TTB Yasası kabul edildi

Image 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasası 23 Mart 2006 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.

 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasası 23 Mart 2006 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Buna göre, yasanın Cumhurbaşkanı’nca onaylanması ve Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından, Nisan 2006’dan itibaren başlayacak olan oda genel kurulu süreçlerinde TTB Büyük Kongresi’nin toplanması doğrultusunda delege seçimleri yapılması mümkün olacak. TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen yasayla ilgili değerlendirme ve sürecin ayrıntılarına ilişkin bilgiler, TTB Merkez Konseyi’nce tabip odalarına iletilecektir.  

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ


MADDE 1.- 23/1/1953 Tarihli ve 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Hudutları içinde tabip odalarına kayıtlı en az yüz tabip bulunan her ilde tabip odası kurulur."

MADDE 2.- 6023 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 8.- Tabip odalarının gelirleri şunlardır:

a) Odaya giriş ücretleri ve üye aidatları.

b) Eğitim, kültürel ve sosyal faaliyetlerden elde edilecek gelirler.

c) Disiplin Kurullarınca verilip kesinleşen para cezaları.

d) Basılı belgelerden ve yayınlardan elde edilecek gelirler.

e) Görevleri içine giren onaylamalardan alınacak ücretler.

f) Bağış ve yardımlar.

g) Gerektiğinde Merkez Konseyince yapılacak yardımlar.

h) Çeşitli gelirler.
Odaya kayıt ücreti ve yıllık aidat miktarı, 30 YTL'den az, 150 YTL'den fazla olmamak kaydıyla, ödeneceği tarihle birlikte Büyük Kong-rece tespit edilir.

Bu miktarlar her yıl 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 298 inci maddesi uyarınca belirlenen Yeniden Değerleme oranına göre artırılır.

Üyenin bir odadan başka bir odaya naklinde, odaya kayıt ücreti ve üye aidatı yeniden alınmaz.

Eğitim, kültür, basılı belgeler ve onaylardan alınacak ücretlerin tarifeleri Büyük Kongrece belirlenir."


MADDE 3.- 6023 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 10.- Oda gelirleri tahsilatının % 10'u, Türk Tabipleri Birliğine harcanmak üzere Merkez Konseyine gönderilir."


MADDE 4 - 6023 sayılı kanunun 28 inci maddesinin (ll) numaralı bendinin birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Tabip odalarının ve birlik teşekküllerinden herhangi birisinin göstereceği lüzum üzerine, muayene, ameliyat ve girişimsel işlem ücretlerinin miktarlarını gösteren rehber tarifeler düzenlemek. Bu tarifeler Merkez Konseyince tasdik edildikten sonra, Sağlık Bakanlığına bildirilir."


MADDE 5.- 6023 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ret kabule şayan görülürse esas mesele bu heyet tarafından tetkik edilerek karara bağlanır. Reddin asılsızlığı anlaşıldığı veya ret talebi kabule şayan görülmediği takdirde talebin reddine karar verilmekle beraber ayrıca o yılki en yüksek üye aidatının üç katından az, beş katından fazla olmamak üzere para cezası ödenmesine de karar verilebilir."


MADDE 6.- 6023 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) O yılki en yüksek yıllık üye aidatının üç katından az, beş katından fazla olmayan para cezası."


MADDE 7.- 6023 sayılı Kanunun 50 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 50.- Yukarıdaki madde hükmüne göre sanat icrasından men edilen tabipler kati karara rağmen sanatlarını yaparlarsa Haysiyet Divanınca ayrıca o yılki en yüksek üye aidatının on katından az, yirmi katından fazla olmamak üzere para cezasına çarptırılır."


MADDE 8.- 6023 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Merkez Konseyi 18 inci madde hükümlerine göre Büyük Kongrenin gizli oyla seçeceği 11 asıl 11 yedek üyeden teşekkül eder. Merkez Konseyinin görev süresi iki yıldır. İki devre üst üste seçilen azalar, aradan bir devre geçmedikçe yeniden seçilemezler."


MADDE 9.- 6023 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Büyük Kongre Tabip Odaları Genel Kurulunca gizli oyla seçilen delegelerden oluşur. Üyesi (200)'e kadar olanlar (3), (500)'e kadar olanlar (5), (1000)'e kadar olanlar (7), 1000'den sonraki her 1000 kişi için birer delege ve aynı sayıda yedek seçerler. Tabip odaları başkanları Büyük Kongrenin tabiî delegeleridir."


MADDE 10.- 6023 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 1.- 5 inci maddeye göre kayıtlı bulundukları tabip odaları idare heyetinin muvafakatini almadan ek bir tabiplik vazifesi kabul eden veya bu Kanunun yayımı tarihinde uhdesinde birden fazla tabiplik vazifesi olup da 3 ay zarfında bir beyanname ile keyfiyeti tabip odalarına bildirmeyen veya gerçeğe aykırı beyanname veren veyahut bu beyanname üzerine idare heyetinin vereceği karara uymayarak vazifeye devam eden tabipler, haysiyet divanınca o yılki en yüksek yıllık üye aidatının beş katı ile on katı arasında değişen para cezasıyla cezalandırılırlar.
Yukarıdaki fiillerden dolayı mahkûm olmasına rağmen, beyanname vermeyen veya hakikate uymayacak şekilde beyanname veren veyahut ek vazifeye devamda ısrar eyleyen veya bu vazifeyi bıraktığı halde idare heyetinin muvafakati olmadıkça başka bir ek vazife kabul eden tabipler hakkında haysiyet divanınca o yılki en yüksek yıllık üye aidatının on katı ile yirmi katı arasında değişen para cezasına hükmolunur."


MADDE 11.- 6023 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

" Ek Madde 5.- Her bir oda, her yıl ocak ayı içinde, kayıtlı üyelerinin isim ve vatandaşlık numaralarını Merkez Konseyi ve Sağlık Bakanlığına bildirir. Merkez Konseyi üyelik durumlarıyla ilgili son bilgileri müteakip bir ay içinde Bakanlığa iletir. 2006 yılı için bu bildirim bu kanunun yayımı tarihinden itibaren bir ay içerisinde yapılır. "


MADDE 12.- 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 57 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.


MADDE 13.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.


MADDE 14.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

------------------------------------------------

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
22. Dönem 4. Yasama Yılı
69. Birleşim 01/Mart /2006 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma saati: 15.05

1 Mart 2006 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Türk edebiyatının ustalarından Tarık Buğra'nın ölüm yıldönümü münasebetiyle, Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem'e aittir.

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma saati: 18.30

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

-----0-----

Şimdi, 9 uncu sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

9.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)…..(xx)

BAŞKAN - Komisyon?..Burada.

Hükümet?.Burada..

Komisyon Raporu, 1069 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde; Anavatan Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Neşşar, AKP Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl söz istemişlerdir. Sırayla kendilerine söz vereceğim.

Sayın Kurtulmuşoğlu; buyurun.(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

 

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R.KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1069 Sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununda Değişiklik İçeren Yasa Teklifinin geneli üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi 2002 yılında 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununun Tabip Odaları tarafından Türk Tabipler Birliği Kongresi için seçilecek delege sayısıyla ilgili verdiği iptal kararı nedeniyle, dolayısıyla, Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi ve diğer organlarının seçimi yapılamıyor. Hükümet 3 yıllık süre içinde ilgili kanunu değiştirememiştir; 3 yılın sonunda bu kanun teklifiyle ilgili düzenlemeler geç de olsa yapılmıştır. Ancak, teklif, hekimlik mesleğinin kalitesini korumayı, geliştirmeyi ve hekimlerin elemeğini korumayı amaçlamaktan uzak kalmaktadır.

Türk Tabipler Birliğinin belirlediği asgari ücretin, bu teklifle, bütçe uygulama talimatına bağlanması, hekimlerimizin elemeğine yapılan bir yanlışlıktır.

Yapılan bu yasa teklifiyle, hekim emeğinin karşılığı olan muayene ücreti asgarî 14,5 YTL olarak öngörülmektedir. Bu düzenlemeyi yanlış buluyorum; çünkü, bir avukatın bir mükellefiyle görüşmesinin 100 000 YTL, bir veteriner muayenesinin 40 000 YTL olduğu bir ortamda, en önemli değerimiz olan insan sağlığının muayene ve korunması için biçilen 14,5 YTL'lik değerin eşitlik ilkesine ne kadar uymakta olduğunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Sayın Bakan -sormak istiyorum Sayın Bakana- hekim emeğinin karşılığı bu mudur?

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, hekimlerin alacağı asgarî ücret Maliye Bakanlığı tarafından saptanan bütçe uygulama talimatıyla belirlenecek. Oysa, bugüne kadar hekimlerin alacağı asgarî ücreti ilgili tabip odaları ve bir üst kurul olan Türk Tabipler Birliği belirlerken, bu hak, ne oldu da birden bire bütçe uygulama talimatıyla kısıtlandı?

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ayrıca, 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Yasasında yapılacak bu değişiklikle, şimdiye kadar Türk Tabipler Birliği ve tabip odaları tarafından belirlenen asgarî ücretin bütçe uygulama talimatındaki düzeyi aşamayacağı koşulu getiriliyor. Asgarî ücret tarifesi, esas olarak, hekim emeğinin bedelini saptamayı hedeflemektedir; ancak, şu anda fiilen önerilen asgarî ücret tıbbî hizmetin fiyatıdır, bu ederin belli bir oranı hekim emeğinin karşılığıdır.

Önceleri yoğun teknoloji kullanımı yokken ve büyük işletmeler yerine salt hekime ait muayenehane ve kurumlarda hizmet verilirken asgarî ücret tarifesindeki fiyatlar büyük oranda hekim emeğinin karşılığıydı; oysa, şimdilerde, özel sağlık alanında sağlık hizmeti büyük işletmelerde verilmekte ve tıbbî uygulamaların büyük bir kısmında teknolojinin payı giderek artmaktadır.

Diğer serbest mesleklerde olduğu gibi hekimlik uygulamalarında da asgarî ücreti devletten ve hükümetten bağımsız olarak meslek örgütü olan tabip odaları ve Türk Tabipler Birliği belirlemektedir. Türk Tabipler Birliği, tıbbî uygulamanın asgarî ücretini belirlerken -dikkate aldığı temel konu- hizmetin niteliğini bozmayacak şekilde, hekim emeğinin karşılığı olabilecek en az miktarı saptamaktadır. Doğru olan, hizmeti veren hekimlerin görüşü alınarak, olabilecek en makul ücretin saptanmasıdır. Bu ücretin altında belirlenecek bir ücretle hizmetin niteliğinin bozulabileceği kaygısını duymaktayım. Üstelik, bu ücretten hekimin aldığı pay da giderek azalmaktadır. Örneğin, on yıl öncesine kadar bu ücretin yüzde 60'ı hekim payı olarak ödenirken, şimdilerde bu oran yüzde 25'lere kadar inmektedir.

Sayın milletvekilleri, bütçe uygulama talimatı, dönersermaye işletmesi olan kamu sağlık kurumlarında uygulanmak üzere, Maliye Bakanlığı tarafından önerilen sağlık hizmetleri ücretlendirme tarifesidir. Esas olarak, bu kurumlardan hizmet alan Emekli Sandığı ve Bağ-Kur mensuplarının kurumlarına ödeyeceği ücretleri belirlemekteydi. Bu ücretler içindeki hekimin emeği zaten gözetilmezdi; çünkü, kamu kurumlarında, hekimlerin ücreti, maaş olarak ödenmek üzere genel bütçeden karşılanmaktaydı. Dolayısıyla, bu tarife, devletin kurumları arasındaki ödemeyi belirlemek için Maliye Bakanlığının yaptığı bir düzenlemeydi.

Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı, sağlık hizmeti niteliğini ve hekim emeğinin değerini gözeterek özenle hazırlanmış asgarî ücret tarifesini, bütçe uygulama talimatı düzeyine getirerek, hekim emeğinin sömürüsüne yol açmaktadır. Bu yolla sağlık hizmetinin niteliğinin düşebileceğini de gözardı etmemek gerekir. Bu yaklaşımın, vatandaşın sağlık hakkını düşünmekle hiçbir ilgisi yoktur. Öyle olsaydı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığının 3,5 katrilyon liralık alacağını bir kalemde silmezdi. Bu fiyatları belirleme yetkisinin bağımsız meslek örgütünden alınıp hükümete verilmesi, mesleğin bağımsızlığına darbe indirecektir. Bir sivil toplum kuruluşu olan Türk Tabipler Birliğinin etki alanına alınmaya çalışılması, hem demokrasiyle hem de hekimliğin bağımsızlığıyla çelişmektedir. Ayrıca da, ülkemizi ucuz emek cennetine dönüştürme çabaları içerisine hekim emeği de eklenmektedir.

Sayın Bakan, birinci basamakta sağlık ocaklarına yazarkasa yerleştiren, Sağlık Bakanlığına bağlı tüm sağlık kuruluşlarının Maliye Bakanlığınca satılabilmesi için yasa çıkaran, genel sağlık sigortası ile temel teminat paketi anlayışıyla sağlık hizmetlerini sınırlandıran, her hizmet aşamasında katkı payı alan ve tüm topluma prim adı altında sağlık vergisi getiren, sağlık kuruluşlarının kamu kurumlarından 3,5 katrilyonluk alacağını silerek onları piyasaya olan borçlarıyla baş başa bırakan...

Kısacası, sağlık sistemini çökertip halka "paran kadar sağlık" anlayışını yerleştirmeye çalışıyorsunuz. Ülkeyi pazar, vatandaşı müşteri, devleti şirkete dönüştürme çabalarından vazgeçiniz.

Teklifin 1 inci maddesindeki değişiklik, kanun teklifindeki gibi kalmalıdır; yani, bir ilde tabip odası kurulması için kayıtlı olması gereken tabip sayısının 200'den 150'ye indirilmesi de daha doğru olur. Maddî geliri sadece aidatlara dayalı olan bu odaların üye sayısının 100'e indirilmesi durumundaysa, odaların zaten yetersiz olan maddî olanaklarının kısıtlanması ve azalmasına neden olunacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerinde, sivil toplum örgütleri, öncelikle devletin egemenlik alanından kopmuş, tek seslilik yerine çok seslilik ilkesini belirlemiş ve devlet ile toplum hayatına katkıda bulunacak kuruluşlar halini almışlardır. Sivil toplum örgütleri sadece söz ve eylemle değil, başta demokrasi olmak üzere yaşamın her alanında etkin ve düzenleyici nitelikleriyle karşımıza çıkmaktadırlar. Tüm dünyada sivil toplum örgütlerinin önemi gitgide artmaktadır; çünkü, sivil toplum örgütleri büyüdüğü ve güçlendiği sürece, bulundukları ülkelerde demokrasi anlayışı da aynı paralellikte artacaktır. Demokratik bir toplum, her zaman örgütlü bir toplumdur. Örgütlü bir toplum olunmadığı sürece, hırsızlığın, kapkaççılığın, üçkâğıtçılığın, torpilin, köşe dönmeciliğin üzerine gidilemez ve önüne geçilemez. Demokrasi ve katılımcı demokrasinin gelişmesinde en önemli araç ise sivil toplum örgütleridir. Sivil toplum örgütleri, yeni siyasî yapıda, toplum ile hükümetler ve siyasî kurumlar arasındaki köprü olmak zorundadır. Gelişmek isteyen, muasır medeniyetler seviyesine çıkmak isteyen devletler iktidarlarını sivil toplum örgütleriyle paylaşmaya mecburdurlar.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hükümet, derhal, sivil toplum örgütleri üzerinden ellerini çekmelidir. Demokrasinin dördüncü sacayağı olan sivil toplum örgütlerinin baskı altına alınması ve de alınacak kararlardan uzaklaştırılması demokrasiye verilen zararlardan ibarettir.

Sivil toplum örgütlerine gereği kadar önem vermiyorsunuz, onlara bilgileri ve ilgileri oldukları konularda fikirlerini sormuyorsunuz. Türkiye'deki özel ve özerk kuruluşları, sivil toplum örgütlerini, aynı fabrikadan çıkmış gibi, tekseslilik içine sokmak istiyorsunuz; bu da yanlıştır.

Bugüne kadar gelmiş geçmiş iktidarlar, sizin gibi, sivil toplum örgütlerini kendi arka bahçeleri olarak görmeye çalışmışlardır. Peki, bundan sonuç ne oldu; hüsranla bitti. Bugün, onların yerinde yeller esmektedir. Bu yanlışlıkta ısrar ederseniz, sizin de sonunuz onlarla aynı olacaktır.

Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine el attınız da Türk futboluna ne faydanız oldu? Fiskobirlik seçimlerine el attınız da fındık üreticisine ne faydanız oldu? Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Federasyonu seçimlerine el attınız da esnaf ve sanatkârlara ne faydanız oldu? Türk Tabipler Birliğini etkilemek istiyorsunuz; bundan da ne fayda bekliyorsunuz?

MEHMET KILIÇ (Konya) - Bu sizin tarzınız değil Muzaffer Ağabey?

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - İktidarı uyarıyorum; demokrasi için -ilerleme- sivil toplum örgütlerinden elinizi çekiniz. Siz, iktidar olarak, dikensiz gül bahçesi hayal ediyorsunuz. Demokrasi için çokseslilik gerekir; sizse, bu gül bahçesi için, tüm sivil toplum örgütlerinin tek ses çıkarabilmesini istiyorsunuz. Bu, açık şekilde yanlıştır.

Sayın Bakan, benim sözlerimi dikkate alınız. Ben bugüne kadar sizlere toplum aleyhinde olacak hiçbir öneride bulunmadım.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Size güveniyoruz zaten Muzaffer Ağabey.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Bulunmayacağım da; ama, toplumun ve ülkemizin aleyhine olan her şeyde sizin yanlışlarınızı söyleyeceğim. Ne zamana kadar; siz doğruyu bulana kadar.

Her ülkede iktidar geçicidir. Kalıcı olan toplum, demokrasi ve sivil toplum örgütleri olacaktır. O yüzden, bu örgütleri siyasete alet etmeyelim, etmeyesiniz.

Sayın Bakan, bu teklifle, arifeyi gösterip, bayramı yaptırmıyorsunuz. Genel gerekçede, katılma engelleyici ve anti demokratik hükümleri değiştireceğini iddia eden hükümet, maalesef, daha anti demokratik hükümleri önümüze sunmaktadır.

El emeğine, 14.5 YTL fiyat biçen, Türk Birliğinin yetkilerini kısıtlayan bir teklif var önümüzde. Bu hakka ve adalete sığmayacak bir tekliftir. Bunun derhal düzeltilmesi lazımdır diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; daha demokratik, daha hoşgörülü iktidarlar, daha fazla iş gören sivil toplum örgütleri umuduyla, bu yasanın daha ileriye gitmesini istiyorum.

Sayın Bakan "Doğu'ya doktor bulamıyoruz" dediniz "çakılı kadro" dediniz, çakılı kadro bu kürsüden olmaz dedim size, yanlış dedim size. Ne yaptınız; 2.5 sene sonra mecburi hizmeti kaldırdınız bu Meclis kürsüsünde, çakılı kadroyu başaramadığınız için mecburi hizmeti getirdiniz. Şimdi, ne oldu; Anayasaya aykırı bulundu. Ne oldu şimdi; Doğu'ya ve güneydoğu'ya doktor bulamaz olduk. "Hem doğu'ya hem de güneydoğu'ya doktor bulamıyoruz" diyorsunuz, 218 tane doktoru da doğudan alıp batıya tayin ediyorsunuz. Yani, bizim Anadolu'da bir laf vardır: "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" derler adama. Bir tarafta, doktor yok diyorsun doğuda ve güneydoğuda, doğuya, güneydoğuya doktor tayin edemiyorsun, oradaki doktoru da alıp batıya getiriyorsun.

EYÜP AYAR (Kocaeli) - Dışarıdan getiriyoruz…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -Şimdi, o yetmedi. Buradan, bu Meclisten, Sağlık Bakanlığına 10 000 doktor kadrosu verildi. 10 000 doktoru tayin ettiniz de, Türkiye'ye yetmedi de, şimdi yurt dışından doktor mu ithal ediyorsunuz?! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ne oldu bu 10 000 kadroya? Bu 10 000 kadro ne oldu? Ne oldu, ben size söyleyeyim; atayamadılar.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Neyi atayamadılar!..

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - 5-6 milyara gitmiyorlar.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Nedense, bizim Sayın Sağlık Bakanı "ben yaparım, bu iş olur" diyor.

MEHMET IŞIK (Konya) - Muzaffer Abi, doğuya ikimiz gidelim.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -Ee, olmadı, olmadı! Ne yapmak lazımdı; yolunu gösteriyorum, kaç sene evvel de göstermiştim. Bunlar dedim, mecburî hizmetle olmaz. Neyle olur; dedim ki, bunları özendirelim; buraya, doğuya giden adamları özendirirsek, onları insanca yaşayacak hale getirirsek, bu doktorların özlük haklarını verirsek, bu doktorların yaşama hakkını, orada insanca yaşayacak hale getirirsek, uygun şartları temin edersek… O yetmedi, ben size bir daha öneri de bulunayım.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Bırak doğuyu, Yozgat'a gitmiyor, Yozgat'a!..

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) -Her ay için, oraya iki sene gidecek doktora, her ay için bir puan veririm, iki sene de 24 puan eder.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Hayalle konuşmayın.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - O 24 puan için, benim pratisyen hekim arkadaşlarım oraya gider. Oraya gitti zaten zamanında; ama, ne bileyim, Amerika'yı yeniden keşfediyorsunuz zannediyorsunuz sanki bu iktidara geldiğinde. Bunu hiç anlamış değilim.

Sevgili arkadaşlarım, yani, ben öyle çok gördüm laf atanları, edenleri; ama, şunu söyleyeyim:

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Laf atmıyoruz gerçekleri söylüyoruz. Realist konuş. Doğuyu bırak Yozgat'a gitmiyor adam.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Bu doğuya doktoru göndermenin yolları var, işte, onu söylüyorum. Her şey para demek değil. Aşağı yukarı da şu anda 1 000 veya 1 500 tane doktorun da diplomasını Sağlık Bakanlığında alıkoydunuz. Bu da yasaktır, bu da Anayasaya aykırıdır; adamın özgürlükleriyle oynuyorsunuz; bu da yanlıştır.

Ben şunu size söylüyorum sevgili arkadaşlarım: Doğuda çalıştım ben. Siz, doğu doğu diye tutturup doğuyu bilmediğimi mi zannediyorsunuz. Ben doğuda on sene çalıştım. O doğuda insanlarımın mahrum olduğunu biliyorum. Ben, doğuya doktor göndermeyelim demiyorum ki; o doğuya gönderilecek doktorları nasıl gönderebileceğinizin yolunu gösteriyorum size; ama, siz dinlemiyorsunuz. Siz dinlediniz de, ben burada, burada çakılı kadro olmaz dediğimde ne oldu? Bu kürsüde ben, çakılı kadro olmaz, yanlış dedim, onun da sebebini söylemiştim. Oraya "performans" dediniz doktora "onbir ay sonra performansına göre ayarlayacağım" dediniz. Ben de dedim ki o yanlış olur, kim yapacak o performansı dedim, oranın kaymakamı, belediye başkanı, ilçe başkanı dedim, bu da yanlış olur dedim, onun için, oraya doktor gitmez dedim, gitmedi, gitmediğini de gördünüz. 136 tane doktor tayin edebildiniz ikibuçuk senede. Şimdi, ondan sonra, bu kürsüde gerçekleri konuştuğum Kurtulmuşoğlu belli. Bu kürsüde, antidemokratik yasa olan mecburi hizmet yasasını iptal ettiğinizde ben bu Sayın Bakana buradan teşekkür ettim, sağol dedim, bu antidemokratik yasayı kaldırdın dedim; ama, ne oldu? İkibuçuk sene sonra geldi burada "ben bunları yapamadım bu mecburi hizmeti geri getiriyorum" dedi. Getirdi de ne oldu; Anayasa iptal etti. Şimdi kaldık ortada. Kim kaldı; benim, doğu ve güneydoğudaki halkım açıkta kaldı. Sağlık Bakanına ne olacak?! Hiçbir şey olmaz. Ama, ötedeki benim insanlarım, şifa bekleyen insanlarım ne oldu? O insanları, nasıl, biz, tedavi edeceğiz? Oraya nasıl doktor göndereceğiz? İşte, bunun yollarını bulmanın çarelerini söyledim ben size; zamanında söyledim. Şimdi, yine söylüyorum; özendireceksiniz.

AHMET BÜYÜKAKKAŞLAR (Konya) - Nasıl?

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Özendireceksiniz bu işi. Bunu özendirmenin de yollarını söylüyorum; bir -tekrar söylüyorum- her ay, o doğuya giden çocuklara 1 puan vereceksiniz; iki senede 24 puan eder. İmtihana girerlerken, ihtisas imtihanına girerlerken, onları, 24 puan önden verirsiniz. Yapıldı bunlar; gülmeyin.

AHMET BÜYÜKAKKAŞLAR (Konya) - Parayla gitmeyen…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Paran yetmez, adam olarak para yetmez; imkân vereceksin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET BÜYÜKAKKAŞLAR (Konya) - Parayla gitmeyen, puanla mı gidecek?!

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, benim genel bir huyum vardır; ben, tenkit etmek için çıkmadım buraya, ben, yol göstermek için çıktım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Yine söylüyorum, siz, istediğinizi yapınız; fakat, sizin "biz yapıyoruz" dediğiniz, istediğinizle halkın sıhhatiyle oynamayınız. Halk, bunlara layık değil; acemiliğiniz, yanlışlığınız, halkın sıhhatine olmasın, halkımıza olmasın. Orada, bizim olduğumuzu düşünün. O doğuda, ben olduğumu düşünürsen, sen olduğunu düşünürsen, burada böyle yapmazsın. Saçını önüne dökersin "çareyi, acaba nasıl buluruz" diye, hep birlikte, bu çareyi birlikte hazırlarız; ama, yapılmıyor. Yaparız böyle… Yapamazsın; işte yapamadınız; yapamadığınız da ortada.

Yine, bir şey daha söylüyorum, bu kürsüden, eksiklerinizi söylüyorum: Burnunuzun dibinde, şu anda bile, Modern Çarşıda açlık grevinde adamlar kaç gündür. Hükümet olarak ne yaptınız?! Bu adamları ziyaret edip, bu adamların, bu insanların "yapmayın, biz, bu sizin işlerinizi halledeceğiz mi" dediniz. Gerçi, Bakan dedi, bakanlar dedi; ama, yapmadılar…

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Başbakan da…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Başbakan da dedin; ama, yapmadılar. Bunlar insanlara zulümdür, bu zulmü çektirenler, sonra bu zulmü kendileri görürler.

Kendinize layık görmediğiniz hiçbir şeyi vatandaşımıza layık görmeyelim. Buna da tıbbiyede empati derler. Vatandaşın yerine siz geçiniz, sizin yerinize vatandaş olduğunu düşünürseniz, bunların hiçbirisini yapmazsınız diye düşünüyorum.

Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum; hoşça kalınız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurtulmuşoğlu.

İkinci söz isteği, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Neşşar.

Buyurun Sayın Neşşar.

CHP GRUBU ADINA MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1069 sıra sayılı TTB Yasasıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini dile getirmek için söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Otuzyıl bilfiil şerefle, namusla doktorluk yapmış, 10 000 tane insan ameliyat etmiş, bir tanesinden kötü söz duymamış, gecenin bir yarısı, gerektiğinde, kendi kolundaki kanı hastasının koluna dayayıp ameliyatını yapmış bir cerrah olarak, bir Türk doktoru, bir Türk cerrahı olarak, Türk doktoruna, her kim olursa olsun, dil uzatmaya, hakaret etmeye, onları aşağılamaya ya da onlara, onların yerine birilerini bulmaya kalkan herkesi burada lanetliyorum (CHP sıralarından alkışlar) ve sadece lanetlemiyorum -Sağlık Bakanı oradan seyrediyor, buraya gelmeye cesareti olmadı- (AK Parti sıralarından "arkada oturuyor" sesleri) aynı zamanda nefretle kınıyorum.

Hoş geldiniz Sayın Bakan, hoş geldiniz. Demin göremedim, kusura bakmayın.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Görün, şimdi gördün…

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Evet, aynen, bu sefer yüzüne söylüyorum: Kınıyorum Sayın Bakan! (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bir dakika… Eğer, Türk doktorunu aşağıladığını kabul ediyorsa, o zaman bunu alması lazım.

AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp be, ayıp!

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - İftira etme, iftira!

MEHMET KILIÇ (Konya) - Kimse aşağılayamaz Türk doktorunu!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bunu, sadece… (AK Parti sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekili… Sayın milletvekili, aynı zamanda…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin.

Sayın Neşşar, bir dakikanızı rica edebilir miyim. Bakın, Grubunuz adına önemli bir yasa üzerinde görüş bildiriyorsunuz. Lütfen, gerginliğe meydan vermeyelim, nezaheti ve nezaketi aşmayalım; rica ediyorum.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Aynı zamanda, o…

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Bakın, karşınızdaki de meslektaşınız; ayıp oluyor!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Geliyor cevabı.

MEHMET KILIÇ (Konya) - Size yakışmıyor!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bakın, dün, Tayyip Beyin Ulaştırma Müdürü bizim Nurettin Hocaya bir şeyler söylerken, iki üç tane cümle söyledi: "Bir, bildiğim konuda konuşuyorum" dedi; aynı onun sözleriyle cevap veriyorum: Çok iyi bildiğim bir konu da konuşuyorum, okumadan konuşuyorum, söylediklerimin hepsini belgeleyecek yetkiyle konuşuyorum ve aynı zamanda, o Türkî cumhuriyetlerden getirdiğiniz doktorlara sınav yapmış, denklik sınavı yapmış bir eski Dekan sıfatıyla konuşuyorum. Eğer, Sayın Bakan ve Sayın Başbakan oradan getirecekleri doktorları Türk doktorlarıyla eşit görüyorlarsa, bu, onların bileceği iştir, onların düzeyini gösterir; ama, o doktorların, kalbin 3 boşluğu olduğunu söyledikleri, kalbin dakikada 125 000 defa attığını iddia ettikleri sınav kâğıtları

Pamukkale Üniversitesi Dekanlığının arşivlerinde vardır; buyurun gidin, bakın. Ben, bu bilgiyle karşınızdayım değerli arkadaşım. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Şırnak'ta doktor yok; niye bunu söylemiyorsun!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bir dakika… Bir dakika…

Ben, Türk doktorunu aşağılayanlara bu cevabı verdim.

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Siz niye gitmiyorsunuz oraya?!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bir dakika… Bir dakika… Şimdi dinleyin, ondan sonra şey yaparsınız.

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Tabiî, burada doktorlar var; orada yok ama!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Şimdi, sağlıklı bir toplum, değerli milletvekilleri, sağlıklı bir toplum, yetişmiş, eğitimli, sağlıklı insan gücüyle tanımlanır; bunun da temelinde kaliteli eğitim, kaliteli insan sağlığı vardır. Bu insan sağlığının garantilerinden bir tanesi de doktordur. Ben, burada, Türk tabiplerinin, en önemli sivil toplum örgütünün yasasının görüşüldüğü bir ortamda karşınızdayım ve bu çok önemli sivil toplum örgütünün, aynı zamanda, birçok üyesinin de düşüncelerine tercüman oluyorum.

Şimdi, yasanın, nihayet çıkması, Türk Tabipler Birliği Yasasının nihayet çıkması sevindirici; ama, bu, Sayın Bakanın sınıfı geçtiğini göstermez. Niye göstermez; çünkü, bu yasa iptal edildikten beri üzerinden dört sene geçmiştir. İptal kararında, altı ay sonra yenisinin çıkması söylenmiştir; ama, maalesef -hadi, bir iki ayını iktidarın sarhoşluğuna verelim- üç senedir bu yasa bekletilmiş, çıkarılmamıştır. Bu, bir Anayasal suçtur.

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - İktidar sarhoş değil…

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bu, hukuku hiçe saymaktır. Tıpkı, Mecburî Hizmet Yasası sonrası bekletilen doktorlar gibi, hukuka aykırıdır; 1 000 tane doktor tayin edilmiyor. Tıpkı, yasanın 4 üncü maddesinde bir sivil toplum örgütünün yetkisine kısıtlama getirildiği gibi, hukuka aykırıdır ve komisyon raporunda belirtildiği gibi, odalarla görüşülerek değil, odalar kandırılarak, odaların yetkisi elinden alınmak istenerek, yani, sivil topluma tecavüz ederek çıkarılmak istenen bir yasadır.

Şimdi, izninizle, neden bu yasanın üç yıl bekletildiğini, burada, tartışmak istiyorum ya da bunun altındaki yatan sebepleri aramak istiyorum. Bunlardan bir tanesi, acaba, Sayın Bakanın bütün siyasetini, bütün sağlık siyasetini, Türk tabipleri karşıtlığına ya da Türk tabibi ile Türk halkını karşı karşıya getirip, çatıştırmak temayülüne mi dayanmaktadır? Yoksa, kendisi, bir zaman aday olduğu Türk Tabipler Birliği üst kurullarındaki seçimleri kazanamadığı için midir? Yoksa, bu geçen üç yıllık süre içerisinde, seçimleri kazanabilecek ortamı ve bunu sağlayabilecek kadrolaşmayı sağlamak için beklemesi midir? Yoksa, nihayet, genel sağlık sigortasının altyapısını oluşturacak bir maddeyi, 4 üncü maddeyi, kanunun içine enjekte edecek uygun ortamı aradığı için midir?

Şimdi, bunları, tek tek irdeleyelim. Şimdi, bunu, herhalde, arkadaşlar inkar etmeyecekler: Doktorların iğne yapmasını bilmemesinden Türk doktorlarının paragöz olmasına kadar, Türk doktorlarının oraya buraya gitmediğinden başka yerlere kadar, gerek Başbakanın gerekse de Sağlık Bakanının… Sağlık Bakanının, Türk Tabipler Birliğini vatan hainliğiyle suçlamasına kadar varan bir boyutta, Sayın Bakan ve Sayın Başbakanın, Türk tabipleri ile Türk insanını karşı karşıya getirmeye çalışan temel bir politikaları var. Türk doktorunu aşağılayarak, Türk insanı karşısında onların güvenilirliğini sarsarak, Sayın Bakan, siyasî rant sağlamak peşindedir; çünkü, Türk doktoru öteden beri devrimci olmuştur…

HASAN ANĞI (Konya) - Ne alakası var…

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - …çünkü, Türk doktoru, bu yapılanların…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Nereden çıkarıyorsun… Bırak bunları bırak…

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Devrimci olan gider, doğuda, güneydoğuda hizmet yapar…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Mesleğinize gelin, mesleğinize… Bırak devrimciliği falan da…

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Devrim lafla olmaz, devrim hizmetle olur…

BAŞKAN - Sayın Neşşar, size gereken ricada bulundum. Değerli arkadaşlar, siz de, müdahale etmeyin.

Konuya döner misiniz…

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Konudayım Sayın Başkanım; Türk Tabipler Birliği Yasasını konuşuyoruz. Bu yasanın neden üç yıl geciktirildiğiyle ilgili görüşlerimi dile getiriyorum.

BAŞKAN - Polemiğe sebep vermeden konuşun Sayın Hatip.

HASAN ANĞI (Konya) - Mecliste tek doktor siz değilsiniz…

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - O kadar laf etme, git güneydoğuda doktorluk yap!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Çünkü, Türk doktorları, Sağlık Bakanının ortaya koymuş olduğu çözümlerin çözüm olmadığını biliyor. Bunları haykırmaktan, dile getirmekten, eylem yapmaktan… Nasıl başarısız olduğunun rakamlarını da vereceğim, hiç merak etmeyin. Onların, hatasını dile getirdiğini bildiği için Türk doktorlarına karşı, Türk doktorunun kafasının içi aydınlık olduğu için Türk doktoruna

karşı ve Bakanın dümen suyuna girmediği için Türk doktoruna karşı ve bu nedenle, 1 000 doktorun şu anda diploması verilmemektedir. O verilmeyen diplomaları günün birinde vereceğini bilen Sayın Bakan, doğudan 280 tane yandaşını kaydırmıştır. Sayın Bakan, ayrıca, aldığı -Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği yasayla- yine doğudan, Harran'dan, Van'dan… Niye, atadığı şefleri Hacettepe'den, Çapa'dan, Ege'den atamadı da, Harran'dan Van'dan atadı, 175 tane doktor oradan ve sonunda, biraz önce gelen faks, sadece İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünde 152, 11 şehrin il sağlık müdürlüklerinde 617 hekim. Buna, 40'ar 40'ar atanan başhekim yardımcıları dahil değil; yani, bu Bakan, doğuya hekim gönderemediğini söyleyen bu Bakan, toplam 2 000 hekimi doğudan batıya tayin etmiştir, yandaşı olduğu için.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Kaç yıldır orada olduklarını bir sorsana!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Ha, şimdi, bir dakika… Bir dakika… Her şeyin cevabı var, hiç merak etmeyin…

HASAN ANĞI (Konya) - Batıdakileri de doğuya gönderiyor.

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Yaşayan insandan sor, afakî konuşuyorsun!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, ithal doktor iddiasına da bir başka açılım getirmem lazım.

Biliyorsunuz, Avrupa Birliği ülkelerinde -ya da bilmiyorsanız öğrenin- hekimlik yapabilmeniz için, Avrupa Birliği ülkelerinden birinden mezun olmuş olmanız gerekir. Sayın Müsteşar geçen gün yaptığı bir açıklamada, Avrupa Birliği normları gereği bu yasanın çıkarıldığını dile getirdi. Onlar size dolaşma izni vermeyecekler, siz, onlara gidip, Avrupa Birliği doktorlarının, Avrupa Birliğinin dayatmasıyla doktorların Türkiye'de çalışabileceği yasayı mazeret diye benim önüme getireceksiniz. Buna da bir cevap versin arkadaşlarımız. Yani, size Avrupa dolaşma izni vermezken, siz Avrupa Birliği dayatıyor diye yabancı doktorla ilgili kararı, kanun değişikliğini yapmaya çalışıyorsunuz. Üstelik, bunu yaparken de kendi doktorunuza zorunlu hizmeti dayatıyorsunuz.

Şimdi, arkadaşlar, demin de söyledim, 50-100 dolara Türki cumhuriyetlerden gelecek doktorların Türk doktoruyla yapılabilecek mukayesesine.

Bildiğiniz gibi, bizim ülkemizde denklik YÖK aracılığıyla yapılmaktadır. Geçen gün bunu basında da söyledim, eğer öyle değilse gelsin Sayın Bakan düzeltsin, biz de sevinelim; eğer yurtdışından Türkiye'ye ithal edilecek doktorlar, Türk doktoruna verdiğiniz parada doğuda çalışmak için diplomaları tescil edilmeden önce, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından diploma denklikleri tescil edilecekse, başımızın üstünde; ama, bunlar, tıpkı Şeflik Yasasında yapıldığı gibi, sadece ve yalnız yasal değişiklik yapılarak, Sayın Bakanın yetkisine bırakılarak tescil edilip, o diplomanın eşdeğerliğinin sağlanması verilecekse, vay Türk insanının haline. 1960'larda, yine, böyle ülkelerden doktor ithal eden İngiltere'nin hastalarının başına gelenleri sanıyorum basından takip etmişsinizdir.

Dediğim gibi, iç açıcı bir tablo değildir. Artı, dün Genel Başkanımız da söyledi; bir dokto-run… İçinde tıp hocalarımız var, tek doktor sen değilsin dedi arkadaşlar, bunun da tersini söylesinler. Ha, belki, Sayın Bakanın branşında bu geçerli olmadığı için öyledir. Bir doktorun hastayla iletişimini kuran en önemli unsur doktorun dilidir, konuşmasıdır, hastayı ikna yeteneğidir. Siz, Türkçe'si olmayan doktorları Doğu Anadolu'ya göndereceksiniz, yanlarına birer de tercüman koyacaksınız, değil mi?! Siz de buna benim inanmamı bekliyorsunuz. Geçmiş olsun!..

HASAN ANĞI (Konya) - Olayları çarpıtmayın.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bir dakika… Doğuya göndereceksiniz, yanına bir de tercüman koyacaksınız; gelip burada söyleyin, Türkçe bilmeyen doktorları. Eğer, çok iyi derecede, 90 puan alacak Türkçe'yi bildiğini kanıtlarsanız ve de YÖK'ten eşdeğerliğini alabiliyorsanız, buyurun, getirin ve de Türk doktoruna layık gördüğünüz parayla, Doğu Anadolu'ya gönderiyorsanız, ona da bu-yurun gelin. Ona itirazımız yok. Ben, yapılacağı, bugün kayıtlara söylüyorum; Sayın Bakan onları bu-raya yapmak için geldiği zaman, zabıtlardan okuyayım diye söylüyorum bunları.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Bilmeden, hemen itiraz ediyorsun; nasıl olacak?!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Evet… Nerede kaldı o maaşlar?! Hani, şu kadar döner veriliyordu; altı aydır dönerler ödenmiyor. Dönerleri, IMF'nin size verdiği direktif sonucu, şeyi kese-lim diye, hastane ödeneklerini kestiniz; bugün yarın da -belki bu gece gelir- bunların bir kısmını geri-ye alan bir pansuman yasasını gündeme getiriyorsunuz.

Hastaneler, 2006'daki bütçeden ayrılan paralardan döner sermaye ödüyorlar, ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Hastanelerin çok önemli bir bölümü borçlu. 60 küsur tane hastaneye haciz gelmiş durum-da. Bildiğiniz gibi, ilaç firmaları, ilaç, ecza depoları, malzemeci şirketler batmak üzere ve sonunda, hastane ödenekleri kesilen bir sağlık sistemi…

Yine, rakamlarla, sizin döneminizde sağlığa ayrılan kaynağın kamuya giden kısmı yüzde 15'i karşılayacak duruma düşürülmüş, daha önce yüzde 30 kamuyla sağlanırken sağlık harcamaları ve sağlık hizmetleri. Sağlık Bakanlığının payı 1996'da yüzde 30 iken sağlık hizmetlerinde, şu anda yüzde 15'e indirilmiş. Dünyada, kişiye ayrılan, kişi başına ayrılan koruyucu sağlık hizmetlerine 4,8 dolar kişi ba-şıyla en düşük para -Uganda düzeyi para- ayıran ülke Türkiye. Ayrıca, ayırdığı, Uganda düzeyinde a-yırdığı paranın da… Bakın, bunu da yazın, kayıtlı bilgi isterseniz ilgili İnternet sitelerinden bulabilir-siniz. Tedavi giderlerine rekor harcama sağlanıyor; ama, tedavi giderlerine ayrılan para yetmiyor, üze

rine eködenek veriliyor. Buna mukabil, koruyucu hizmetlere ayrılan ödeneğin sadece yüzde 77'si kul-lanılıyor. Böyle bir Sağlık Bakanlığından söz ediyoruz. OECD ülkeleri içerisinde Uganda düzeyinde olan bir ülkeden bahsediyoruz.

Ayrıca, yine, hemen, komşu Balkanlardan örnek vereyim. Sağlığa ayrılan parası Slovakya'nın yüzde 30 daha altında olan bir Türkiye'den bahsediyoruz. Yine bir örnek vereyim: Belki, Kosova'yı birçoğunuz görmüşsünüzdür. Kosova'da bebek ölüm oranı binde 11, bizde Bakanın rakamlarıyla binde 24, benim bildiğim binde 34. Şimdi, bu durumda, sağlığa da para ayırmadığınız zaman, Bütçe Kanununda yaptığınız gibi, sözleşme gereği ayrılan kaynak bittikten sonra hastanelere ödenek de vermediğiniz bir ortamda ne olacak; hastanelerin parası bitecek, hastane enfeksiyonları, MRSA… MRSA örneğini bilerek verdim. Thatcher'dan sonra -eğer yabancı basını izleyeniniz varsa- İngiltere bütün sene, geçen sene MRSA'le uğraştı. Bu sene Türkiye'ye de geldi. Yani, bu, bir hastane enfeksiyonu, doktor kökenli olmayanlar için. Türkiye'de yeni doğan ölümleri yazın hepimizi meşgul etti biliyorsunuz. İlaca dirençli tüberküloz patlama yaptı. Sayın Bakan, hâlâ, bir irade gösterip "denetimli tüberküloz tedavisi uygulanacaktır" diyemedi. Tüberküloz aşısı hâlâ doğru dürüst yapılamıyor. Tifo, kolera ülkede kol geziyor ve kızamık aşısını yetersiz yaptığınız, bozuk yaptığınız için çıkan SSP hastalığı…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Memleket ölmüş, bizim haberimiz yok!.. Ayıp yahu!..

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bir dakika… Bak kardeşim, sayın milletvekili arkadaşım, senin bu bakanındır.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Bırak şimdi bunu, ayıp!..

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Hindistan'dan ithal ettiği kızamık aşılarını…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakan, orada duruyor…

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Geçmişi bir yana bırakalım. Gelsin, Sayın Bakan düzeltsin. Bak, doktor arkadaşım, milletvekili arkadaşım, son derece makul bir yaklaşım getiriyorum. Eğer bu Sağlık Bakanı, gelip de buraya "ben Hindistan'dan aşı ithal ettim, ondan sonra bunlar bozuk çıktı, geri göndermedim" diyorsa, buyursun, gelsin, söylesin. Bu çocuklar… Bunun aksini bütün Türkiye biliyor, bütün dünya biliyor.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Türkiye sağlıkta çağ atlıyor; sizin haberiniz yok. Hiçbir şeyden haberiniz yok.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Evet… Evet… Vatandaştan haberiniz yok.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kuş gribinden kaç kişi öldü?

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Ne alakası var?!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, biraz konuya dönelim. Dedik ki, Türk Tabipler Birliği Yasası niye bu kadar gecikti…

BAŞKAN - Sayın Neşşar, bakın, konuşma üslubunuzla Genel Kurulu geriyorsunuz. Lütfen, işi, parti politikanızı anlatın; rica ediyorum.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkanım, ben sakin bir üslupla söyleyeceklerimi söyleyeyim; isterseniz, siz de arkadaşlara söyleyin, onlar da sakin bir üslupla dinlesinler.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, siz de hatibe müdahale etmeyin; konuşmasını bitirsin.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Evet, Türk Tabipler Birliği Yasasının niye geciktiğinden konuşuyorduk. Bir ikinci neden, Türk Tabipler Birliğini, tıpkı Fiskobirlikteki, Futbol Federasyonundaki yapılan yaklaşımlarla ele geçirmek, yönetimini ele geçirmek. Bunun kadrolaşmayla olabileceğini zannediyordu Sayın Bakan; ama, tam tersi bir etki oldu; çünkü, bize de geliyorlar Türk Tabipler Birliği, Tabip Odaları Başkanları ve eskiden birbiriyle kavga eden, birbiriyle fikir ayrılıkları içerisinde olan, hatta AKP'ye oy vermiş birçok hekimin bugün Türk tabipleri arasında bir araya geldiklerini ve bu mücadelede omuz omuza yer aldıklarını, ben, kendi ağızlarından biliyorum. Yani, bu nedenle, Türk tabiplerinin bu girişime gerekli cevabı vereceğini ve Türk Tabipler Birliği yönetiminin bu yasa çıktıktan sonra değişimi sırasında Sayın Bakanın beklediği gibi bir değişiklik olmayacağını hepinizin takdirlerine şimdiden sunuyorum. Türk hekimi, kendisine bu yakıştırmaları reva görenlere gereken cevabı Türk Tabipler Birliği seçimi sandıklarında verecektir.

Şimdi, 4 üncü madde, 4 üncü madde önemli. O konuda…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Genel seçimlerde verdi!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bir dakika… GSS'nin altyapısını yapmaktan bahsediyor, niye bu yasanın bu kadar geciktirildiğini anlatıyorum.

MEHMET KILIÇ (Konya) - Seçime partiler mi katılıyor?!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - 4 üncü maddeyle ilgili, benim değerli arkadaşım, doktor arkadaşım burada gelip bilgi verecekler; ama, söylendiği gibi, amacın, hastaların aldığı sağlık hizmetinin ucuzlatılması olmadığını demin Muzaffer Bey de söyledi, halk da biliyor. Bu konu o madde gelince daha çok tartışılacak.

Şimdi, burada bir cümle vardı; onu değiştireyim Sayın Meclis Başkanımın uyarıları doğrultusunda. Kullandığım sıfatları bir kenara bırakayım da, diyeyim ki, birtakım yanlışlıkları bazı…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - …yöntemlerle bu Meclis kürsüsünü benden çok daha renkli kullanarak diyelim, öyle tanımlayayım ya da işte, oralarda oturan insanlara gerçekdışı bazı yakıştırmalar yaparak bir süre saklayabilirsiniz; ama, sağlıkta saklayabilmek mümkün değildir. Sağlıkta hemen kendisini gösterir; hastanın ölümüyle gösterir, sistemin çökmesiyle gösterir.

Eğer, burada, bana bu kadar laf eden arkadaşlar iki gündür gazeteleri okuyorlarsa, tam sayfa sağlığın nasıl çöktüğünün gazetelerde nasıl yansıtıldığını da hatırlayacaklardır. Burada aşırı duygusal tepkilerle ya da AK Parti genel yönetimine yakın olabilmeyi, onlara kendini kabul ettirmeyi sağlayacak bazı jestlerle yanıt veren arkadaşlarımın, ben, lütfen, son birkaç günkü gazeteleri okumasını rica ediyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Neşşar.

Sayın milletvekilleri, 19.50'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.28

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma saati: 19.57

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1069 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)----(Devam)

BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon yerinde.

Şimdi, teklifin tümü üzerinde söz sırası AK Parti Grubuna aittir.

AK Parti Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1069 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve AK Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan kanun teklifi, benim ve 4 arkadaşımızın imza sahibi olduğu bir teklif ile Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 milletvekilinin teklifinin birleştirilmesi suretiyle Yüce Heyetinizin huzuruna getirilmiş bir tekliftir.

Bu teklif, esas itibariyle, Türk Tabipler Birliğinin kanununda değişiklik yapmayı amaçlıyor. Bunun gerekçesine bir bakmamız lazım; çünkü, Türk Tabipleri Birliği Kanunu 1953 yılında yürürlüğe girmiş bir kanun. Daha sonra, 1985 yılında, Türk Tabipleri Birliği Kanununda bazı değişiklikler yapılmış ve bu değişikliklerden bir tanesi de, tabip odalarının Birliğe gönderecekleri delege sayılarıyla alakalı olan değişikliktir ki, bu değişikliği, İstanbul Tabip Odası mahkemeye vermiş, bunun adaletsiz bir uygulama olduğunu, Anayasaya aykırı olduğunu iddia etmiş. Mevcut hali şöyle: 200 üyeye sahip olan odalar 3 delege, 500 üyeye sahip olan odalar 5 üye ve 500'den fazla üyeye sahip olan odalar da 7 üye gönderebilmekte genel kurula. Burada, İstanbul Tabip Odası diyor ki: "500 üyesi olan bir oda da 7 delege gönderiyor, 14 000 üyesi olan İstanbul Tabip Odası da 7 üye gönderiyor; bu adaletsizliktir." Bununla ilgili mahkeme, netice itibariyle, Anayasa Mahkememizde görüşülüyor. 19 şubat 2002 tarihinde, Anayasa Mahkememiz, bu kanunun, bahsedilen maddenin, Anayasamızın 2 inci ve 135 inci maddelerine aykırı olduğunu ve iptal edildiğini beyan ediyor ve o günkü hükümete de, altı ay içinde bununla ilgili yeni bir düzenleme yapması için zaman veriyor; yani, Şubat 2002 ve ondan sonra, ne yazık ki, yeni bir düzenleme yapılamadığı için, Türk Tabipleri Birliği, genel kurulunu toplayamıyor ve bu genel kurul neticesinde alınması gerekli olan hiçbir kararı alamıyor ve böyle bir sıkıntıya düşüyor. Türk Tabipleri Birliği yetkilileri, parti grup başkanvekillerini ziyaret ediyor -partilerimizin, çok değerli muhalefet partilerimizin- ve AK Parti Grubumuzun Değerli Başkanvekili Sayın İrfan Gündüz Beyi ziyaret ediyorlar ve İrfan Gündüz Bey de, kendilerine, bunun şubat ayı içerisinde gündeme getirileceğini ve büyük ihtimalle de kanunlaştırılacağını söylüyor. Biz, bundan hareketle, ocak ayının 6'sında bu teklifi -acele olsun diye teklif olarak- Meclis Başkanlığımıza veriyoruz ve

Meclis Başkanlığımız aynı gün bunu Komisyonumuza havale ediyor ve dördüncü mesai gününde -bakınız, araya bayram giriyor- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonumuzda bu kanun teklifini görüşüyoruz ve Yüce Meclise havale ediyoruz. Demek ki, biz, Tabipler Birliğinin kanunu hakkında bu kadar aceleci, bu kadar titiz davranmış durumdayız. Komisyonumuz olarak da öyle.

Bu ne getiriyor, kısaca maddeleriyle ilgili ben ifade etmek istersem…

1 inci maddemiz… Mevcut kanun 200 üyesi bulunan bir ilde oda kurulabilmesini öngörüyor. Verdiğimiz teklifle bunu 100 üyesi olan bir ilde oda kurulabilecek hale getiriyoruz. Mevcut 56 tane oda var Türkiye'de. Bu yaklaşık 70 ilde oda kurulması anlamına geliyor. Bunun da, demokratik bir şekilde tabana yayılma açısından, Türk Tabipleri Birliği açısından oldukça olumlu olduğunu düşünüyoruz.

2 nci madde Türk Tabipleri Birliğinin gelirlerini tadat ediyor.

Çerçeve 3 üncü maddemizde ise… Tabip odaları, gelirlerinin asgarî yüzde 25'ini Birliğe göndermek zorundaydı. Fakat, biz bunu yüzde 10 olarak değiştiriyoruz; çünkü, bazı tabip odalarının Tabipler Birliğine trilyona varan borçları var. Dolayısıyla, bunda tabip odalarına bir rahatlık getirmeyi düşünüyoruz.

5 inci, 6 ncı, 7 nci ve 10 uncu maddeler cezaların güncelleştirilmesini gerekli kılıyor. Onlardan fazla bahsetmeyeceğim.

8 inci madde ise, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin üye sayısını belirliyor. Mevcut kanunda 7 olan Merkez Konseyi üyesini 11'e çıkarıyoruz. Bu da, katılımcı bir yapıyı ortaya daha fazla çıkarsın, daha demokratik bir yapı olsun diye gayretimizden dolayıdır.

9 uncu madde ise, Anayasa Mahkememizin iptal ettiği kanunu, maddeyi düzenlemektedir. Bu getirdiğimiz yeni değişiklik, 200 üyesi olan odaların 3 delege, 500'e kadar üyesi olanların 5 delege, 1 000 üyeye kadar olan odaların 7 delege; ama, 1 000 üyeden sonra her 1 000 üye için de artı 1 delege gönderebilmelerini mümkün kılıyor. Dolayısıyla, bu, oldukça demokratik bir yapılanmayı oluşturacak ve Anayasa Mahkememizin de bize önerdiği yapıyı oluşturmuş olacağız.

11 inci madde ise, Türk Tabipler Birliğinin odalara kayıtlı üyelerinin -belki de bir, iki, üç odaya kayıtlı olabilecek, olabilmesi mümkün şu anda- takipleri çok kolay yapılamıyor. Onun için, tabip odalarının, isimlerini ve vatandaşlık numaralarını Tabipler Birliğine ve Sağlık Bakanlığına bildirmeleri suretiyle mükerrerliği ortadan kaldırmayı düşünüyoruz.

Çerçeve 12 nci maddemizde ise, Tabipler Birliğinin mevcut merkez konsey üyelerinin Ankara'da oturma zorunluluğunu ortadan kaldırıyoruz. Bunun, taşra için, Türk Tabipler Birliğinin taşraya açılabilmesi için, merkez konseyi bakımından, oldukça önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.

Çerçeve 4 üncü maddeyi ve belki de hekimler arasında en çok tenkit edilen maddeyi arz edeceğim. Burada ise, Türk Tabipler Birliğinin belirlemiş olduğu asgarî ücret fiyatlarının, maalesef, bütçe uygulama talimatında belirlenen fiyatlardan çok çok farklı olduğunu görmekteyiz. Bunları, bir noktada, daha makul hale getirmeyi düşünüyoruz. Fakat, şunu açıklıkla ifade etmek istiyorum ki, mevcut, bizim teklifimizdeki metni, eğer Yüce Mecliste kabul görürse, bir değişiklik önergesi vererek değiştirmeyi ve bu asgarî ücret tarifesi yerine, rehber bir tarifenin getirilmesini önermek istiyoruz. Şöyle ki: Rekabet Kuruluna yapılan müracaatlar sonucunda, Türk Tabipler Birliğinin fiyatlarındaki asgarî ücret uygulamalarına uyulmasının rekabeti sınırladığını ifade ederek pek çok dava açılmış. Bunların incelenmesinde…

Netice itibariyle, Rekabet Kurulunun kararını arz edeceğim; ama, ondan önce bir iki misal vermek istiyorum: Mesela, Türk Tabipler Birliği fiyatına göre tomografi 240 000 000 + KDV'ye çekilebilmekte; ama, bütçe uygulama talimatı buna 60 000 000 fiyat biçmektedir. Yine, emar bütçe uygulama talimatında 72 000 000; ama, Türk Tabipler Birliğinin asgari ücret fiyatında 456 000 000 artı KDV. Bu kadar fahiş fark var. Mesela, bir safra kesesi ameliyatı bütçe uygulama talimatında 290 000 000, kabaca 300 000 000 diyelim; ama, Türk Tabipler Birliğinin asgari fiyatı 1 200 000 000 artı KDV. Yine, normal doğumu ele alacak olursak, 85 000 000 bütçe uygulama talimatı bunu fiyatlandırıyor; ama, Türk Tabipler Birliğinin asgari ücret fiyatı 1 200 000 000. Şimdi, burada, 1 200 000 000 artı KDV olan fiyata, herhangi bir yere gittiğinizde, fakirliğinizden veya ihtiyacınızdan dolayı 1 200 000 000 artı KDV değil de 1 000 000 000 artı KDV almak istese sizden bir müessese Türk Tabipler Birliği Kanununa göre suç işlemiş olur, bunu yapamaz, yaptığı takdirde Türk Tabipler Birliğinin kendisine yaptırımı vardır; 15 günden 6 aya kadar müesseseyi kapatma, 3 kere tekrarında da süresiz olarak o ilde faaliyetten men etme cezası verme yetkisi var. Dolayısıyla, buradaki ihtilaftan dolayı yapılan müracaatlar sonucu Rekabet Kurulu şu kararı veriyor. Müsaade ederseniz ben Kurul kararının metnini okumak istiyorum: "4054 sayılı Kanunun…" yani, Rekabet Kurulu Kanununun "25 inci maddesinin (g) bendinde belirtilen rekabet hukuku ile ilgili mevzuatta yapılması gerekli değişiklikler konusunda doğrudan görüş bildirmekle ilgili sürecin işletilerek…" yani, Rekabet Kurumunun doğrudan görüş bildirmek gibi bir hakkı var, hukuk kendisine bu hakkı tanıyor. "Bunu işleterek 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanunu ile 4054 sayılı bu Rekabet Kurulu Kanunu arasındaki ihtilafın, sağlık sektörünün özellikleri de göz önünde bulundurularak, özel muayene ve tahlil hizmetleri asgarî tarifesi yerine, rehber bir tarifenin tespitine ilişkin olarak 6023 sayılı kanunda yapılacak bir değişiklikle

giderilmesinin mümkün olduğu yönünde yasal düzenleme değişikliği talebiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başbakanlık ve ilgili bakanlık nezdinde girişimlerde bulunulmasına." Rekabet Kurulu Kararı, 30 Ekim 2003. Dolayısıyla, Rekabet Kurulu kararı da bize diyor ki: Türk Tabipler Birliği, asgarî bir ücret belirlemesin; rehber bir fiyat belirlesin. Dolayısıyla, 1 milyar 200 milyon lira alan, bir tespiti yapabilsin; ama, 1 milyar alan kişinin de peşine ne Türk Tabipler Birliği "suç işledin" diye takılsın ne de Maliye Bakanlığı "vergi kaçırdın" diye takılsın. Dolayısıyla, bu, halkımızın yararına olan bir değişiklik olacak. Vereceğimiz önergeyi eğer Yüce Meclis kabul buyurursa, bu değişikliği yapmak istiyoruz. Bu, en çok konuşulan maddesiydi. Türk Tabipler Birliğinin de, gerçekten, bizimle olan istişarelerinde görüştüğümüz maddede, en önemli, ihtilaf konusu diyebileceğim madde buydu.

Şimdi, biraz da, yapılan tenkitlere, müsaade ederseniz, cevap vermek istiyorum.

Saygıdeğer meslektaşım Sayın Kurtulmuşoğlu, hatalarımızı, muhalefette kaldığı müddetçe söyleyeceğini ifade etti. Diliyorum Allah'tan, biz hep iktidarda kalalım, o hep muhalefette; bize, hep, hatalarımızı söylesin. Biz, bundan, mutlu oluruz gerçekten. Onu ifade etmek istiyorum. Diğer bir ifadeyle, saygıdeğer Kurtulmuşoğlu'nun muhalefette kalmasında da, bize uyarılar yapmasından da memnun oluruz.

Bir diğer önemli konu, çakılı kadroyla ilgili uygulamada başarılı olamadığımız yönündedir. "Uzman hekimlerle ilgili 1 000 tane kadro açtık, 136 tane uzman yerleştirebildiniz, başarılı olamadınız" diyor, doğrudur, yani, doğrudur. Biz, bunun için Mecburî Hizmet Kanununu getirdik zaten.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Neyse, birazdan cevap veririz Hocam…

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Mecburî Hizmet Kanununu getirmek zorunda kaldık; neden, halkımızın doktor bulabilmesi için, doktorları yerlerinden rahatsız etmek için değil. Kaldı ki, bu Mecburî Hizmet Kanunu 1981'den 2003 yılına kadar zaten yürürlükteydi. O zaman milletin aklı neredeydi? O zaman da vardı bu kanun. Biz, bunu, doktorlarımıza, diğer sağlık personelimize yüksek ücretler vererek, sözleşmeli personel kadrosunu da getirerek, tercih edilmeyen bölgelere doktor gönderebileceğimizi düşündük, doğrudur; ama, bunda uygulamada gördük ki, bu mümkün olmadı, yeterince mümkün olmadı. Yeni bir tedbir almak da, elbette ki hükümetin, elbette ki iktidarın yapması gereken bir şeydi. Biz de, bunu, halkımızın menfaatları, 72 milyonun menefaatı ve mutluluğu için, sağlığı için bunu yaptık. Bunda, bunu söylemekten hiç beis görmüyorum, hiç de gocunmuyorum. Evet, Mecburî Hizmet Kanununu kaldırmakta belki hata ettik; ama, getirmekte de aynı şekilde doğruyu yaptık.

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Deneme tahtası değil ki bu ya…Bir hata yap bir düzelt, bir hata yap bir düzelt…

MUSTAFA EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Yıllar geçmedi, aylar geçti…

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Şimdi, bir diğer konu: Mecburî Hizmet Kanununun Anayasaya aykırı olduğu iddia ediliyor. Evet, genelgeyi, Başbakanlığın 22 sayılı Genelgeyi Danıştay yürütmesini durdurdu, Anayasa Mahkemesine müracaat etti; ama, mecburî hizmetin özüne aykırı, kaldırılmasına yönelik bir talebi yok. Yanlış bilgi vermeyelim buradan halkımıza. Danıştayın buradaki talebi, diyor ki: "Yurtdışında eğitim gören hekimlere niye mecburî hizmet koymuyorsunuz." O, mecburî hizmeti genişletmek istiyor.

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Bu kürsüden söyledik bunları. Yurtdışındakilere niye vermiyorsunuz dedik.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - İkincisi, pratisyenlere ayrı, uzmanlara ayrı, yan dal uzmanlarına ayrı mecburî hizmet yapmayın, bu ölçülülüğü aşıyor gibi bir ifadeleri vardır. Bu, mahkememizin verdiği bir karardır, saygı duyarız; ama, Anayasa Mahkememizin daha yürütmeyle ilgili verdiği bir karar yok ki, iptal kararı yok ki. "Anayasa Mahkemesi iptal etti" diyerek insanların zihnini bulandırmayalım, Anayasa Mahkememizin kararını bekleyelim; hukuka hepimiz saygılı olacağız.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Keşke her zaman böyle olsanız!

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Yine aynı şekilde, şefliklerle ilgili Anayasa Mahkemesi şöyle yaptı, böyle yaptı… Danıştayın verdiği karar, dava daireleri kararı, doçent ve profesörlerin şef olarak atanmalarının hukuka uygun olduğunu, kamu menfaatına uygun olduğunu ifade ediyor. Burada arkadaşlarımız çıkıp diyorlar ki: "Doçent ve profesörleri niye şef atadınız; kadrolaştınız." Allahaşkına, bir üniversitede olan öğretim üyesi, bir devlet hastanesinde eğitim verirken biz nasıl kadrolaşıyoruz; bunu hangi mantıkla söylüyorsunuz veya söyleniyor?! Ben, bunu anlayabilmiş değilim; kim söylüyorsa söylesin, ben bunu anlayamıyorum.

Yine, birçok spekülasyona neden olan yurt dışından doktor getirilmesiyle ilgili mesele. Arkadaşlar, biz Amerika Birleşik Devletlerine gittiğimizde veya Avrupa ülkelerine gittiğimizde hangi haklarda doktorluk yapıyoruz; bize tercüman mı veriyorlar?

ALİ ARSLAN (Muğla) - Dil öğren diyorlar.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Dil sınavına giriyorsunuz, geçiyorsanız, artı orada denkliğiniz varsa, ondan sonra bunu yapabiliyorsunuz. Türkiye, yol geçen hanı değildir arkadaşlar. Türkiye'de, elbette ki Türkiye Cumhuriyetinin menfaatına hangisi geliyorsa, mütekabiliyet esasına göre, mutlaka

denklik aranır, mutlaka dil bilmesi aranır; bundan daha tabiî bir şey olamaz. Eğer, bunu, sizler idrak edip düşünemiyorsanız, buna da söyleyeceğim bir şey yok.

Bir diğer konu: Meslektaşım Sayın Neşşar, gerçekten çok değer verdiğim bir hocamız; ama, kendisine mahcubiyetimi açıklıkla ifade etmeme lütfen izin versin; çünkü, Türk Tabipler Birliğini, biz, kadrolaşmayla, ele geçirmeyle… Bunu nasıl söyleyebilirsiniz?! Anayasa Mahkememizin kararı var; buna Anayasa Mahkememiz diyor ki, bakınız, 19 Şubat 2002, esas sayısı 2000/78, karar sayısı 2002/31. "6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununun 60 ıncı maddesinin 3224 sayılı Yasayla değiştirilen birinci fıkrasının ikinci tümcesinin iptali nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu düzeni ve kamu yararını bozucu nitelikte olduğundan, gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla, iptal kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından başlayarak, altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür."

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Ben de aynısını söylüyorum...

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Altı ay müddet verilmiş, 2002 şubatında…

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Üç sene beklediniz…

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Arkadaşlar, 2002 Şubatından… Biz, 2002'nin 3 Kasımından iktidara geldik.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Ben de, 3 Kasımdan beri niye üç sene diyorum.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Yaptık efendim; bizim, en kısa sürede bunu yaptığımızı da ifade ettim, baştan ifade ettim ve biz bunda, komisyon olarak üzerimize düşen görevi, en süratli bir şekilde yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Bu süratle çağ atlayamazsınız ama!..

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Öyle bir niyetleri yok zaten.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Yani, şunu ifade etmek istiyorum. Ben tenkitlerinize bir şey demiyorum; ama, bu kanunla, biz, Anayasa Mahkememizin amir hükmünü yerine getirirken, Anayasa Mahkememizin "yap" dediği bir şeyi yerine, Büyük Millet Meclisinin, bizden öncekilerin yapmadığı bir şeyi yaparken, bir eksikliği giderirken, biz nasıl kadrolaşıyoruz allahaşkına?! Bunları burada söyleyerek, lütfen, halkımızı yanlış bilgilendirmeyelim; çünkü, bizler, en nihayet, belli bir üniversitede öğretim üyeliği yapmış bir kişi olarak -siz, biz- yanlış bilgi vermekten daha fazla sakınmamız lazım.

