1 Temmuz Tebliği Danıştay'da...

hukuk.gif1 Temmuz 2006 tarihinde yayımlanan Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği’nin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile Türk Tabipleri Birliği  tarafından Danıştay’a açılan dava metni…

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI
VE DURUŞMA İSTEMLİDİR
DANIŞTAY BAŞKANLIĞI’NA

 

 

DAVACI                    :Türk Tabipleri Birliği

VEKİLİ                      :Av.Mustafa GÜLER – Av.Ziynet ÖZÇELİK

                                    Strazburg Caddesi 28/28 Sıhhiye 06430 Ankara

DAVALI                    :Maliye Bakanlığı – Ankara

T.KONUSU               :Resmi Gazete’nin 01.07.2006 tarih ve 26215 sayılı nüshasında yayımlanan Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği’nin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemidir.

YAYIM TARİHİ       :01.07.2006

AÇIKLAMALAR     :

Genel olarak

Ülkemizde sağlık güvencesine sahip bütün bireyler (işçi, memur, emekli, serbest çalışan) ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile bireylerinin sağlık giderlerinin karşılanmasında kamusal katkının miktar ve koşullarının doğrudan ya da dolaylı olarak belirlendiği 2006 Yılı Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği 29 Nisan 2006 ve 31 Mayıs 2006 tarihlerinde yayımlanmıştı. Bu Tebliğler ile sağlık hizmetlerinin sunumunda getirilen bilimsel ölçütlere aykırı sınırlamalara karşı içinde müvekkilin de bulunduğu birçok kişi ve kurum tarafından dava açılmış iken anılan Tebliğlere ek olarak, 01.07.2006 tarihinde, yeni bir tebliğ daha yayımlandı.

Söz konusu Tebliğde, tedavi yardımından yararlananların resmi ya da özel sağlık kurum ve kuruluşlarından ayakta teşhis ve tedavi hizmeti için yararlanmalarında resmi kuruluşlar ve geri ödeme kurumları tarafından ödenecek ücret saptanmıştır. Bu ücretler, sağlık hizmetinin niteliği gözetilmeksizin vaka başına belli bir miktar olarak saptanmıştır. Vaka başı ödeme olarak adlandırılan husus, sağlık kurum veya kuruluşuna başvuran hastanın hastalığı ve bu hastalığın teşhis ve tedavisi için yapılan iş ve işlemler dikkat alınmaksızın baştan belirlenen bir miktarın ödenmesidir. Genel sistem bu şekilde tanımlanmış, istisnaları da Tebliğ’de sayılmak suretiyle belirlenmiştir. Henüz bir hastalık tanısı dahi konulmamışken vaka başına fiyat saptanmasının yanlışlığının yanı sıra, saptanmış olan bu ücretler de sunulan sağlık hizmeti karşısında çok düşüktür.

 

Getirilen bu sistem, özellikle, sağlık hizmeti sunumunda çağdaş teşhis ve tedavi araçlarından yararlanmayı engellemesi veya bu araçlardan yararlanılabilmesini bireyin ayrıca ödeme yapmasına bırakması bakımından kamu yararı ve hizmet gereklerine aşağıda belirteceğimiz sebeplerle aykırı olmakla yürütmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmesini talep ediyoruz.

 

TEBLİĞ İLE GETİRİLEN DÜZENLEMELER

 

Birinci basamak sağlık kuruluşları bakımından

Birinci basamak sağlık kuruluşları sağlık ocakları ve özel polikliniklerdir. Dava konusu Tebliğ ile birinci basamak resmi sağlık kuruluşlarına başvurulmasında hasta için Devlet’in ödeyeceği miktar 11,00 YTL olarak saptanmıştır. Anılan miktar özel sağlık kuruluşları için ise 13,20 YTL’dir. Bu tarife, birinci basamak sağlık kuruluşlarında sunulan hizmetlerden diş hastalıklarının tanı ve tedavileri ile acil sağlık hizmetleri dışındaki bütün hizmetlerin sabit ücretidir. Birinci basamak sağlık kuruluşlarının hastayı sevk etmesi durumunda kendilerine ödenecek ücret sadece 5,00 YTL’dir.

           
İkinci ve üçüncü basamak sağlık kurumları bakımından

İkinci basamak sağlık kurumları yataklı tedavi kurumları olan hastaneler ile özel tıp merkezleri, üçüncü basamak sağlık kurumları ise eğitim hastaneleri ile tıp fakültelerine bağlı araştırma hastaneleridir.

Dava konusu Tebliğ ile ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına başvuran hastalar için Devlet’in yapacağı ödeme, uzmanlık alanları ve yataklı tedavi kurumunun sınıfına göre Tebliğ ekindeki çizelgelerde belirtilen miktardır. İlgili hasta için çizelgede belirtilen bu miktarın ödenmesi ile hastanın muayenesi, gerektiğinde konsültasyonu ve Tebliğ ekinde (Ek 2) istisnai olarak sayılanlar dışındaki bütün tetkik tahlil müdahale girişimsel işlemler ve radyolojik işlemlerinin parası ödenmiş sayılmaktadır. Örneğin Sincan Devlet Hastanesindeki Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanına muayene olan bir hasta için yapılacak ödeme tutarı 27,00 YTL’dir[1][1] ve bu miktarın ödenmesi ile o hasta için yapılan ve Tebliğ’in (2) numaralı ekinde belirtilen işlemler dışındaki bütün iş ve işlemlerin bedeli ödenmiş olmaktadır. Hastalığın tipine göre sunulan hizmetin maliyetinin anılan miktarın üzerinde olup olmadığı dikkate alınmamaktadır.

 

Bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonans hizmetleri

Tebliğ’de bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonans isimli teşhis araçları için ayrı bir ücretlendirme yöntemi saptanmıştır. Yataklı tedavi kurumlarında bu hizmetin veriliyor olması halinde vaka başına ödemeye 0,70 – 0,80 YTL eklenmekte; hastada bu araçların kullanılıp kullanılmadığına bakılmamaktadır.

 

Fizik tedavi işlemleri
Dava konusu Tebliğ’de Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanlık alanında yürütülen faaliyet ile ilgili olarak bir “paket” ilavesinde bulunulmuştur. Buna göre FTR uzmanlık alanında yapılan tedavinin günlüğüne 14. güne kadar 30,00 YTL, 15–30. güne kadar 22,00 YTL ve 30 günden sonra 17,00 YTL saptanmıştır.

 

İPTAL SEBEPLERİ

 

Dava konusu Tebliğ ile getirilen düzenlemelerin amacı kaynakların tasarruflu ve etkin kullanımını sağlamak, geri ödeme kuruluşlarının ödeme ve kontrol işlemlerini kolaylaştırmak olarak belirtilmesine karşın anılan düzenlemeler uygulamada birey ve toplum sağlığını bozucu, sağlık hizmetlerindeki kalitenin gelişmesini engelleyici ve sonuçta ortaya çıkacak hastalıkların tedavi edilmesi gereğinden dolayı geri ödeme kuruluşlarının maliyetini arttırıcı etkiler yaratacaktır.

“Söz konusu tebliğ, hastaları birbirine benzeyen vakalar olarak gören ve ödeme hesaplarını buna göre yapan bir anlayışla hazırlanmıştır. Yani, sanki bütün hastalar basit bir muayene ve basit laboratuvar analizlerle teşhis konulabilecek vakalardır. Tıp eğitiminin ilk yıllarında, hiçbir hastanın diğerine benzemediği ve her vakanın ayrı bir antite olduğu öğretilir. Bu nedenle söz konusu tebliği hazırlayanlar arasında hekimlerin olduğunu düşünmek bile mümkün olamaz. Olsa olsa böyle bir tebliği, biyoloji nosyonundan yoksun, tıp bilimi ile hiç uğraşmamış, yaşamı boyunca hasta muayene etmemiş, ömrü muhasebe kayıtlarını incelemek, rakamları toplayıp bölmekle geçmiş kişiler hazırlamış olmalıdır. Çünkü bu tebliğde insan yoktur, rakamlar vardır.[2][2]

Dava konusu Tebliğ’in hiçbir tanı konulmamış bir hasta için önceden fiyat belirlemesi niteliğindeki vaka başı fiyat uygulaması, saptanan ücretlerin aşırı düşük olması, hastanın kısı süredeki başvurularında ücreti kendisinin ödemesinin gerekmesi gibi düzenlemelerinin aşağıda belirteceğimiz hukuka aykırılıklar sebebiyle iptali gerektiği kanısındayız.

1.      Tanı öncesi paket fiyat belirlenmesi hizmetin niteliğine aykırıdır

Sağlık hizmet sunumunda çağdaş tıbbi yaklaşım kanıta dayalı tıptır. Kanıta dayalı tıp yaklaşımında hekim muayene sonucunda edindiği klinik bulguları tetkik tahlil sonuçları ile birlikte değerlendirerek hasta hakkında karar verir. Sadece muayene sonuçlarına göre bir karar verilmesi, mevcut olanakların elverdiği tanı araçlarından yararlanılmaması çağdaş yaklaşımda eksiklik olarak görülmekte ve ortaya çıkan olumsuz sonuçlar sebebiyle hekim ve sağlık kuruluşları kusurlu addedilerek cezai ve hukuki yaptırımlara maruz kalmaktadır:

“Vekil vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilinin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. ( BK. 321/1 md. ) O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil ( hasta ), mesleki bir iş gören doktor olan vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK"nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekâlet E. i gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.”(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 07.02.2005 tarih 2004/12088 E. 2005/1728 K.)

Belirtilen yargı kararında da vurgulandığı üzere sağlık hizmeti sunulmasında asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak sağlık hizmeti sunanlara yüklenmiş bir görevdir.

Tebliğ ile getirilen düzenlemede, henüz hiçbir hastalık tanısı konulmamış hastaların müracaatlarında yapılacak iş ve işlemlerin bedeli baştan belli bir miktar olarak saptanmak suretiyle belirlenmeye çalışılmaktadır. Tanı konulmadan sabit bir ücret belirlemesi yapılamaz. Böylesi bir belirlemeye uyulması durumunda hekimler gerekli olabilecek kimi tetkiklerden vazgeçmek zorunda kalabilecek, tanı ve tedavi kurumları tasarruf yapma yoluna gidebilecek ve bunun sonucunda da hizmet kalitesi  kaçınılmaz olarak düşecektir. Düzenleme sağlık hizmetinin niteliğine uygun değildir. Tebliğ ile getirilen uygulama, hizmeti sunanlar ve bu hizmetten yararlananların malpraktis sebebiyle karşı karşıya gelmelerine dahi sebep olabilecek birçok riski içermektedir.

Ayrıca, sunulan sağlık hizmetinin bedelinin bu derece düşük belirlenmesi neticesinde teşhis ve tedavi araçlarında yeniliklerin ülkemize gelmesi, kullanılması önlenecek; eski, güvenilirliği azalmış olan araç ve yöntemlere başvurularak maliyetlerin azaltılmasına doğru bir yönelim olacaktır. Böylesi bir yönelme sonucunda eski teknolojilere para yatırılması sebebiyle ülkemiz kaynakları israf edileceği gibi hastaların nitelikli sağlık hizmetine erişimleri de kısıtlanmış olacaktır.

2.      Tebliğ ile belirlenen ücretler hizmetin sunulmasını engelleyecek derecede düşüktür
A-Birinci basamak sağlık kuruluşları yönünden

Tebliğ ile birinci basamak sağlık kuruluşlarına başvuran hastalar için 11,00 YTL ücret saptanmıştır. Bu ücret ile hastanın muayene edilmesi, gerektiğinde konsültasyon amacıyla başka hekimden görüş alınması ve yine gerektiğinde bütün tetkik ve tahlillerinin yapılarak hastalığının teşhisinin konulması, tedavisinin verilmesi istenmektedir. 

Sağlık hizmet sunumunda hataya yer yoktur. Yapılan bir hata çoğu zaman sakatlık ya da ölüm ile sonuçlanır. Bu nedenle sağlık hizmeti yüksek riskli hizmetler arasında değerlendirilmekte ve buna uygun olarak hastalıkların teşhis ve tedavisinde uyulması gereken protokoller hazırlanarak bunlara uyulması hususunda özen gösterilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde henüz rehber protokoller tam olarak hazırlanmış olmasa da 2002 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanarak dağıtımı yapılan “Birinci Basamağa Yönelik Tanı Ve Tedavi Rehberleri” mevcuttur. Bu yayından, ülkemizde en sık rastlanan rahatsızlıklardan biri olan yüksek tansiyon şikâyeti sebebiyle birinci basamak sağlık kuruluşuna başvuran bir hastaya yapılması gereken tıbbi işlemlere bakalım:

Fizik Muayene: Hipertansiyon (HT) tespit edilen hastanın tam bir fizik muayenesi yapılmalı ve özellikle vücut kitle indeksi, göz dibi değerlendirmesi, kardiyovasküler ve arteriyel sistem muayenesi ve nörolojik muayenesi değerlendirilmelidir.
Laboratuvar: Komplike olmamış HT"da laboratuvar incelemeleri çoğunlukla normaldir. Ancak, tanı konulması, hastanın başlangıç değerlerinin bilinmesi ve izleminde yararlanılması için eğer olanak varsa aşağıdaki incelemeler yapılmalıdır:
•  Tam İdrar Tahlili
•  K, Na, Kreatinin, Açlık Kan Şekeri, Total Kolesterol, HDL Kolesterol
•  EKG
•  Telekardiyogram”

Yüksek tansiyon şüphesi ile başvuran bir hastaya tanı konulması, hastanın başlangıç değerlerinin bilinmesi ve izleminde yararlanılması için yukarıda belirtilen tetkik ve tahlillerin yapılmasının gerekliliği açıktır. Bu tetkik ve tahlillerin ücretini 31 Mayıs 2006 tarih ve 26184 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği’nin Birinci Basamak Sağlık Kuruluşlarında Yapılabilecek Laboratuvar Ve Radyolojik Görüntüleme İşlemleri başlıklı (1) numaralı ekinden çıkarttığımızda, toplam bedelinin 11,00 YTL’yi çok aştığı görülmektedir![3][3] Örnekleri çoğaltmak mümkündür[4][4]. Hekim emeği hiç dikkate alınmadığı durumda dahi tetkik ve tahliller için saptanan ücret geri ödeme kuruluşlarının ödeyeceği miktarın üstünde olduğuna göre sağlık kuruluşları ya bu tetkik-tahlilleri yapmaktan kaçınacak ya da hastadan ek ücret istemek yoluna gideceklerdir.

Kendilerine ödenecek ücretin maliyeti dahi karşılamaması sebebiyle, sağlık kuruluşlarının, tetkik ve tahlil yapmaktan kaçınarak teşhis koyma eğilimi ciddi risktir. Hastanın başlangıç değerlerinin bilinmemesi ileride ortaya çıkan değerlerin anlamlandırılmasının önünde engel oluşturacağı gibi herhangi bir olumsuzluk ile karşılaşıldığında tanı araçlarından yararlanılmamış olması hekim veya sağlık kuruluşuna kusur olarak da yüklenebilecektir.

Sağlık hizmetinin bedelinin geri ödeme kuruluşunun ödeyeceği miktarın üstünde kalan kısmın hastadan istenmesi de hizmet gereklerine aykırıdır. Zira böylesi bir yaklaşım ile karşılaşan hasta sağlık hizmeti almaktan vazgeçebilecektir. Hastanın başlangıçtaki sağlık hizmetini almaktan vazgeçmesi sebebiyle sonradan ortaya çıkan ağır hastalıkların tedavisi için harcanacak emek, zaman ve para önceki ile kıyaslanamayacak derecede çok olacağı gibi hastanın sağlığını sürekli olarak kaybetmesi riski de bulunmaktadır.

B-İkinci basamak sağlık kuruluşları yönünden

İkinci ve üçüncü basamak sağlık kurumları bakımından da yukarıda belirtilen sakıncalar aynen geçerlidir. İkinci basamak sağlık kurumları olan yataklı tedavi kurumlarında, Tebliğin (2) numaralı ekinde istisna olarak belirtilen kimi işlemler dışındaki hiçbir hizmetin ayakta tedavide ayrıca ücretlendirilmeyeceği, sağlık kurumunun sınıfı ve hastaya sunulan sağlık hizmetinin uzmanlık alanına göre belirlenmiş 19 ila 54 YTL arasında bir ücretin ödeneceği düzenlenmiştir.

Yataklı tedavi kurumları, kuruluş ve işletme maliyeti yüksek, uzman hekim istihdam etmek zorunda olan sağlık kurumlarıdır. Niteliği gereği birinci basamakta teşhis ya da tedavi edilemeyen hastalıkların teşhis/tedavisi ile ilgili olarak hizmet sunulmaktadır. Birinci basamakta çözümlenememiş rahatsızlıkların teşhiş/tedavisi gibi komplike vakalarda ayırıcı tetkikler büyük önem taşımaktadır. İkinci basamak sağlık kurumları, ödenecek ücretin düşüklüğünden yola çıkarak karmaşık vakaların teşhisinde ayırıcı tetkikleri yapmaktan kaçınamayacaklarına göre ya zararına faaliyet gösterecek (ki kısa sürede kapanacaktır) ya da hastadan ilave ödeme talep edeceklerdir. Bu durumda yukarıda birinci basamak için belirtilen sakıncalar ikinci basamakta da aynı şekilde karşımıza çıkacaktır:

—Hastane’de verilen sağlık hizmetinin kalitesi düşecek ve malpraktis vakaları artacak,

—Hastadan ek ücretler istendiği için hasta tedaviden kaçınacak ve ileride daha büyük sağlık sorunlarının tedavisi için Devlet kaynak ayırmak zorunda kalacak,

—Hastane zararına çalışmak yerine kapanacaktır!

Üçüncü basamak sağlık kuruluşları olan üniversite hastaneleri ile eğitim ve araştırma hastaneleri referans hastanelerdir. Ülkenin birçok yerinden, teşhis ve tedavisinde zorluklar yaşanan hastalar bu sağlık kurumlarına yönlendirilirler.  Anılan hastaneler bu niteliklerine uygun olarak çeşitli sağlık kurum ve kuruluşunda nedeni saptanamamış rahatsızlığın sebebini saptayabilmek ya da tedavisini bulmak için modern tanı/tedavi araç ve yöntemlerine başvurmak durumundadır.

Dava konusu Tebliğ’e bakıldığında, belirlenen ücretlerin, üniversite hastaneleri için %50 zamlı ödeneceği belirtilmiştir. Yarı oranında artırılmış ücretler dahi bu tür kurumların giderlerini karşılamaktan çok uzak iken Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastaneleri için bu yönde bir düzenlemeye dahi yer verilmemektedir.

Uygulamanın bu yönde gitmesi durumunda eğitim ve araştırma hastaneleri zaman içinde referans hastane olma özelliğini yitirecek, bu sebeple üniversite hastanelerinde ortaya çıkacak yığılma sebebiyle orada da hizmete erişmede zorluklar yaşanabileceği gibi hizmet kalitesinde de ister istemez düşüşler meydana gelecektir.

C-Sevk halinde ödenecek ücretler düşük ve adaletsizdir

Birinci basamak sağlık kuruluşlarının hastayı sevk etmeleri durumunda kendilerine yapılacak vaka başı ödeme 5,00 YTL ile sınırlı iken yataklı tedavi kurumlarının aynı yerdeki bir üst ya da farklı yerleşim birimindeki aynı nitelikteki hastaneye hastayı sevk etmesi durumunda Tebliğ’de belirlenen vaka başına ücret ¼ oranında düşürülerek ödenecektir.

Hastanın bir üst basamaktaki sağlık kurumuna sevk edilmesinin kriteri tıbbi gerekliliktir. Hastaya birinci basamakta sunulan sağlık hizmeti ile hastalığının tedavisi sağlanamadığından ya da tetkik ve tahlillere karşın hastalığın teşhisi konulamadığından hasta sevk edilmektedir. Bu noktada hastaya birinci basamakta sunulabilecek sağlık hizmeti tam olarak sunulmuş olduğu halde yapılacak ödemede kesintiye gidilmesinin hiçbir mantıklı açıklaması bulunmamaktadır.

İkinci basamak sağlık kurumundan bir başka ikinci basamak sağlık kurumu ya da üçüncü basamak sağlık kurumuna hastanın sevk edilmesinde üzerinde durulması gereken nokta sevki yapan sağlık kurumunda sunulan sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesidir. Yoksa sadece sevk işleminin yapılmış olması yapılacak ödemede kesinti yapılmasını haklı kılmaz.

Böylesi bir kesinti sağlık kuruluşlarını hastayı sevk etmemeye yönlendirecek ve hastanın bir süre sonra kendiliğinden diğer sağlık kuruluşlarına gitmesine sebep olacaktır. Hastanın ikinci veya üçüncü basamak sağlık hizmetine gereksinim duyduğunda hızla ulaşması/derhal sevk edilmesi istenen durumdur. Bu aşamada yaşanacak gecikmeler ileride telafisi mümkün olmayan ya da çok daha fazla maliyet ile giderilebilecek hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabilir.

C-Bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonans ücretleri yönünden

Tebliğ ile bilgisayarlı tomografi (BT) ve magnetik rezonans (MR) ücretlerine ilişkin farklı bir düzenlemeye gidilmiştir. Hasta için çekilen MR ve BT için ücret ödenmesi yerine yataklı tedavi kurumunda anılan görüntüleme cihazlarının bulunması durumunda gelen her hasta için ödenecek ücrete 0,70 – 0,80 YTL ek ücret ödenmesi kararlaştırılmıştır.  Böylece geri ödeme kuruluşları hastaya BT ve MR çekilip çekilmediğine bakılmaksızın ödeme yapmakta ve bu ödemenin sabitliği sebebiyle hizmeti ucuza aldığını düşünmektedir.

Tetkik araçlarının, özellikle de görüntüleme araçlarının, kullanımı konusunda tetkik endikasyonlarının oluşturulacak bilimsel kılavuzlar aracılığıyla saptanması suretiyle gereksiz tanı aracının kullanımından kaçınılması mümkündür. Ülkemizde bu nitelikte bir kılavuz yetkili kurum olan Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanmış değildir. Bilimsel ölçütler içinde hazırlanacak böyle bir kılavuz ile gereksiz (endikasyonsuz) BT ve MR kullanımının önüne geçilmesi mümkün iken davalı İdare tarafından anılan tetkik araçları için ödenecek ücrette kesinti yapmak suretiyle kullanımlarını kısıtlamaya çalışmaktadır.

“Ülkemizde belirli alanlarda uzmanlaşmış referans hastaneleri bulunmaktadır. “Uzmanlaşma” doğru kullanıldığında kısa sürede tanı ve tedaviyi sağladığı için maliyeti düşüren bir faktördür. Örneğin ülkemizde yüzlerce MR cihazı olmasına karşın epilepsi hastalarına uygun protokoller uygulanarak tetkik yapan uzmanlaşmış merkez sayısı birkaç tanedir. Uygun olarak yapılmayan bir tetkik hem klinik uygulamalar açısından hastalara zarar vermekte hem de maliyeti arttırmaktadır. Bu tebliğde uzmanlaşma ve ülke çapında maliyeti düşürme yapıları tamamen ortadan kaldırılmakta ve tüm hastalara, hastalıklara ve kuruluşlara aynı gözle bakılmaktadır. Bunun sonucunda kısa-orta vadede klinik açıdan yanlış ve kötü uygulamaların yapılacağı ve amaçlanılanın tersine yüksek maliyette hizmet alımının gerçekleşeceği açıktır.”[5][5]

C-Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ücretleri yönünden

Dava konusu Tebliğ’in 4.maddesi ve (3) numaralı ekindeki hükümler uyarınca fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sunulan hastalar için geri ödeme kuruluşlarının yapacakları günlük paket ödeme, tedavinin sürdüğü zamanın artması ile ters orantılı biçimde belirlenmiştir.

Yapılan bu belirleme “tedavinin içeriği ve kalitesi açısından son derece yetersiz bir ayırım içermekte; ne yazık ki en çok da hastayı mağdur etme tehlikesini taşımaktadır. Şöyle ki; hastalara adından da anlaşıldığı gibi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uygulaması olarak sadece Fizik Ajan uygulaması yapılmamakta, aynı zamanda egzersiz uygulamaları, bazen özel reahbilitasyon programları verilmektedir. Özellikle felçli hastalara yapılan tedavi sayısal olarak çok fazladır (bunu azaltmak mümkün değildir) ancak ücret azaltıldığı halde tedavinin kalitesinde değişiklik olmaması istenmekte (en azından tedavi süresinin en az 1 saat olması yönünde beklenti devam etmektedir) ve böylece tedavinin yapıldığı kurum ve uygulayıcı kişinin mağduriyeti kesin olmaktadır. Bunun olumsuz sonuçlarının hastaya yansıması kaçınılmazdır.”[6][6]

 

3.      Hastanın ilk başvurusundan sonraki 10 gün içinde yeniden aynı kliniğe başvurması durumunda ek ücret ödenmemektedir

Tebliğ’in 2.2 maddesinin ikinci fıkrasına göre aynı sağlık kurumunun aynı kliniğine 10 gün içinde ikinci defa başvuran hasta için herhangi bir ödeme yapılmamaktadır. Bu düzenleme ile kendisine verilen tedavi ile iyileşmemiş olan hastanın 10 gün içinde ilgili sağlık birimine yeniden başvurmasında ödenmesi gereken ücreti kendisinin karşılaması beklenmektedir. Hastanın “cepten” ödeme yapmamak için 10 günü geçirmesi ya da tedaviden kaçınması biçiminde ortaya çıkabilecek her iki olasılık da sonucu itibariyle hastalığın tedavisini güçleştirecek/pahalılaştıracak olmakla kabul edilebilir değildir.

4.      Tebliğ nitelikli sağlık hizmet sunumunu engelleyecek ölçüde ağır hükümler içermekte olup uygulanması durumunda birey ve toplum sağlığında telafisi olanaksız zararlar doğurabilecektir

Dava konusu Tebliğ’in yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2006 tarihinden sonra, yukarıda açıklanan gerekçeler sebebiyle, bütün sağlık kurum ve kuruluşları resmi kurum çalışan ve emeklilerine hizmet verme noktasında sıkıntı içine düşmüştür. Ekte bazılarına yer verdiğimiz açıklamalar göstermektedir ki kamu hastaneleri hizmetin finansmanını karşılamakta yaşadıkları güçlük sebebiyle hizmet sunmaktan kaçınma aşamasına gelmek üzeredirler:

“...Bazı üniversite hastanelerinden personel çıkarılmaya başlandı. Biz henüz çıkarmadık ama çıkarmayacağımız anlamına gelmiyor. Çünkü kaynak tükeniyor. İflasa gidiyoruz. Üniversite hastanelerinin üç aydan fazla ayakta kalacağına inanmıyorum.” (Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç)

“Tebliğ tüm Türkiye için sorun oluşturuyor. Hastaları, bu şekilde kısıtlayıcı paketlerle tedavi etmek mümkün değil. Üniversite hastanelerine genellikle, diğer kamu hastanelerinde muayenesi yapılamamış, ayrıntılı tetkik ve tedavi ihtiyacı olan hastalar sevk ediliyor. Bu tür hastaların tedavi maliyetleri yüksek oluyor. Tebliğin getirdiği kısıtlayıcı uygulamalar yüzünden vatandaş da eziyet çekecek. Üniversite hastaneleri olarak darboğaza girdik.” (HacettepeÜniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunçalp Özgen)

“Özel hastaneler kendisini kurtarabiliyor, ama üniversite hastaneleri gerçekten çok zor durumda. Bir yıldan fazla dayanamayız. Her an iflasın eşiğine gelebiliriz.” (Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı)

“Hizmet veremez haldeyiz. Paket fiyatları yüzünden zarar ediyoruz. Tebliğ, yılsonuna kadar bütün devlet ve üniversite hastanelerinin çöküşüne neden olacak.”(Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras) [7][7]

  Anayasa’da ifadesini bulan sosyal devlet ilkesine temelden aykırı olan bu Tebliğ düzenlemesi ile önceden primini ödemiş olmalarına karşın hastalar, sağlık hizmeti alabilmek için yeniden ek ödeme yapmak zorunda bırakılacak ya da hizmeti alamamak riski ile karşı karşıya kalacaklardır. Bütçede tasarruf yapmak amacıyla çıkartılan bu Tebliğ ile anayasa kurallarına aykırı olarak bireylerin tedavi alma hakkı önüne yeni engeller çıkartılmaktadır.

Sağlık hizmetinin satın alınmasında gerekli denetimin yapılması yetki ve görevi ilgili idarelerdedir. Davalı İdare, denetlemek yerine baştan kısıtlama yapmaktadır. Sağlıktan tasarruf edilemeyeceği, sağlıktan tasarrufun yaşamdan tasarruf demek olduğu gerçeği karşısında dava konusu düzenlemenin hiçbir bilimsel temel ve değeri bulunmadığı gibi, kamu yararı ve hizmet gereklerine de açıkça aykırıdır.

İYUK m.27’de yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için aranan koşullar davada gerçekleşmiş olmakla dava konusu düzenlemenin yürütmesinin ivedilikle durdurulmasına karar verilmesini talep ediyoruz.

HUKUKSAL NEDENLER  :1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü, Sağlık Bakanlığı Birinci Basamağa Yönelik Tanı ve Tedavi Rehberi, İ.Y.U.Y.  ve ilgili diğer mevzuat.
DELİLLER                           :Bilimsel görüşler, gerekli görüldüğünde bilirkişi incelemesi ve diğer yasal deliller.

SONUÇ VE İSTEM             :Açıklanan nedenlerle, Resmi Gazetenin 01.07.2006 tarih ve 26215 sayılı nüshasında yayımlanan Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği’nin bilimsel gerçekliğe, kamu yararına, hizmet gereklerine aykırı düzenlemeler içermekle ve bu düzenlemeler açıkça hukuka aykırı ve telafisi imkânsız zarara yol açıcı olmakla öncelikle ve ivedilikle yürütmesinin durdurulmasına, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı idareye yüklenmesine, incelemenin duruşmalı olarak yapılmasına karar verilmesini saygılarımla ve vekâleten talep ederim.09.08.2006

Davacı Vekili
Av.Mustafa GÜLER

 

 

 

 

Eki:1-Vekâletname örneği

2-Dava konusu işlem

3-Uzmanlık derneklerinden alınan görüşler

4-Sağlık Bakanlığı Birinci Basamağa Yönelik Tanı ve Tedavi Rehberleri

5-Gazete kupürleri

 


 



[1][1] Bu miktar Ankara Dr.Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinde 54,00 YTL, Özel X Hastanesinde 64,80 YTL, Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesinde ise 73,50 YTL’dir.
[2][2] Prof.Dr.Zafer Öztek’in görüşünden alınmıştır.
[3][3] HDL kolesterol 1,60 - Kolesterol 1,10 - İdrar tetkiki (Strip ile) 1,20 - Potasyum (K) 1,10 - Sodyum (Na) 1,10 - Kreatinin 1,10
Glukoz (AKŞ) 1,00 - Kalp teleradyogramlar (tek yön)  7,70 – EKG 3,24 - TOPLAM:19,14 YTL
[4][4] Göğüs ağrısı şikayetiyle başvuran bir hasta için yapılacak işler 74,22  YTL; eklem ağrısı ile başvuran çocuk hasta için yapılacak işlemler 81,35 YTL tutmakta ancak sadece 11,00 YTL ödeme yapılmaktadır.
[5][5]  Türk Radyoloji Derneği görüşünden alınmıştır.
[6][6] Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği görüşünden alınmıştır
[7][7] Radikal Gazetesi 04.08.2006