bir kısmını da ucuz olduğu için yoksullar tüketiyor. Ayrıca, açık süt satanların büyük kısmı da geçimlerini bu yolla sağlayan yoksul insanlar. Bu kampanyanın bütün açık sütleri “kirli   ve zararlı” ilan eden mesajlarının sonunda ülkemizdeki süt tüketiminin azalmasından korkarım. Devletin sosyal görevlerinin bir parçası olara herkese yüksek standartta süt sağlaması için  baskı grubu oluşturulması yerine yoksulların zihinlerini sağlık bilimlerinin otoritesini kullanarak bu kadar karıştırmanın kime yararı olacağını tahmin etmek zor değil. Bu ülkede ithal fikirle yıllarca bir yaşın altındaki bebeklere inek sütü zararlıdır mesajını verenlerin nasıl bebek sağlığına bir yararı olmadıysa, uluslar arası bir firmanın sponsorluğundaki bu kampanyanın da halk sağlığına bir yararı olmayacaktır. Olan her gün evindeki ineğinden sağdığı 5-10 litre sütü yakın mahallelerde satmaya uğraşan çilekeş insanlara ve bu sütleri “mikroplu” saydığı evine sokamayan ama kutu sütü de alacak gücü olmayan yoksul evlerinin çocuklarına olacaktır.  Bu kampanya ithal bir kampanyadır ve büyük ölçüde sponsor firmanın ülkemizde yapacağı operasyonlara hazırlık amacı taşımaktadır. Türk okuyucusunun pek itibar etmediği “NO LOGO” kitabında Naomi Klein’in ayrıntılarıyla anlattığı gibi markalar amaçlarını sponsor oldukları bu tür kampanyalarla gizlemektedirler.

Benim esas merak ettiğim toplum sağlığını bu kadar yakından ilgilendiren  ve adında “Ulusal” sözcüğü bulunan bir kampanyanın, niçin süt sektörüyle çıkar bağı olan bir firma tarafından düzenlendiği ve bu kampanyanın kendisi ve  kullanılan mesajlar için sağlık Bakanlığından izin alınıp alınmadığı. Ne yazık ki ülkemiz isteyenin istediği konuda kampanya düzenleyip topluma kendine göre mesajlar verebildiği bir ülke görünümdedir. Oysa gelişmiş ülkelerde geniş toplum kesimlerini ilgilendiren konularda ancak ulusal komitelerin önerilerine göre topluma mesaj verilebilir.  Dileriz,bu ülkede kamu sağlığını ve toplum gerçeklerini birlikte düşünen yetkililer, çocuk sağlığı ve halk sağlığı derneklerinin süt tüketimini azaltma riski  yaratan  bu kampanya için bir diyecekleri vardır.

*Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

*[email protected]

 

Açık süt karşıtı kampanya neyi hedefliyor?

Tetra Pak, geçen yıl Milli Eğitim Bakanlığı Çıraklık Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü ile yürüttüğü kampanyayı, bu yıl Anne ve Çocuk Eğitim Vakfı ile sürdürüyor.

Tıp Dünyası - ANKARA - Tetra Pak, 2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Çıraklık Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü ile birlikte düzenlediği “Sağlıklı Süte Çağrı” seminerlerinin ardından, bu yıl da Anne ve Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ile birlikte “Açık Süte Karşı Ulusal Kampanya” başlattı. Kampanyanın medya sponsorluğunu Kanal D yürütüyor.

“Açık sütün sağlık açısından yarattığı tehdit konusunda toplumun bilinçlendirilmesine katkıda bulunmak” gerekçesiyle başlatılan kampanya, görsel ve yazılı basında yer alan reklamlar, broşürler ve tanıtım materyalleriyle sürdürülüyor. “Açık sütün hijyenik açıdan sağlıklı olmadığı” savına oturtulan kampanya, Türkiye’de gelir düzeyi düşük ailelerin ambalajlı süte göre çok daha düşük fiyatla satılan açık süte bile ulaşamadıkları gerçeğini göz ardı ediyor. Oysa bu gibi kampanyalar yerine bütün ihtiyacı olanlara bedava süt olanağı sağlanması gerekiyor.

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön