HASTANE Mİ? İŞLETME Mİ?

11.09.2007

HASTANE Mİ? İŞLETME Mİ?

 

Sağlık Bakanlığı"nca dört yılı aşkın süredir uygulamada olan Sağlıkta Dönüşüm Programı"nın önemli ayaklarından birini de kamu hastanelerinin işletme haline getirilmesi oluşturuyor. Birinci basmakta sağlık ocaklarını kapatarak yerine aile hekimliğini getirmeyi öngören, finansman modeli olarak genel bütçe yerine toplanacak primlerle oluşturulacak Genel Sağlık Sigortası"nı benimseyen Sağlıkta Dönüşüm Programı, kamu hastanelerini ise kâr-zarar esasına göre çalışan işletmeler haline getirerek özelleştirmeyi amaçlıyor. 

Kamu hastanelerinin işletme haline getirilmesi yönünde özellikle 59. AKP Hükümeti döneminde birçok adım atıldı. Hastaneler hizmet satarak ayakta duran yapılar haline getirildi.  Çalışanların maaşları düşük tutularak, ellerine geçen ücret büyük oranda döner sermaye gelirlerinden karşılanır oldu. Şubat 2005 tarihinde SSK sağlık tesislerinin Sağlık Bakanlığı"na devri ile birlikte kamu hastanelerinin özelleştirilmelerinin önündeki önemli engellerden biri kalkmış oldu. Tek çatı altında toplanan hastaneler içinse Mart 2007 tarihinde Sağlık Bakanlığı"nca "Kamu Hastaneleri Birlikleri Pilot Uygulama Yasa Tasarısı" hazırlandı.

Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulama Yasa Tasarısı"na göre hastanelerin yönetim yapısı tümüyle değiştiriliyor. Yönetim kurulu üyeleri valilik, yerel yönetim, il özel idaresi, ticaret odası temsilcilerinden oluşuyor ve başında da bir genel sekreter bulunuyor. Birlikler halinde örgütlenecek olan kamu hastaneleri tümüyle kendi gelirleri ile ayakta duran kurumlar olmaya zorlanıyorlar. Bu arada çalışma ve ücretlendirme rejimi de değişiyor, kısacası kamu hastaneleri işletme haline dönüştürülerek, piyasaya açılmış oluyorlar.

Geçtiğimiz dönem gündeme gelen ancak yasalaşmayan "Kamu Yönetimi Temel İlkeleri Kanun Tasarısı" (KYTİK) ile birlikte düşünüldüğünde işletme haline getirilecek olan kamu hastaneleri önce yerel yönetimlere devredilecek, ardından tümüyle özelleştirilmeleri gündeme gelecektir. Öte yandan kamu hastanelerinde görev yapan hekimler ve sağlık çalışanlarının iş güvencesi ellerinden alınarak sözleşmeli çalışmaları hedeflenmektedir. Sözleşmeli olarak, iş güvencesiz biçimde çalışmaya zorlanan hekimlerin pazarlık gücü ellerinden alınarak özlük haklarında ciddi kayıplar yaşanacaktır. Öyle gözüküyor ki KYTİK"yı bütünlüklü bir biçimde çıkaramayan Hükümet "Kamu Hastaneleri Birlikleri Pilot Uygulama Yasa Tasarısı" ile bu amaca parça parça ulaşmak istiyor.

"Kamu Hastaneleri Birlikleri Pilot Uygulama Yasa Tasarısı" hakkında 10.09.2007 tarihinde bazı basın yayın organlarında "Sağlık Bakanlığından Devrim Niteliğinde Uygulama" biçiminde çıkan haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Star gazetesinin haberi,  yasa tasarısının içeriğinin tam olarak kavranmadığını göstermektedir. Yasa tasarısının özel hastanelerle bir ilgisi olmayıp, kamu hastane birliklerini hedeflemektedir. Piyasalaştırılan sağlık sisteminde "tüccar sağlık" anlayışının yaratacağı hasta mağduriyetleri ve etik ihlallerini tartışmak yerine konuyu hekimlerin "tam gün" çalışmasına indirgemek,  gerçek yapılmak isteneni gözlerden uzak tutmaya hizmet edebileceği göz ardı edilmemelidir.   

Ayrıca haberin son bölümünde yer alan "meslek örgütleri uygulamaya olumlu bakıyor" bölümü ise habercilik anlayışı açısından da sıkıntılıdır. Haber de yer alan isimlerin hiçbiri bugün için belirtilen görevlerinde değildir. Bu arkadaşlarımızın "Tamgün" çalışmaya dair genel olarak görüşlerini ifade ettikleri geçmiş açıklamaları buraya alınmış ve sanki yasa tasarısının içeriğine katılıyorlarmış gibi bir hava doğrulmuştur. 

TTB"nin savunduğu "Tamgün" çalışma bir istihdam modeli olarak bütünlüklü bir sağlık sistemi içerisinde anlamlı tartışılabilir. Sağlığı bütünüyle ticarileştiren bir anlayıştan uzak, sağlığı bir hak olarak gören, mesleki bağımsızlığı güvence altına alan bir ortamda, toplu sözleşmeli, grevli sendikal hakkı içeren, iş güvenceli, sosyal hakları iyileştirilmiş, insanca bir çalışma ortamının sağlandığı koşullarda "Tamgün" gündeme gelebilir. Bu yasa tasarısı ise "Sağlık Hakkı"nı hiçe sayan, kamu hastanelerini özelleştirmeyi hedefleyen ve hekim özlük haklarını gerileten yapısı ile TTB değerleri ile taban tabana zıttır. 

Türk Tabipleri Birliği kamu kurumu niteliğinde, mesleki, demokratik, kitle örgütü olmanın verdiği sorumlulukla sağlık hizmetlerini piyasalaştıran "Sağlıkta Dönüşüm Programı"na karşı toplumun sağlık hakkını ve iyi hekimlik değerlerini savunmayı sürdürmekte kararlıdır. Hekimliğin bilimsel-etik değerleri ve sağlığın doğası gereği piyasa değerleriyle uyuşmayacağı gerçeğinden hareketle, bu tahripkar anlayışa ve bu anlayışın taşıyıcısı olan AKP Hükümetine karşı duracağımızın bilinmesini isteriz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