İŞKENCENİN ÖNLENMESİ İÇİN SAMİMİYET ÇAĞRISI

21.03.2006

İŞKENCENİN ÖNLENMESİ İÇİN SAMİMİYET ÇAĞRISI

Dünyada işkence ve şiddet yoluyla, insanlığımızı ve zihinlerimizi teslim almaya yönelik giderek artan çabalar karşında insan olmanın onur ve değerini korumak isteyen herkese son derece büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumluluğun bilincindeki kurumlar; Türk Tabipler Birliği (TTB), Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) olarak işkencenin önlenmesi ve hatta zihinlerimizden tümden kazınabilmesi için mevcut bilgi birikimimizi yıllarca İstanbul Protokolü hazırlanması ve eğitimi çalışmalarına seferber ettik. Belgenin kısa ad olarak İstanbul Protokolü olarak anılmasının bir nedeni de budur.

İşkencenin önlenmesinde en önemli araçlardan biri olan İstanbul Protokolü(IP), işkencenin iddialarının etkin araştırılması ve dokümantasyonu için standartları içeren ilk uluslararası kılavuz belgedir. 2000’de Birleşmiş Milletler Genel Kurul’unda kabul görerek resmi belge niteliği kazanmıştır. Uluslararası hukuk, devletlere işkencenin önlenmesi için iddiaların etkin biçimde araştırılması, belgelenmesi ve sorumluların cezalandırılması yükümlülüğünü getirmektedir. Bugün için artık bir devletin “biz işkenceye karşıyız ve işkenceyi etkin biçimde önlemeye çalışıyoruz” diyebilmesi ve bu iddianın kabul görebilmesi için araştırma ve incelemelerin İstanbul Protokolü’nde belirtilen standartlara uygun biçimde yapılmasını sağlaması gerekmektedir

Kurumlarımız bu kılavuzun daha yaygın kullanıma sokulması için ülkemizde pek çok eğitim çalışması gerçekleştirmiştir. Dahası, yine kurumlarımız bugünlerde Dünya Tabipleri Birliği, İşkence Görenler için Uluslararası Konsey (IRCT), İnsan Hakları için Hekimler gibi uluslararası kurumlar ile birlikte 10 ayrı ülkede İstanbul Protokolü’nün eğitimi gerçekleştirmektedir.

Hal böyle iken, yaklaşık 18 aydır anlamakta çok zorlandığımız bir süreç yaşamaktayız:

Adli Tıp Kurumu, Adalet Bakanlığı aracılığı ile, 2004 yılı içinde Avrupa Birliği’ne (AB) savcı, hakim ve hekimlere yönelik İstanbul Protokolü eğitimi yapılması için bir proje sunmuştur. Projenin uygulanmasına yardımcı olan Avrupa Birliği Teknik Yardım ve Bilgi Değişim birimi (TAIEX), 25-27 Mayıs 2005 ve 30 Mayıs–1 Haziran 2005 tarihlerinde İstanbul ve Ankara’da yapılması planlanan bu eğitim için eğitimcilerin sağlanması ve eğitim modüllerinin hazırlanması için İngiltere’den Medical Foundation adlı organizasyon ile birlikte Türkiye’den kurumlarımıza işbirliği önermiştir. Yoğun bir çalışma sonrasında bu dört kurum tarafından gerekli tüm hazırlıklar yapılmış olmasına karşın Adalet Bakanlığı söz konusu eğitimi 24 Mayıs 2005 tarihinde, yani başlamasından bir gün önce, hiçbir açıklama yapmadan iptal etmiştir.

2005 Ekim’inde Başbakanlık, AB İlişkileri Genel Sekreterliği ve TAIEX arasında yeniden başlayan yazışmaların sonucunda TAIEX, yukarıda sözü edilen dört kurum ile yeniden ilişki kurarak eğitimin gerçekleştirilmesini istemiştir. Aynı zamanda TAIEX, Eğitim çalışmasının iptaline/ertelenmesine önceki süreçte ortaya çıkan kurumlar arası yanlış anlaşılma ve iletişim eksikliklerinin yol açtığını, bu kez bunların yinelenmemesi için tüm önlemlerin alınacağını ifade etmiştir.

Buna karşın ikinci süreçte karşılaşılan yeni gelişmeler, bu kez eğitimin bizler tarafından sürdürülebilmesinin koşullarını ortadan kaldırmıştır.

Çünkü,doktor raporları sayesinde işkencenin üstünün örtülmesi, işkencecilerin cezasız kalması konusunda Türkiye’de sembol olmuş bir isim; Dr.Nur Birgen bu eğitimin koordinasyonunda yer almıştır.

Bilindiği gibi, Dr. Nur Birgen’e, işkenceye maruz kalanlara hatalı raporlar hazırladığı için, Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu’nca meslekten men cezası verilmiştir. Her ne kadar kendisinin TTB Yüksek Onur Kurulu’nun kararı aleyhine yargı sürecine başvurması sonucu, mahkemece, kendisinin kamu görevlisi olduğu gerekçesi ile TTB Yüksek Onur Kurulu kararı iptal edilmiş olsa da, bu tür soruşturmaların önemi açıktır. Hatta Dr. Nur Birgen’nin adı Amnesty International (1999, 2005 raporları), Human Rights Watch (2000, 2003 raporları) ve Birleşmiş Milletler (Özel Raportörün 1995 Raporu) vb. uluslararası kuruluşların raporlarında işkence karşısında kötü hekim tutumlarına örnek olarak anılmaktadır.

Dünya Tabipler Birliği, IRCT, ve TIHV tarafından geliştirilmiş kriterlere göre genel mesleki formasyonun yanı sıra eğitimcilerde aranan özellikler şunlardır;

-İnsan hakları alanına yüksek ilgilerinin olması

-Istanbul Protokolünü kullanma deneyimlerinin olması

-İşkencenin önlenmesi konusuna derin adanmışlığının olması

-İşkencenin önlenmesi veya işkence görenlerin tedavisi veya işkencenin dökümantasyonu veya işkence görenlere hukuk destek alanında çalışıyor ve deneyimli olması,

-İnsan Hakları alanındaki çalışmaları ile güvenilir ve saygı duyulan bir kişi olması, insan hakları ihlallerini desteklememiş, ve/veya insan hakları konuları ile çelişen bir suçlamaya uğramamış veya hakkında kuşku duyulmamış olması,

Bu kriterler de gözönüne alındığında, Nur Birgen  niteliğinde bir kişinin işkencenin önlenmesi çalışmasında koordinasyon rolü üstlenmesi bizler açısından kabul edilemez bir durumdur. Bu, eğitimden beklenen sonuçlar ve “işkenceye sıfır tolerans” yaklaşımının inandırıcılığı açısından ciddi soru işaretlerine neden olmaktadır.

Yanı sıra bir yetişkin eğitimi formatına uygun olarak interaktif bir eğitim planlanmış ve onaylanmış olmasına karşın, kurumlarımız dışında eğitim grubunda yer alan diğer unsurlar ile işbirliği ve işbölümü içinde bir ekip çalışması gerçekleştirilmemiştir. Eğitim metodolojisi ve uygulaması ile ilgili hiçbir iletişim olmamıştır. Bu bağlamda eğitim çalışmasının yapılmasına kısa bir süre kala, tüm önerilerimize karşın, hala hiçbir toplantının yapılamamış olması ilginç bir gelişmedir. İstanbul Protokolü gibi çok önemli bir uluslararası belgenin oluşumunda çok etkin bir rol oynayan, dünyadaki en deneyimli ekip olarak çeşitli ülkelerden İstanbul Protokolü eğitimlerinin organize edilmesi veya eğitimci katkısı sunulması için davetler alan bizler ile proje sahiplerinin ilişki kurmaktan kaçınması anlaşabilecek bir durum değildir.

TTB, ATUD ve TIHV hekim ve hukukçulara yönelik tüm İstanbul Protokolü eğitimlerini sonuna dek desteklemekte ve çok önemli görmektedir. Bu eğitimin başarısı ve iyi geçmesi adına, yaşanılan çeşitli sıkıntılara rağmen, çabalarımızı sürdürmeyi yeğledik.

Ancak gelinen noktada bu projenin gerçekten İstanbul Protokolü’nün yaşama geçirilmesi ve bu yolla işkencenin önlenmesi doğrultusunda işlevsel bir amacının olduğunu artık tüm iyi niyetimize rağmen düşünemiyoruz. İşkencenin önlenmesi amacında ortaklaşan tüm projelerde çalışmaya, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmaya sonuna kadar açığız. Ancak, genelde insan hakları, özelde işkencenin önlenmesine yönelik eğitimleri bireysel, kurumsal ve ülkesel bir vitrin düzenleme faaliyetinin parçası olarak ele alan yaklaşımlara da destek vermemiz mümkün değildir.

TTB, TIHV, ATUD olarak bu aşamada ve Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumu’nun sorumlu olduğu bu koşullarda bu projede çalışmayı sürdürmeyi kendi ilkelerimize uygun bulmadığımız için bir süre önce çalışmadan çekildiğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.

ADLİ TIP UZMANLARI DERNEĞİ
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI