'Sağlık Barışa Giden Köprüdür'

Basın AçıklamasıTürk Tabipleri Birliği uzun zamandır kapı komşumuz ülkelerde yaşanan savaş, işgal ve insan kıyımına karşı, insan yaşamını esas alan bir programla mağdurların yanında dayanışma çabalarını sürdürüyor. TTB heyeti Suriye ve Lübnan’ı kapsayan ziyaretinin sonuçlarını 01.11.2006 günü İstanbul’da basın mensupları ile paylaştı.

 

 

Türk Tabipleri Birliği uzun zamandır kapı komşumuz ülkelerde yaşanan savaş, işgal ve insan kıyımına karşı, insan yaşamını esas alan bir programla mağdurların yanında dayanışma çabalarını sürdürüyor. Başta sağlıklı yaşama hakkı olmak üzere en temel insani hakları ayaklar altına alan Amerikan saldırgan politikalarına karşı; Irak, Filistin, Lübnan ve Suriye halkıyla dayanışma duygularımızı bu ülkelerin Tabip Birlikleri aracılığıyla yaşatmaya çalışıyoruz.

Bu perspektifle yakın zamanda büyük bir yıkım yaşayan Lübnan ve sürekli tehdit altında tutulan Suriye halkıyla ve bu ülkelerin başta hekim örgütleri olmak üzere insani yardım kuruluşları ve dayanışma örgütleriyle görüşmeler yapmak üzere heyet halinde bir ziyarette bulunduk.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey üyeleri, İstanbul, Adana, G.Antep, Mersin Tabip Oda başkanları ve bu ziyareti organize eden Hatay Tabip Odası yönetim kurulu üyelerinden oluşan heyetimiz; 01.10.2006 günü Antakya’dan hareket ederek, iki gün Suriye’nin başkenti Şam’da iki gün Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta kaldı. Tabip Birlikleri yöneticileri, Sağlık Bakanı gibi kurumsal temasların yanı sıra sağlık hizmetini fiilen yürütmeye çalışan hekimler ve sağlık çalışanları ile de görüşmeler yaptık. Beyrut’un yerle bir edilmiş olan şehir merkezindeki mahallesinden, yıllardır göçmen kamplarında yokluklarla yaşamayı kanıksamış Filistin kamplarına, İsrail sınırındaki Güney Lübnan’da tahrip edilen kasabalara kadar geniş bir alanı inceleme ve temaslarda bulunma fırsatı bulduk.

Lübnan’ın güneyinde sürekli işgal edilme ya da bombalanma tehdidi ile yaşayan insanların  nitelikli bir sağlık sistemine sahip olup olmadıkları, doğal yaşamlarında sağlık hizmetine ulaşma konusundaki sıkıntıları ne yazık ki ikincil öneme sahip oluyor. Yaşama hakları sürekli tehdit altında olduğundan, sağlık hizmetine ulaşma hakkı, yaşamını sürdürebilme hakkına indirgenmiş durumda. Ölmeden yaşamını sürdürebiliyor olmak başlı başına bir “kazanç” kabul edilebilir.  Zorunlu yaşanan sürekli ya da kısmi göçler sonrasında doğal yaşam alanlarından fiziken  ve sosyal olarak koparılan insanların bir çok zorluk yaşaması kaçınılmaz. Lübnan’lıların çok iyi organize ettiği dayanışma ilişkileri sayesinde sağlık hizmeti aksatılmamış olsa da, sağlıklı yaşamın basitçe hekime ve ilaca ulaşma ile sınırlı olmadığını  iyi bilen biz hekimler, özellikle sınır bölgelerinde yaşayan Lübnan’lıların ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığını gözlemledik. Ülkesi bombalanırken yaşamını sığınaklarda geçirmiş olmak tüm Lübnan’lılar için sıradan ve kanıksanmış olaylar biçiminde aktarılsa bile bu gibi durumların insan ruh sağlığı açısından “doğal” kabul edilemeyecek, kabul edilmemesi gereken olgular olduğunu düşünüyoruz. Sağlık sistemi neredeyse bütünüyle paralı ve özel sağlık sektörü üzerine kurulu olan Lübnan’da parası olanların bu sistemden sağlık hizmetine ulaştıkları, yoksul ve güvencesiz olanların Lübnan’ın doğal yapısını oluşturan dinsel ya da etnik “cemaat”lerin dayanışma ilişkileri sayesinde asgari sağlık hizmetini alabildiklerini gözlemledik.

Aktif bir saldırı yaşamayan bir ülke olarak Suriye’de her an işgal edilme ve Irak’ta  yaşanmakta olan katliamlara maruz kalabilme duygusunun toplumun bütününe yayılmış olduğunu gözlemledik. Bu tür işgal ve saldırganlıklara karşı başta komşuları olan bizler olmak üzere dünya kamuoyunun desteğini çok önemsedikleri, gerek Suriye Tabip Birliği yöneticileri gerekse Suriye Sağlık Bakanı tarafından açıklıkla ifade edildi. Kamu- devlet ağırlıklı, kısmi zorlukları olsa da herkesin ulaşabildiği bir sağlık sistemi bulunan Suriye’nin, olası bir  saldırıya maruz kalması durumunda başta dezavantajlı kesim olan yoksullar ve Filistinli göçmenler olmak üzere toplumun bütününde ciddi bir sağlık krizi yaşaması kaçınılmaz olacaktır. 

 Türk Tabipleri Birliği barışa giden yolun sağlıktan geçtiğini, sağlık çalışanları ve hekimlerin doğal barış elçileri olduğunu esas alarak, komşularımızda, bölgemizde ve tüm dünyada bir an önce barışın egemen olması yönünde çabalarını arttırarak sürdürmeye kararlıdır.

Bölgemizle ve komşularımızla olan ilişkilerimizde “askeri barış” gücü yerine sağlık, alt yapı ve insanı yardım taşıyan “BARIŞ GÜÇLERİNİ” esas alarak toplumumuzda dayanışma duygularını geliştirmeye şimdi her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

Bu ziyaret ile ilgili ayrıntılı raporumuz halen baskı aşamasında olup, tamamlandığında ilgili tüm kişi ve kurumlarla paylaşılacaktır.

Türk Tabipleri Birliği
Suriye – Lübnan ziyareti heyeti

 

Dr. Ali Çerkezoğlu, TTB Merkez Konsey Üyesi

Dr. Hülya Biriken, TTB Merkez Konsey Üyesi

Dr. Erkan Kapaklı, TTB Merkez Konsey Üyesi

Dr. Şefik Zan, TTB  Yüksek Onur Kurulu Üyesi

Prof. Dr. Özdemir Aktan, İstanbul Tabip Odası Başkanı

Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Adana Tabip Odası Başkanı

Dr. Özkan Özdemir, Mersin Tabip Odası Başkanı

Prof. Dr. Kemal Bakır, G. Antep Tabip Odası Başkanı

Dr. Selim Matkap, Hatay Tabip Odası Genel Sekreteri

Dr. İbrahim Tartıcı, Hatay Tabip Odası Y.K Üyesi

Dr. Yunus Sovukluk, Hatay Tabip Odası