'Başbakan görevinde ısrar etmesin'

{kl_php} include('films/20060301.htm'); {/kl_php}

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de "yabancı doktor çalıştırılacağı" yönündeki açıklamalarını, "kendi vatandaşına ve kendi hekimine güvensizlik olarak değerlendirdi.


Talihsiz açıklamalarına her gün bir yenisini ekleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,  son olarak da “Özel sektör kazanıyor, biz de yatırımdan kurtuluyoruz” diyerek “devletin bundan sonra sağlık alanına yatırım yapmayacağını”, “hekim açığını gidermek için yabancı doktor çalıştırılacağını” bildirdi. Başbakan’ın açıklamaları hekimlerin büyük tepkisini çekerken, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi 21 Şubat 2006 günü konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısında konuşan TTB Merkez Konseyi İkinci Başkanı Dr. Metin Bakkalcı, Erdoğan’ın bu sözlerini “kendi insanına, kendi ülkesine güvensizlik” olarak değerlendirerek, “Sayın Başbakan bu sözlerle kendisini ve makamını inkar etmektedir. Kendi ülkesine ve kendi insanına güvenmeyen, bu ülkeye ilişkin hiçbir umudu kalmayan bir insanın o ülkenin başbakanlığında ısrar etmemesi gerekir” diye konuştu.

Başbakan’ın açıklamalarının bu ülkede yaşayan 70 milyona ve 100 bini aşkın hekime bir hakaret anlamına geldiğini belirten Bakkalcı, “Başbakan’ın dışlayıcı ve ötekileştirici bir sözcük olarak kullandığı ‘yabancı’ sözcüğünde saklı olan; ‘düşmanlık’ ve ‘yıkıcı rekabet’ duygularıdır. Yurtdışından hekim getirme istemi ticarileşen sağlık ortamının basit ve vahşi piyasa mantığı içinde sıradan bir emek sömürüsü ve sağlığın kamusal bir hak olmaktan çıkarılmasıdır” dedi.

Yurtdışındaki hekimlerin Türkiye’deki hekimlerle rakip değil meslektaş olduğunu söyleyen Bakkalcı, “O meslektaşlarımız da böyle bir anlayışa katkı sunmayacaklar, bizler de onların emeğinin sömürülmesine izin vermeyeceğiz” dedi.

Metin Bakkalcı, bir soru üzerine, Erdoğan’ın “nasıl yatırım yaparım” yerine “hemen satarım” mantığı ile hareket ettiğini kaydetti. Başbakan’ın çeşitli kesimlerle temasları sırasındaki azarlayıcı üslubu hatırlatılarak, “psikolojik sorunları olup olmadığı” yönündeki bir soru üzerine de Bakkalcı, “Bu bir tükenmişliğin ifadesidir. Bu gibi sözler, kişinin özdenetimini yitirdiği anlarda ortaya çıkar. Bu, çöküşün en güçlü emarelerinden biridir. O da bunun farkında zaten. Bu nedenle çözümü dışarıda arıyor” yanıtını verdi.



 

21.02.2006

BASIN AÇIKLAMASI

DEVLET OLARAK SAĞLIĞA YATIRIM YAPMAYACAĞINI SÖYLEYEN,
KENDİ ÜLKESİNE VE İNSANINA GÜVENMEYEN,
BU ÜLKEYE İLİŞKİN HİÇ BİR UMUDU KALMAYAN,
BİR İNSANIN O ÜLKENİN BAŞBAKANLIĞINDA ISRAR ETMESİ OLANAKLI DEĞİLDİR

Ülkemizde ilk kez bir Başbakan “devletin sağlık yatırımlarından çekileceğini” açıkça söylüyor.

Böylelikle Hükümetin vatandaşına vermekle yükümlü olduğu ve varlık temelini oluşturan sağlık-eğitim sağlama görevini bırakacağını açıkca ifade ediyor.

Bu da yetmezmiş gibi, daha da ileri giderek,  “büyük şehirlerden başlamak üzere sağlık kentleri kuracaklarını”, bunun için milyonlarca metrekarelik ülkemiz topraklarını uluslararası sermayeye verip ve övünerek “onlar kazanıyor, biz de yatırımdan kurtuluyoruz” deme cüretinde bulunabiliyor.

Bir yandan ülkemizin birikim ve zenginliklerini mal bulmuş mağrib edası ile satarak devletin temel işlevlerinden kurtulmayı politika olarak görüyor. Öte yandan da kendi tüccar anlayışının bir ürünü olarak sağlık hizmetine en çok gereksinim duyan toplumun büyük çoğunluğu oluşturan yoksun, dar gelirli ve orta kesimleri bütünüyle bir yana bırakarak, piyasa mantığının gereği paranın yoğunlaştığı yerlere büyük kentlere ve burada yaşayan varsıl kesimlere yönelik projelerle övünüyor.

Öncelikle, ülkemizdeki 100 bin hekimin meslek örgütü Türk Tabipleri Birliği olarak ülkemizin aklıselim ve vicdan sahibi insanlarına sesleniyoruz:

Devletin en üst düzeyinde görevlendirilmiş birinin tüm yurttaşlara eşit ve kolayca ulaşabilecekleri bir sağlık hizmetinin sağlanması için sağlığa fazla yatırımı gerçekleştirme yükümlülüğü olmasına karşın, bu görevini yerine getirmediği gibi, sağlığa yapılacak yatırımlardan bütünüyle çekileceğini ifade eden Sayın Başbakan kendisini ve makamını inkar etmektedir.

Çünkü o makam, başta toplumun dezavantajlı kesimlerini oluşturan sağlık hizmetlerine en çok ihtiyaç duyanlar olmak üzere herkese nitelikli sağlık hizmetini sağlamak, hastane kapılarındaki ve poliklinik önlerindeki kuyrukları kaldırmak, ameliyatlar ve tetkikler için aylar sonrasına randevu verilmesine neden olan yetersizlikleri gidermek için daha fazla yatırım sağlamak görev yeridir. Bırakalım daha fazla yatırımı,IMF ve iç rantiye kesimlerine borç ödemek ve onlardan yeni borçlar almak için faiz dışı fazla adı altında ek kaynak oluşturmak amacıyla sağlık yatırımları bütçede %5 düzeyine indirilmekte ve onun da ancak üçte ikisi harcanmaktadır.

Övünerek söyledikleri Sağlıkta Projesi’nin “Sağlıkta Çöküşe” dönüştüğünün bir başka göstergesidir.

Başbakanın kendi ifadesi ile “Büyük Türkiye Rüyası”na ilişkin hiçbir vizyonunun olmadığının, “hazıra konduğu” IMF, Dünya Bankası programlarını tükettiğinin, gelecek umudunu kaybetmeye başladığının dolayısıyla da bu ülkeye ve yetişmiş insan gücüne onun yaratıcılığına inancını kaybettiğinin bir göstergesi de, “yabancı doktor istihdam edeceğiz” mantığıdır.

Bu cümle ülkemizdeki 100 bini aşkın hekime ve daha önemlisi ülkemizdeki 70 milyon insana büyük hakarettir.

Bugün ve gelecek için tek güvencelerini tamamen dışa bağlayan Başbakan ve Sağlık Bakanı doğal olarak, ülkemiz tarihinde yokluklar ve yoksunluklar içerisinde sırtlarında ilaç ve aşılar taşıyarak sıtma, verem, çocuk felci gibi hastalıklarla   mücadele eden, bugün tıp alanında ulaşılan birikime ve her türlü olanaksızlıklara karşın görevlerini yerine getiren sağlık çalışanları ile birlikte on binlerce hekime güvenmiyorlar.

Çünkü, bu ülkenin değerlerini, birikimlerini, insanını küçümsüyorlar. Ülkemiz geçmişinde dışarıdan medet uman ve ülkemizin insanına ve yaratıcılığına güvenenlere karşı çıkan bir geleneğin temsilcileri olarak işlevlerini yerine getiriyorlar.

Bu ülkenin sorunlarını ancak bu ülkenin insanı, sağlık çalışanı ve hekimleri çözer. Bunun için mevcut hükümetin olabildiğince tahrip etme girişimde bulunduğu sağlık alanında, insanı esas alan içtenlikli ve mümkün olan sağlık politikalarının (finansmanı, örgütlenme modeli, insan gücü planlaması, nitelikli eğitim v.b.) derhal uygulamaya sokulması gerekmektedir.

Tıp bilimi, etik değerler ve hekimlik uygulaması evrenseldir. Bilginin yeniden üretilmesi, deneyimlerin aktarılması i&cce