Toplumsal Çözülmenin Miladı: 12 Eylül 1980

Toplumsal Çözülmenin Miladı: 12 Eylül 1980

 

                Amerikalıların “our boys” dedikleri generaller 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden tam yirmialtı yıl geçmiş olmasına rağmen halen yargılanabilmiş değiller. Nitekim (!)  bazı açılışlarda boy göstermeye, hemen her konuda ahkam kesmeye devam ediyorlar. Bir toplumsal yapıyı ekonomik, siyasal, kültürel top yekun çözme ve yeniden inşa etme operasyonu olan 12 Eylül askeri darbesinin sonuçları itibarıyla bakıldığında oldukça başarılı bir girişim olduğu söylenebilir.

 

                12 Eylül darbesi ile örgütlenme dağıtılmış, tüm demokratik haklar askıya alınmış, insan hakları ihlalleri sistematik bir hale getirilmiş, kültürel yozlaşmanın önü açılmış, dinci gericilik, şovenizm ve milliyetçilik alabildiğine körüklenmiştir. Şiddetin toplumun tüm hücrelerine dek sızdığı, paranın tüm toplumsal değerlerin yerini aldığı bu dönem 24 Ocak 1980’de alınan neoliberal kararların uygulanmasına zemin hazırlamıştır. Sağlık alanında da bu gün yaşadığımız pek çok sorunun temel nedeni olan piyasalaştırma- ticarileştirme girişimlerinin miladı olarak kabul edilebilir 12 Eylül askeri darbesi.

 

  • TTB faaliyetlerine iki yıl süreyle sınırlama getirilmiş, merkezi İstanbul’dan Ankara’ya alınmıştır.
  • 224 sayılı “Sosyalizasyon” Yasası askıya alınmış, kamusal sağlık anlayışından vazgeçilerek, süratle sağlık hizmetlerinin ticarileşmesini sağlayacak düzenlemelere girişilmiştir.
  • Mecburi Hizmet Yasası çıkarılmıştır.
  • Tamgün Çalışma Yasası iptal edilmiştir. Bu yasadan geriye sadece başka çalışma alanlarında 8 saat olan,  sağlıkta ise günlük 9 saatlik mesai süresi kalmıştır.
  • Darbeci generallerin hekimlere yönelik “Bayrağın ucundan tut desen, kaça diye sorarlar” gibi ifadeleri sonraki neredeyse tüm siyasetçiler tarafından benimsenmiş ve hekimlerin toplumsal statüsü erozyona uğratılmıştır.
  • 1980’de 8 olan tıp fakültesi sayısı süratle arttırılarak bu gün 50’ye ulaşmıştır. Hızla artan hekim sayısı beraberinde işsizlik, nitelik, ücretin baskılanması gibi sorunları da beraberinde getirmiştir.
  • Sağlık kurumlarında kurulmaya başlanan döner sermaye işletmeleri bu gün sağlık kurumlarının neredeyse tek geliri durumuna gelmiştir. Bu durum sağlık kurumlarını işletme- ticarethane haline döndürmüştür.
  • Hekim ücretleri diğer çalışanlara yapıldığı gibi sürekli baskılanmış ve sonuçta hekimlerin %70’i ek iş yapmadan geçinemez duruma gelmişlerdir.
  •  Şiddet kullanımının yaygınlaştırılması, sağlık kurumlarını da etkiler olmuş ve yetkililerin hekimleri sağlıktaki olumsuzlukların sorumlusuymuş gibi hedef gösteren açıklamaları sonucu, hekimlere yönelik şiddet artmıştır.
  • Kamu sağlık kurumlarına yatırımlar durdurulmuş ve bugün bu kurumlar hizmet veremez bir noktaya doğru gitmektedirler. Son 1 Temmuz genelgesi bu anlayışın halen sürdüğünün örneğidir.

 

                12 Eylül’ün kamusal sağlık anlayışında yarattığı tahribat halen derinleştirilerek sürdürülmektedir. “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın kökleri o günlere dek uzanır. Dolayısıyla bugün 12 Eylül’le top yekün bir hesaplaşmanın sağlık alanındaki yolu sağlığı bir hak olmaktan çıkarıp piyasanın insafına terk eden “Sağlıkta Dönüşüm Programı”na karşı durmaktan geçmektedir.

 

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