GSS ile 'bıçak parası' resmileşiyor

TTBTürk Tabipleri Birliği, geçtiğimiz yıl Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptal edilen, Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı'nın son haline ilişkin görüş ve değerlendirmelerini açıkladı. TTB görüşleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na iletildi.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ'NİN 5510 SAYILI KANUNUN GENEL SAĞLIK SİGORTASI HÜKÜMLERİNE VE BU HÜKÜMLERDE YAPILMASI DÜŞÜNÜLEN DEĞİŞİKLİKLERE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMESİ

I- GENEL OLARAK

Bilindiği üzere 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 31.05.2006 tarihinde kabul edilerek, 16.06.2006 tarih ve 26200 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Cumhurbaşkanı ve 118 Milletvekili tarafından açılan iptal davasında, Anayasa Mahkemesi tarafından, anayasaya aykırılık savlarının 24'ünü tamamen veya kısmen kabul edilerek iptal kararı verilmiştir.

İptal kararının ardından 5510 Sayılı Kanununda pek çok değişikliği içeren bir taslak, tarafların görüşlerine sunulmuştur. Kamuoyuna yapılan açıklamalarda 5510 Sayılı Kanun'da yapılması öngörülen değişikliklerin Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı nedeniyle hazırlandığı belirtilmiştir. Ancak taslakta yer alan değişikliklerin pek çoğu Mahkeme kararının gerekçesi ile ilgili değildir.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile ilgili Türk Tabipleri Birliğinin görüşleri tasarı aşamasında ayrıntılı bir biçimde sunulmuştur. Bu nedenle aşağıda 5510 Sayılı Kanunda Genel Sağlık Sigortası ile ilgili düzenlemeler hakkında Birlik görüşleri özet olarak hatırlatıldıktan sonra taslakta yer alan değişikliklere ilişkin görüşlerimiz aktarılacaktır.

5510 Sayılı Kanununda düzenlenen Genel Sağlık Sigortası sistemi ile kişilere sağlık haklarının gereği olarak sağlık hizmeti sağlanması değil prim temelinde sağlık yardımında bulunulması ve geri kalanın de katılım payıyla tamamlanması öngörülmüştür. Yasada sınırlı yardım, "temel teminat paketi" anlayışı benimsenmiştir. Oysa sağlık hizmetleri; koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi hizmetleri ve rehabilitasyon hizmetleri olarak bütüncül bir yapı gösterir. Kişilerin hastalık öncesi alacakları hizmet ile hastalıklarında ulaşacakları tedavi hizmetleri ve ihtiyaç durumunda da tedavi sonu rehabilitasyon hizmetleri bir bütünsellik içindedir. Yasa'da bu bütünselliği ortadan kaldıran ve her bir hizmet sunumunu da kendi içinde parçalara ayrıştıran, sağlık hizmet etkinliğini olumsuz etkileyecek bir sağlık yardımı anlayışı kabul edilmiştir.

5510 Sayılı Yasa'da teminat kapsamındaki sağlık hizmetlerinin sayılarak belirlenmesi yöntemine gidilmesi, bazı sağlık hizmetlerinin başından itibaren kapsam dışında bırakılması, kapsamdaki hizmetlerin, hangi tedavi yöntemleri ve ne kadar süre ile verileceğinin de Kurum'ca belirlenmesi ilkesi kabul edilmiştir. Yasa ile sağlık hizmetinin bir hak olarak görülmediği, verilecek hizmetin kapsamının her an daha da daraltılabileceği ortaya konulmuştur. Sağlık hizmetlerinin verilmesinde kabul edilen düzenlemeler zaten sağlıkta var olan eşitsizlikleri daha da artırıp pekiştirecek niteliktedir.

Taslak Metin'de yer alan genel sağlık sigortasıyla ilgili değişikliklerin hiçbiri sigortalılar için yeni haklar getirmemekte; tam aksine, sigortalıların mevcut haklarında önemli kayıplara yol açmakta, sağlık hakkını daha da daraltmaktadır.

Genel sağlık sigortalısı olacak yurttaşların sağlık hizmeti alırken ödemeleri gereken katılım paylarının miktarı ve kapsamı mevcut sosyal güvenlik yasaları ve 5510 Sayılı Kanun'da öngörülenden çok daha fazla genişletilmektedir.

Öngörülen değişiklikler genel sağlık sigortasının uygulanmaya başlanmasıyla vatandaşların sağlık hakkının daha da kısıtlanacağını; sağlık hakkından yararlanabilmek için daha fazla katılım payı ve "bıçak parası" ödenmesi gerekeceğini; ödeme gücü olmayan yurttaşların ise sağlık hizmetlerinden yararlanamayacağını açık olarak ortaya koymaktadır.

Sağlık kurumlarının ayrı ayrı sınıflandırılması ve sağlık hizmetlerinin ödenecek tutarlarının her bir sağlık hizmeti sunucusu için farklı belirlenmesi; ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına sevksiz başvurularda muayene ücretlerindeki düzenlemeler ve bu kurumlara sevksiz başvuru durumlarında SGK'nın yapacağı ödemelerin % 70'ten % 80'e çıkarılması genel sağlık sigortasında toplanacak primlerin ağırlıklı olarak özel hastanelere aktarılacağını göstermektedir.

Çalışma Bakanlığı, yaklaşık dört buçuk yıldır sürdürülen Sosyal Güvenlik "Reformu"nun başta sosyal taraflar, akademisyenler ve diğer kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere her türlü katılıma açık biçimde yürütüldüğünü; Kanun Tasarılarıyla ilgili gelen değişiklik önerilerinin detaylı olarak değerlendirilip tasarılara yansıtıldığını ifade etmektedir. Oysa değişikliklere ilişkin taslakta söylenin aksi yönünde düzenlemelere yer verilmiştir. Örneğin 5510 Sayılı Kanun Tasarısı'nda daha önce var olan ve emek, meslek örgütlerinin ve kamuoyunun itirazları doğrultusunda kaldırılan yatan hastalardan katılım payı alınması doğrultusundaki düzenleme Taslak Metin'le tekrar getirilmektedir.

Yatan hastalardan hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tedavi bedelleri karşılığı katılım payı alınması genel sağlık sigortasının uygulanmaya başlamasıyla birlikte katılım paylarının kapsamının bütün sağlık hizmetlerini içerecek şekilde arttırılacağını göstermektedir.

Taslak Metin'de genel sağlık sigortasıyla ilgili en dikkat çekici değişiklik özel sağlık kurumlarında alınması öngörülen "fark ödemesi"dir. Yapılan düzenlemeyle, yurttaşların sağlık hakkından yararlanabilmek için vergi, genel sağlık sigortası primi ve katılım payı ödemesi bile yeterli görülmemekte; "fark ödemesi" adı altında yeni ödemeler talep edilmektedir. Yapılması düşünülen düzenlemeyle kamuoyunda büyük şikâyetlere neden olan "bıçak parası", özel sağlık kurumlarında "fark ödemesi" adı altında yasal hale getirilmektedir.

Taslak Metin'de yer alan "Sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları tarafından Kurum tarafından belirlenen tavanlar içinde kalmak şartıyla fark alınabilmesi için, kişilerin fark ödemeyi kabul ettiğinin yazılı olarak belgelenmesi zorunludur" ibaresinin sağlık hizmeti alan yurttaşlar için hiçbir koruma sağlamadığı; halen özel sağlık kurumlarına başvuran hastalardan "fark ödemesi" alınmasının yaygın bir uygulama olmasından bilinmektedir.

Özel sağlık kurumlarında, SGK tarafından belirlenecek sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin üç katına kadar tavanlar dahilinde "fark ödemesi" alınmasının düzenlenmesi, genel sağlık sigortası uygulanmaya başlandığında sağlık harcamalarının ancak dörtte birinin SGK tarafından karşılanacağını; dörtte üçünün ise vatandaşların cebinden çıkacağını açık olarak ortaya koymaktadır.

II. 5510 SAYILI KANUNUN GENEL SAĞLIK SİGORTASI HÜKÜMLERİNDE ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLİK TASLAKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

1. 5510 sayılı Yasada yalnızca aylık gelir durumu asgari ücretin üçte birinden az olan kişilerin yoksul olarak belirlendiği görülmektedir. "Yeşil kart" verilecekler için belirlenen ölçüt taslağa aktarılmış ve her türlü aylık gelirin tutarı net asgari ücretin üçte birinden az olan kişiler genel sağlık sigortalısı sayılmış, aylık geliri bugün itibariyle 139,6 YTL'nin üzerinde olan kişilerin her ay 73 ile 475 YTL arasında genel sağlık sigortası primi ödemek zorunda oldukları belirtilmiştir. Bu düzenlemelerle toplumun yoksul kesimleri de önemli bir hak kaybına uğramaktadır. (mad. 60)

2. 5510 sayılı Yasada sağlık hizmetinden yararlananlara katılım payı ödeme zorunluluğu getirilmiş iken taslak düzenlemeler ile yatan hastaların tedavi bedellerinden dahi katılım payı alınacağı düzenlenmiştir.(mad. 68) Üstelik bu payın ödenmesi, kapsamdaki diğer tüm kişiler gibi yeşil kartlı olarak bilinen kesime de bir yükümlülük olarak getirilmiştir. Her ne kadar bu payın daha sonra kendilerine iade edileceği yönünde bir düzenlemeye yer verilmiş ise de, toplumun en yoksul ve korunmaya muhtaç kesimlerinin sağlık hizmeti esna