Şimdi, biz, burada, yaptığımız bütün değişikliklerin halkımızın menfaatine olduğunu ifade ediyorum. Bize diyorlar ki, işte, şöyle oldu, böyle oldu; yani, siz halka sordunuz mu?.. Halka sorduk; evet. Bebekler rehin kalmıyor; siz bunu halka sordunuz; değil mi. Var mı rehin kalan bir bebek?..

ALİ ARSLAN (Muğla) - Senet veriyorlar hocam; senet…

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Efendim, cenazesi rehin kalanlar vardı; var mı?..

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sanki bedava gibi söylüyorsun!..

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Eczanelerde kuyruklar… Saatlerce kuyrukta bekleyen vatandaşlarımız, düşüp kalan, bayılan, ölen vatandaşlarımız vardı, hiç gördünüz mü yakında?!

Efendim, yeşil kartlı hastalar ilaçlarını rahat alabiliyorlar, bundan memnun değiller mi acaba?!

Nüfusumuzun yüzde 50'si olan Sosyal Sigortalar mensupları, gidip istedikleri eczaneden ilaç alırken, acaba, huzursuz mu oldular?! Lütfen, bunları…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Muhalefet rahatsız oluyor!..

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Muhalefetin olgun muhalefetine, yapıcı muhalefetine diyeceğimiz bir şey yoktur, saygı duyarız; ama, halkımızı da yanlış bilgiyle bilgilendirmeyelim.

Bir diğer konu, tamamlamak istediğim bir konu, Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Tabipler Birliği Kanunundan 2 küçük madde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erdöl, tamamlayın konuşmanızı lütfen.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Tamamlıyorum, müsaade ederseniz.

6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanunu, madde 3: "Türk Tabipler Birliği ve tabip odaları kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar." Madde 1: "Türk Tabipler Birliği; tabipler arasında meslekî deontolojiyi ve dayanışmayı korumak, tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde meslekî bir kuruluştur." Yani, Türk Tabipler Birliğinin nelerle iştigal etmesi gerektiğini açık açık yazıyor kanun.

Bir metin de, Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyinin 21 Şubat tarihli, bize gelen, imzasız, ama antetli kâğıdından bir alıntı okuyorum, onda da şöyle diyor:"18 Şubat 2006 tarihinde toplanan Türk Tabipler Birliği Genel Yönetim Kurulu, sağlık ortamında bir çöküş programına dönüşen bu uygulamalara son vermek için duruma el koyma kararı vermiştir."

AHMET ERSİN (İzmir) - Doğru…

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Bu, sanki 18 Şubatta değil de, başka bir şubatta yazılmış yazı mahiyetinde. Bizim anlayışımız bu, bunların anlayışı bu…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hangi şubat?..

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, siyasî partilerin, meslek mensubu gibi… siyasî partilerdeki değerli arkadaşlarımızın, hepimizin meslek mensubu gibi davranma hakkımız var ve bu ne kadar makul ise, meslek örgütlerinin siyasî parti gibi davranmaları da o kadar abesle iştigaldir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdöl.

Şahıslar adına söz isteği var.

Manisa Milletvekili Sayın Mehmet Çerçi.

Buyurun Sayın Çerçi. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1069 sıra sayılı, bazı milletvekili arkadaşlarımızın verdiği Türk Tabipleri Birliği Yasasıyla ilgili bazı maddelerde değişiklik öngören kanun teklifleri üzerine, şahsım adına huzurlarınızdayım; hepinizi en kalbî duygularla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, benden önce konuşan değerli meslektaşlarımız, özellikle muhalefet partisinden ve AK Parti Grubu adına konuşan değerli arkadaşlarımız önemli açıklamalarda bulundular. Özellikle muhalefet partisinden görüş açıklayan değerli meslektaşlarımızdan bir tanesi, değerli bir hocamız, otuz yıldır bu meslekte olduğunu sizlere deklare etti, bendeniz de yirmibir yıldır bu onurlu mesleği yapan bir arkadaşınızım.

Özellikle belirttiği gibi "devrimci Türk tabipleri" sözünü asla kabul etmek mümkün değildir. Türk tabipleri, olaylara bakarken, hastalarına bakarken, hastasıyla ilgilenirken, mesleğini icra ederken, aydınlık bir zihinle, bilgiyle, çağın bilgisiyle, vizyonla, ufukla hastalarına bakarlar; yürekle, merhametle bakarlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Devrimci derken, onları kastetti.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - "Devrimci" lafı, ideoloji kokuyor. Türk tabiplerinin çoğunluğu, böyle bir ideolojik saplantı içerisinde değildir.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Atatürk devrimleri yok mu?!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Onları daha sonra konuşuruz. Burada, Türk tabiplerini bu şekil-de vasıflandırmanızı ben doğrusu kabul edemiyorum.

AHMET ERSİN (İzmir) - Niye?! Devrimcilik yanlış bir şey mi?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Türk tabipleri yüksünmezler devrimcilikten.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bir diğer konu; Türkiye'nin geldiği bu aşamada, Türk sağlık sisteminin geldiği bu aşamada, Türkiye Cumhuriyetinin gelişerek geldiği bu noktada, bizim sistemimizi Uganda'dan daha kötü göstermeye hiç kimsenin haddi ve hakkı yoktur, hiç kimsenin. Olmaz böyle bir şey, kabul edilemez böyle bir şey!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Rakamlar gösteriyor; seminer vereyim size.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Şimdi, Türkiye'de yapılanlar ortada, Türk Tabipler Birliğinin zihniyeti de ortada. Arkadaşımız izah etti; hakikaten, bütün hekim arkadaşlarımıza gönderilen, Türk Tabipler Birliğinin basın açıklaması, maalesef, en hafif tabiriyle talihsizliktir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Devrimci bir açıklama.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Böyle bir anlayış, böyle bir önyargı, ülkenin seçilmiş Başbaka-nını, seçilmiş iktidarını bu kadar aşağılayan böyle bir açıklama, Türk tabipleri adına bir yüz karasıdır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 4 üncü maddeyi bunun için mi getirdiniz?!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Böyle bir şey kabul edilemez; bunu, şiddetle kınıyorum.

Türk Tabipler Birliği, elbette, seçilmiş bir organdır; fakat, kendi bünyesi içerisinde her fikir-den, her çağdaş görüşten, her düşünce dünyasını temsil eden insanların olduğunu bilerek, özellikle Sa-yın Erdöl'ün belirttiği gibi, Tabipler Birliğinin yasasının amacına uygun hareket etmek zorundadır. Hekimlerin o doğal çatısını, kendi siyasî emellerine alet edemez. Yani, bakınız, açık söylüyorum; bu yazıyı ben ilk okuduğumda yırttım ve çöpe attım.

AHMET ERSİN (İzmir) - Yanlış yapmışsınız.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Böyle bir kepazelik olamaz. Buradan -lütfen- bu arkadaşları da uyarıyorum, Türk tabiplerini bu siyasî amaçlarına alet etmesinler.

Şimdi, gelelim Türkiye'nin sağlığına. Şimdi, sizler, AK Parti döneminde özellikle, yapılan bu gelişmelerden, sağlıkta aldığımız bu yollardan, bu mesafelerden rahatsız mı oluyorsunuz? Arkadaşım da belirtti; Türk insanı, bugün, dünden daha kolay sağlık hizmetlerine erişebiliyorsa, çok daha verimli, çok daha kaliteli sağlık hizmetini insanca, onurlu bir şekilde alabiliyorsa bundan siz rahatsız mı oluyorsunuz?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O sizin iddianız.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Hastanelerdeki kuyruklar bugün azalmışsa... Bakınız, size bir rakam söyleyeyim. Herhangi bir SSK hastanesi, daha önceki SSK hastanesine gidin. Eğer, geçen sene mart ayında Sağlık Bakanlığı ile SSK'ların birleşmesinden önceki rakamdan daha az bugün hasta kabul ediyorsa, ben, sizin bütün iddialarınızı kabule hazırım. Ben iddia ediyorum; bütün SSK hastaneleri de bugün bir sene öncekinden daha fazla hasta bakıyor. Bütün bu hastaneler performans kriterleri sayesinde hekimlerine çok ciddî ücretler ödüyor. Arkadaşım dedi ki: "Bu hastanelerin hepsi iflasın eşiğinde."

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - OECD 2005 raporunu okuyun, Uganda'yı bulursunuz orada.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bakınız, aralık ayında bir sıkıntı yaşadık. Bütçe ödemeleri nedeniyle bu hastanelerin ödemelerinde bir aksama oldu, aralık ayında ve ocak ayında. Şimdi, bunların hepsini geçirmişiz, hepsini atlatmışız. Bütün hastaneler, bütün sağlık kurumları bugün verimli birer işletme haline geldi. İşte, bu, AK Partinin aydınlık zihniyetiyle oldu. Sizin gibi bu işlere ideolojik bakan, önyargılı bakan, Türkiye'yi 30 yıl geriden takip eden bir zihniyetle bunların olması mümkün değil.

Türkiye, bugün sağlıkta bir çağ atlamıştır. Bütün vatandaşlarımız, hizmeti alan, hizmeti veren, önyargısı olmayan, olaylara aklıselimle, serinkanlılıkla bakan her sağduyulu vatandaş bugün bunları görüyor, bu nimetlerden istifade ediyor. Hem sağlıkta hizmeti veren hem de sağlık hizmetini alan vatandaşımız bugün dünden daha mutludur, daha huzurludur. Özellikle hizmeti verenler belki biraz daha çok çalışıyor; ama, daha çok üretiyor, daha çok kazanıyor, daha çağdaş bir sağlık hizmeti veriliyor bu kurumlarda.

Yani, bundan hiç kimse rahatsız olmasın. Elbette, bunu derken "biz bütün problemleri çözdük, hastanelerde hiçbir problem kalmadı…" Böyle bir şey demek mümkün değil. İşte, problemleri çöze çöze, önümüzdeki dikenleri, taşları ayıklaya ayıklaya, Türkiye'yi sağlık alanında da çağdaş, modern bir ülke haline getireceğiz. Bir taraftan, kamu sektöründe bu yeniden yapılanmayı sağlayacağız. Burada iddia edildiği gibi, Tabip Odalarının iddia ettiği gibi, tamamen sağlıktan devletin çekilmesi, kamunun çekilmesi; böyle bir şey asla aklımızın bir köşesinden dahi geçmemiştir. Kamu sektörü, elbette, sağlığın içerisinde olmalıdır. Özellikle, bunlar, önümüzdeki süreçte yerelleşerek devam etmeli; ancak, bir taraftan da, özel sektörü, özel sektörün dinamizmini, onların yatırım gücünü, istihdam gücünü de, verimlilik gücünü de bu sektörün içine almalıyız. Dediğimiz budur, yaptığımız budur. Bunu derken, Sayın Başbakanımızın o dediği söz, her tarafta dillere pelesenk ediliyor.

Bakın, bugün Avrupa'nın pek çok ülkesine. Bir İsviçre örneğine bakın, pek çok ülkesine bakın. Değişik alanlarda, değişik modellerle dünyanın pek çok sermayesini ülkelerine çekmişlerdir. Türkiye neden bir sağlık turizminin merkezi olmasın. Ben, inanıyorum ki, Türk hekimleri bu yetenektedir, bu kabiliyettedir, bu çaptadır. Bunun dışında, Sayın Erdöl'ün de belirttiği gibi, nasıl biz dışarıya gidip denkliğimizi aldığımızda, çalışma iznimizi aldığımızda bir başka ülkede pek çok Türk hekimi çalışabiliyorsa, yabancı ülkelerden de bu vasıfları taşıyanlar gelsin, burada çalışabilsin. Denilen budur. Bu Türkiye'ye ne kazandıracak? İşte, bunun anlaşılması için biraz ufuk olması lazım, biraz vizyon olması lazım.

Bakınız, bugün, İstanbul'da, İzmir'de, Türkiye'nin önemli merkezlerinde pek çok özel hastaneler, Avrupa'dan yüzlerce, binlerce sağlık turizmcisi hastaları getiriyor, Türkiye'de tedavi ediyor, ameliyat ediyor, Türkiye'de tatil yaptırıyor ve Avrupa'nın yarı fiyatına, üçte 1 fiyatına bunları başarıyoruz. Bundan siz rahatsız mı oluyorsunuz?!

AHMET ERSİN (İzmir) - Bundan kimse rahatsız olmaz.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bu artarak gelişsin istemiyor musunuz?! Türkiye, önümüzdeki…

AHMET ERSİN (İzmir) - Kim rahatsız olacak; kimse rahatsız olmaz.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Başbakanın sözünü de bu kapsamda ele alacaksınız. Önümüzdeki süreçte, önümüzdeki dönemde Antalya'da, Türkiye'nin Alanyasında, Marmarisinde böyle çok ciddî özel hastaneler, dünya çapında, Avrupa çapında verimli müesseseler…

AHMET ERSİN (İzmir) - Olsun…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - …sağlık turizmini de işin içine katarak Türkiye'nin hizmet sektörüne, sağlık sektörüne gerekirse buralarda o akreditasyonu sağlayan yabancı hekimleri de istihdam ederek çalıştırsa, bundan siz rahatsız mı olacaksınız?! Türkiye bundan kayıp mı edecek?!

Bakınız, arkadaşlar, bu işlere böyle dar kalıplarla, dar kafalarla bakarsanız, bir neticeye varamazsınız. İşte, geçmiş yıllarda yaşanılan hastanelerde rehin olayları, sigorta hastanelerinde kuyruklar…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET ERSİN (İzmir) - Yine var onlar sayın vekilim, o dediklerin yine var.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Sayın vekilim, bakınız, Türkiye'de bunlar artık asgariye inmiştir. Üç senede, iki senede alınan mesafeler, fevkalade umut vericidir, fevkalade güzeldir. Kimse bu milletin başarılarını küçültmeye kalkmasın. Bu başarı, bu milletin başarısı. Lütfen, kıskançlıkla, hasetle yahut da başka duygularla, siyasî mülahazalarla, ne Tabipler Birliği ne muhalefet, hiç kimse, bu başarıları küçültmesin, görmezlikten gelmesin yahut da milletin gözünden kaçırmaya çalışmasın.

Eğer böyle devam ederseniz, biz de yolumuza böyle devam ederiz; siz o tarafta oturursunuz, biz de bu tarafta oturmaya devam ederiz. Bu millet bunları biliyor ve takdir ediyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çok gördük orada oturanları!..

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Göreceğiz bakalım!..

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Evet, Sayın Başkanım…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çok gördük orada oturanları; şimdi Yüce Divandalar.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bakınız değerli arkadaşlarım…

Bir şey söyleyeceğim Sayın Başkanım, hemen bağlıyorum müsaadenizle.

Dün de burada, özellikle -yani, buradan bağlantı kurarak- YÖK meselesinde çok enteresan laflar edildi. Bakınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Hemen toparlıyorum Başkanım. Hemen bir cümle…

BAŞKAN - Son cümlenizi rica edeyim.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bakınız, bu Meclis Türkiye'nin vicdanıdır, bu Meclis Türkiye'nin beynidir, bu Meclis Türkiye'nin iradesidir. Burası yansıtıyor, burası en kutsal çatıdır. Dolayısıyla, bu Meclisin iradesini, bu Meclisin içinden çıkan hükümetin iradesini aşağılayarak, siyaset, siyaset yapılıyor, kadrolaşılıyor denilerek küçük görmeye, küçültmeye kimsenin hakkı yok.

AHMET ERSİN (İzmir) - Hükümet kendisi yapıyor bunları.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - O irade, hükümetin o iradesinin arkasında, işte, bu irade var, buranın arkasında bu milletin iradesi var, bu milletin vicdanı var. Dolayısıyla, o atamalarda da, YÖK'teki atamalarda da; yani, bu işi YÖK yapsın, burası yapmasın, hükümet yapmasın diyorsanız, kendi bindiğiniz dalı kesersiniz.

Biz, siyaseti, millete hizmet için yapıyoruz, milletten aldığımız yetkiyle yapıyoruz. Bu yetkiyi, bize millet verdi. Bizim vicdanımız, buranın mahşerî vicdanı, bu Türk Milletinin vicdanıdır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hükümetin tezkeresini ondan reddetti.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Biz onu temsil ediyoruz. Hükümet de buradan çıkmıştır, iradesini, gücünü buradan alır. Parlamenter sistemi, hepiniz sindireceksiniz.

BAŞKAN - Sayın Çerçi, lütfen, son cümleniz…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Hepinize en derin saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çerçi.

Hükümetin söz isteği var.

Sayın Sağlık Bakanımız Recep Akdağ.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; bugün, burada, Türk Tabipler Birliğinin, Anayasa Mahkemesince, kendi kanunuyla ilgili olarak iptal edilmiş olan, kanunda iptal edilmiş olan bazı maddelerin düzeltilmesiyle ilgili bir kanunu görüşüyoruz; ama, öyle görünüyor ki, muhalefet partimiz, partilerimiz, özellikle Anamuhalefet Partimiz genellikle yaptığı gibi, herhangi bir kanunun görüşülmesi sırasında, o kanunla ilgili olsun olmasın, kendi tezlerini, buradan, Meclisin kürsüsünden anlatmaya devam edecek. Tabiatıyla bize de düşen, bu Meclis kürsüsünden, bu görüşmeler sırasında, milletimize aktarılan yanlış bilgileri düzeltmek, birtakım gereksiz polemikleri de aslında çok ortaya koymadan, geliştirmeden milletimize doğruları anlatmak olacak.

Sayın Anamuhalefet Partisi Sözcüsünün ifadelerinin, -açıkça ifade ediyorum- biraz hazımsızlıktan kaynaklandığını biliyorum; bunu da tabiî karşılıyorum. Yani, siz muhalefet olarak halka aslında çok fazla bir şey ifade edemeyeceksiniz. Çok başarılı bir hükümet başarılı işler yapacak, özellikle sağlık gibi on yılların kangrenleşmiş sahasında kanayan yaraların üzerini kapatacak, o kangrenleri ortadan kaldırıcı tedbirleri ortaya koyacak; tabiî ki siz de ister istemez karalamaya çalışacaksınız, yalan yanlış birtakım şeylerle, yanlış bilgilendirmelerle tezinizi ortaya koyacaksınız. Onun için, bunu tabiî karşılıyorum.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Doğru değil Sayın Bakan. Üslubunuz yanlış!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ancak, şunu asla tabiî karşılamıyorum; bu Yüce Meclisin çatısı altında…

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Kuş gribine zatürree diyen siz değil misiniz Sayın Bakan?!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - …bu Yüce Meclise hiç yakışmayan, -ki, ben, o kelimeleri burada tekrarlayarak o yakışıksızlığı devam ettirmeyeceğim- birtakım ifadelerle Türk hekimlerini veya toplumun başka kesimlerini tahrik etmeye kalkışmaları da yakışıksız buluyorum.

Değerli milletvekilleri, yine, Sayın Anamuhalefet Partisi Sözcüsü, çok iyi bildiği bir konuda konuştuğunu ifade etti; ama, o kadar çok yanlış yaptı ki. Şimdi benim 20 dakika konuşma sürem var, sadece bu yanlışları düzeltmeye bile bu 20 dakikanın yetmesi mümkün değil; ama, birkaç tanesini, önemli olanları tabiî ki düzeltmeliyim.

Bir defa, biz, asla, Türk hekimleriyle bir çatışma politikası içerisinde değiliz ve Türk hekimleri çok iyi biliyorlar ki, AK Parti hükümetleri döneminde kendilerine sağlanan imkânlar, gerek özlük hakları ve çalışma şartları itibariyle gerekse kazançları itibariyle daha önce hiçbir hükümetin hayal bile edemediği imkânlardır. Bugün, döner sermaye katkı paylarıyla hem pratisyen hekimlerimize hem uzman hekimlerimize hem diğer değerli sağlık çalışanlarına 2005 yılında 2 katrilyon Türk Lirası üzerinde katkı payı ödemesi yaptık. Yanlış duymadınız, 2 katrilyon Türk Lirası üzerinde katkı payı ödemesi yaptık.

Muayenehanesi olmayan, tam gün çalışan uzman hekimlerimizin ortalama olarak bir ayda aldıkları katkı payı ödemeleri 3 milyara yaklaşmıştır. Ortalamaları konuşuyorum, bunun üzerinde alanlar var, altında alanlar var. Maaşlarıyla birlikte aylık kazançları 4 milyar Türk Lirasının, 5 milyar Türk Lirasının üzerine çıkmıştır. Hele sözleşmeli çalışanları ortaya koyarsak; yani, özellikle, işte doğuya, güneydoğuya, zor şartlar altında çalışılması gereken yerlere giden hekimlerimize ödediğimiz rakamları ortaya koyarsak gerçekler daha iyi anlaşılacaktır.

Değerli milletvekilleri, rakamlar hakikaten enteresandır. Bugün sözleşmeli olarak Doğu Anadolu'da ve Güneydoğu Anadolu'da çalışan hekimlerimiz var. Uzman hekimlerimizin bu bölgelerde sayıları az da olsa, sözleşmeli olarak çalışan değerli uzman hekimlerimizin aldıkları ortalama aylık gelirleri, elde ettikleri gelirleri size ifade ediyorum: 2005 yılı itibariyle maaş ve ek ödemeler itibariyle uzman hekimlerimiz, bu bölgede çalışan sözleşmeli uzman hekimlerimiz 7 600 000 000 Türk Lirası aylık gelire sahip olmuşlardır. Pratisyen hekimlerimiz de 3 200 000 000 Türk Lirası bir gelire sahip olmuşlardır.

İşte, bunun içindir ki, âdeta bir muhalefet partisi gibi çalışan, daha doğrusu Anamuhalefet Partisinin çok da iyi gerçekleştiremediği muhalefet görevini üstüne alan örgütlerden biri olan Tabipler Birliği birtakım eylemlere yeltenmekte; ama, bu eylemler sadece gösterilerden ibaret kalmaktadır. Bundan birkaç ay önce gazetelerde enteresan bir resim vardı. Türkiye'nin bütün bölgelerinden, kendi ifadeleriyle, eylem koymaya, efendim, göreve davet olarak Ankara'da bir eylem teşebbüsünde bulundular. Gazetelerdeki resim şuydu değerli milletvekili arkadaşlarım: Bir yaya geçidinden geçen, ellerinde Türkiye'nin birçok şehrinden pankartlar taşıyan insanlar var ve yaya geçidini bile dolduramamışlardı. Bu, çok tabiîdir; çünkü, Türkiye'de insanımız sağlık hizmetlerinden giderek daha memnun olduğu gibi, sağlık çalışanlarımız da kendilerinin içinde bulunduğu şartlardan giderek daha çok memnun olmaktadır. İdeolojiyle bu işleri düzeltmek mümkün değil. Gerçeklerle, ülkenin gerçekleriyle oturacaksınız, ülkenin gerçekleriyle iş yapacaksınız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Bakanım, onları kim seçiyor?!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Biz, hükümet olarak bu şekilde yapıyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tabipler Birliğini kim seçiyor; avukatlar mı seçiyor?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Laf atma, laf atma! Ayıp oluyor!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şunu Yüce Meclisimizden açıkça ifade ediyorum: Biz, Türk doktorunun, değerli meslektaşlarımızın kıymetini çok iyi biliyoruz. Bu kıymeti bugüne kadar bildiğimiz gibi, bundan sonra da bilmeye devam edeceğiz; ama, gerçekler saptırılmamalıdır. Türkiye'de bir hekim yetersizliği var. Şimdi, bu kürsüden konuşan Anamuhalefet Partisi sözcüsü, daha önceki bir konuşmasında da şuna benzer bir ifadede bulunmuştu: "Türkiye Cumhuriyetinin hem de kendisi bir akademisyen olan Sağlık Bakanının 'Türkiye'de hekim yetersizliği var' deyişini ben anlayamıyorum, böyle bir şeyi nasıl söyler" anlamında birtakım ifadeleri olmuştu.

Evet, değerli milletvekilleri, Türkiye'de ciddî bir hekim açığı var. Türkiye Cumhuriyeti, Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesinde yer alan bir ülkedir. 52 ülke var bu bölgede ve bu ülkelerin hepsi, gelişmiş Batı Avrupa ülkeleri veya Kuzey Avrupa ülkeleri değil. Bizim de içinde bulunduğumuz bu grupta, Balkan ülkeleri var, Kafkas ülkeleri de var; yani, Kırgızistan da var, Gürcistan da var, Ermenistan var, Arnavutluk var, Moldova var, Bulgaristan, Romanya var ve biliyor musunuz, hekim sayısı itibariyle, nüfusa düşen hekim sayısı itibariyle Türkiye kaçıncı sıradadır; sizler biliyor musunuz değerli Anamuhalefet Partisi milletvekilleri?!

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Bilmezler!.. Bilmezler!..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bilmiyorsanız, ben size şimdi öğreteyim; biz, 52 nci sıradayız, son sıradayız. O rakamlarını verdiğiniz OECD ülkelerinin içinde de son sıradayız. Onun için, gerçekleri bilmeden veya bilseniz bile saptırarak bir yere gelemezsiniz. Dolayısıyla,

Türkiye'deki bu hekim açığını mutlaka gidermek zorundayız. Türkiye'deki bu hekim açığını, hem Türkiye'deki tıp fakültelerinde öğrenim gören öğrenci sayısını artırarak hem yeni tıp fakülteleri kurarak hem de dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi, bütün çağdaş ülkelerinde olduğu gibi, başka milletlerden olan insanların hekimlerinin de Türkiye'de çalışmasının önünü açarak yapmalıyız. Kuşkusuz ki, Türkiye'de çalışacak hekimler, denklik gereğini de yerine getireceklerdir.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - YÖK'ten mi alacaklar Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Kuşkusuz ki, Türkçeyi de bilmek şartıyla Türkiye'de çalışabileceklerdir. Bunun başka türlüsü zaten düşünülemez.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Denkliği YÖK verecek diyebiliyor musunuz Sayın Bakan?! Yoksa, siz mi vereceksiniz?!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ancak, Erzurum'un Tekman'ında, Artvin'in Şavşat'ında, Mardin'in Dargeçit'inde…

Değerli milletvekilleri, bu ilçe isimlerini, lütfen, iyi takip edin. Anamuhalefet Partisinin değerli milletvekilleri…

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Denkliği YÖK verecek diyebiliyor musunuz Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Erzurum'un Tekman'ında, Artvin'in Şavşat'ında, Mardin'in Dargeçit'inde, Şırnak'ın Güçlükonak'ında, Van'ın Bahçesaray'ında, Muş'un Bulanık'ında, Trabzon'un Şalpazarı'nda, Ordu'nun Mesudiye'sinde, Yozgat'ın Boğazlıyan'ında, hatta Mersin'in Gülnar'ında, bizden hekim bekleyen vatandaşımız var. Sizin için, bu, çok önemli bir şeyi ifade etmiyor olabilir; ama, bizim için, AK Partililer için, bu, mutlaka çözülmesi gereken önemli bir problemdir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gelecekleri oraya mı göndereceksiniz?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Üç senedir iktidardasınız, çözmedin de, şimdi mi çözeceksin bunları?! Üç senedir Bakansın!.. Üç senedir!..

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Ayıp, ayıp!..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Türk Tabipleri Birliği…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dönemin bitiyor, dönemin… Üç senedir Bakansın; çözmedin, şimdi mi çözeceksin?!. Çözmemişsin üç senedir, şimdi böyle diyorsun!..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Üç senedir…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Türk Tabipleri Birliği, Danıştaya giderek, devlet hizmeti yükümlülüğü kanunuyla ilgili bir yürütmeyi durdurma istemiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dönemin bitiyor… Sanki onbeş günlük Bakansın!..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Daha doğrusu, bir genelgeyle ilgili, Başbakanlık genelgesiyle ilgili bir yürütmeyi durdurma istemiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Laf…Sanki onbeş günlük Bakansın!..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu yürütmeyi durdurma istemine karşılık, Danıştay işin esasına karşı çıkmamakla birlikte, bazı maddeleriyle alakalı olarak, Anayasa Mahkemesine bir yürütmeyi durdurma talebinde bulunmuştur.

