Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu, 31 Ocak 2024 tarihinde “Ebelik, Doğum ve Kadın Bedenine Tarihsel Bakışlar” başlıklı çevrimiçi bir panel düzenledi. Panel, TTB’nin sosyal medya hesaplarından canlı yayımlandı.

Kolaylaştırıcılığını TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu üyesi Dr. Derya Pekbayık’ın üstlendiği panelde, İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gülhan Balsoy konuşmacı olarak yer aldı.

Konuşmasına 19. yüzyıl Osmanlı modernleşmesinden ve devlet-toplum ilişkisindeki dönüşümden söz ederek başlayan Balsoy, askeri-siyasi nedenlere bağlı olarak nüfusta yaşanan azalmanın doğum politikalarına önem kazandırdığını belirtti ve bu politikaları ebeliğin profesyonelleşmesi, kürtajın yasaklanması, doğumun tıbbileşmesi, kısırlık olmak üzere dört başlıkta ele aldı.

Ebelik eğitiminin teorik alana sıkışması nedeniyle görece başarısız başlayan seyrinin, ebelerin şehadetnameler aracılığıyla tıbbi hiyerarşide konumlanmasıyla değiştiğini belirten Balsoy, ebelerin ilerleyen zamanda örgütlenerek hakları için mücadele etmeleriyle yaşanan özneleşme sürecinin önemine dikkat çekti. “Iskāt-ı cenîn” olarak adlandırılan kürtaj yasağının tarihsel sürecini aktaran Balsoy, daha sonra ise doğumun tıbbileşmesinden bahsetti ve doğum biliminin öncülerinden Dr. Besim Ömer Akalın’ın popüler olarak nitelendirilebilecek kitaplar ile bilgiyi toplumsallaştırdığını ifade etti. Balsoy son olarak tıbbi çalışmalarda ve kitaplarda kısırlığın ele alınışını aktararak kadın doğurganlığına yönelik vurguların artışından örnekler verdi.

Osmanlı Devleti’nin doğum politikalarında kadın bedeni üzerinden bir politik hat görmenin mümkün olduğunun altını çizen Balsoy, konuşmasını şu sözlerle noktaladı:

“Devletin denetim çabası 19. yüzyıldan bugüne süreklilik taşıyor. Tabii bu da tarihin hiç değişmediği gibi bir algıyı da beraberinde getirebiliyor. Oysa ben bu tartışmanın aynı zamanda bir olanak olduğunu düşünüyorum. Kadınların, devletin hiç görmediği tebaalar olmaktan çıkarak denetlenme yoluyla dahi olsa devlet-toplum ilişkisinde pay sahibi olması, daha sonra bu pay sahipliğinin denetlenme sürecinden çıkılarak hak sahipliğine dönüşmesi önemli. Tıpkı ebelerin haklarını arayacak bir kapı aralamaları gibi. 19. yüzyılda kadınların seslerini duyurabilmek için yaptıklarını hatırlayınca; sadece politik mücadelenin değil, gündelik hayattaki detayların önemli olduğunu görebiliyoruz. Bugün haklarımızı aramak için daha çok umut duyabiliriz.”
 

Etkinlik, soru-yanıt bölümü ile son buldu.