Adli Otomotiv (Forensic Automative)

 

Dr. İ. Hamit Hancı*, Dr. Aytaç Koçak*, Dr. Ekin Ö. Aktaş*, Dr. Akça Ergöner**,

* Doç.; Ege Ü. Tıp Fak. Adli Tıp AD

* Yrd. Doç.; Ege Üniv. Tıp Fak. Adli Tıp AD

** Yrd. Doç.; Dokuz Eylül Ü. Tıp Fak. Adli Tıp AD

 

            Ülkemiz bir halk sağlığı sorunu olan trafik kazalarında oluşan yaralanma ve ölümlerde dünyada ön sıralarda yer almaktadır.

Trafik kazalarında oluşan yaralanma ve ölümlerde uğranılan zararın belirlenmesi ve ileride ortaya çıkabilecek dava ve sigorta taleplerinin herhangi bir yanılma olmaksızın karşılanabilmesi için, tüm trafik kazalarında adli tıbbi incelemenin ayrıntılı olarak yapılması zorunludur. (Trafik kazaları ile ilgili adli soruşturma sürecinde; adli tıp açısından yaralanan ya da ölen kişilerin muayenelerinin yapılması, kaza ile ilgili bilgilerin edinilmesi, kazanın oluş şeklinin irdelenmesi daha sonra ortaya çıkabilecek iddiaların yanıtlanması gerekmektedir).

            Ülkemizde trafik kazası sonucu ortaya çıkan ölümlerde, yalnızca dış muayene ile yetinilerek ölüm nedeninin saptanabileceği görüşü yaygındır.

            Trafik kazaları künt travmatik yara özelliği taşımaktadır. Künt travmalara bağlı mekanik güçler, vücudun anatomik bütünlüğünü bozacak şekilde vücuda isabet ettiklerinde sıyrık, ezik, ekimoz (çürük), laserasyon (yırtık), kırık, çıkık gibi lezyonlar oluşturmaktadır. Ancak bu lezyonlarda özelliklerin tümünün dış muayene ile anlaşılması olası değildir. Mekanik güçlerin oluşturduğu yaraların özelliklerini bilmek gerekir.

 

Adli otopsi aşağıdaki sorunların açıklanmasında bir zorunluluktur:

 

            1- Kişinin varolan hastalığı nedeniyle kazaya neden olması.

            2- Kişinin varolan hastalığının ölümü kolaylaştırdığı iddiaları.

            3- Kaza sonrası yaralının ihmal edildiğinin ya da özensiz taşınmasının ölümde rolü olduğu iddiaları.

            4- Yaralının tedavi kurumuna geç taşınmasının ölümün gerçekleşmesinde rolü                 olduğu iddiaları.

            5- Tedavi kurumunun gecikmiş ya da yetersiz tıbbi girişimler nedeniyle ölümde                       sorumluluğu olduğu iddiaları.

            6- Kişinin başka nedenlerle ölüp cesedinin trafik kazasının gerçekleştiği yerde bulunduğu iddiaları.

            7- Kişinin alkol, uyuşturucu ya da ilaç etkisinde olması.

            8- Olay sırasında ortaya çıkan yangının ölümde önemli rol oynadığı iddiası.

            9- Kimliği bilinmeyen ya da saptanması zor olan bir cesedin bulunması

 

            Yaya Yaralanmaları;

            Motorlu araçların çarptığı yayalarda yaralanmalar, çok iyi tanınan tiplerdir.    

            Bunlardan

            a- Birincil olanlar, aracın çarpmasına bağlıdır.

            b- İkincil olanlar, yere düşme ya da başka bir nesneye çarpmayla olur.

            Çarpmalar genellikle aracın önü ve ön köşesi tarafından olduğundan mağdur öne ya da eğik olarak yanlara doğru fırlatılır. 20 km/saatlik düşük hızlarda bile vücut şiddetli bir şekilde savrulabilir. 60-100 km/saatlik yüksek hızlarda mağdur havaya fırlatılabilir ve yere çarpmadan önce belirgin mesafe kaydedebilir. Bunlar, ikincil yaralanmalara neden olur ve özellikle baş, göğüs ve kalçaya olan birincil yaralanmalara göre daha öldürücüdür.

            Bir kişi tekerlek altında ezilirse, sıklıkla tekerlek değme izi vücut yüzeyine çıkar ve beton tarafında kazıma tarzında sıyrık oluşur.  Tekerlek kol, bacak gibi uzuvlar üzerinden geçerken, deri, fasya ve kasların deri altı dokuları ayrılabilir.

            Yaya kazalarında en sık ölüm nedeni baş yaralanmaları ve özellikle atlantooksipital olmak üzere servikal (boyun omurları) çıkık ya da kırıklardır. Göğüs ve karın yaralanmaları minimaldir. Yaralanma miktarı aracın hızına bağlıdır. Vücut yaralanmasında kişinin giysileri koruyucu olabilir.

            Yolcu Yaralanmaları;

            Araç kazalarının %80’inde araba, başka bir araca ya da duran nesneye önü ya da ön köşesi ile çarpar. Bu, aracı saniyenin bir bölümü kadar kısa bir zamanda durdurur.

            Ön koltuklarda oturanlar

            1- Emniyet kemeri yoksa öne doğru fırlatılır ve aracın önlerinde bulunan bölümlerine çarparlar.

            a- Yüz ve kafa ön cama, çerçeveye ya da yan çerçevelere çarpar.

            b- Yolcu, camı kafasıyla kırıp aracın ön tarafından fırlayabilir.

            c- Göğüs, ön panel ya da direksiyona çarpıp ezilebilir ve bu da kot sternum kalp ya da karaciğer hasarına neden olabilir.

            d- Dizler, ön panel raflarına çarpıp yaralanabilir ya da kırılabilir.

            e- Bacaklar (özellikle sürücünün) geçen strese bağlı olarak kırılabilir. Bu ayrıca kalça çıkığına ya da pelviste kırıklara neden olabilir.

            f- İvmenin azalması sırasında şiddetle öne doğru yaylanan başın ağırlığı aşırı fleksiyona bağlı servikal ya da torakal omur yaralanmalarına yol açabilir. Eğer baş sert bir cisme çarparsa koltuk arkalarına da başlık yerleştirilmemişse geri tepme ileri derecede ekstansiyon yaralanmasına neden olur.

            g-Göğüs boşluğu içindeki kalbin momenti olasılıkla aşırı fleksiyonun da yardımıyla aortu, sıklıkla damar sisteminin omurgayla buluştuğu yer olan inen arkusun bitiminde parçalar.

            2- Arka koltuktaki yolcular;

            Eğer emniyet kemerleri yoksa arabanın önündekiler kadar olmasa da yaralanmaya yatkındır. Bu yolcular ön koltukların arkaları ve öndeki yolcuların üzerinden fırlayarak ön cama çarpabilir, hatta camdan dışarı fırlayabilirler.

            Emniyet kemeri kullanımı ölüm ve ağır yaralanma oranlarını azaltmış, trafik kazası yaralanmalarının çehresini değiştirmiş olmakla birlikte yaralanma riskini bütünüyle yok edememiştir. 1960’larda kullanılmaya başlanması ile beraber yeni tip yaralanmalar ortaya çıkmıştır.

            Kemerin omuz ve kucak bölümleri vardır. Kucak bölümündeki parçanın mide, ince barsak, karaciğer, dalak ve bel omurları ya da omurilik yaralanmasına neden olması durumuna "emniyet kemeri sendromu" denilmektedir.

            Kemer yaralanmaları basitten ölümcüle kadar farklılık gösterebilir. Emniyet kemeri kullanmayanlarda en çok görülen karaciğer ve dalak yırtılmalarıdır. Kemer kullanımıyla bunlar azalmış, kalın barsak ve ince barsak gibi içi boş organların yaralanmaları artmıştır.

            Yine omuz-kucak tipi denilen üç noktadan bağlı emniyet kemerleri çarpma anında etkiyi doğrudan vücuda aktarmakta, köprücük ve göğüs kemiği, boyun ve göğüs omurlarında kırık, kalp, boyun ve karın damarlarında yaralanmaya ve omuz çıkıklarına yol açmaktadır.

            Kadınlarda normal kemer kullanımda bile meme basısı ve meme yaralanmaları olabilmektedir.

            Uygunsuz pozisyonda takılmış emniyet kemeri yemek borusunda da yaralanmaya yol açabilmektedir.

            Kemer takmış hamile kadınlarda düşük görülebilir, rahim ve bebek yaralanmaları olabilir, ancak kullanılmadığında sonuçlar  daha kötü olacaktır.

            Kazadan sonra trafik polisi tarafından tutulan kaza tespit tutanaklarının ve kazanın nedenlerini bulmak için yapılan araştırmanın önemi büyüktür.

            Kazalardan korunmak için en doğru yol; kazaların nedenlerini ve doğuran olayları bilmektir. Kanun yapıcılar nedenleri bilmeden önleyici kanun yapamazlar. Mühendisler yol ve kontrol cihazlarını neden ve kusurlarını bilmeden inşaa ve imal edemezler.

 

 

 

            Kaynaklar

            1- Asbun, H.J., Irani, H., Roe, E.J., Bloch, J.H.,(1990) J Trauma 30(2), 189-193.

            2- Auto SHOW, (2 Mart 1993) pp:20-23

            3- Auto SHOW (14 Aralık 1993) s.24-26

            4- Aydın B, Biçer Ü, Çolak B, Fincancı ŞK. Trafik Kazalarında Taşıt İçi Konum Ve Travma Lokalizasyonu. Adli Tıp Bülteni 1998; 3(1);20-6

            5-Di Maio DJ, Di Maio VJ. Forensic Pathology, CRC Press, 1993, printed in the U.S, 254-283.

            6- Ege B, Yemişcigil A, Hancı İH. Review of the death cases of traffic accidents from 1983 to 1993 in medicolegal autopsies in İzmir. 13th meeting of the IAFS           (Düsseldorf,  22-28 August 1993, )'nde sunulmuştur. Advances in Forensic Sciences (ed.Jacob B, Bonte W) Volume 2, Clinical Forensic Medicine, pp. 76-78, Verlag Dr. Köster, Berlin

 

 

 

.......