Şimdi, ben, Değerli Anamuhalefet Partisi milletvekillerine soruyorum: Siz, burada, devlet hizmeti yükümlülüğünün kaldırılması için tavır koyan, mahkemeye giden Tabipler Birliğinin yanında mısınız, değil misiniz; bunu açıkça söyleyin bu kürsüden.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ya, istesek, Anayasa Mahkemesine biz giderdik.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Söyleyemezsiniz, söyleyemezsiniz; çünkü, söylerseniz, bu millet size yarın gerekeni söyler.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Vallahi, size şimdi söylüyor!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Siz, denkliği YÖK verecek deyin, ben onun cevabını vereyim Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, yine, Anamuhalefet Partisi sözcüsü şöyle bir ifadede bulundu, dedi ki: "Tabipler Birliğinin seçimleri Sayın Bakanın istediği gibi sonuçlanmayacak, sandık konulduğu zaman göreceksiniz." Değerli milletvekilim, ne sizin ne de bizim alanımızdır orası. Benim böyle bir derdim yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Fiskobirlik'e müdahale etmediniz mi?! Futbol Federasyonuna?..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Türk tabipleri, bu ülkenin değerli Türk tabipleri, kendi meslek birliklerinin seçimine girecekler…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Futbol Federasyonu!...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - … kendi tercihlerini de kullanacaklardır; o, onların bileceği bir iştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Fiskobirlik, Fiskobirlik!..

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Esnaf Odaları…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ama, belli ki, siz bu işlere karışıyorsunuz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Siz karıştınız!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdiden, Türk Tabipleri Birliğinin seçimleriyle ilgili birtakım hesapların içine girmişsiniz; girebilirsiniz, o beni ilgilendirmiyor…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Futbol Federasyonu, Fiskobirlik…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Niye seni ilgilendirmiyor; siz hükümetin üyesi değil misiniz ?!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Futbol Federasyonuna AK Parti mi karıştı, CHP mi?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ancak, değerli arkadaşlarım, yarın, sandık, tıpkı 3 Kasımda olduğu gibi, tıpkı 28 Martta olduğu gibi, sizin ve bizim önümüze konulacaktır.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Gelecek Sayın Bakan, gelecek!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - O zaman, biraz önce ismini saydığım o Şavşatlılar, o Tekmanlılar, o Mesudiyeliler, o Dargeçitliler, o sandıkta, gereken cevabı, size, dün olduğu gibi yarın da vereceklerdir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Hadi, erken seçim yapalım Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, siz, bu kürsülerden, hastanelerin ortak bir çatı altına alınmasına da karşı çıktınız, bunları unutmayın!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Şu anda, ortak çatıdalar mı Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Siz, bu kürsülerden, işçilerimizin, bu ülkenin, çalışanlarıyla, aileleriyle, emeklileriyle 30 000 000'a yaklaşan insanının, işçilerimizin, ülke bütün kamu hastanelerinden yararlanmalarının önünü açan bir uygulamaya çok şiddetle karşı çıktınız. O gün de, bunun, Anayasaya aykırı olduğunu iddia ettiniz. Hatta, sizin hukukçu bir sözcünüz dedi ki: "Siz, Sağlık Bakanı olarak bunun Anayasaya aykırı olduğunu anlayamazsınız. Ben hukukçuyum." Ben de yine bu Meclis kürsüsünden ona bir cevap vermiştim. Demiştim ki: Siz hukukçu olabilirsiniz; ama, hukuk değilsiniz. Nitekim, bakın, hiç Anayasaya da aykırı olmadı. Bugün bu ülkenin şerefli işçileri, bütün diğer onurlu insanları gibi, bütün kamu hastanelerinden yararlanıyorlar; hatta, özel hastanelerinden de yararlanmaya başladılar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sizin Grup Başkanvekiliniz, yine bu kürsüden, işçilerimizin ilaçlarını eczanelerden almasına karşı çıktı. O zaman da sormuştum: Siz, işçilerimizin 150 tane, 200 tane, 300 tane, bilemediniz 500 tane eczanenin önünde saatlerce kuyrukta ne çektiğinden haberdar değil misiniz?!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Şimdi de bakın!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Azıcık kulak verin bu sıkıntılara, azıcık gidin bir görün.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Adam, reçete yazdırmak için başka ilçeye gidiyor. Uzman doktor arıyor reçete yazdırmak için.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bakın, şimdi bütün işçilerimiz bu ülkenin 20 000'e yakın eczanesinden, gidiyorlar, ilaçlarını takır takır alıyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Reçete yazdırmak için uzman arıyor.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Siz de 6 aydır takır takır parasını ödemiyorsunuz eczanelerin.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Hepsi ödendi. Eczanelerin hepsi aldı. Git de sor!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Üstelik, lüzumsuz bürokrasiden sıkıntı çekmesinler diye…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakikanızı rica edeyim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Eczaneleri dolaşırsanız…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - "Allah razı olsun" deyin. Devamlı alıyorlar.

BAŞKAN - Sayın Çerçi, o cevabı Bakan kendisi verecektir. Lütfen…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Başkanım, bakın, onlar yanlış söylüyorlar.

BAŞKAN - Sayın Neşşar, siz kürsüdeyken müdahale edildiği zaman nasıl şikâyetçi iseniz, Sayın Bakan da haklı olarak şikâyetçi.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkanım, ama…

BAŞKAN - Rica ediyorum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - O zaman bize dediler ki…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Anadol, siz Grup Başkanvekilisiniz. Konuşmasını tamamlasın. Rica ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Haklısınız Başkanım; ama, içimiz yanıyor.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum bu kıymetli uyarılarınız için.

BAŞKAN - Buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) -Tabiî, bu, Anamuhalefet Partisinin genel alışkanlığı haline geldi.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ama, bu da yanlış Sayın Başkan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hoşlarına gitmeyen bir şey olduğu zaman buradaki konuşmacıyı konuşturmamak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bunu da tabiî karşılıyorum.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkanım, bu üslup da yanlış.

BAŞKAN- Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunun bir örneğiyle de, değerli milletvekillerim, Plan ve Bütçe Komisyonunda karşılaşmıştık. Yine, bu ortak çatıyla ilgili, hastanelerin ortak kullanılmasıyla ilgili bir kanunu görüşüyorduk. Ben şunu söyledim. Dedim ki: Müsaade ederseniz değerli milletvekillerim, ben Anamuhalefet Partimizin, Cumhuriyet Halk Partimizin programından burada size bazı cümleler okuyacağım." Aman Allahım, nasıl karıştı o Plan Bütçe! Hatırlayın. Ne şamatalar oldu, ne gürültüler oldu. "Konuşamazsın, bizim programımızı okuyamazsın" dediler. Niçin; çünkü, kendi programlarında da bizim söylediklerimize, bizim getirdiğimiz kanuna benzer ifadeler vardı.

Şimdi, değerli milletvekilleri, ilaçların eczanelerden alınmasına karşı çıkıldı. Peki, ne gerekçeyle karşı çıkılıyordu? Şunu söylediler; dediler ki: "Siz bunu karşılayamayacaksınız, 4 000 000 000 dolar fark gelecek, 8 000 000 000 dolar fark gelecek." Bakın, şimdi bunun hikâyesini ben size anlatayım: Öylesine mükemmel bir sosyal proje gerçekleştirdik ki değerli milletvekillerim, bu sosyal projeyle, bir taraftan ilaç fiyatları, cumhuriyet tarihimizde hiç görülmemiş biçimde, 900'e yakın kalemde aşağıya indi. Detaylarına şimdi vakit olmadığı için giremeyeceğim; ama, bu bizim hükümetimizin politikası olarak oluşturulan bir kararnamenin sonucuydu. Başka?.. Geri ödeme kurumlarımız, yani SSK; Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve yeşilkart için de biz Maliye Bakanlığıyla birlikte eczacılarımızla, depocularımızla, ilaç firmalarıyla oturduk bir pazarlık yaptık. Şimdi bu pazarlığın sonucunda yeni indirimler aldık, yeni ıskontolar aldık. Hesaplar yapılıyor, deniyor ki: "SSK'nın 2006 yılındaki ilaç harcamaları arttı, patladı." Hayır, öyle patlama falan yok. Biraz artış var; doğrudur, ama SSK'nın, yani işçilerimizin ilaçlarını serbest eczanelerden almalarıyla önümüze çıkan yük, diğer kurumlarda oluşturulan ıskontoyla mükemmel bir biçimde dengelendi. Bugün, hem ilaçta, kamu olarak, harcamalarımız önemli ölçüde artmadı, hem de mükemmel bir sosyal politika gerçekleşti. Bugün, artık, işçimiz, yeşilkartlımız da tıpkı devlet memurları gibi, memur emeklileri gibi ilaçlarını rahatça eczanelerde alıyorlar. Bugün, 10 000 000 civarındaki yeşilkartlı vatandaşımız yine bu ülkenin onurlu insanı olarak eczaneden gidip ilacını rahatça alabiliyor; ama, dün, kaymakamlıkların önünde, valiliklerin önünde, sosyal yardımlaşma fonlarına ait vakıfların önünde gidip sıraya giriyorlardı, boyunlarını büküyorlardı.

Bakın, mükemmel bir sosyal proje AK Parti Hükümetimizin yaklaşımlarıyla önce insan diyen, insanı yaşat ki devlet diyen yaklaşımlarıyla bugün gerçekleştirilmiş durumdadır; ama, buna bazılarının hayali bile yetişmez değerli milletvekilleri. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TUNCAY ENCENK (Antalya) - Sizin lafınız; bunu nereden çıkardınız?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Siz, hekimlere döner sermaye payı dağıtmamıza da karşı çıkmıştınız. Bunların hepsini hatırlıyoruz, hepsini hatırlıyoruz.

Şimdi, koruyucu sağlık hizmetlerine daha az pay ayırıyormuşuz.

Değerli milletvekillerim, hakikaten, bilmeyince demek ki böyle şeyler söyleniyor. Bakınız. 2002 yılında, bir tek kalemden bahsedeceğim, tek bir kalemden bahsedeceğim. 2002 yılında, değerli arkadaşlarım, sadece çocuk aşılamaları için ayrılan pay 12 000 000 YTL civarındaydı 2002 rakamlarıyla. Bugün bu rakam nedir biliyor musunuz: 112 000 000 YTL. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Yavrularımızın aşılamaları için, ilk defa bizim dönemimizde, gelişmiş Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde uygulanan aşıları uygulamaya başladık; beşli aşı diye bilinen aşılara geçtik; kızamıkçık ve kabakulak aşısına başladık; menenjit aşısı denen aşıya başladık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Bakanım, bunlar daha önceden yapılmıyor muydu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi kızamıktan bahsetti Sayın Anamuhalefet Partisi Sözcüsü.

Bakın, bir bilim adamının bu kadar meselelerden haberdar olmaması hakikaten enteresandır.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, çalışma süremiz bitmek üzere; 2 dakikalık süreniz var; toparlarsanız...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, dendi ki: "SSP" yani bir nörolojik hastalık çocuklarda görülen "aşı yapmadınız bu görüldü." Aman Allahım!.. SSP ortalama olarak beş yılda ortaya çıkan bir hastalık değerli milletvekilim.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Bir iki yılda çıkar Sayın Bakanım, yalan söylüyorsun. (AK Parti sıralarından gürültüler)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Biz üç yıldır hükümetteyiz. Ben, bir çocuk sağlığı ve hastalıkları profesörüyüm. Onun için, cehaletinizi oradan bağırarak ifade etmeyin. Ben ortalamalardan bahsediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ ARSLAN (Muğla) - Ortalaması iki yıldır.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ve bizim dönemimizde, kızamık aşılama oranları, Türkiye Cumhuriyetinin en yüksek rakamlarına ulaşmıştır.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Geçen sene…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - En yüksek rakamlarına ulaşmıştır. Bizim dönemimizde, 18,5 milyon yavrumuz kızamık aşısıyla aşılanmıştır; Avrupa'nın en büyük aşı kampanyasıdır; yüzde 94'ün üzerinde bir aşılama oranına ulaştık. Ama, geçmiş iktidarlar döneminde… Mesela, Viranşehir'de problem var; SSP problemi var. Tespit ediyoruz ki, bizden önceki iktidarlar döneminde, aşılama oranları yüzde 9'a kadar düşmüş Viranşehir'de. Ama, değerli milletvekillerim, bu, bizim hükümetimizin problemi değildir, bizim hükümetimizin eksikliği değildir. Biz, birçok alanda olduğu gibi, bu alanda da, aşılama alanında da eksikleri ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da, insanımıza daha mükemmel bir sağlık hizmeti vermek için gayretlerimize devam edeceğiz. Ülkenin bütün imkânlarını, bunun için seferber edeceğiz. Türk hekimlerine ve diğer bütün Türk sağlık çalışanlarına da, onların ortamlarını iyileştirmek, onların gelirlerini artırmak için yaptığımız çalışmaları, geliştirerek çalışmalarımıza devam edeceğiz. Biliyoruz ki, insana hizmet eden, hizmet bireylerine -ki, hekimler, sağlık çalışanları böyle kişilerdir- ne kadar çok iyi ortam hazırlarsanız, ne kadar çok gelir temin ederseniz, hizmetin kalitesi o kadar yükselir. Onun için, biz, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hekimlerimize güvenmeye, onlara, elimizden gelen kolaylıkları göstermeye devam edeceğiz. Sağlıkta Dönüşüm Programı, bütün heyecanıyla, bütün dinamizmiyle devam edecek ve bir bir hedeflerimize yaklaşacağız.

Ben, Yüce Meclisinizi, saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz bitmiştir.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Mart 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. İyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati:21.00


.