Dr. Necati Dedeoğlu
Prof. Dr. Akdeniz Üniversitesi
Tıf Fak. Halk Sağlığı AD
Doğal afetler, toplumun normal yaşam düzenini bozan ve onun
uyum sağlama kapasitesini aşarak dış yardıma gereksinim duyuran ekolojik
olaylardır. Özellikleri genellikle ani ve beklenmeyen bir zamanda olmaları
ve büyük yıkımlar yapmalarıdır. Ülkemizde en sık görülen doğal afet türü
depremlerdir.
Depremin kendi zararından başka, neden olduğu yangın, sel ve
toprak kayması gibi olaylar da ikinci bir afete yol açabilir.
Pek çok ölüm ve yaralanmalara neden oldukları halde diğer
hastalıkların tersine doğal afetlerde, afet sırasında ve sonrasında öncelik
sağlık hizmetlerinde değildir. Doğal afetler de diğer sağlık sorunları
gibi ele alınıp, koruyucu hizmetler; birincil, ikincil ve üçüncül olarak
gözden geçirilebilir.
Birincil Koruma
Koruyucu hizmetlerin en önemlisidir. Amaç olası afetlerin, afete
dönüşmesini önlemektir.
Bu amaçla yapılacak çalışmalar:
a) Önleme: Doğal afetlerin pek çoğu önlenemezse de çığ, toprak
kayması, sel gibi afetlerde önleme çalışmalarının büyük etkisi bulunmaktadır.
Çığların önceden top atışıyla düşürülmesi, jeofizik araştırmalarla toprak
kayması olabileceği saptanan yerlerde yerleşimin önlenmesi, baraj, set,
ağaçlandırma gibi sel önleyici çalışmaların yapılması bu tür önlemlerdir.
Ancak depremler önlenememektedir.
b) Hazırlıklı Olma: Afetin önlenmesi kadar, afete hazır olmak
da önemli olup durum saptanması öncelik taşır. Afet öncesi toplum ve bölgeye
ilişkin coğrafi, demografik ve yapıların niteliği, personel nicelik ve
niteliği; sağlık kuruluşlarının araç, gereç, tıbbi ve diğer malzeme, sağlık
kuruluşlarının olağan ve acil durum kapasiteleri ile önceki afet deneyimleri
(ölüm nedenleri ve sayısı, yaralanma nedenleri ve sayısı, boşaltma ve kurtarma
işlemlerinde karşılaşılan güçlükler, maddi yıkım) gözönüne alınır. Çalışmalarının
bu konularda eğitilmiş ve deneyimli bir koordinatörün başkanlığında, değişik
örgütlerin ve disiplinlerin katılacağı komisyonlarca yapılması gerekir.
Risk altındaki bölge ve nüfus belirlenir. Alınacak önlemler, yapılacak
hazırlık çalışmaları planlanır, belgelenir.
Gerekli malzeme ve araç gerecin sağlanması ve depo edilmesi,
personelin ve halkın ilk yardım ve afet hizmetlerine ilişkin eğitimi, afet
anında kimin ne yapacağının belirlenmesi (görev tanımları), örgütlenme,
ekiplerin kurulması, plan ve program yapılması sağlanmalıdır. Afetteki
yıkım ve kaybın azalması ancak hemen her afetin ortak noktası olan gecikme,
kaynak israfı, kargaşa ve paniğin önlenmesi ile olasıdır. Bu ise gerçekçi
ve düzenli bir planlamanın yapılması ile sağlanır. Risk altındaki bölgelerde
yerleşme yoğunluğu ve düzenli alt yapı tesisleri, acil aydınlatma sistemleri,
itfaiye ve hastane gibi önemli yapıların yedek su ve enerji kaynakları
afete hazır biçimde planlanarak yapılmalıdır. Binalara, iletişim ve ulaşım
hatlarına, su ve yiyecek kaynaklarına, ısınma ve aydınlatma sistemlerine
bir deprem anında olabilecek hasarlar önceden belirlenmelidir. Planlama
sadece afet öncesi ve afet sırasında neler yapılacağını değil, afetten
sonra yapılacak çalışmaları da içermelidir.
Sağlık örgütü de depreme kendi açısından hazırlıklı olmalıdır.
Hekimler başta olmak üzere sağlık personeli önce mesleki eğitimleri sırasında,
sonra da çeşitli kurslar kanalıyla afetlerdeki sağlık hizmetleri konusunda
eğitilmelidirler.
Riskli bölgelerde oturan vatandaşlara afetlerde ilk yardım, hijyen
kuralları, göçük altından insan kurtarma gibi konularda eğitim verilmeli,
broşürler dağıtılmalıdır. Bu bölgelerde ilaç ve tıbbi malzeme yedeği bulundurulmalıdır.
Hastanelerin de deprem için hazırlıklı bulunmaları gerekir.
Bu hazırlık daha hastane inşa edilirken, depreme dayanıklı olmasına özen
gösterilmesiyle başlar. Hastanelerin bağımsız su ve enerji kaynakları bulunmalı,
afet anında kullanılmak üzere gerekli malzeme ve ilaç depo edilmelidir.
Hastanelerin acil yatak kapasiteleri saptanmalı, afet sırasında hangi bölgenin
hastalarının hangi hastaneye ve nasıl taşınacağı belirlenmelidir. Gerekebilecek
sahra hastanesi sayısı ve kapasiteleri de değerlendirilip elde bulunanlarla
karşılaştırılmalıdır.
Her afette ne tür hasar olduğu, ölümlerin yer, kişi, zaman dağılımı,
yapılan kurtarma çalışmaları, harcanan kaynak, görülen aksaklıklar gibi
konuların saptanması ve kaydedilmesi, bir sonraki afet için tutarlı hazırlıkların
yapılabilmesini sağlar.
Burada yapı tiplerine de değinmekte yarar vardır. Deprem sırasında
en çok hasar gören ve can kaybına yol açan binalar ağır toprak damlı, çamur
harçlı, taş ya da kerpiç duvarlı yapılardır. Tuğla ve biriket yığma yapılar
ikinci sırayı almakta, ahşap ve betonarme binalar en az zarar görmektedir.
Bugün depreme %100 dayanıklı bina yapmak olası ise de çok pahalıya
mal olmaktadır. Bunun yerine büyük depremde çökmeyen, orta depremde az
hasar gören, küçük depremde hasar görmeyen bina yapmak daha akılcı bir
yol olmaktadır. Deprem bölgelerinde inşa edilecek yapıların özellikleri
ilgili yönetmeliklerde belirlenmiştir. Bu yönetmeliklerin uygulanması,
kent ve kasabalarda belediyelerin, diğer yerlerde kaymakamların sorumluluğundadır.
Ancak teknik eleman yokluğundan ve ihmalden, değil özel inşaatlar, resmi
binaların inşaatlarında bile gerekli teknik kurullara uyulmamaktadır.
Yerleşim yerinin seçimi de önem taşır. Alüvyonlu, yamaç molozlu,
yüksek taban sulu olan yerleşim yerlerinde binalar nasıl yapılırsa yapılsın
depremde büyük hasar olacaktır. Ülkemizde ise yerleşim yerleri bu özelliklere
dikkat edilmeden kurulmaktadır.
c) Erken Tanı ve Uyarma
Yer kayması, kuraklık, tayfun, su baskını gibi afetleri önceden
saptayabilmek olasıdır.
En ufak bir tehlike belirtisinde uyarı yapıldığında, gerekli
önlemler zamanında alınmakla birlikte sonradan gerçekleşmeyen pek çok afet
nedeniyle gereksiz endişe yaratılmış olacaktır. Buna karşın son dakikaya
kadar beklendiğinde afetin ortaya çıkacağı kesin olduğundan gerçek olmayan
alarmlar azalacak, ancak bu kez de bazı durumlarda çok geç kalınmış olacaktır.
İkincil Koruma
Afet sırasında ve afetten hemen sonra alınan önlemleri içerir.
Birincil korunmada olduğu gibi bunun da çok azı sağlıkla ilgilidir. Aslında
afet sırasında ve hemen sonrasında resmi örgütlerin ve yardım kuruluşlarının
yapabileceği şeyler de sınırlı kalmaktadır. Çünkü afet sırasındaki ölüm
ve yaralanmaların büyük kısmı ilk birkaç saatte olmaktadır. Deneyimler
afetten sağ kurtulanların %75’inin afetten 30 dakika sonra kurtarma ve
enkaz kaldırma çalışmalarına başladığını göstermektedir. En erken ve etkin
yardımın bu biçimde yerel halk tarafından sağlanıyor olması, afet öncesi
hazırlık ve eğitimin önemini bir kez daha vurgulamaktadır. Dışarıdan gelen
yardımın afet bölgesine ulaşması ortalama 24 saati bulduğundan risk altındaki
bölgelerde yerel halk afet anında neler yapacağı, kimden emir alacağı,
stokların nerelerde bulunduğu vb. konularda önceden eğitilmelidir. Bu saptamada
afet anında yapılacak işleri o işi günlük yaşamda yürüten kişinin yapması
akıllıca bir iştir (aşçının afet mutfağında, itfaiyecinin kurtarmada, emniyet
görevlisinin düzeni sağlamada görev alması gibi). Afet anında bu görevlilerin
evleri de hasar görebilir, aileleri yaralanabilir. Böyle bir durumda görevlide
ailesi ve görevine ilişkin sorumlulukları açısından bir çatışma doğar.
İlk kurtarılacak ve emniyete alınacak afetzedeler arasında bu görevlilerin
aileleri bulunmalıdır.
Afet sırasında yardım çalışmalarında ilde vali eşgüdümü sağlar.
7269 sayılı Afetler Yasası valiye afet sırasında olağanüstü yetkiler tanımıştır.
Vali 18-65 yaş arasındaki bütün erkeklere (asker ve yargıçlar dışında)
görev vermeye, bedeli ya da kirası sonradan ödenmek üzere; canlı ve cansız,
özel ve resmi her türlü taşıt araçlarına, gerekli alet ve malzemeye el
koymaya, tedavi, kurtarma, yedirme, barınma gibi işlerle, bu işlerin gerektirdiği
acil satınalma ve kiralama yapmaya, devlete, özel kişilere ait bina, bahçe,
arazi gibi taşınmaz malları el koymaya yetkilidir. Savunma Sekreteri, Jandarma
Kumandanı, Emniyet Müdürü, Sağlık Müdürü ve İl Mal Müdürünün oluşturduğu
bir ekip kurtarma ve yardım hizmetlerinin eşgüdümünü yapar. Güvenlik, sağlık,
beslenme, barındırma, hasar saptanması, yardım ve kamu kuruluşlarına ilişkin
komisyonlar kurulur.
Afet sırasında ve hemen sonra yapılacak çalışmalar önem ve öncelik
sırasıyla şunlardır:
Afete Uğrayan Bölge ve Etkilenen Nüfusun Belirlenmesi:
Afet olur olmaz, ilk yapılacak iş afetin nereleri ve yaklaşık
ne kadar nüfusu etkilediğinin belirlenmesidir. Pekçok afette ulaşım ve
haberleşme bozulduğundan, belirleme oldukça güçleşmektedir. Belirlemenin
helikopter ya da uçakla yapılması en uygun yöntemdir.
Enkaz Kaldırma ve Kurtarma:
Sorunun hangi bölgeleri ve yaklaşık kaç nüfusu etkilediği saptandıktan
sonra, daha önceden yapılmış hazırlık çalışmaları doğrultusunda komisyonlar
kurulur ve varolan planlara göre valinin eşgüdümünde çalışmalara başlanır.
Vali en kısa sürede Kızılay, Bayındırlık ve İskan Bakanı, İçişleri Bakanı
ve diğer yetkililerle ilişki kurup, durumu bildirir ve yardım ister. Vali
kendisine sağlanan yetki ile enkaz kaldırma ve kurtarma çalışmalarını hemen
başlatır. Burada afetten sağ kalanların ve askeri birliklerin önemli rolü
bulunmaktadır. Gerektiğinde Belediye, Karayolları ve askeri birliklerin
dozer, vinç gibi araçlarından ve diğer araçlarından yararlanılır. Yaralıları
bulma, enkaz kaldırma ve kurtarma çalışmalarında bu işi yapanların önceden
eğitilmiş olmalarının yararı çoktur. Böylece yaralı insanların en az zararla
enkaz altından çıkartılması ve vertebra kırıklarına, medülla spinalis kesilerine
yol açılmadan taşınması olasıdır. Afet öncesinde kazma, kürek, balta gibi
araç gerecin depremden etkilenmeyecek bir yerde depo edilmiş olması da
kurtarma çalışmalarını kolaylaştırmaktadır.
Kurtarma çalışmaları oldukça uzun sürebilmektedir. Özellikle
ulaşımı güç, küçük köylerde kurtarma ve enkaz kaldırmada genellikle geç
kalınmaktadır. Bu yerleşim yerlerin kara ve hava yoluyla ulaşmada, yararlı,
ölülerin taşınmasında, besin maddeleri ve çadır, battaniye ulaştırılmasında,
enkazın kaldırıp, çadırların kurulmasında, emniyet ve güvenliğin sağlanmasında
yine askeri birliklerin büyük rolü olmaktadır.
Beslenme:
Bu kişilere verilecek bir bardak çay, beslenmelerini sağlamasa
bile morallerini düzeltmede önemli bir rol oynar. Beslenme stratijisine
özetlemek gerekirse:
İlk birkaç saatte: Afetzelere sıcak içecek verilir. Kurtarma
çalışmalarına katılanların ve çocukların beslenmesi sağlanır.
İlk iki gün: Önce hazırlanıp depo edilmiş ya da afetten
kurtarılmış daha çok kuru besin maddeleridir.
İki-on gün arasında: Sahra mutfakları, fırınlar ve gelen
diğer gıda yardımı ile afetzelere yemek sağlanması. Bunun için aşçı, yakıt,
yemek ocakları, kapkacak ve diğer mutfak malzemesi sağlanmış, ortak yemek
yenecek, üzeri çadır bezi ile kapatılmış masa ve sıraları bulunan bir yemekhane
kurulmuş olmalıdır. Yetişkinlere günde iki öğün, çocuk, hamile ve emzikli
kadınlara günde üç öğün yemek verilir.
On günden sonra: Afetzelere yakacak, ocak, mutfak malzemesi sağlanarak,
kendi yiyeceklerini kendilerinin hazırlamaları gerçekleştirilir. Bu dönemde
afetzelere ekmek ve diğer besin maddelerinin adilce ve karışıklığa yol
açmadan dağıtılmasını sağlayan bir sistem kurulmalıdır.
Afet sonrasında bölgede bulunan un fabrikası, değirmen, fırın,
soğuk depo, gıda ambarı gibi yerlerde görülen hasarlar saptanmalı, bunların
kullanılabilecek durumda olanları hemen onarılmalıdır. Sağlanacak gıda
yardımında en büyük pay kolay saklanıp, taşınabildikleri ve ülkemizin temel
gıda maddesi olduğu için tahıllarındır. Tahıl, enerji ve protein kaynağı
olarak genellikle yeterli olsa da, yağ, süt, süt tozu ve peynir gibi diğer
protein kaynakları ve özellikle A vitamini açısından desteklenmelidir.
Kişi başına ortalama günde 2000 Kcal sağlamak üzere diyet düzenlenmelidir.
Kalorinin %65’i karbonhidratlardan %20’si yağlardan, %15’i proteinlerden
sağlanmalıdır. Çocuklar için 1,5 gr/kg/gün, erişkinler için 1 gr/kg/gün
protein verilmesi gerekir. Beslenme açısından risk altında olanlar, 0-5
yaş grubundaki çocuklar ile gebe ve emzikli annelerdir. Afet süresi kısa
bir dönemi kapsadığından, dengeli beslenme çok fazla önem taşımamakta,
gerekli enerjinin sağlanması daha önemli olmaktadır. Beslenme bozuklukları
daha çok afet sonrasında, geçici yerleşim sırasında ortaya çıkmaktadır.
