e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Mayıs 2003  Sayı: 104

gündem...

Dr. Füsun Sayek

 

Neden bazıları rüya

görüyor bense kabus?

Rüyaların beyni temizleme işlemi olduğunu duymuştuk, kabus ise bu işlemin en zor biçimi olmalı... Geçen hafta Sayın Recep Akdağ’ın “isyanını” dile getiren bir haber okuduk gazetelerde. “Hasta hekimini seçecek rüyasıyla işe başladım. Halen aynı rüyadayım. Bu rüyam da gerçekleşiyor. Hani nerede bu rüyalarım? Neden gazetelere yansımıyor? Tıkır tıkır işleyen sağlık sistemi, sorunsuz yurttaşlar, kuyruksuz hastaneler, pırıl pırıl da bir ülke”. Sayın Bakan böyle güzel rüyalar görür, bu rüyalarında, örneğin “bıçak parası” adıyla yapılan soygunun bittiğine inanırken, “pırıl pırıl ülkede” ben neden kabus görüyorum? Üstüm açık mı yattım?, ya da fazla ve geç saatte mi yemek yedim? Sanırım bunlardan çok, gündüz yaşadığım gerçeklerdir bana kabus gösteren... Bu gerçeklerin birkaçını sıralayayım:

Kamu Yönetimi Yasa Taslağı ilk aklıma gelenlerden. Yönetimin, kimin hazırladığı, ne amaca hizmet edeceğini tam açıklayamadığı bu taslakların her geçen gün sayısı artıyor, eğilimlere göre, bazı değişiklikler oluyor ama temeli yerinde... devlet küçülüyor, küçülüyor, buharlaşıyor. Bazı bakanlıkların illerdeki örgütlülükleri yok ediliyor... Bu bakanlıkardan biri Sağlık Bakanlığı - Sağlık Müdürlükleri iptal. Bu bir rüya olabilir mi? Bu bir kabus değil de ne? Kadro olmadığı için sözleşmeli olarak göreve alınan hekim ve sağlık çalışanlarının SSK Hastanelerinde hali perişan... emekleri sömürülüyor ve gelecek için tüm hekimlere vadedilen de bu oluyor: herkes sözleşmeli olacak. Bu kabus değil mi? Bir yandan “ihtiyaç var” denilerek her yıl 4 bin 500 hekim mezun ediyor, bir yandan mesleğinin en deneyimli, topluma yararlı olacağı dönemindeki hekimler “ihtiyaç yok” diyerek, iki ameliyat arasında yangından mal kaçırırcasına emekli ediliyor. Kabusun tanımı bu... içeriğiyle, yöntemiyle...

Eğitim hastanelerinde çalışma ortamı, iklimi tahrip edilmiş, yasal boşluklar yaratılmış, gelecek umutları yok edilmiş... bu bir rüya olamaz ancak kabus... sağlık ocakları için yıllardır çırpınmışız, kendi binalarında iyi donanmış halde hizmet versinler diye, 2003 yılında, kiralık binalarda apartman dairelerine sığınmış “ocak”lar bize proje diye sunuluyor...bence kabus.

Tüm bunlar olurken bayramların en güzeli gelmiş: “Egemenlik Bayramı”, “büyüklerin” kahkaları eşliğinde “koltuklara” oturtulan çocuklar ülke yönetmişler. Onlara kocaman sorunların kocaman çözümleri sorulmuş. Ezberletilen cümlerle verdikleri yanıtlara bol bol gülünmüş. Egemenlik Bayramı’nda TBMM’nin değerli milletvekilleri Petit Danonsa çocukları ile maç yapmışlar... Size kabus gibi gelmiş. Kutlamanın böylesine pes demişsiniz, derken bir resepsiyon krizine yakalnmışsınız... Türban taktığı için eşini resepsiyona almayarak “ortamı germeyen”leri kızmış, bayramı televoleleştirenleri, gerçekleri kadınları eve kapayarak çözdüğünü sananları düşünüp resepsiyona bu yıl da (son saatlerde) gitmeme kararı almışsınız. Sonra adınız “resepsiyon redcileri” arasında yer almış. Dünya çatlarken, ülkede diz boyu yoksulluk, komşuda savaş, adada bahar, Uzakdoğu’da SARS varken; Egemenlik Bayramı’nda “resepsiyon krizi”! Alın bir kabus nedeni daha.

Kabusları gerçekçi güzel rüyaya dönüştürmek elimizde. Bunun yolu elbette sağlığı gündemden çıkarıp “kuyruksuz hastaneler” rüyası görmek değil. Çünkü bu biraz da; “okullar olmasa Milli Eğitimi ne güzel yönetirdim” demeye benzer.

Kabusun güzel bir gerçeğe dönüşmesi için ortam var. Önerim kabus görmemek için önce “uyumamak”, hep uyanık olmak. Sonra; geçtiğimiz aylarda savaş karşıtlığı adına toplum olarak bir arada yaptıklarımız benzeri çalışmalar çıkaracak bizi kabustan. Olup biteni daha çok anlamaya çalışmak, bir araya gelmek ve gerçek değişim için çaba göstermek...

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön