Şehir Hastanelerinde Hayaller Neden Satıldı? Sağlık Bakanlığı Açıklamalıdır!
Bugüne kadar 13 tanesi hizmete giren şehir hastanelerinden Adana, Yozgat, Elazığ, Bursa ile İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura şehir hastanelerinin inşaatını ve ortak olarak işletmesini Rönesans Holding yapmıştır. Holding, bu hastanelerde işletme alanındaki hizmetlerini Danimarkalı ISS firmasına devretmiştir. Rekabet Kurumu, devir işlemini onayladığını 17.06.2021 tarihinde “Rönesans Sağlık Yatırımları AŞ ile Şam Yapı AŞ tarafından 2015 yılında kurulan Rönesans İşletme Hizmetleri Danışmanlığı AŞ’nin hisseleri Danimarkalı ISS Tesis Yönetim Hizmetleri AŞ tarafından devralınmıştır” şeklinde duyurdu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “hayallerim” dediği ve Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB) “hayallerini geciktirmekle” suçladığı; yönetmeliğinden, ihalesine, sözleşmesinden verilen garantilere kadar gizemli bir şekilde hayata geçirilen şehir hastanelerinde “ticari sır” denilerek bugüne kadar hiçbir veri halen paylaşılmamıştır. Şehir hastaneleri, bugüne kadar yap-kirala ve işlet-devret modeliyle yapıldı. Özel amaçlı şirketin idareye taahhütlerinden biri de, şehir hastaneleri sözleşme taslağına göre, tıbbi hizmetler dışındaki hizmetleri sunmak ve ticari faaliyetleri yürütmek olarak görülmektedir. Yine sözleşme taslağına ve mevzuata göre özel amaçlı şirketin ana sözleşmesindeki değişiklikler ile hisse devirleri Sağlık Bakanlığı’nın onayına tabidir. Bugüne kadar konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı, Rönesans veya ISS şirketlerinden de herhangi bir açıklama gelmemiş; satışla ilgili sır perdesi halen ortadan kalkmamıştır.
Şehir hastanelerinin ihaleleri 2011 yılında yapılmaya başlanmış, sözleşmelerin büyük bölümü 2014 yılındaki mevzuat değişiklikleri sonrası yenilenmiştir. İhale tarihinde kurulu olmayan, geriye dönük mesleki teknik yeterlik ölçütlerini de sağlayamadığı açık olan Rönesans İşletme Hizmetleri Danışmanlığı AŞ’nin hangi tarihte sözleşmelere taraf olduğu açıklanmamıştır. Kaldı ki özel amaçlı şirketin zorunlu faaliyetlerinden olan “işletme ve hizmetin yönetilmesi ve sunumu” ana sözleşme değişikliği olmaksızın başka bir şirketin faaliyeti olamayacağından, şirketin sözleşmesindeki değişikliğe Sağlık Bakanlığı ne zaman ve hangi gerekçeyle onay vermiştir, bu da açıklanmamıştır.
TTB olarak yıllarca kamu-özel ortaklığı kapsamında yapılan şehir hastanelerinin kamusal değil, ticari amaçlı olduğunu; bu hastanelerin hazineye çok ağır bir yük getireceğini ve 25 yıllık kira hizmet bedelleri ile ülkemizin geleceğini ipotek altına aldığını birçok kez dile getirdik. Sağlık Bakanlığı bütçesinin 1/5’inin 13 şehir hastanesine harcandığı bilinmektedir. Diğer şehir hastaneleri açıldığında bütçenin yaklaşık ¾’ünün sadece şehir hastanelerinin kira ve hizmet alımlarına ayrılacağı, kalan bütçe ile toplumsal ve koruyucu bir sağlık hizmeti vermenin mümkün olmayacağı açıktır. Nihayetinde kamu-özel işbirliği modeli ile yapılan şehir hastanelerinin 25 yıllık sözleşme sürelerinin hazineye getirdiği yük nedeniyle Sağlık Bakanlığı bundan sonra devlet olanakları ile hastane yapımına devam edeceklerini açıklamak zorunda kalmıştır.
Şeffaflık, yalnızca şirketlerin ve Sağlık Bakanlığı’nın tanıtım sayfalarının “misyonlar/vizyonlar” kısmında kalmıştır. Bugüne kadar milyarlarca lira kamu kaynağı harcanan şehir hastanelerinin kaynağına dair bilgi “ticari sır” gerekçesiyle işin asıl sahibi toplumdan saklamıştır. Şimdi de Rönesans şirketinin işletme hizmetlerini ne için sattığı kamudan saklanmaktadır. Ortağı olan Sağlık Bakanlığı’nın bu satıştan haberi var mıdır, onu da bilmiyoruz. Rönesans şirketi 5 hastaneye ana ortak, ISS ise alt taşeron olarak görünmektedir. Patron olan Rönesans şirketinin alt taşeronuna işletme hizmetlerini ne için sattığı en kısa zamanda kamuoyuna açıklanmalıdır.
Kamu hizmetlerinde işletmeciliğin yarattığı hasarlar büyüktür. Bunların başında asıl işi yapanların sayısında kimi durumlarda azalma olmasına karşın sağlık tesisindeki varlıklarının hiçbir karşılığı olmayan denetim birimlerinin artışı da gelmektedir. Bu birimlerde çalışan denetçiler topluluğu gerçek hizmeti sunanların üzerinden gelir elde ederken günlük faaliyetlerinin mobbing ihtisasından geçtiği de bilinmektedir. Şehir hastanelerindeki sağlık çalışanlarının yaşadığı tükenmişlik, mutsuzluk, kaygı bu çarpık yapının eseridir.
Şehir hastanelerinin bina sahipleri şimdilik aynıdır. Bina henüz satılığa çıkmamıştır. Kamu özel ortaklığını hükümetlere pazarlayan danışmanlık şirketleri dahi “asıl paranın hizmetlerde ve ticari alanların işletilmesinde” olduğunu söylemektedir. Yabancı bir şirketin şehir hastanelerini işletecek olması ileride neye yol açacağını şimdiden söylemek zordur. Hizmetler alanında asıl istenen tekelleşmedir. Tekelleşme bugün artık hemen herkesin yaşayarak öğrendiği üzere yıkımdır. Şehir hastanelerinde miktara bağlı ödeme garantili tıbbi hizmetler dışındaki hizmetler için yeniden ihale dönemi yaklaşırken yaşanan bu el değişikliğinin ve önceki dönemde yapıldığı ortaya çıkan usulsüzlüklerin yetkili birimler tarafından araştırılması, Sağlık Bakanlığı’nın bu süreçteki rolü aydınlatmak zorundadır.
Sağlık Bakanlığı bugüne kadar üç sözleşmeyi tazminatsız ve tahkimsiz feshetmiştir. Kimi hastanelerde hizmetleri kamuya almıştır. Şehir hastanelerinin sözleşmelerinin de tazminatsız olarak derhal feshedilmesi mümkündür. Halktan bilgi saklama ayıbından kurtulmak ve şehir hastanelerini sağlık hizmetinin niteliğe ve doğasına uygun hale getirmek en akılcı yoldur.
Bugüne kadar mükemmeliyet merkezi olarak sunulan şehir hastanelerinin salgın sürecindeki başarısızlığı TTB tarafından yapılan ankette de görülmüştür. Sağlık Bakanı’nın önceki gün açıkladığı COVID-19’dan ölümlerde, dolaylı nedenlerle daha fazla ölüm var demesi de bunun bir diğer kanıtıdır. Oysaki pandemi bize birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Mevcut iktidar kapitalist sistemin kar hırsı ile sağlık sistemine yaklaşmakta ve her geçen gün daha fazla nasıl kâr edeceğinin hesabını yapmaktadır. TTB olarak herkese eşit, nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz sağlık hakkını savunurken; yurttaşın vergileri ile yapılan şehir hastanelerinin yabancı şirketlere peşkeş çekilmesinden bir an önce vazgeçilmesi, Sağlık Bakanlığı’na devredilerek toplum sağlığına hizmet eden kurumlar haline getirilmesi gerektiğini vurguluyoruz.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
Türk Tabipleri Birliği Şehir Hastaneleri İzleme Grubu