Kuş Gribi Sürecinin Değerlendirilmesi


KUŞ GRİBİ SÜRECİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ ÇAĞRISI

İnsanlık aleminin bugün ve geleceğini doğrudan ilgilendiren  Kuş  Gribi  konusunda ülkemiz özel bir deneyimi yaşamaktadır.

Öncelikle yaşamını yitiren hastalarımızın ailelerine başsağlığı diliyoruz. Yanısıra haklı sebeplerle bu travmatik süreçten etkilenen yurttaşlarımızın ve önemli ölçüde gereklilikten öldürülen yüzbinlerce hayvanın üzüntüsünü yaşadığımızı paylaşmak istiyoruz.

Türk Tabipleri Birliği olarak toplum sağlığımız açısından büyük bir tehdit oluşturan kuş gribiyle ilgili gelişmeleri yakından takip edip bilgilerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Tüm halkımızın her yönüyle ciddiye alınması gereken kuş gribi konusunda sağlık otoritelerinin uyarıları doğrultusunda hareket etmesi, hastalık belirtisi gösteren hayvanlarla temas etmemesi ve hastalık belirtilerinin ortaya çıkması durumunda en yakın sağlık kuruluşuna gitmesi gerektiği konusundaki uyarılarımızı yineliyoruz.

Bununla birlikte, Hükümetin kuş gribine karşı gerekli önlemleri zamanında alıp almadığına dair kamuoyunda haklı olarak yürütülen tartışmalara müdahil olmaktan, konunun hassasiyeti ve aciliyeti nedeniyle, şu ana kadar hep kaçınageldik.

Ancak;

Kuş gribinden insan ölümünün kesinleştiği 4 Ocak 2006 gününe kadar konuyla ilgili gerekli ve yeterli tedbirlerin alınmadığı gerçeği ve daha önemlisi, o tarihten sonra da soruna yaklaşımdaki temel zihniyetin değişmediği, esas olarak eksiklikleri kapatma telaşının baskın olma durumu TTB nin bu zorunlu açıklama ve çağrıyı  yapmasını zorunlu kılmıştır. Dünya ve Türkiye deki bunca birikime karşın gelecek eylem planları ve gereklerinin yerine getirilmeyip, sonuçların peşinden koşma telaşı yurttaşlarımızın ve ülkemizin geleceği konusunda derin kaygı uyandırmaktadır.

1-Ülkemizde son olarak  kuş gribi  4 Ocak 2006 tarihinde başlayan insan ölümleri ile gündemin birinci sırasına oturdu. Oysa tıp bilimin beklentisi özellikle kanatlı hayvanların hastalık ve ölümünden sonra insanlarda görülmesi idi.

Demek ki, insan ölümlerinden önce yaygın hayvan hastalığı söz konusu idi. Bilimin bu öngörüsünün ötesinde, en azından bilinen kimi olaylar da bunu doğrulamaktadır.

Örneğin, Ağrının bir ilçesinde 15 Ekim de toplu tavuk ölümleri oluyor. 16 Ekim de İl Tarım Müdürlüğü ne ihbarda bulunuyor. 17 Ekim de tavuklardan numune alınıp, Bornova ya iletiliyor. Yaklaşık bir ay sonra, 14 Kasım da, pozitif sonuçlar  geliyor.

Bu dönemde Ağrı nın 3 ilçesinde saha çalışmaları da yapılıyor. 197 numunenin 146 sı için yine yaklaşık bir ay sonra pozitif sonuçlar geliyor.

Uzun süredir kuş gribi konusunda Türkiye nin hedef ülkelerden biri olunduğunun bilinmesine, en azından 7 Ekim sonrası Manyas ve Kızıksa da pozitif sonuçların ortaya çıkmasına, yukarıda yer verilen örneğin yaşanmasına karşın hükümetin konuya ilişkin hiçbir çalışma yapmaması, dahası hatırlanacağı gibi;

- Tarım Bakanı Mehdi Eker in meselenin kapatıldığını açıklamasını,

- Sağlık Bakanı Prof.Dr.Recep Akdağ  Kuş Gribi Türkiye nin gündeminden çıkmalıdır  açıklaması,

- Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek in kuş gribinden bahsedenleri  işgüzarlık la suçlaması

Hükümet etme vasfının düzeyinin göstergesi olsa gerektir.

Hükümetin bu zihniyetinde bir değişiklik olmadığı 15 Ocak taki son ölümden beş gün önce  ve daha dün Ağrı nın bir ilçesinden şüpheli beş kişinin sevkinden yedi gün önce Başbakan Sn. Tayyip Erdoğan ın yaptığı  durum kontrol altında  açıklaması ortaya koymaktadır.

2- Bugüne kadar 81 ilin 12 sinde kanatlı hayvanlar arasında yüksek derecede patojenik H5N1 avian influenza virusu saptanmıştır, ek olarak 19 ildeki salgın bildirimlerinin incelenmesi devam etmektedir.

Bu verilerin anlamı sadece şu andaki iller gözönüne alındığında bile kuş gribi ülke coğrafyamızın çok önemli bir bölümünü ilgilendirdiğidir.

Bu durum, ülkemizde muhtemelen uzunca bir süredir kuş gribi ile birlikte yaşadığımızı, insan ölümlerine kadar amaca uygun bir izlem yapılmadığını göstermektedir.

Bu denli yoğunluğun etkin olarak izlenememesi her şeyden önce ülkemizdeki veterinerlik hizmetlerinin, koruyucu hizmetlerin önemli ölçüde tahrip edildiğinin de bir sonucudur. Zaten hükümet tarafından geçici özel veterinerlik hizmeti satın alarak soruna çözüm bulma girişimleri bu iflasın bir ifadesidir.  Bu geçici girişimlerin sorunu içinden çıkılmaz hale getirmesi kaçınılmazdır.

Bu vesile ile, hayvan sağlığındakinden daha derin tahribata yol açacak olan  Sağlıkta Dönüşüm  programı adı altında girişimlere bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Kamusal sağlık hizmetlerini önemli ölçüde zayıflatacak uygulamalardan, koruyucu hekimliği yok edecek, hekim ve sağlık çalışanlarını poliklinik odalarına hapsedecek aile hekimliği girişimlerinden bir an önce vazgeçilmesi için bu tecrübeden ders çıkarılmak durumundadır. Bu krizi yönetemeyen Bakanlık ın  Sağlık ta Dönüşüm  programını yönetebilmesi düşünülemez.

Bilindiği gibi en önemli dönemde Hıfzısıhha Merkezi Başkanı ndan il sağlık müdür yardımcılarına kadar birçok Sağlık Bakanlığı yöneticisinin görevleri başında olmadıkları bilgisi bile bu gerçeği ortaya koymaktadır.

3- Bütün bu tahribat girişimlerine ve her türlü yetersizlik ve kısıtlamalara rağmen, sağlık alanında olağanüstü bir çaba gösteren sağlık çalışanları ve meslektaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz. Unutmayalım ki, her türlü idari yetersizlik ve sorumsuzluğa rağmen, alanda çalışan fedakar sağlık çalışanlarının hastalığın kontrolü doğrultusundaki emekleri büyüktür.

4- Bu denli  yaygın bir durum ve ülkemizin göç yolları üzerindeki durumu gözönüne alındığında bilime, akla hürmet eden ve tüm toplumun katılımı ile içtenlikli politikaları esas alan bir kriz yönetimi ruhuna gereksinim vardır.

Yapılması gerekenler açısından önemli ölçüde bir birikim söz konusudur.

Bu konuda Sağlık Bakanlığı web sitesinden de ulaşılabilen  Pandemik İnfluenza Ulusal Faaliyet Planı ndan söz edilmelidir.

Dünya Sağlık Örgütü nün de önerileri ile çok sayıda değerli bilim insanının katkısı ile Ekim 2005 tarihinde Ulusal Faaliyet Planı hazırlanmıştır. Konu ile ilgili çeşitli evreler çerçevesinde (ülkemiz üçüncü evrededir) yapılması gerekenlere işaret eden bu doküman üretilmiş olmasına karşın, gereği birkaç  husus dışında esas olarak Bakanlık tarafından yapılmamaktadır.

Örneğin, ekte yer verdiğimiz birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında yapılması gerekenler sadece Ankara da değil, başta Ağrı olmak üzere riskli bölgelerde de bugün itibari ile Bakanlık tarafından paylaşılıp, koordine edilmediği için hala uygulamaya sokulmamış durumdadır. Dahası bu dokümanın muhtevası bu konuda çalışma için özel olarak ilgili bölgelere gönderilen meslektaşlarımızla bile paylaşılmamış durumdadır.

Bu arada Dünya Sağlık Örgütü tavsiyeleri ışığında hazırlanan bu planın uygulanmadığı gerçeği karşısında Dünya Sağlık Örgütü nün Avrupa Bölge Direktörü Marc Danzon un 11 Ocak günü  Türkiye'deki kriz yönetimi olması gerekeni yapmış ve uygun müdahalelerde bulunmuştur  açıklaması da dikkat çekicidir.

Yapılması gerekenler konusundaki zaaf bir yana, konu ile ilgili  açıklamaların gecikmeli de olsa oluşturulan Koordinasyon Merkezince yapılacağının duyurulmasına karşın düzenli bir bilgilendirme söz konusu değildir. Bugün Sağlık Bakanlığı web sitesine baktığınızda Dünya Sağlık Örgütü nün eski güncelleştirmeleri dışında yeni bir bilgiye ulaşılamamaktadır. DSÖ kendi sitesinde ülkemize ait daha yeni bilgilere ulaşılabilmesi üzüntü kaynağıdır.

5- Gerek Koordinasyon Merkezi nden yeterli bilgi verilmemesi, gerekse de edindiğimiz bilgiler ışığında bugün için ulusal planın da belirttiği gibi insan gücü planlaması, alt yapı donanımı, eğitim, finansman başta olmak üzere yeterli hazırlık söz konusu değildir.

Önlemler esas olarak özel bir plana dayalı olmayan, yöntem olarak son derece rahatsız edici hayvan itlafına dayalı sürdürülmektedir. Kaldı ki, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı çalışmalarındaki zayıflık çok açıktır. Kümes hayvancılığında 35 milyon tavuk olduğu göz önüne alındığında sorun mevcut hayvanların itlafı ya da ulaşılamıyan köylerimizin bile olduğu coğrafyamızda  kümes hayvancılığını unutun  söylemlerine sıkışamayacak kadar ciddidir.

6- Hastalık ülkemizde daha farklı ve özgün seyirler gösterebilir. Örneğin, hastalığın öldürücülük oranı (fatalite) % 20 dir ve bu oran, diğer ülkelerden daha düşüktür. Diğer yandan dünyada bildirilen olguların % 10 undan daha fazlası ülkemizde görülmesi konunun ülkemiz için ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. Enfeksiyonun ülkemiz koşullarında özelliklerinin saptanabilmesi için çeşitli çalışmalara ihtiyaç vardır. Bunun için konuda uzman meslektaşlarımız tarafımızdan sistemli çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Ancak, gerekli araştırmaların DSÖ ve CDC tarafından yapılacağının açıklanması pek çok açıdan üzücüdür. Bilimin evrenselliğine hürmet etmek kaydı ile, Türkiye gerekli bilimsel insan gücüne sahiptir, ancak dışlanmamaları, sürece katılmalarının sağlanması gerekmektedir.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ ÇAĞRISI:

Bütün bu gelişmeler göz önüne alındığında, hazırlanmış Ulusal Faaliyet Planı olmasına rağmen ülkemiz ve dünya açsından son derece önemli olan bu konuda gereğinin yapılmamasının esas sorumlusu olarak başta ilgili bakanlıklar olan Sağlık ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı olmak üzere Hükümet hakkında ilgili birimlerin derhal gerekli araştırma ve soruşturma başlatması gerekmektedir.

Önümüzdeki dönemde neler yapılması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz:

1.  Üretilmiş Ulusal Faaliyet Planı doğrultusunda içtenlikli bir kriz yönetimi sağlanmalıdır.

2. Bilimsel ve idari koordinasyonun amaca uygun etkinleştirilmesi sağlanmalıdır.

3. Başta ilgili uzmanlıklar olmak üzere multidisipliner çalışma esas alınmalıdır.

4. İlgililerin ve kamuoyunun düzenli bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.

5. Etkin bir insan gücü planlaması yapılmalıdır.

6. Gerek sağlık çalışanlarına, gerekse de halka yönelik doğrudan ve dolaylı etkin eğitim programları uygulamaya sokulmalıdır.

7. Çocukların önemli bir hedef grup olduğu ve okulların yakında açılacağı bilgisi göz önüne alındığında başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere koordineli çalışmalar yürütülmelidir.

8. Laboratuar hizmetleri dahil olmak üzere çeşitli senaryolara denk düşen alt yapı tamamlanmalıdır.

Gerek insan sağlığı gerekse de hayvan sağlığı alanında bilimsel ve etik ilkelere hürmet eden, iyi yapılandırılmış, planlı bilimsel çalışmalar için gerekli ortam sağlanmalıdır.        

Başta hükümet olmak üzere tüm toplumun katkısının gerekli olduğu bu faaliyet için Türk Tabipleri Birliği tüm birikimini sunma kararlılığında olduğunu kamuoyu ile paylaşırız.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