Bitkilerden İlaç Elde Edilmesi

BitkiBilindiği üzere ülkemizde gittikçe artan bir şekilde çeşitli bitkilerinçiçeklerinden, yapraklarından, kabuklarından veya diğer kısımlarından değişikyöntemlerle elde edilen genelde sıvışeklinde formlar, kanserden diyabete kadar, neredeyse her türlü hastalığıntedavisinde kullanılmaktadır.

 

 

Bitkilerden İlaç Elde Edilmesi ve Bitkilerin İlaç Olarak Kullanılması

 

Prof. Dr. Mehmet Melli

Bilindiği üzere ülkemizde gittikçe artan bir şekilde çeşitli bitkilerinçiçeklerinden, yapraklarından, kabuklarından veya diğer kısımlarından değişikyöntemlerle elde edilen genelde sıvışeklinde formlar, kanserden diyabete kadar, neredeyse her türlü hastalığıntedavisinde kullanılmaktadır. Bu tür yaklaşımları genelde aktarlarsergilemesine rağmen, zaman zaman tıp mensuplarının da, eğitimleriyle kazanmışolması gereken kavramları bir yana bırakarak, bu tür uygulamalara ortakoldukları görülmektedir. Bu türuygulamaların yanında, medyada zaman zaman bu uygulamaları özendirici yayınlardikkati çekmektedir. Özellikle görsel medyanın kişiler üzerindeki etkileri gözönüne alınınca, tüm toplumu ilgilendiren bu tür yayınlar önemkazanmaktadır. Bu yazının amacı, bukonudaki kavramları tartışmak ve özellikle sağlık mensupları dışındaki toplumkesimleri ile sağlık medyasına aydınlatıcı bilgi vermektir.

İlaç nedir?

Bir molekülün ilaç olabilmesi için, her şeyden önce belli bir hastalıkta,bir belirtide, tıbbi deyimiyle bir indikasyonda faydalı olabileceğini öngörenbir hipotez olması gerekir. Aşağıdaki yöntemlerden birisi; yeni ilaçgeliştirilmesinde çıkış noktası olabilir (1).

  1. Halk ilaçlarından ve doğal kaynaklardan yararlanma
  2. Doğal kaynaklı ilaçların yapılarını değiştirmek veya taklit etmek
  3. Vucutta yeni hedef moleküllerin bulunması ve onu aktive veya inhibe eden kimyasal maddelerin tasarlanması
  4. Hormonlar ve benzerleri endojen etkin maddelerin taklit edilmesi
  5. Başka firmanın ilacının taklit edilmesi
  6. Varolan ilaçların yan tesirlerinin incelenmesi
  7. Görece gelişigüzel bir yaklaşımla ya da tesadüfen ilaç bulunması

Yukarıdaki yöntemlerden birisiyle geliştirilen ve belli bir hastalıkta, birbelirtide, faydalı olabileceğiniöngörülen molekülün ilaç haline gelebilmesi için, önce klinik öncesi (preklinik) çalışmalarının yapılması gerekmektedir (2).Bu aşamada deney hayvanlarından elde edilen çeşitli dokularda (in vitro izole organ), çeşitli hücresuspansiyonları veya kültürlerinde, deney hayvanlarında geliştirilen çeşitlihastalık modellerinde sözkonusu molekülün etkililiğiyle ilgili çalışmalaryapılır. Ayrıca bu dönemde çeşitli deney hayvanlarında molekülün kısa ve uzunsüreli kullanımıyla toksisite deneyleri yapılır. Bu aşamalardan başarıyla geçenmolekülün etkililiği ve güvenliliği kısıtlı sayıda insan üzerinde denenmeyebaşlanır. Faz çalışmaları diye bilinen klinik ilaç araştırmalarının ilk aşaması(Faz I çalışmaları), bazı özel durumlar haricinde, gönüllüler üzerinde yapılır ve molekülün dozu, farmakokinetiği vegüvenliliği konusunda bilgi edinilir. Faz II çalışmaları ise ilaç olmaya adaymolekülün ilk defa hastalarda denendiği ve doz aralığı, etkililik ve güvenlilikkonusunda bilgiler edinildiği çalışmalardır. Faz III çalışmaları ise daha fazlasayıda hasta üzerinde ve çok merkezli olarak yapılan çalışmalardır. Buaşamalardan başarıyla geçen molekül, ülkenin sağlık otoritesinden gerekliizinleri aldıktan sonra ilaç olarak piyasaya çıkmakta ve insanlığın hizmetinesunulmaktadır. Bu zorlu süreç yaklaşık 8-13 yılı ve 0.8milyar doları bulabilen araştırma-geliştirme harcamasını gerektirmektedir.

Bitkilerden ilaç elde edilir mi?

İlaçlar inorganik maddeler, mikroorganizma ve mantarlar, bitkiler ve hayvanlargibi doğal kaynaklardan veya sentetik olarak elde edilir (3). Çeşitli kaynaklaryanında, bitkilerden de oldukça fazla sayıda ve kanser tedavisinde kullanılanbazı antineoplastik ilaçlar da dahil,çok önemli ilaçlar elde edilmektedir. Ülkemizinbu açıdan bir avantajı, çok zengin bir floraya sahip olması ve ilaçelde edilebilecek bitkilerin yetişmesidir. Maalesef, ülkemiz florasının buaçıdan verimli bir şekilde değerlendirildiğini söylemek olası değildir. Bukonuda olumlu bir örnek, Toprak Mahsülleri Ofisine bağlı olarakBolvadin/Afyonkarahisar'da faaliyet gösteren alkaloid fabrikasında kurutulmuşve ezilmiş haşhaş kapsülünden opiyatların (morfin, kodein ve yarı sentetiktürevleri) elde edilmesidir.

Bitkilerden ilaç etken maddesinin elde edilmesininötesinde, zaman zaman etken maddeyi saf olarak değil, olası etken maddeyi de içeren bir karışımhalinde (ekstre) veya bitkilerin alkol veya eterde eriyebilen kısımlarınıiçeren sıvı ilaç şeklinde (tentür) kullanılabilmeleri gündeme gelmektedir. Teknolojidekigelişmelerle bitkilerden etken maddelerin elde edilmesi ve zaman zaman sentetiktürevlerinin yapılması hız kazanmasına rağmen, halen bitkisel ilaçlar tedavidekullanılabilmektedir. WHO tarafından 1991 yılında Cenevre Toplantısında yapılantarife göre bitkisel ilaç; bitkisel drog veya karışımlarını olduğu gibi veyadeğişik preparatları halinde etkili kısım olarak taşıyan bitmiş, etiketlenmiş,tıbbi ürünler veya müstahzarlardır. Bu ürünlerde terapötik etkinliği olduğukabul edilen aktif maddeler ve miktarları uygun analitik metodlar kullanılaraktanımlanmalıdır. Bitkisel ilaçlarda da, konvansiyonel ilaçlarda aranan kalite,güvenlilik ve etkililik şartlarının bulunması istenir (4). Bununötesinde bitkisel ilacın elde edildiği bitkinin yetiştiği yer, mevsimkoşulları, bitki yapraklarının veya diğer kısımlarının toplandığı mevsim gibiçok çeşitli faktör, bitkisel ilacın içindeki etken maddenin miktarını vedolayısıyla etkililiğini değiştirebilmektedir. Bugerekçeyle bu tür bitkisel ilaçlarınstandartize edilmesi son derece önemlidir.

Bitkiler ilaç olarak kullanılabilirmi?

Ülkemizde son zamanlarda gerek yazılı ve gerekse görsel basında bitkilerdenelde edilen çeşitli ürünlerin (çekirdek, ekstre vb.) çok çeşitli hastalıklariçin önerildiği ve aktarların, neredeyse, doktor ve eczacıların yerinialdıkları görülmektedir. 1980'li yıllarda zakkum ile başlayan bu olay, gittikçetehlikeli bir boyuta sürüklenmektedir. Yukarıdaki paragrafta değindiğim üzere, bitkiler ilaç elde edilmesinde oldukça önemlibir kaynaktır. Yine zaman zaman etkililiği,güvenliliği, kalitesi gösterildikten vestandartizasyonu sağlandıktan sonra bitkisel ilaçlar tedavidekullanılabilmektedir. Bugün herkesin hayatında en az bir kerekullandığı aspirinin keşfiyle ilgili ilk gözlemler, söğüt ağacı kabuklarınınateşi düşürmesiyle yapılmıştır. Bilimdeki gelişmelerin ışığında söğütten asetilsalisilik asit (aspirinin etken maddesi) izole edilmiş, yapısı aydınlatılarakve tamamen sentetik olarak elde edilerek 1890 yılında insanlığın hizmetinesokulmuştur. Bu örnek dahi, bitkilerin ilaç elde edilmesinde ne kadar önemliolduğunu göstermektedir. İlginç olarakliteratürde aspirinin keşfiyle ilgili ilk gözlemlerin 1700'lü yılların sonundabir din adamının söğüt ağacı kabuklarının ateşi düşürmesini gözlemlemesiyleortaya çıktığını bildirilmektedir (5). Çok kısa bir süre önce Erciyes Ü. TıpFakültesi Farmakoloji Ab.D. öğretim üyesi Sn. Prof. Dr. Yalçın Tekol'un biryazısından (6) öğrendiğime göre, İshak Bin Murad adında bir Türk 1390 yılındayazdığı kitabında bu gözlemden bahsetmiştir (7).

Bitkilerden ilaç hammaddesi elde etmeden, bitkisel ilaç haline getirilmeden,etkililiği, güvenliliği, kalitesi ve standartizasyonuyla ilgili hiçbir çalışmayapmadan ilaç yerine kullanılması toplumumuzda çokönemli sorunlar yaratmaktadır. Zakkum olayında insanların planlanantedavilerini bırakıp, zakkum ekstresiyle tedavi olmaya çalıştıklarınıbiliyoruz. Bunun ötesinde, yukarıda sözü edilen maddeler fahiş fiyatlarlavatandaşlarımıza satılabilmektedir. Bu bağlamda "bitkilerden ilaç elde edilmesi","bitkisel ilaç yapılması" kavramları ile "bitkilerin ilaç olarak kullanılması"kavramlarını çok net olarak birbirinden ayırmak gerekir. Burada akla,bitkilerin ilaç olarak kullanılmasının hangi gerekçelerle yapıldığı gelebilir.Toplumların özelliklerinden gelen, çeşitli gözlemlere dayanan ve hatta bilimselbir veriden çıkılarak ortaya çıkan birhipotezle, bitkiler ilaç olarak kullanılmaktadır. Burada en büyük sorun;gündeme gelen hipotezin ispat edilmemiş olmasıdır. İlaçlar için böyle bir hipotezi test etmenintek yolu, daha önce bahsedildiği üzere, iyi planlanmış klinikaraştırmalardır. İşin daha vahimi;sadece bitkilerin değil, bazı ilaçlarında kendilerinden beklenen faydaylailgili hipotez test edilmeden, yani belirtilen endikasyonda klinik ilaçaraştırmaları yapılmadan kullanılmasıdır. Buna en iyi örnek, başta E vitaminiolmak üzere çeşitli antioksidan vitaminlerin ve bazı ilaçların oksidatifstresle karakterize çeşitli durumlarda kullanılmasıdır. Bu uygulamada olduğugibi bu kullanılış için kurulan hipotez bilimsel bir temele dayanmaktadır. Söz konusu vitaminlerin, bahsedilen endikasyondayaygın kullanımı olmasına rağmen, yapılan çeşitli klinik çalışmalarda etkiliolduklarına dair bir kanıt elde edilmemiştir. Bu gerekçelerle farmakologlar,bir yandan geçmişte olduğu gibi gelecekte de bitkilerden tedavide önemliolabilecek ilaçların elde edileceği umudunu korurken, bir yandan da bitkilerinve hatta bazı ilaçların klinik araştırmalar yapılmadan, etkililiği, güvenliliğigösterilmeden kullanılması karşısındaçok net tavır almalıdır.

Bitkilerin ilaç olarak kullanılmasının olumsuz etkileri olabilir mi?

Bitkilerden elde edilen çeşitli ürünlerin kullanılışıyla ilgili olarak "buürünler doğal maddeler olduğu için hiç zararlı etkileri yoktur" gibi bilimselolmayan bir görüş ileri sürülmektedir. Bu görüş kesinlikle doğru değildir. "Dietarysupplement" başlığı altında eczanelerin dışında çeşitli marketlerde vesatış mağazalarında satılan, bazıları bitkisel olabilen gıda katkı maddelerininbir kısmının ciddi yan etkiler yaptığı, hatta ölümlere neden olduğubildirilmiştir (8,9). Yine son zamanlarda zayıflama çaylarıyla ilgili ortaya çıkanistenmeyen etkilerden bahsedilmektedir. Ülkemizde bu konuda veri olmamasınakarşın, sağlık kayıtlarının düzenli olduğu ülkelerde, bu konuda bildirimlerbulunmaktadır. Bu nedenle, bu ürünler için kullanılan "çok faydası olmasa dahi,en azından zararı olmaz" değerlendirmesinin doğru bir yaklaşım olmadığınıvurgulamak gerekir.

Sonuç

Ülkemizde vatandaşların hekime veilaca ulaşmasında ciddi zorluklar yaşadığı, bilimsel bilgi ve teknolojiyi üretmek bir yana, toplumun çok büyükkesiminin bilimsel bilgiyi kullanmada yeterli olmadığı gözönüne alınırsa, tedavideki etkililiği ve güvenliliğikonusunda hiçbir somut kanıt bulunmayan bitkisel ürünlerin toplumdakullanılmasının yaygınlaşmasına şaşırmamak gerekir. Resmi sağlık otoritesiolarak Sağlık Bakanlığının ve meslek odalarının bu tür tedavi yaklaşımısergileyenler konusunda dikkatli olmaları ve gerekli idari ve cezai işlemleriyapmaları gerekmektedir. "Gıda katkı maddesi" (dietary supplement) başlığıaltında eczaneler ve eczaneler dışında satılan ürünlere ise 2002 yılında SağlıkBakanlığı ile Tarım Bakanlığı arasında yapılan mutabakat sonucu sağlıkBakanlığından izin alınması koşulu benimsenmişken, halen bu izin Tarım Bakanlığı tarafından verilmektedir. Buyanlışlığın bir an önce düzeltilmesi ve bu tür ürünler için Sağlık Bakanlığının mutlaka devrede olması gerekir. Ayrıcatoplumun ve sağlık medyasının bu konuda bilgilendirilmeleri çok önemlidir.

Kaynaklar

  1. Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp, Klinik farmakolojinin esasları ve temel düzenlemeler, Genişletilmiş 3. baskı, Feryal Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd. Şti, Ankara, 2005, Sayfa:1-16.
  2. Dr. Yeşin Üresin, İlaç geliştirme aşamaları, Sayfa:25-32, Klinik araştırmalar kitabı, Ed. Hamdi Akan, Bilimsel Tıp Yayınevi, Ankara, 2006.
  3. Prof. Dr. Şükrü Kaymakçalan, Genel farmakoloji, Kısmen değiştirilmiş 2. baskı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları, Ankara, 1976, Sayfa:12-23.
  4. Prof. Dr. M. Sibel Gürün, Bitkisel tıp ve kullanılan bitkisel ilaçlarda kalite; etkililik ve güvenlik sorunu, İKU Dergisi, 10, 24-28, 2005.
  5. E. Stone, An account of the success of the bark of the willowin the cure of aques, Phil. Trans. R. Soc., 53, 195-200, 1763.
  6. Prof. Dr. Yalçın Tekol, Türk Farmakoloji Derneği Bülteni, 91, 19-20, 2007.
  7. N. Canpolat, XIV. Yüzyılda yazılmış değerli bir tıp eseri, Edviye-i Müfrede, Türkoloji Dergisi, 5, 21-47, 1973.
  8. Stein, C.M., Are herbal products dietary supplements or drugs? An important question for public safety, Cli. Pharmacol. Therapeutics, 71, 411-423, 2002
  9. Haller, C.A., Clinical approach to adverse events and interactions related to herbal and dietary supplements, Clinical Toxicology, 44, 605-610, 2006.

 

Yazıyı gözden geçirerek değerli önerilerde vedüzeltmelerde bulunan Prof. Dr. Öner Süzer, Prof. Dr. Ersin Yarış, Prof. Dr.Yeşim Tunçok ve Prof. Dr. M. Sibel Gürün'e teşekkür ederim.

 

Yayına Hazırlayan:

Prof.Dr. Mehmet Melli
TTB İlaç Danışma Kurulu Üyesi
Türk Farmakoloji Derneği Yönetim KuruluBaşkanı
AÜTF Farmakoloji AD