Kaboğlu ve Oran'a destek

18 Eylül 2007

BASIN AÇIKLAMASI

           Basın Açıklaması İbrahim Kaboğlu ve Baskın Oran"ın "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" ettikleri suçlamasıyla yargılandıkları davada Yargıtay 8. Dairesi"nin verdiği karar Türkiye"nin demokratikleşmesi çabalarına yönelik engellerin katmerlenerek arttığını gösteren yeni bir örnektir. Söz konusu karar demokratik toplumsal düzenin temelini oluşturan düşünce özgürlüğüne çok ağır bir darbe indirmektedir.

            Karardaki çoğunluk görüşünde "açık ve yakın tehlike" ölçütünün içeriği çarpıtılmıştır. "Açık ve yakın tehlike" ölçütü, demokrasinin temel ilkelerini özümsemiş yargı organları tarafından düşünce özgürlüğünün sınırlarını genişletici bir yorum kuralı olarak geliştirilmiştir. Bilindiği üzere, demokratik düzenlerin temel ilkelerinden birisi, şiddet çağrısı içermeyen düşünce açıklamalarının hiçbir şekilde sınırlandırılamamasıdır. Açık ve yakın tehlike ölçütü ise, bu temel ilkeye ek olarak, şiddet çağrısı içerir şekilde yorumlanabilecek düşünce açıklamaları dahi açık ve yakın bir tehlike yaratmadıkça sınırlandırılamayacağını öngörür. Tehlikenin açık ve yakın olmasından kasıt, o düşünce açıklamasıyla bir somut şiddet eylemi arasında doğrudan bir ilişki kurulabilmesidir. Yargıtay kararında, Kaboğlu ve Oran"ın düşünce açıklamalarıyla suç işledikleri iddia edilirken, uygulanan kıstas, açık ve yakın tehlike ölçütü değil, faşizan McCarthy cadı avlarına destek vermek üzere ABD Yüksek Mahkemesi tarafından 1950"li yıllarda uygulanan "tehlikeli eğilim" ölçütüdür.

            Düşünce özgürlüğünün sınırlarını genişletmek üzere geliştirilen bir ilkenin Yargıtay tarafından içeriği çarpıtılarak düşünce suçu yaratmak üzere kullanılması çok vahim bir olgudur. Demokratik düzenlerde birey hak ve özgürlüklerini yasama ve yürütmenin sınırlayıcı işlemlerine karşı koruyacak tek güvencenin bireyi devlet karşısında kollama düsturunu benimsemiş bir yargı erki olduğu dikkate alınırsa, durumun vahameti bir kat daha artmaktadır. Bu Yargıtay kararı bir kez daha göstermiştir ki, ülkemizdeki yargı alt kültüründe demokratik ilkeler git gide unutulmakta, otoriter eğilimler baskın hale gelmektedir.

            Bu karar, ceza yasalarımızdaki düşünce özgürlüğüne ilişkin hükümlerde köklü bir reform yapma gerekliliği yanında, şu gerçeği de ortaya koymaktadır. Demokratikleşme, salt anayasanın ve/veya bazı yasa metinlerinin değiştirilmesi olgusuna indirgenemeyecek bir süreçtir. Demokratikleşme sürecinin devamı açısından, yargı erkinin esas işlevinin ne olduğu konusunda net bir bakışa sahip olması çok önemlidir. Devleti bireye karşı değil, bireyi devlete karşı korumak ülkemiz yargı alt kültürünün ana düsturu haline gelmedikçe demokratikleşme yolunda hiçbir ilerleme kaydedemeyeceğimiz açıktır. Bizler ve bizim gibi düşünen yurttaşlar olarak, özgürlüklerine sahip çıkan bireylerin göğüslerini gere gere "Ankara"da yargıçlar var" diyebildikleri bir geleceğin umudunu taşıdığımızı bu vesileyle kamuoyuna duyururuz.

Emek ve emekçiden yana kuruluşlar:

DİSK-Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu

KESK_Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu

Meslek Örgütleri:

TTB-Türk Tabipleri Birliği

TDB-Türk Dişhekimleri Birliği

İTO-İstanbul Tabip Odası

İDO-İstanbul Dişhekimleri Odası

İEO-İstanbul Eczacılar Odası

Demokratik Sivil Toplum Örgütleri:

78"ler Türkiye Girişimi

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği