e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Mart 2003  Sayı: 100

 

aradabir...

Dr. Sedat Abbasoğlu

İş yasası değiştiriliyor

Çalışma yaşamı ile ilgili mevzuatı (ücretler, çalışma saatleri, hafta sonu tatili, sağlık ve güvenlik koşulları vb) belirleyen 1475 sayılı iş yasasında değişiklik önerileri 1990’lı yılların başından beri TİSK, TÜSİAD gibi işveren kuruluşlarınca gündeme getirilmekteydi. TİSK “Çalışma Hayatında Esneklik” isimli yayınında 1475 sayılı iş yasası ile ilgili olarak “günümüz çalışma hayatının çok gerisinde kaldığı, ekonomik sosyal ve teknolojik gelişmeler karşısında son derece katı ve tarafların anlaşmalarına imkan tanımayan düzenlemeler içermektedir” belirlemesini yapmakta ve bu nedenle değiştirilmesini istemektedir. 57. Hükümet döneminde hazırlanan ve erken seçimler nedeni ile günümüze sarkan iş yasası değişikliği 58. Hükümet tarafından da benimsendi ve savaş tartışmalarının belirlediği yoğun gündem içerisinde yasalaştırılmak isteniyor.

Çalışanların çok önemli hak kayıplarına uğrayacağı bu yasa tasarısı ile çalışanlar çok kötü ve sağlıksız çalışma koşulları ile karşı karşıya bırakılacaklardır. Sanki herhangi bir yasanın birkaç maddesi değiştiriliyormuş gibi kamuoyundan gizlenen, deyim yerinde ise “el altından çıkarılmaya çalışılan” bu yasa tasarısı 100-150 yıldan beri işçi sınıfının mücadelesi sonucu elde ettiği kazanımları silip atmakta ve çalışanları kapitalizmin ilk dönemlerindeki insanlık dışı çalışma koşulları ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Yeni İş Yasası ile aşağıdaki değişiklikler hedeflenmektedir;

- 8 saatlik günlük çalışma süresi 11 saate çıkarılmaktadır. Çalışanın işe gidiş geliş saatleri de hesaplandığında günde 14-15 saatini çalışma için ayırmış olacaktır. Geri kalan zamanında uyuma, dinlenme, yemek yeme, sosyal aktiviteleri için ayıracaktır. Uzun çalışma saatlerinin “iş kazası” riskini artırması, çalışma ortamına risk etmenlerine sunuk kalma süresini uzatarak “meslek hastalıklarının” oluşmasını artıracağı bilimsel saptamaları göz ardı edilmektedir. Hiçbir gerekçe bu denli uzun çalışma saatleri ile çalışanları yüz yüze bırakmanın haklı ve insani olduğunu açıklayamaz.

- Hafta sonu tatilinin pazar günü olması zorunluluk olmaktan çıkarılmakta ve işveren haftanın herhangi bir gününü hafta tatili olarak belirleyebilmektedir. Bu düzenleme ile çalışanın sosyal bir varlık olduğu unutulmuş, haftalık bakıma alınan bir makine olarak değerlendirilmiştir. Çalışanın eşine, çocuklarına, ailesine ayırabileceği bir güne bile izin verilmemektedir.

- “İşyeri” tanımı değiştirilmekte, “işin yapıldığı yer işyeridir” genel tanımı yerine işverene bağlı olarak faaliyet yürütülen her yer işyeri olarak değerlendirilmektedir. Bu şekli ile işveren bir işçiyi istediği şehir ve yerde çalıştırma esnekliğine kavuşmuş olacaktır. İşçinin sosyal çevresi, ailesi, yaşama ortamı bu değişiklik ile de göz ardı edilmektedir. İşçi sağlığını etkileyen sosyal yaşam ve psikolojik risk faktörleri görmezden gelinmektedir.

- Çalışanların yıllar içinde elde ettikleri önemli kazanımlardan bir tanesi de “kıdem tazminatları”dır. Kıdem tazminatı, çalışanın işten çıkarılması, ölümü vb. durumlarda çalışılan her yıl için 30 günlük çalışma ücreti üzerinden ödenen bir tazminattır. Yasa değişikliği ile 30 günlük süre 15 güne indirilmekte ve çalışanlar önemli bir hak kaybına uğratılmaktadırlar. Bu uygulamadan, kıdem tazminatı hakkından yararlanmakta olan işyeri hekimleri de etkileneceklerdir.

- Kısmi süreli çalışma, eve iş verme gibi “esnek” çalışma biçimleri ile çalışanlarla asgari ücretin altında sözleşme yapılması yasallaşacaktır. Bu çalışma biçimi ile çalışanların sosyal güvenliklerinin hangi esaslara göre hesaplanacağı ise belli değildir. Böylece işveren yemek, servis gibi “maliyetlerden” de kurtulmuş olmaktadır.

Çalışma yaşamını toptan altüst edecek olan bu yasa değişikliğinin gerekçeleri çalışma yaşamının taraflarınca bellidir. Bu yasa değişikliği ile işverenler, kuralsız, çalışanların örgütlenmelerini önleyen, maliyetleri düşürerek piyasada rekabet gücünü artıran bir çalışma mevzuatı istemektedir.

Sendikalar, TTB, TMMOB vb. gibi emekten yana örgütlerin bu yasal düzenleme sürecine seyirci kalmamaları gerekmektedir. İşçi sağlığını olumsuz yönde etkileyecek olan bu yasa değişikliğine “savaşın” yoğun gündemine karşın seyirci kalınmamalıdır. Sağlıklı çalışma ortamlarının yaratılması ile ilgili olarak başta hükümeti bu yasa değişikliği sürecinde önemli bir sorumluluk beklemektedir. Emek yanlısı her örgüt ve kuruluş, iş yasası değişikliğine sessiz kalmamalı, hele pazarlık konusu hiç yapmamalıdır.

 

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön