Siz Olsaydınız
Dosya 21:
Dr. A. A. Erkek,
anestezi uzmanı, devlet hastanesinde çalışıyor. Muayenehanesi var.
35 yaşında bir
bayan, karın ağrısı ve midede dolgunluk hissi yakınmasıyla Dr. A. A'nın
muyenehanesine başvurur. Dr. A.A, yakınmalarının nedeninin, küçükken hastanın
karnına kaçan bir yılan olduğunu söyler ve bir operasyonla yılanı dışarı çıkarır.
Hasta rahatlamıştır ve sorununun çözüldüğüne inanmaktadır. Olay basına yansır;
hekim hastaya yaptığı açıklamayı basına da yapar;
Anestezi
mütehassısı Dr. A.A., kadının midesinden çıkarılan yılanın, zararsız su
yılanı olduğunu sözlerine ekledi.
Başka bir
hekimin şikayeti üzerine hakkında soruşturma açılır. Tabip Odası Onur Kurulu
hekime ceza verilmesine karar verir. Hekimin itirazı üzerine dosya YOK'a gönderilir.
Siz olsaydınız,
kusur olup olmadığına, varsa derecesine nasıl karar verirdiniz?
Dosya 21’e ilişkin
yanıtlardan:
Yanıt 1: Dr. A.A’nın uzmanı olduğu dal anestezidir. Hal böyle
iken hastayı kaçırmama ve para kazanma hevesiyle doktorlar arasında bu gibi olaylar
olmaktadır.
Dr. A.A. hastayı
muayene ettiğinde, böyle bir durumu tesbitinde hastayı genel bir cerrahi uzmanına göndermesi
ve durumu bildirmesi gerekirdi. Ameliyat işi uzmanına kalmış bir işlemdir.
Dr. A.A. kendi
alanında olmayan bir sağlık sorununa gırışim yaptığı için suçludur. Muayenede
aldığı ücret değil operasyon için aldığı paranın üç katı ve uyarı cezası
ile bir defaya mahsus olmak üzere uyarılması gerekir.
Dr.
Himmet Türkoğlu/Samsun
Yanıt 2: Dr. A.A. bir anestezi uzmanı olarak muayene yapma
yetkisine sahip değildir. Dr. A. A. tam tersine hastayı muayene ediyor ve karnında
yılan olduğunu söyleyerek ameliyata alıyor. Tıp etiğine aykırı olarak davranan Dr.
A.A. Türk Tabipleri Birliği’ Onur Kurulu tarafından süresiz olarak hekimlik yapması
engellenmelidir. Aksi halde yanlış uygulamalar sonucunda kişilerin ölümüne neden
olabilir. Ayrıca İl Sağlık Müdürlüğü tarafından devlet memuruna uygun olmayan
davranışta bulunması nedeniyle Dr. A.A hakkında işlem yapılmalıdır.
Dr. Cenap Yıldırım/Kırıkkale
Yanıt 3: Anestezi uzmanı olan bir hekim hastayı muayene etme
ve tanı koyma yetkisine sahip değildir. Dr. A.A. mesleğine uygun olmayan bir
davranışta bulunarak hastayı muayene etmiş, teşhisi koymuş ve tedavisini
yapmıştır. Bu arada hastaya teşhis hakkında abartılı şekilde açıklama
yapmıştır. Bu şekilde Dr. A.A. hastayı risk altına sokmuştur.
Dr. A.A, bu
uygulamasının diğerlerine örnek olmaması amacıyla yetkili kurumlar tarafından
cezalandırılmalıdır. Öncelikle Dr. A.A’nın hekimlik yapması engellenmelidir.
Ayrıca idari soruşturma açılarak cezai işlemlerin yapılması sağlanmalıdır.
Dr. Tevfik
İnce/Bursa
Yanıt 4: Dosyayı okuduğumda duyumsadıklarımı sizlerle
paylaşmak istedim. Olayın içerisinde geçen zararsız su yılanı gibi tanımlamalar içime
bir kurt düşmesine neden oldu. Yaşadığımız tıp ortamında ne oldu da hiç bir
olaya şaşırmaz olduk, onu merak ediyorum. Bu durumun ardında ne yatmakta, dahası bu
durum nelere gebe?
Dr. Orhan Odabaşı/
Ankara
Tabip Odası
Onur Kurulu karar gerekçesi:
Çıkar
amacıyla, bilim dışı bir yöntemi kullanmak, yanlış inanışları istismar etmek,
meslek onurunu hiçe saymak, Tabip Odası Onur Kurulu kararı: 3 ay meslekten alıkoyma.
YOK kararı:
Onay Hastanın yakınması barsak parazitlerinden kaynaklanmış olabilir. Ancak bu doğru
olsa bile hekim, hastanın bilgisizliğini ve kendisine olan güvenini kötüye kullanmıştır.
Hatta hastaya açıklamaları, basına da yapmaktan ve “yılanın” zararsız su
yılanı olduğunu söylemekten çekinmemiştir.
Dosya 23’e ilişkin görüşlerinizi bekliyoruz.
Yanıtlarınızı ve TTB Yüksek Onur Kurulu kararını Mart 2001’de yayınlaya-cağız
Dosya 23: Dr. A.I: Erkek, Psikiyatrist,
SSK Hastanesinde çalışıyor, muayenehanesi var.
Genç bir hasta,
ailesiyle birlikte Doç. Dr. A.I’ya başvurur. Psikotik yakınmaları olan hastaya,
psikotrop ilaç tedavisi uygulanır ve psikolojik danışmanlık verilir. Hastanın
yakınmaları zamanla azalır; ancak bir süre sonra içinde “cin” olduğuna inanmaya
başlar. Olayı, Dr. A.I’ şöyle savunu:.
“Tedaviden
olumlu etkilenen hastanın belirtileri ileri ölçüde azaldı. Psikotik belirtileri de
kayboldu. Ancak bir süre sonra aile yapısı ve bununla ilgili belirtiler ön plana çıktı.
Hasta, içinde bir cin olduğuna inanıyordu, bunun içinde cinlerle ilgilenen birisine
gitmesi gerektiğinde ısrarlı oldu. Aylar süren uğraş bu isteği ortadan kaldırmadı
ve değerlendirmelerin sonucunda hastanın bu düşüncesinin psikotik bir belirti
olmaktan çok adölasan döneminde sık görülen bilişsel ve moral gelişim sorunları içinde
ele alınmasının gerektiği kanaatine varmıştım. Anne, baba ve ben, başlangıçta
genç hastanın bu isteğine karşı idik, ancak bir süre sonra bunu kendi başına
yapmakta kararlı olduğunu anladık.
Bu durumda, yıllardır
gençlerin tedavisi ile ilgilenen bir hekim olarak yol ayrımında olduğumu fark ettim.
Önümde iki yol vardı; Ya benim sorumluluk alanım buraya kadar diyecektim ya da
koşullar ne olursa olsun hastanın kendi haline bırakılmaması doğrultusunda hareket
edecek, hastama ve emeğime sahip çıkacaktım. Ben ikinci yolu seçtim; anne-baba ve ben
hastanın istediği kişiyle bizim de varlığımızla görüşmesini sağladık.
Ben neden
oradaydım? Benim için bilimsel bir topluluğun önünde hiç çekinmeden bilimsel tartışmaya
açabildiğim ve yanıtı açık olan bu soruyu şimdi daha ayrıntılı olarak
yanıtlamam gereği ortaya çıkmıştır. Yanıtım şöyledir:
1. Birçok gelişmiş
psikiyatri kliniğinde tıp dışı halk uygulamalarının, ancak tıbbi denetim altında
yürütüldüğünü bilmekteyiz ve ben de kesinlikle böyle olması gerektiğini düşünüyorum.
Uzun meslek yaşamım boyunca, televizyonda, kamuoyu önünde olmak koşuluyla bu ilkeyi
savundum.
2. Bir hekimin
orada bulunması, yapabilecek kötü uygulamaları ortadan kaldırabilmek için, en azından
o sırada benim için, gidilebilecek ve üstelik acele edilmesi gereken tek yol olarak
kalmıştı.
Aslında hekim
olarak gençlerle çalışırken, bazı yaşam olaylarını göğüslemek gerektiğini
bilmekteyim, yaşarken o kadar kolay olmuyordu, sonuçta olumsuz bir olay ortaya çıkmadı.
Hastanın “içimde cin var” belirtisi kayboldu ve ben tedavimi sürdürdüm. Bir süre
sonra aile dinamiği ile ilgili başka sorunlar ortaya çıktı, hastamız yüksekokula
devam ederken tedavisi kesildi.
Dr. A.I’nın
da anlattığı gibi, hastası içinde bir cin olduğuna inanmaya başlamış ve sorununa
ancak cinlerle ilgilenen birisinin (Medyum Memiş) çare bulabileceğini ısrarla ileri sürmüştür.
Hastasını bu fikirden vazgeçiremeyen hekim, hastanın her koşulda söylediğini
yapacağını düşünerek, onun yanında bulunmuştur. Dr. A.I. bu olayı bir bilimsel
toplantıda ergen psikiyatrisinin özelliklerini tartışırken kendisi dile getirmiştir.
Olaydan üç yıl sonra bir meslektaşı Dr. A.I.’yı tabip odasına bu olay nedeniyle
şikayet etmiştir.
Siz olsaydınız,
kusur olup olmadığına, varsa derecesine nasıl karar verirdiniz? |