Şehir Hastaneleri gündemli ilk toplantı Maltepe’de yapıldı

AKP Hükümeti eliyle uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında gündeme getirilen Şehir Hastaneleri projesi, yani kamu hastanelerinin, Hazine’nin finansal riski üstlendiği ‘Yap-Kirala-Devret” modeli ile özelleştirilmesi sürecini tüm yönleriyle değerlendirmek, vatandaşları ve sağlık çalışanlarını bilgilendirmek, görüş alışverişinde bulunmak üzere İstanbul Tabip Odası’nca panel-forum etkinlikleri düzenlenmeye başlandı.

Bu kapsamdaki ilk toplantı Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi toplantı salonunda, 15 Kasım 2017, Çarşamba akşamı 19.30’da yapıldı. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel'in konuşmacı olduğu, İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu üyesi Dr. Melahat Cengiz'in yönettiği toplantıya, bölgedeki sağlık çalışanları, çeşitli sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ve vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.

Toplantı Dr. Melahat Cengiz’in konuşmasıyla başladı. Dr. Cengiz yaptığı konuşmada; “İnsanlık hakkı yaşam hakkı, yaşam hakkı sağlık hakkı birbirinden kopuk düşünülemez. Devletin olmazsa olmaz görevlerinden biri vatandaşların sağlık hakkını korumak, sağlık hakkına erişimi güvence altına almaktır. İnsan hakları evrensel bildirgesinin 25. maddesi şöyle der: Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Yine mevcut anayasaya göre devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermekle yükümlüdür. Ancak hal böyleyken kapanan kamu hastaneleri gerçeğini hepimiz görüyoruz, bugün burada, yeni proje olarak sunulan şehir hastanelerini hangi kategori içerisinde değerlendirmek gerektiğini konuşacağız. Devlet hastanesi ile şehir hastanesi arasındaki ayrım nedir, yapılanması, işleyişi, organizasyonu nasıl olacaktır? Halkın sağlığa erişim hakkını ve çalışanların çalışma koşullarını nasıl etkileyecektir? Bu sistem devlete ve kamuya ne gibi sorunlar üretecektir? Finansman ve borçlanma ne düzeyde olacaktır? Bu gibi onlarca sorunun cevabını aramak için bugün buradayız. Bunun yanı sıra bizleri ne gibi sorumluluklar bekliyor, ne yapmalıyız sorularına da cevap arayacağız” dedi ve açılış konuşmasını yapmak üzere Oda Başkanımız Prof. Dr. Selçuk Erez’i kürsüye davet etti.

Prof. Dr. Selçuk Erez konuşmasına; Maslak’tan, 30-40 katlı, yan yana dizili binaların fotoğrafını paylaşarak başladı ve şunları söyledi; “Bu fotoğraf bir açıdan şehir hastaneleri projesine benziyor. Bu fotoğrafa baktığımızda ister istemez soruyoruz; bu kadar yüksek binayı geçit vermeden yan yana dizmenin amacı nedir? Bu binaları yapanlar, bu binaların yükselmesine izin verenler biliyor ki bu binalarda binlerce insan yaşayacak, hepsinin özel aracı olacak. Ve burada oluşan trafik sebebiyle ne bir ambulans, ne bir itfaiye aracı giremeyecek. Bu vahim sakıncalar ortadayken bu binaların yükseltilmesinin sebebi rant beklentisidir. İşte şehir hastaneleri projesinde sakıncaları ortada olduğu halde ısrar edilmesinin sebebi rant sağlamaya dönük aynı bakış açısıdır.  Şehir Hastaneleri binlerce kişilik, 2600-2700 kişilik yatak kapasitesiyle lanse ediliyor. Dünyanın en büyük hastaneleri geliyor, deniliyor. Oysa ABD, İngiltere ve Avrupa ülkelerinde yapılan onlarca yayında ‘200 yataklıdan düşük, 600 yataklıdan büyük hastanelerin verimli olmadığı’ ortaya konuyor. 2600-2700 yatak kapasiteli hastaneler ne için yapılıyor o zaman? AVM tarzı devasa hastanelerin toplumun sağlık hizmeti ihtiyacına cevap vermesi mümkün olmayacaktır. Bunu yapanlar aynen Maslakta olduğu gibi rant alanı olarak görüyorlar sağlık alanını. Şehir Hastaneleri 5 sene sonra yürütülemez hale gelecek, binalar harabeye dönecek yükü ise kamuya yüklenecek. Dünyanın hiçbir uygar ülkesinde geçerli olmamış standartlarla girişiliyor bu işe” dedi ve konunun vatandaşlardan sağlık çalışanlarına herkesin gündeminde tutulmasının önemine değindi.

Açılış konuşmasının ardından Prof. Dr. Raşit Tükel bir sunum gerçekleştirdi. Dr. Raşit Tükel yaptığı sunumda özetle;

  • Türkiye’deki modelin temel olarak Birleşik Krallık’tan alındığını,
  • Kamu Özel Ortaklığı’nda (KÖO) özel şirketlerin kamusal altyapı oluşturup kamu hizmetleri verdiğini; ancak ortadaki finansal riskin büyük bölümünün ilgili kamu kurumunun üzerine kaldığını,
  • KÖO’ların, hükümetin projelerini gerçekleştirmek için kendisinin borçlanması halinde ortaya çıkacak maliyetin çok daha fazlasına mâl olduğunu, 
  •  Süreç içinde ödemeler artıp bütçeler basınç altına girdiğinde, yönetimin, kamu personel sayısını azaltmak ve hizmet düzeyini düşürmek zorunda kaldığını,
  • KÖO modelinin, kamu hizmetleri sunumunda kâr dürtülü piyasa mantığının yerleşmesine ve giderek şirketleşen bir kamu hizmet yönetimi katmanı oluşmasına yol açtığını ve maliyet açısından büyük bir finansal felaket olduğunu,
  • Şehir hastanelerinin, bedelsiz olarak şirketlere tahsis edilen Hazine arazileri üzerine şirketler tarafından yapıldığını, bu hastanelerde Sağlık Bakanlığı’nın kiracı olduğunu, bakanlığının ilgili şirketlere en az 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası ödeyeceğini, kiracı olmasının yanı sıra Şehir Hastanesini inşa eden şirketten hizmet satın alınacağını,
  • Şehir hastanelerinin yapılmasına “yapılacak hastanedeki yatak sayısı kadar mevcut hastanelerin azaltılması ya da mevcut hastanelerin kapatılması kaydıyla” izin verildiğini, şehir hastanesi kurulan illerde bir adet yeni bina yapılırken mevcut hastanelerin kapatıldığını, dolayısıyla yeni hasta yatağı oluşmadığını,
  • Hastanelerin bina kullanım bedelleri ile şirketlere ödenecek hizmet bedellerinin, öncelikle bütçe dışında ve temel olarak mali izleme olanağı bulunmayan döner sermayeden ödenmesinin öngörüldüğünü dile getirdi ve Mersin, Adana gibi illerde hayata geçirilen şehir hastanelerinde yaşanan problemleri örneklerle sundu.

Dr. Raşit Tükel sunumunun devamında;

  • KÖO’nda farklı roller üstlenen pek çok yapı bulunduğunu, bunun bir ‘rol-sorumluluk karmaşası’ yarattığını,
  • Şu ana dek, 18 şehir hastanesi için yılda ödenecek kira bedellerinin toplamı 3 milyar Lirayı geçtiğini,
  • Bir şehir hastanesine ortalama 1.417 yatak düştüğünü, oysa araştırmalara göre, hastanelerde 300 yatağın altında ve 600 yatağın üzerinde verimliliğin anlamlı oranda düştüğünü,
  • Hastane yatak sayısının artmasının sunulan hizmetin etkinliği bakımından olumlu bir etkisi olmadığını, yine araştırma sonuçlarının, şehirden uzak büyük hastaneler yerine, şehir içinde 300-600 yatak kapasiteli hastanelerin korunmasının ve ihtiyaca göre bu kapasiteye sahip hastanelerin yaygınlaştırılmasının önemine işaret ettiğini,
  • Koruma, tetkik ve tedavi sürecinde, tıbbi gerekliliklerden çok, “müşteri memnuniyeti”nin rol oynadığını, şehir hastaneleri sisteminde hekimin tetkik, tedavi ve karar süreçlerindeki denetiminin sınırlandırıldığını, iyi otelcilik hizmeti sunmanın, daha çok tetkik yapılmasının gözetildiğini,
  • Bu sistemin; sağlık çalışanlarının daha uzun sürelerde, giderek daha az ücretlerle çalışmasını, daha fazla sayıda hasta bakmasını, daha fazla tetkik yapmasını, “para getirmeyecek” hastaları başka yerlere sevk etmesini getirdiğini,
  • Yine bu sistemle; kamu hizmet ve yatırım alanlarının piyasalaştırıldığını, kamu çalışanlarının istihdam güvencesinin ortadan kaldırıldığını, sözleşmeli çalışma, taşeron çalışma vb güvencesiz çalışma yöntemlerinin gündeme getirildiğini belirtti.

Prof. Dr. Raşit Tükel; kamu-özel ortaklığı finansman yöntemiyle yurttaşların cebinden küresel sermayeye kaynak aktarıldığını, şehrin içinde yer alan kolay ulaşılabilir hastanelerin kapatıldığını, sağlık hizmetlerine erişim zorluğu getirildiğini vurguladı ve sendikalar, meslek örgütleri, tüm sağlık çalışanlarının ve vatandaşların ortak mücadele etmesi gerektiğini vurgulayarak sunumunu sonlandırdı.

Toplantının ikinci bölümünde katılımcıların soru ve görüşleri alındı ve cevaplar üretildi. Katılımcılar olumsuz sonuçları ortada olan bu sürecin engellenmesi için her alanda şehir hastaneleri gerçeğinin dile getirilmesi ve şehrin merkezindeki hastanelerin kapanmaması için ortak mücadele yürütmek gerektiğini dile getirdiler.

Şehir Hastaneleri toplantılarının ikincisinin 23 Kasım 2017 tarihinde Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde yapılacağı duyurularak toplantı sonlandırıldı.