Hayvan varlığının kurtarılması, korunması ve beslenmesi de afet sonrası
beslenmenin düzenlenmesinde önemli yer tutar. Önemli bir diğer konu da
gıda hijyenidir. Gıdaların böcek, fare ve sineklerden korunması gerektiği
gibi, serin bir yerde saklanması, üstü, kapalı tutulması, hijyen kurallarına
göre hazırlanması ve günlük olarak tüketilmesi zorunludur.
Barınma:
Afetzelerin beslenmesi kadar barındırılması ve ısıtılması da
önemlidir. Afetten hemen sonra yardım ulaşana kadar halk yıkıntıdan kurtarabildikleri
tahta, tuğla kiremit, yatak ve yorganlarla kendi barınağını hazırlamakta,
çok hasar görmemiş binalara yerleşmekte, çadır ve prefabrik barakalar ancak
birkaç gün sonra kurulabilmektedir. Çadırlar sekizer metre arayla düzgün
sıralar halinde kurulur. Yollara ve su kaynaklarına yakın, drenajı kolay,
hafif eğimli alanda, sivrisinek üreme yerleri ve çöplük gibi sakıncalı
yerlere uzak yerlerde kurulmalıdır. Hizmet bölümü (yemekhane, hastane,
idare çadırları) ve vatandaşların kaldıkları çadırlar ayrı iki bölüm halinde
kurulur. Çadırlarda kalacak insan sayısı 3 m2/kişi kriterine uygun olarak
saptanır. Çadırlarda ısınma ve aydınlatma için araç-gereç sağlanır. 5-6
çadır için bir çöp bidonu, bir tuvalet, 200 litrelik bir su deposu bulunur.
Afet kış mevsiminde olmuşsa, afetzedelerin ısıtılması ve mevsim
koşullarına uygun giydirilmesi, yorgan, battaniye ve uyku tulumu sağlanması
önemlidir. Isınma sırasında yangın açısından gerekli önlemler alınmalıdır.
Ulaşım ve Haberleşme:
Yalnızca yardım ulaştırmak değil afet bölgesi içinde haberleşmeyi
ve bilgi alışverişini sağlamak, ayrıca bölge dışına bilgi ulaştırmak da
önemlidir. Gerekli önlemler ve öncelikler ancak bu bilgiler ışığında belirlenebilir.
Saat başı ve günlük bilgiler toplanmalı ilgili yerlere beklemeden iletilmelidir.
Görev yapabilen sağlık birimleri, sağlık binalarının hasar durumu, personel
durumu, ilaç ve malzeme miktarı, yol, iletişim ve su sistemlerindeki hasar
konusunda bilgi toplanmalıdır.
Güvenlik:
Güvenliğin sağlanmasından yerel emniyet ve jandarma kuvvetleri
sorumludur. Yağma ve talanın önlenmesi, hırsızlıkların engellenmesi, sahipsiz
malların güvenlik altına alınması, ölenlerin kimliklerinin saptanması,
cenazelerin kaldırılıp gömülmesi, gıda ve diğer malzemelerin korunması,
uygun dağıtımı ile kamu düzeninin kurulup korunması bu güçlerce sağlanır.
Halkla bu konuda iş birliği yapılabilir.
Koruyucu Sağlık Hizmetleri - Çevre:
Koruyucu hekimlik ve çevre sağlığı hizmetleri sağlık hizmetlerinin
en önemlilerindendir:
1. Temiz ve yeterli su sağlanması önceliklidir.
2. Tuvaletler, yerleşim yerleri ve su kaynaklarından uzak, sineklere
kapalı, koku çıkmayacak ve kolayca temizlenecek biçimde yapılmalıdır. Her
1000 kişiye beş tuvalet hesaplanmalıdır. Afet yerlerinde daha çok kuru
tip hela çukurları kullanılmalıdır.
3. Çöpler ağzı kapalı bidonlarda saklanır, sık toplanır. Yakılarak
ya da gömülerek yok edilir.
4. Afetlerden sonra fare, sinek, bit, pire ve diğer vektörlerin
kontrolü önemlidir.
5. Enkaz altından çıkartılan cesetlerin tanımlanması, kayıt edilmesi,
üzerinden çıkan değerli eşyanın yakınlarına verilmesi, dini törenin yapılıp,
cesetlerin gömülmesi, ayrı bir organizasyonu gerektirir.
6. Koruyucu hizmetlerin önemli bir bölümü aşılama hizmetleridir.
Afetlerden sonra kural olarak tifo ya da kolera salgınlarının görüldüğü
doğru değildir. Bu hastalıkların endemik olarak bulunduğu yerlerde bile
bu tür salgınlar seyrek görülür. Önlenmesi için yapılması gereken ise çevre
sağlığına dikkat etmektir. Başka yerde daha yararlı olabilecek personeli
aşılama kampanyaları ile oyalamak yanlış bir davranıştır.
Koruyucu hizmetlerin en önemli öğesi epidemiyolojik sürveyans
hizmetleridir. Poliklinik ve hastanede görülen olguların ve yaralanmaların
yaş, cins, yerleşim yerine göre ve tanıları açısından sınıflandırılması,
hastaneye yatanlar yatak işgal oranları, günlük morbidite, mortalite verilerinin
toplanıp değerlendirilmesi, bulaşıcı hastalık söylentilerinin yerine gidilerek
incelenmesi, gerekli laboratuvar hizmetlerinin kurulması, suların ve gıdaların
denetlenmesi, çıkabilecek sindirim sistemi enfeksiyonlarına ve gıda zehirlenmelerine
müdahale edilmesi, risk altındaki kişi ve yerlerin belirlenmesi basına
ve yetkililere düzenli bilgi sağlanması, daha uç birimlerde çalışan görevlilere
bilgi verilmesi bu hizmetler içindedir.
Tıbbi Bakım - Tedavi Hizmetleri:
Tıbbi hizmetler afet sırasında en çok hata yapılan ve en düzensiz
sürdürülen hizmetlerden biridir. Afetlerde ölümler ilk birkaç saatte olmakta,
yaralanan sayısı da görece az bulunmaktadır. Afetten beş altı gün sonra
görülen hastalıklar afet öncesi görüntüyü vermektedir. Bu nedenlerle dışardan
sağlanan tıbbi yardım hemen her zaman geç olmaktadır. Sık afet geçiren
bölgelerde ilk yardım yöntemlerini bilenlerin sayısının arttırılması bu
nedenle önemlidir.
Üçüncül Koruma
Afetzedelerin önce yakınlarının yanına ya da geçici yerleşim
bölgelerine taşınıp, yerleştirilmesi bir yandan da yıkıntıların kaldırılıp
yeni binalar kurulması en önemli rehabilitasyon hizmetidir. Toplumun afet
sonrasında büyük bir psikolojik ve sosyo-ekonomik yıkıntı içinde olduğu
unutulmamalıdır. Devletin ve gönüllü kuruluşların destekleri en çok bu
dönemde gerekli olmaktadır. Eğitim ve sağlık hizmetleri, iş bulma, burs
sağlama, yiyecek ve yakacak sağlama, kredi verme, toplumun yeniden örgütlenmesini
sağlama, geçici iskan sağlama ve eski bölgeye yerleştikten sonra başlatılan
rehabilitasyon çalışmaları ilk akla gelen desteklerdendir.
Depremlerin sağlık üzerine uzun dönemdeki etkileri
bilinmemektedir. Ancak depremi yaşayan kişilerin psikolojik yıkımlarının
çok fazla olduğu ve yıllar boyu sürdüğü, kimsesiz kalmış pek çok yaşlı
ve çocuğun bakım ve korunmasının sorun olduğu, ağır sosyal ve ekonomik
yaralar kaldığı da bir gerçektir. Deprem sonrası sağlık hizmetleri en azından
eski düzeyine getirilmelidir. Dış yardımın bir kısmı bu amaçla kullanılabilir.
Afet anında olduğu gibi, afet sonrasında da genellikle bir başıbozukluk
ve düzensizliğin sürdüğü gerçektir. Tüm bu aksaklıkların önlenebilmesi
için afet öncesi hazırlıkların planlı ve bilimsel bir biçimde yapılması
gereklidir.
|