Bütün afetler, sonuçları ortaya çıktığı zaman bir toplumsal etki yaratırlar fakat zararlı sonuçlar pekala azaltılabilir, hafifletilebilir; kayıplar ve doğal kaynakların göreceği zarar önceden engellenebilir. Bunun için, "afet döngüsü" dediğimiz olaylar ve müdahaleler döngüsünü bilmek gerekir: Bu süreç, “Afet - Müdahale - Rehabilitasyon - Önlem (Risk Analizi) - Tedbir - Afet” şeklinde devam eden bir süreçtir.

Bu süreçte afet ve müdahale konusunda yeterli ve başarılı olmak, döngünün önlem ve tedbir aşamalarında gerekli ilerin doğru bir şekilde yapılmasıyla mümkündür. Bu şekilde, afet döngüsünün bütününü ele alan ve afetlerin risklerine önleyici aşamadan başlayarak müdahale etmeyi öngören yaklaşıma "Bütünleşik Risk Yönetimi" denilmektedir. Yapılması gereken tam olarak bu yaklaşımı benimsemek ve hayata geçirmektir.

Ülkemizde doğa kaynaklı afetlerin felakete dönüşmemesi adına meslek örgütlerinin afet ve olağan dışı durumlardaki önemli işlevler yüklenebileceği özellikle 17 Ağustos Depremi’nde, mevcut kurumların yetersizliği ve koordinasyon eksikliği sonucunda daha net anlaşılmıştır. 17 Ağustos'un bir diğer sonucu da afetlere müdahalenin bütünsel ve tek bir merkezden gerçekleştirilmesi gerektiğinin anlaşılması olmuştur. Bugün AFAD olarak bilinen kurumun bu deneyimlerin neticesinde ortaya çıktığı ifade edilmiştir. Bunun sonucunda AFAD ülkemizde, afetlerle ilgili tek yetkili kurum olarak belirlenmiştir.

Bununla birlikte AFAD, Bütünleşik Risk Yönetimi konusundaki gerekli girişimleri hayata geçirmemiş ya da geçirememiştir. Hazırlanmış olan muhtelif Risk Azaltma Planları ve Afet Müdahale Planları’nda meslek örgütlerinin adı geçmemekte ve kağıt üstünde dahi sorunlu duran bu planların ne kadar işe yaradığı, hazırlandıkları 2021 yılından bu yana tekrar tekrar yaşadığımız depremlere, sellere, orman yangınlarının yönetimine bakılarak değerlendirilebilir.

Bütünleşik Risk Yönetimin bir gereği olarak;

  • Sel yataklarında yapılaşmaya son verilmeli, her yıl tekrarlayan sellerden etkilenen bu gibi mevcut yerleşimler derhal güvenli yerlere taşınmalıdır.
  • Sel yataklarında ve fay hattı üstündeki yerleşimlerde hayatını kaybeden insanlarımızın oturdukları binaların tamamına yakını, resmi kurumlardan gerekli ruhsatı almış olan binalardan oluşmaktadır. Sel yataklarında hızlı rant amacıyla yapılaşmaya izin verilmemelidir. Mevcut mevzuatın uygulanması dahi bunu yapmaya yeterlidir.
  • Fay hattı üstündeki ve olası deprem yönünden riskli yapılar, başta İstanbul olmak üzere, hızla tespit edilmeli ve gerekli dönüşüm için işe girişilmelidir. Fay hatları, 1/1000 ölçekli imar planlarında gösterilmelidir.
  • Yanan orman alanlarının yapılaşmaya açılması mutlaka engellenmelidir.
  • Mevcut İl Risk Azaltma Planları, ilgili kamu idaresi tarafından derhal hayata geçirilmelidir.
  • Türkiye Afet Müdahale Planı'nda mevcut olan eksiklikler, TTB ve diğer meslek örgütlerinin önerileri doğrultusunda düzeltilmelidir.
  • 81 il için hazırlanmış olan İl Risk Azaltma Planları, diğer meslek örgütleri ve TTB'nin önerileri doğrultusunda güncellenmelidir.

AFAD ve diğer kamu kurumları, afet önleyici çalışmalar konusunda meslek örgütleri ve TTB'nin bu süreçlere katılmasını sağlamalıdır. Kamu otoritesi, afetleri önlemek için yaptığı çalışmaları ancak bu şekilde gerçekçi bir biçimde hayata geçirebilir.

TTB toplum sağlığı ve afet ve olağandışı durumlarda sağlık hizmetleri konusunda, afet sonrasında olduğu gibi afetlerin öncesinde de katkı vermeye hazırdır.

İklim krizi, yakın gelecekte doğa kaynaklı yaşanan ve insan kaynaklı olarak felakete dönüşen afetlerle daha sık karşılaşacağımızı gösteriyorken 13 Ekim Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü dolayısıyla çağrıda bulunuyoruz: Rant için toplum sağlığı riske edilmesin; hayatı ve doğayı koruyacak önlemleri birlikte gerçekleştirebiliriz.

Türk Tabipleri Birliği Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmetleri Kolu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi