Malatya'da İshal Salgını Rapor ve Basın Açıklaması
Türk Tabipleri Birliği, Malatya’da yaşanan ishal salgınını incelemek ve değerlendirmek için Merkez Konseyi Üyesi Dr.Haluk Başçıl, TTB Halk Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Doç.Dr.Mehmet Zencir ve Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Genel Sekreteri Uz.Dr.Taner Yıldırmak'ın katılımıyla bir heyet oluşturmuştur. Oluşturulan TTB İnceleme Heyeti 05 Aralık 2005 Pazartesi günü Malatya'da;
- Vali O. Derya Kadığlu,
- Belediye Başkanı H.Cemal Akın ve MASKİ yetkilileri,
- İl Sağlık Müdürü Uz.Dr.Sezai Demirel,
- Beydağı Devlet Hastanesi Başhekimi ve Uz.Dr Zeynep Güzel,
- İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Mikrobiyoloji Anabilim Dalları,
- İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Fatih Hilmioğlu ve Yard.Doç.Dr.Yaşar Bayındır,
- Malatya Tabip Odası Yöneticileri ve hekimler ile görüşmelerde bulunmuştur.
- Halk sağlığının korunması amacı ile suyun uç noktalarda 0.5 ppm klor içerecek şekilde, kesintisiz olarak halka ulaştırılması gerektiği vurgulanmıştır.
- Belediyenin yaptığı klorlamanın yetersiz kaldığı ve klorlamanın 8 depodan ayrı ayrı olarak yapılması karar verilmiştir.
- İçerisinde bulunulan mevsim itibarıyla yağışlarında göz önünde bulundurularak, alt yapı çalışması yapan firmaların su şebekesini tahrip etmemesi konusunda belediye tarafından eğitilmesine karar verilmiştir.
- Belediye, suyun temiz olduğu yönündeki kör inancını sürdürmüş, bütün bilimsel uyarıları göz ardı etmiştir. Eylül ayının sonundan başlayarak aralıklarla gelen tüm uyarılara karşı duyarsız davranmıştır. Üniversite Rektörlüğü’nün halkın sağlığının korunması amacıyla yaptığı uyarılara rağmen suyun temiz olduğu, rota virüsünü üniversitenin saptama konusunda gerekli alt yapıya sahip olmadığı, üniversitenin siyasi davrandığı yönündeki suçlamaları salgının erken kontrol altına alınmasını yönünde engel teşkil etmiştir. Suyun klorlanmasının inatla yapılmaması ve ancak salgının 10. gününde gerçekleştirilmesi, önerilen 8 depodan ayrı ayrı klorlama çalışmalarının gerçekleştirilmemesi salgının boyutunu genişletmiştir. Patlayan kanalizasyon boruları, açıkta akan kanalizasyonlar, su boruları ile ilgili onarımlarda ciddiyetsizlikler, tam onarılmadan kapatılan su boruları, vb. yine uzun süreli su kesintileri, takviye su kaynakları için yeterli özenin gösterilmemesi salgının ortaya çıkmasında rol oynamıştır. Belediye’nin salgın karşısında takındığı tutum ve kurumlar arasında yarattığı çatışmada vatandaşlarda güven bunalımı yaratmıştır. Doğru bilgilendirilmeme ve güven bunalımı vatandaşın salgının etki altına alınmasında aktif katılımını da ortadan kaldırmıştır. Malatya ve ülkemizin şansı, ishal etkeninin (tifo, kolera vb) daha tehlikeli ve ağır seyreden bir başka etken olmamasıdır. Malatya’daki ishal salgını, sağlık hizmetlerini sadece tedaviye yönelik hizmetler olarak gören anlayışın olumsuz bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Sağlığın önemli belirleyicilerinden olan kentsel alt yapının yetersizliğinin ne büyük felaketlere yol açacağı açıkça görülmüştür. Kamu Yönetimi Temel Yasası ve diğer yasal düzenlemelerle sağlık kuruluşlarının belediyelere devredilmesinin istendiği düşünülürse, toplumu bekleyen tehlikenin büyüklüğü Malatya vakası ile bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
- Sağlık Bakanlığı’nca yürütülen “Sağlık Dönüşüm Programı” temelinde sağlık ocaklarında önemli dönüşümler yapılmaktadır. Sağlık ocaklarına yerleştirilen yazar kasa ve döner sermaye uygulaması ile birlikte, hekimler muayene odalarına kapatılarak çevre ve halk sağlığına yönelik çalışmalar ortadan kaldırılmıştır. Sağlık ocaklarında bulunan çevre sağlığı elemanları asıl görevlerinden uzaklaştırılarak döner sermaye saymanları haline dönüştürülmüşlerdir. Bu durum, “Malatya Valiliği Halk sağlığı Laboratuar Müdürlüğü 2005 yılı merkez şebeke sularının bakteriolojik su analizleri” sonuçlarının yer aldığı tablodaki, sağlık ocaklarından gönderilen su numune sayısında, kendisini tüm çıplaklığı ile göstermektedir. Sağlık ocaklarında yürütülen mahalle temelli toplum sağlığı hizmetindeki koruyucu-tedavi edici hizmetlerin bütünselliğinin ortadan kaldırılmasının faturası, Malatya’da yaşayan halka çıkmıştır. Malatya örneği, sağlık ocaklarının çökertilerek aile hekimliği uygulamalarının önünün açılmasına çalışanları bir kez daha düşündürmelidir.
- Salgından çıkartılan bir diğer sonuç da; yönetim krizidir. Yetkililer sorumlukları kapsamındaki hizmetlerde çekingen davranmaktadır. İşbirliği ve eşgüdüm sağlanamamıştır. Kurumlar değil kişiler ön plan çıkmış, salgın bir tarafa bırakılmış hesaplar siyasileştirilmiştir. Valilik makamı salgının denetlenmesi konusunda ihmalkar davranmıştır. Kurumlar arasında işbirliği ve eşgüdümü sağlayamamış, il’in mülki amiri olduğu gerçeği unutulmuş, belediye üzerinde yeterli baskı oluşturulmamıştır. Sağlık Bakanlığı tarafından salgınla ilgili kesin açıklamalar gelinceye kadar yavaş davranılmıştır. Eylül ayında suların kirliliği konusunda yapılan uyarıların takipçisi olunmamış, yine salgın sürecinde sadece uyarılarla yetinilmiş, konunun üzerine gitme açısından ısrarlı ve kararlı bir tutum takınılmamıştır.
- Sağlık hizmetlerinin önemli bir insan gücü olan halk sağlığı uzmanlarının, kendi alanları ile ilgili çalışmalara yeterince dahil edilmediği görülmüştür. Sağlık hizmetlerinin bütüncül bir şekilde ele alınmasında ve hizmetin planlama, uygulama, denetlenme ve değerlendirilme aşamalarında halk sağlığı uzmanlarının katkısı tartışılmazdır. Aldıkları eğitimle hastalığı değil korunmayı, bireyi değil toplumu ön planda tutan bir yaklaşımla eğitilen, sağlık sorunlarına sistematik yaklaşım konusunda becerilere sahip halk sağlığı uzmanlarından nedense tüm ülkede olduğu gibi Malatya’da da tam yararlanılmamıştır. Salgında en ayrıntılı rapor ve yapılması gerekenler konusunda en geniş açıklamalar yine Halk Sağlığı Anabilim Dalı çalışanlarından gelmiştir. Bu salgın bir kez daha göstermiştir ki, gerek Belediye, gerekse Sağlık Müdürlüğü’nün yürüttüğü hizmetlerde halk sağlığı uzmanlarının varlığına gereksinim vardır.